19. Hukuk Dairesi 2018/2138 E. , 2020/727 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ : İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Taraflar arasında görülmekte olan menfi tespit davasının ilk derece mahkemesinde yapılan yargılaması sonunda verilen kararın davacı vekili tarafından istinaf edilmesi üzerine İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi tarafından verilen davacı vekilinin istinaf talebinin esastan reddine ilişkin hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davacı şirketin tüm hisselerinin 06.01.2010 tarihinde ortakları ...,...,... tarafından ...,...,...’den devralındığını, 11.06.2014 tarihinde davacıya 04.06.2008 düzenleme 03.06.2014 ödeme tarihli 320.000,00 TL bedelli senet nedeniyle örnek 10 ödeme emrinin gönderildiğini, takip tarihinden iki gün önce davalı banka tarafından genel kredi sözleşmesine istinaden kat ihtarı gönderildiğini, ihtarda belirtilen krediye ait genel takip yolu ile takip başlatılmayarak senet nedeniyle takip yapıldığını, bu senedin kredi verilirken her bankanın yaptığı gibi muhtemelen boş alınan bir senet olduğunu, sonradan doldurulduğunu, davacının borçlu olmadığı bir kredinin teminatı olarak alındığını ve kullanılmaya çalışıldığını, kullandırılan kredilerin asıl borçlu şirket ile yeni TTK’nın yürürlüğe girmesinden sonra düzenlenen yeni kredi sözleşmeleri kapsamında kullandırıldığını, davacının varsa daha önce imzalamış olduğu sözleşmelerin yeni yapılan sözleşmelerle ilişkilendirilmesinin mümkün olmadığını, davacı şirketin yetkilisi ile davalı arasında hiçbir zaman sözleşme düzenlenmediğini, kefil ya da herhangi bir sıfatla sorumluluğunun bulunmadığını belirterek borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davalı banka ile dava dışı ... Takı ve Mücevherat San. ve Tic. A.Ş. arasında genel kredi sözleşmesinin imzalandığını ve bu şirkete kredi kullandırıldığını, davacının bu sözleşmenin kefili olduğunu, takibe konu senedin borcun geri ödenmesi amacıyla alınmış bir senet olduğunu, dolayısıyla davalının senet nedeniyle takip yapma hakkının bulunduğunu, seçimlik hakkını kullanmasında hukuka aykırılığın olmadığını, senedin anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu ispat edilmedikçe geçerli sayılacağını, ayrıca TTK’nın 592. maddesine göre açık bono düzenlenmesinin mümkün olduğunu belirterek davanın reddini istemiştir.
İlk derece mahkemesince yapılan yargılama ve benimsenen bilirkişi raporuna göre, davacının dava konusu senedin anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını yazılı delille ispat edemediği gibi senedin teminat senedi olarak verildiğinin de kanıtlanamadığı, dava dışı asıl borçlu şirket ile davalı banka arasında iki adet genel kredi sözleşmesini imzalandığı 13.04.2006 ve 04.06.2008 tarihlerinde yürürlükte bulunan 818 sayılı BK ve 6762 sayılı TTK"nın hükümlerine göre uyuşmazlığın çözümlenmesi gerektiği, davacı tarafça kredi kefalet limiti belirtilmediğinden kefaletin geçersiz olduğu ileri sürülmüş ise de sözleşmede belirtilen kredi limitinin aynı zamanda kefalet limiti olarak kabulü gerektiğinden kefaletin geçerli olduğu, sözleşmeye istinaden verilen senetteki davacı imzasının da aval niteliğinde bulunduğu, davacı tarafından davalı bankaya şirket ortaklarının değiştiği yönünde bir bildirimde bulunulmadığı, sözleşmelerde çeklerin tazmin bedeli ile ilgili hüküm bulunmadığı, davalı bankanın takipte 42.723,71 TL fazla alacak isteminde bulunduğu gerekçesiyle davacının icra takip dosyasına konu edilen senet sebebiyle davalıya 42.723,71 TL borçlu olmadığının tespitine karar verilmiş, hükme karşı davacı vekili tarafından genel kredi sözleşmesinde kefalet limitinin bulunmadığı da belirtilerek istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
Bölge adliye mahkemesince, uyuşmazlık konusu iki adet genel kredi sözleşmesinin imza tarihleri olan 13.04.2006 ve 04.06.2008 günleri itibarıyla yürürlükte bulunan 818 sayılı BK"nın 484. maddesi hükmü uyarınca, kefalet akdinin geçerliliğinin sözleşmenin yazılı şekilde yapılması ve kefilin sorumlu olacağı miktarın sözleşmede belirlenmiş olması koşuluna bağlı olduğu, kefalet sözleşmesi 818 sayılı BK yürürlükte iken kurulduğundan 6098 sayılı TBK"nın 583.maddesindeki düzenlemeden dolayı geçersiz kabul edilemeyeceği, dava konusu genel kredi sözleşmelerinde davacının kefalet limitinin açıkça son sayfalarında 500.000,00 TL ve 1.000.000,00 TL olarak belirtilmiş olması nedeniyle davacı şirketin kefaletinin geçerli olduğu, davacı şirketin hissedarlarının, söz konusu genel kredi sözleşmelerinin ve senedin tanzim tarihlerinden sonra değişmesinin de davacı şirketin senetteki avalist konumunu ve işbu sözleşmelerdeki kefaletini geçersiz kılmayacağı, dava ve takip konusu bononun tanzim tarihi itibarıyla yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 592. maddesi gereği açık senet düzenlenebileceği, tedavül sırasında senedin doldurulduğu, davacının anlaşmaya aykırı doldurulduğu iddiasını yazılı delille ispat edemediği,senedin davalı banka tarafından kredi alacağının teminatı olarak alındığı gerekçeleriyle davacı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dosyadaki yazılara kararın dayandığı delillerle gerektirici sebeplere, delillerin takdirinde bir isabetsizlik bulunmamasına göre, davacı vekilinin yerinde görülmeyen bütün temyiz itirazlarının reddiyle muhakeme hukukuna ve maddi hukuka uygun bulunan hükmün ONANMASINA, dosyanın ilk derece mahkemesine gönderilmesine, aşağıda yazılı onama harcının temyiz eden davacıdan alınmasına, 01.06.2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.