18. Ceza Dairesi 2015/20152 E. , 2015/4360 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇLAR : Görevi yaptırmamak için direnme, hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hükümler temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, sanığın yokluğunda verilen hükmün tebliğ edildiği 31/12/2010 tarihinde sanığın cezaevinde olduğu, hükümlülük kararının tebliğine ilişkin işlemlerin Tebligat Kanunu"nun 14. maddesine uygun olmadığının anlaşılması ve öğrenme üzerine gerçekleştirilen temyiz isteğinin süresinde olduğu kabul edilerek ayrıca sanığın ilk temyiz dilekçesinin eski hale getirme talebi olarak kabul edilip reddedilmesi üzerine ... Ağır Ceza Mahkemesi"nce verilen 31.10.2011 tarihli itirazın reddine dair kararının hukuken yok hükmünde olduğu değerlendirilerek, Yerel Mahkemenin temyiz isteğinin reddine ilişkin kararına karşı yapılan itiraz bu nedenle yerinde görüldüğünden ret kararı kaldırılarak dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede başkaca nedenler yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- İddianamedeki anlatım ve sevk maddesinden sanık hakkında hakaret suçundan açılmış kamu davası bulunmadığı gözetilmeden sanığa ek savunma hakkı verilmesiyle yetinilerek yazılı biçimde uygulama yapılmasına ilişkin olarak; Ceza muhakemesi hukukumuzda mahkemelerce bir yargılama faaliyeti yapılabilmesi ve hüküm kurulabilmesi için, yargılamaya konu edilecek fiille ilgili usulüne uygun olarak açılmış bir ceza davası bulunması gerekmektedir. Ceza Muhakemesi Kanununun "Kamu davasını açma görevi, Cumhuriyet savcısı tarafından yerine getirilir" şeklinde düzenlenmiş olan 170. maddesinin birinci fıkrası uyarınca ceza davası, kural olarak Cumhuriyet savcısınca düzenlenen iddianame ile açılır. Anılan maddenin dördüncü fıkrasında; "iddianamede yüklenen suçu oluşturan olaylar, mevcut delillerle ilişkilendirilerek açıklanır" düzenlemesine yer verilmiştir. Aynı kanunun "hükmün konusu ve suçu değerlendirmede mahkemenin yetkisi" başlıklı 225. maddesindeki; "Hüküm ancak iddianamede unsurları gösterilen suça ilişkin fiil ve faili hakkında verilir. Mahkeme fiilin nitelendirilmesinde iddia ve savunmalarla bağlı değildir" şeklindeki düzenleme gereğince de, hangi fail ve fiili hakkında dava açılmış ise, ancak o fail ve fiili hakkında yargılama yapılarak hüküm verilebilecektir.
Maddedeki özenle seçilen ifade biçiminden anlaşıldığı üzere, hükmün konusu iddianamede gösterilen fiildir. Bir fiil nedeniyle dava açıldığının kabul edilebilmesi için o fiilin iddianamede açıkça gösterilmesi gerekir. İddianamede anlatılan ve çerçevesi çizilen fiilin dışına çıkılarak dava konusu yapılmayan bir fiil nedeniyle yargılama yapılması ve açılmayan davadan hüküm kurulması kanuna mutlak aykırılık hallerindendir. Bu bakımdan iddianamenin ayrıntılı olması, yüklenen suçun unsurlarını oluşturan fiilin nelerden ibaret olduğunun hiçbir tereddüde mahal bırakmayacak şekilde açıklanması, suçun açık ve net bir biçimde belirtilmesi zorunludur. Böylece sanık, savunma yapmadan önce iddianamede açıklanan, üzerine atılı suçun ne olduğunu ve hangi kanun maddelerinin uygulanacağını anlamalı, buna göre savunmasını yapabilmeli ve delillerini sunma imkânı sağlanarak, savunma hakkı kısıtlanmamalıdır. Öğretide "davasız yargılama olmaz" ve "yargılamanın sınırlılığı" olarak ifade edilen ilke uyarınca hâkim ancak hakkında dava açılmış bir fiil ve kişi ile ilgili yargılama yapabilecek ve önüne getirilen somut uyuşmazlığı hukuksal çözüme kavuşturacaktır.
