3. Hukuk Dairesi 2019/5975 E. , 2020/1678 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalılar vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçelerinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili; ... İli ... ilçesi, ... mahallesi İ.R. 2467 ruhsat nolu maden sahasının ruhsat sahibi olduklarını, davalı şirketlerden ... Maden... Ltd. Şti."nin usulsüz kira sözleşmesi ile müvekkili şirkete ait ... ilçesi, ... köyü ... mevkinde bulunan taşınmazı kiralayarak maden işleme tesisi kurdularını, ... Maden müdürü ile diğer davalı ... Maden... Ltd. Şti. müdürlerinin kardeş olduklarını, bu ilişki nedeniyle davalı şirketlerin birlikte hareket ettiklerini, müvekkilinin bilgisi haricinde hiçbir ücret ödemeden ... köyündeki 2467 nolu ruhsat sahasından çıkardıkları madeni satışa sunduklarını, haksız kazanç elde ettiklerini belirterek, şimdilik 10.000TL maddi tazminatın müştereken ve müteselsilen davalılardan tahsilini istemiş, bilirkişi raporu doğrultusunda talebini 102.196,72TL olarak ıslah etmiştir.
Davalılar vekili; davalılardan ... Maden... Ltd. Şti."nin sadece bahse konu malzemeyi bedeli karşılığında taşıyan şirket olduğundan bu davalı yönünden davanın husumetten reddi gerektiğini, diğer davalı ... Maden... Ltd. Şti."nin ise davacı şirket ile davalı arasında geçerli bir kira ilişkisi bulunduğunu savunarak davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece; davanın kabulüne karar verilmiş, hüküm davalılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosyadaki yazılara, kararın dayandığı delillerle kanuni gerektirici sebeplere ve özellikle delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davalıların sair temyiz itirazları yerinde değildir.
2- Haksız fiillerde tazminat olarak gerçek zararın karşılığına hükmedilir. Olay tarihinde yürürlükte bulunan Borçlar Kanunu’nun 42. maddesinde; “Zararı ispat etmek müddeiye düşer, zararın hakiki miktarını ispat etmek mümkün olmadığı takdirde hakim, halin mutat cereyanını ve mutazarrır olan tarafın yaptığı tedbirleri nazara alarak onu adalete tevfikan tayin eder.” hükmü, 43. maddesinde; “Hakim, hal ve mevkiin icabına ve hatanın ağırlığına göre tazminatın suretini ve şümulünün derecesini tayin eyler.” hükmü düzenlenmiştir.
Maddi tazminat ise, bir kimsenin mamelekinde iradesi dışında meydana gelen eksilmenin, eş söyleyişle maddi zararın giderilmesi için sorumlu olan şahıs tarafından yerine getirilmesi gereken edadır. Diğer bir tanımla da tazminat, borçlu tarafından yapılan ve alacaklı mamelekindeki eksilmeyi telafi eden bir edadır.
Tazminat hukukunun bir ilkesi olarak, sorumluluk şartları gerçekleştiği takdirde, zarar veren, zarar görenin malvarlığında oluşan eksilmeyi gidermek durumundadır. O halde, kişinin malvarlığında veya manevi varlığında ortaya çıkan eksilme olarak tanımlanan “zarar”ın oluşması, ona neden olanın tazminat yükümlülüğünü doğurur.
Zarar hesabında; zarar görenin elde etmesi muhtemel bütün gelirlerden yapması gereken bilcümle zorunlu harcama kalemleri (işletme gideri vs.) ile, sağladığı yani tasarruf ettiği haklar toplamı indirilerek bulunur.
Olayımızda, davacı şirket ile davalı ... Maden... Ltd. Şti. Arasında düzenlenen 01.04.2003 başlangıç tarihli ve 10 yıl süreli kira sözleşmesinde; 2089 parsel sayılı ve 14.726 m2 lik taşınmazın maden işletme tesisi kurulması için kiralandığı, ancak, sözleşmede maden ruhsat sahasının kiralandığına taraflar arasında herhangi bir şekilde maden sahasının işletilmesine dair rodövans sözleşmesinin yapıldığına dair bir ibare olmadığı görülmektedir. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda; çıkarılan madenin ocak başı satış fiyatı üzerinden belirlenen tazminat miktarının hesaplandığı görülmekte ise de; belirlenen bu miktardan yukarıda belirtildiği şekilde davacı bu yeri işletmiş olsa idi, ödeyeceği maden çıkarma işleme ve işletme giderleri gibi giderlerin tespiti ile tespit edilen satış bedelinden mahsubunun yapılması gerekirken eksik inceleme ile yetersiz bilirkişi raporuna dayanılarak yazılı şekilde hüküm tesisi doğru değildir.
Kabule göre de; 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 298/2. maddesinde “Gerekçeli karar, tefhim edilen hüküm sonucuna aykırı olamaz.” hükmü düzenlenmiştir.
Gerekçe-hüküm çelişkisi, 10.04.1992 gün ve 1991/7 esas, 1992/4 karar sayılı İçtihadı Birleştirme Kararına aykırı olup, salt bu aykırılık bozma sebebidir.
Somut olayda mahkemece gerekçede "bilirkişinin 16/02/2015 ve 07/12/2015 tarihli rapor ve ek raporları ile, davalı şirketlerin ödemesi gereken alacak kaleminin, kira sözleşmesine istinaden davacıya ait maden sahasından maden çıkarıp satarak bedelini davacıya ödemeyip sebepsiz zenginleştiklerinden," karar verildiği belirtilmiş ise de; bilirkişi raporlarında ruhsat sahasına ilişkin bir kira sözleşmesi olmadığı belirtildiği gibi, geçerli bir kira sözleşmesinin olduğu kabul edilmesi durumunda davanın reddi gerekeceği, bu durumda; Hükmün mahkeme kararının gerekçesine aykırılık teşkil etmesi hatalı olup, bu duruma göre gerekçe ile hüküm arasında çelişki yaratılması da bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1 nolu bentte açıklanan nedenlerle davalıların sair temyiz itirazlarının reddine, yukarıda (2) nolu bentte açıklanan nedenlerle davalılar vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile 6100 sayılı ...ya 6217 Sayılı Kanunla eklenen geçici 3. madde hükmü gözetilerek HUMK.nın 428.maddesi uyarınca hükmün BOZULMASINA, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz eden davalılara iadesine, 6100 sayılı HMK’nun geçici madde 3 atfıyla 1086 sayılı HUMK’nun 440. maddesi gereğince kararın tebliğinden itibaren 15 günlük süre içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 25/02/2020 tarihinde oy birliği ile karar verildi.