11. Hukuk Dairesi 2020/2882 E. , 2020/5212 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 11. HUKUK DAİRESİ
Taraflar arasında görülen davada Finike Asliye Hukuk Mahkemesince verilen 13/12/2017 tarih ve 2016/103 E. - 2017/315 K. sayılı kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine , istinaf isteminin esastan reddine-esastan kabulüne dair Antalya Bölge Adliye Mahkemesi 11. Hukuk Dairesi"nce verilen 06/12/2018 tarih ve 2018/440 E. - 2018/1968 K. sayılı kararın Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından istenmiş ve temyiz dilekçesinin süresi içinde verildiği anlaşılmış olmakla, dava dosyası için Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen rapor dinlendikten ve yine dosya içerisindeki dilekçe, layihalar, duruşma tutanakları ve tüm belgeler okunup, incelendikten sonra işin gereği görüşülüp, düşünüldü:
Davacı vekili, davacı ile dava dışı ... arasında kredi sözleşmesi akdedildiğini, davalının kredi sözleşmesini müşterek borçlu müteselsil kefil sıfatı ile imzaladığını, borcun ödenmemesi üzerine icra takibine geçildiğini, itiraz üzerine takibin durduğunu ileri sürerek, itirazın iptaline ve icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Yargılama sırasında davacı Akbank T.A.Ş alacağını ...’ye temlik etmiştir.
Davalı vekili, dava dışı asıl borçlu ...’in davacı bankadan 2010 yılında genel kredi sözleşmesi kapsamında 10.000,00 TL çektiğini, davalının krediye kefil olarak imza attığını, kredinin asıl borçlu tarafından ödendiğini, davalının dava dışı asıl borçlu ..."in davacı bankadan daha sonra çektiği kredilerin hiçbirinde imzası bulunmamasına rağmen imzası bulunan sözleşmedeki her türlü riskine kefil olduğundan bahisle sorumlu tutulmasının hukuka aykırı olduğunu, kefilin, kefil olduğu genel kredi sözleşmesi dışında herhangi bir borçtan sorumlu tutulamayacağını savunarak, davanın reddine ve kötü niyet tazminatına karar verilmesini istemiştir.
İlk Derece Mahkemesince yapılan yargılama, toplanan delillere ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacı tarafın talep ettiği alacakların kefalete konu sözleşme dahilinde yer almaması, davaya konu borç açısından tamamen yeni bir kredi ilişkisinin mevcut olduğu ve bu ilişki açısından kefalet imzasının bulunmaması karşısında davalının borca ilişkin sorumluluğunun söz konusu olmadığı, alacaklı sıfatına haiz davacı banka olup, alacağı temlik alan sonraki davacı da tacir olup niteliği itibarıyla bankacılık ve varlık yönetimi işlemlerinde bilgi sahibi kurumlar oldukları, kefalete konu sözleşmede imzası olmayan kişinin sorumlu olmayacağını bilebilecek durumda oldukları gerekçesiyle, davanın reddine ve davalı lehine dava değerinin %20"si oranında kötü niyet tazminatına karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge Adliye Mahkemesince, davalının dava dışı asıl borçlu ile banka arasında düzenlenen genel kredi sözleşmesinin kefili konumunda olduğu, bu sözleşmenin 2010 yılında imzalandığı, daha sonra 2012 ve 2013 yıllarında iki ayrı genel kredi sözleşmesi daha düzenlendiği, sonraki sözleşmelerde davalının imzasının bulunmadığı, her üç sözleşmenin de çerçeve niteliğinde olduğu, yine asıl borçlu ile banka arasındaki ticari kart sözleşmesinin tarihinin de davalının kefaletinin bulunmadığı genel kredi sözleşmesinden sonraki bir tarihte düzenlendiği, davaya konu alacağın sonraki tarihli sözleşmelerden kaynaklandığı, ticari kart taahhüdü sözleşmesinin davalının imzasının bulunmadığı 30/04/2012 tarihli genel kredi taahhütnamesinden sonra düzenlendiği ve bu sözleşmeye atıf yaptığı, bu suretle davalının davaya konu borçtan her hangi bir sorumluluğunun bulunmadığı anlaşılmakla, davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf istemlerinin reddine karar vermek gerektiği; ancak İlk Derece Mahkemesi tarafından davalı yararına kötü niyet tazminatına hükmedilmiş ise de; davacı tarafça davalının imzasının olduğu 2010 tarihli sözleşmeye dayalı olarak talepte bulunulduğu, değinilen sözleşme hükümleri gereğince diğer kredilerden davalının sorumlu olduğunun ileri sürüldüğü, bu hali ile davanın reddi gerekçesinin esasen yorum farklılıklarından kaynaklandığı ve davacı tarafın kötü niyetli olduğundan söz edilemeyeceği gerekçesiyle davacı vekilinin bu yöne ilişen istinaf isteminin kabulüne karar verilerek İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılmasına, davanın reddine, davalı tarafça talep edilen kötü niyet tazminatının koşulları oluşmadığından bu istemin reddine karar verilmiş, hüküm davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davalı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın İlk Derece Mahkemesine gönderilmesine, kararın bir örneğinin Bölge Adliye Mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı bakiye 10,00 TL temyiz ilam harcının temyiz eden davalıdan alınmasına, 19/11/2020 tarihinde kesin olarak oybirliğiyle karar verildi.