CMK"nın 226. maddesinde de; "Sanık, suçun hukukî niteliğinin değişmesinden önce haber verilip de savunmasını yapabilecek bir hâlde bulundurulmadıkça, iddianamede kanunî unsurları gösterilen suçun değindiği kanun hükmünden başkasıyla mahkûm edilemez. Cezanın artırılmasını veya cezaya ek olarak güvenlik tedbirlerinin uygulanmasını gerektirecek hâller, ilk defa duruşma sırasında ortaya çıktığında aynı hüküm uygulanır. Ek savunma verilmesini gerektiren hâllerde istem üzerine sanığa ek savunmasını hazırlaması için süre verilir. Yukarıdaki fıkralarda yazılı bildirimler, varsa müdafie yapılır. Müdafi sanığa tanınan haklardan onun gibi yararlanır" hükmü getirilmiştir.
Kanun koyucu bu düzenlemeyle; iddianamede anlatılan fiil değişmemiş olmakla birlikte, o fiilin hukuksal niteliğinde değişiklik olması halinde sanığa ek savunma hakkı verilerek değişen suç vasfına göre hüküm kurulmasına imkân sağlamıştır. Bu düzenlemenin sonucu olarak mahkeme, fiilin hangi suçu oluşturacağına ilişkin nitelendirmede iddia ve savunmayla bağlı değildir. Örneğin iddianamede hırsızlık olarak nitelendirilen eylemin suç eşyasının kabul edilmesi suçunu oluşturacağı görüşünde olan ya da anlatım kısmında açıkça belirtilmesine rağmen sevk maddeleri eksik gösterilen iddianame ile karşı karşıya kalan mahkeme, sanığa ek savunma hakkı vermek suretiyle hüküm kurabilecektir. İddianamede anlatılan olayın dışında bir fail ve fiilin yargılanması söz konusu olduğunda ise, suç duyurusunda bulunulması ve iddianame ile dava açılması halinde de gerekli görüldüğünde her iki iddianame ile açılan davaların birleştirilmesi yoluna gidilerek sanığın hukuki durumunun belirlenmesi gerekirken, eksik inceleme ve yetersiz gerekçeyle karar verilmesi,
2- Kabule göre de,
a) Birden fazla suçtan hükümlülüğü içeren sabıka kaydında 5275 sayılı Kanunun 108/2. maddesi uyarınca en ağır cezanın tekerrüre esas alınması yerine 3 adet hükmün TCK"nın 58. maddesi uygulamasına esas kabul edilmesi ve ilamların, kesin nitelikte adli para cezasından ibaret olması karşısında, TCK"nın 58. maddesinin uygulanamayacağının gözetilmemesi,
b) Sanığın, hakkında idari yaptırım kararı uygulanmak üzere karakola götürülmesi gerekip gerekmediği hususunun ve sanığın da darp edildiği yönündeki savunması, savunmayı doğrulayan basit tıbbi müdahale ile giderilebilecek şekilde yaralandığına dair adli rapor ve tanıklar ... ile .."in yargılama aşamasında jandarmanın da sanığı dövdüğü şeklindeki beyanları karşısında; Olayın çıkış nedeni ve gelişmesi değerlendirilerek, görevi yaptırmamak için direnme suçu yönünden TCK"nın 29. ve hakaret suçu yönünden TCK"nın 129. maddesinin uygulanma şartlarının bulunup bulunmadığının tartışılmaması,
c) Sanığın, görevi yaptırmamak için direnme eylemini, birden fazla görevliye karşı bir suç işleme kararı kapsamında tek bir fiil ile gerçekleştirmesi karşısında, TCK"nın 43/2. maddesinin uygulanması gerektiğinin gözetilmemesi,
d) TCK"nın 53/1-c maddesindeki hak yoksunluğunun sanığın kendi altsoyu üzerindeki velayet, vesayet ve kayyımlık yetkileri yönünden koşullu salıverilme tarihine kadar, diğer kişilere karşı belirtilen yetkiler yönünden mahkum olunan hapis cezasının infazı tamamlanıncaya kadar geçerli olacağının belirtilmemesi,
Kanuna aykırı ve sanık ..."ın temyiz nedenleri ile tebliğnamedeki düşünce yerinde görüldüğünden HÜKÜMLERİN BOZULMASINA, yeniden hüküm kurulurken 1412 sayılı CMUK"nın 326/son maddesinin gözetilmesine, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 18/06/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.