10. Hukuk Dairesi 2014/24384 E. , 2015/7338 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Asıl dava, ödeme emrinin iptali ile birleşen dava, ödeme emrine dayanak olan Kurum işleminin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, hükümde belirtilen gerekçelerle asıl ve birleşen davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, taraf vekilleri tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde, 12.06.2012 tarihinde kurum denetmeni tarafından yapılan denetimde, dava dışı ... ... i’nin 14.10.2011 tarihinden beri çalıştığını belirtmesi, komşu evin bakıcısının bunu doğrulaması ile yapılan araştırma sonucunda dava dışı ... ’nın 14.10.2011 tarihinden beri davacının evinde bakıcı olarak çalıştığına dair işyeri durum tespit tutanağı tutulduğu, davacının öncelikle bunun iptalini istediği, sonrasında ise söz konusu denetmen raporuna dayanarak aleyhine düzenlenen ödeme emirlerinin iptalini istediği, mahkemece, dava dışı ... ’nın denetmen tarafından ifadesi alınırken tercümanın bulunmaması, mahkeme huzurunda bilirkişi vasıtasıyla bu şahsın Türkçe bilmediğinin tespit edildiği, dolayısıyla kurum denetmeninin tutmuş olduğu tutanağı okuyup imzalamasının mümkün bulunmadığı, davacının ilgili bakanlığa dava dışı ... ’nın çalışma izni için 05.04.2012 tarihinde başvurduğu, 12.06.2012 tarihinde işyeri tescil belgesi verildiği, davacının 06.06.2012 tarihinde Emniyete başvurarak çalışma ikamet teskeresinin içerisine çalışma izni şerhini talep ettiği, kurum işleminde her ne kadar 14.10.2011- 04.06.2012 tarihleri arasında çalışma izin belgesi olmaksızın çalıştığı belirtilmekte ise de, dava dışı ... ’nın ... sınır kapısından 13.10.2011 tarihinde giriş yaptığı, aradaki mesafe dikkate alındığında 14.10.2011 tarihinde ... ’de işe başlamasının mümkün bulunmadığı, davacı ile ... ’nın Emniyete başvuru esnasında ... ’nın ikametgah adresinin davacı adresi olarak gösterilmiş ise de, ilgili mevzuat gereğince yabancının tek başına izin başvurusunda bulunamayacağı, Emniyet müdürlüğü kayıtlarına göre yabancının ikamet teskeresindeki 29.03.2012 tarihinin davacının evinde çalışmaya başladığına ilişkin kanıt olamayacağı, dinlenen tanıklar ve davacının ülke şartlarında üzerine düşeni yerine getirmek için sarfettiği çabalar nazarında davanın ve birleşen davanın kabulüne karar verildiği anlaşılmıştır.
Sigortalı statüsünde olmayan, sigortalı niteliği taşımayan bir kimsenin sigortalılık süresinden söz etme olanağı bulunmamaktadır. Olağan olarak sigortalılık niteliği, taraflar arasında iş sözleşmesi ilişkisinin kurulması ve çalışmaya/çalıştırılmaya başlanması ile kazanılmakta olup, yazılı olarak düzenlenen veya sözlü olarak benimsenen sözleşme ile birlikte, sigortalılığın oluşumu yönünden eylemli (fiili = gerçek) çalışma olgusunun varlığının da kanıtlanması gerekmektedir. Kuruma verilen ve çalışmayı (hizmeti) ortaya koyabilecek belgeler; gerek 506 sayılı Kanunda, gerek 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununda, gerekse anılan Kanunlara dayanılarak hazırlanan Sosyal Sigorta İşlemleri Yönetmeliği (SSİY)"nde açıklanmış olup, sigortalılıktan söz edilebilmesi için, eylemli çalışmanın varlığı, hizmet tespiti davaları yönünden kabul edilen yöntem ve ilkelere uygun biçimde saptanmalıdır. Bu tür sigortalı hizmetlerin belirlenmesine ilişkin davalar kamu düzeni ile ilgili olduğundan özel bir duyarlılıkla ve özenle yürütülmeleri zorunlu olup, mahkemece, tarafların gösterdiği/sunduğu deliller ile yetinilmemeli, 01.10.2011 günü yürürlüğe giren 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun ilgili hükümleri esas alınarak kendiliğinden araştırma ilkesi benimsenmeli, sigortalılığın kabulü ve hüküm altına alınabilmesi için mutlak koşul niteliğindeki hizmet akdinin ve eylemli çalışmanın varlığı ortaya konulmalıdır.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 130. maddesinde, bu maddenin uygulamasında teftiş, kontrol ve denetleme yetkisine sahip olanlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, Kurumun, sigorta yoklama memurları aracılığıyla işyerlerinin mevcut durumları, faal olup olmadığı, sigortalı çalıştırılıp çalıştırılmadığı, çalıştırılıyorsa kimlerin, hangi sürede ve ücretle çalıştırıldıkları ve kendilerine verilecek benzeri görevlerde inceleme, araştırma, tespit ve yoklama yaptırabileceği hüküm altına alınmıştır. 01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun 59. maddesinde ise, bu Kanunun uygulanmasına ilişkin işlemlerin denetiminin, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurları eliyle yürütüleceği, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının görevleri sırasında belirledikleri Kurum alacağını doğuran olay ve bu olaya ilişkin işlemlerin, yemin dışında her türlü kanıta dayandırılabileceği, bunlar tarafından düzenlenen tutanakların aksi sabit oluncaya kadar geçerli olduğu, bu Kanunun uygulanması bakımından, Kurumun denetim ve kontrol ile görevlendirilmiş memurlarının, 4857 sayılı İş Kanununda belirtilen denetim, teftiş ve kontrol yetkisine de sahip oldukları belirtilmiştir.
Yukarıda anlatılanlar ışığında, dava konusu olay incelendiğinde, 13.10.2011 tarihinde Artvin’den yurda girdikten sonra 14.10.2011 tarihinde çalışılmaya başlanmasının hayatın olağan akışına aykırı iddiasına karşılık, dava dışı ... ’nın daha önceki tarihlerde de yurda giriş yapıp çıktığı, sonradan 22.06.2012 tarihinde kurum denetmenine vermiş olduğu beyanında, 14.10.2011 tarihinde işe başlamak için davacının evine gittiğini ancak davacının lazım olursa arayacağını bildirmesi üzerine 18.06.2012 de işe başladığını beyan etmesi, komşu evin bakıcısı ...’in kurum denetmenine vermiş olduğu ifade, tanıklardan Gözde Kanülkü"nün ifadeleri ve emniyet müdürlüğündeki kayıtlar dikkate alındığında, Kurum denetmenin tutmuş olduğu tutanağın aksinin kanıtlanamadığı belirgindir.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurularak asıl ve birleşen davanın reddine karar verilmesi gerekirken, mahkemece yanılgılı değerlendirme sonucu istemin aynen hüküm altına alınması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O halde, taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istem halinde davacıya iadesine, 16.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.