1. Hukuk Dairesi 2017/2183 E. , 2020/2232 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
DAVA TÜRÜ : TAZMİNAT
Taraflar arasında görülen tazminat davası sonunda, yerel mahkemece davanın reddine ilişkin olarak verilen karar davacı vekili tarafından yasal süre içerisinde temyiz edilmiş olmakla dosya incelendi, Tetkik Hakimi ..."ın raporu okundu, açıklamaları dinlendi, gereği görüşülüp düşünüldü;
-KARAR-
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tazminat isteğine ilişkindir.
Davacı, mirasbırakan babaannesi ...’ın maliki olduğu 1208 ada 141 sayılı parseldeki A Blok 9 no’lu bağımsız bölümünü vekil kıldığı davalı oğlu ... aracılığıyla diğer davalı torunu ...’a ( ...’un oğlu ) satış suretiyle devrettiğini, yapılan devrin mirastan mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğunu, davalı ...’nun da anılan taşınmazı bilahare üçüncü kişiye satıp devrettiğini ileri sürerek, keşfen belirlenecek taşınmaz bedelinden miras payına isabet edecek meblağın faizi ile birlikte davalılardan tahsilini istemiştir.
Davalı, davacının iyiniyetli olmadığını, dava konusu bağımsız bölümün öncesinin arsa olduğunu, davacının babası ile kardeşi ...’un bir müteahhit ile kat karşılığı anlaştığını, müteahhitin karşılığında dava konusu çatı dairesi ile 15 milyon eski Türk Lirası teklif ettiğini, davacının babasının da ‘’ ev senin olsun, ben parayı alayım ‘’ dediğini, davacının babasının parayı aldığını, bu para ile kendisine araba aldığını, evdeki hakkını da kardeşi ...’a bıraktığını, kardeşler arasındaki güven nedeniyle o dönem evin anne ... adına tescil edildiğini, muris ...’nın bu evde yaşadığını, murisin de hak sahibi olan ...’a vekalet verdiğini, ...’un aslında kendisinin olan çekişmeli taşınmazı oğlu Tutku’ya devrettiğini, davacının babasının murisin sağlığında bu taşınmaz üzerindeki hakkını para olarak aldığını, mal kaçırma amacı bulunmadığını bildirip, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, dava dilekçesinin yetki yönünden reddine ilişkin karar, Dairece; " Bilindiği üzere, muris muvazaasına dayalı davalarda davayı açan mirasçı muvazaalı işlemin tarafı olmayıp, davalı ile miras bırakan arasındaki hukuki ilişki bakımından üçüncü kişi konumunda ve kendisine yönelik haksız eylem niteliğindeki muvazaalı işlem ile zarara uğratılan durumundadır. Yukarıda açıklanan ilkeler karşısında, davanın taşınmazın aynından ya da miras hakkından kaynaklanmadığı ve somut olayda 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanunu"nun 6. maddesindeki genel yetki kuralı ile haksız eylemden kaynaklanan davalarla ilgili 16. maddesindeki yetki kurallarının geçerli olacağı sonucuna varılmaktadır. Hâl böyle olunca, işin esasının incelenmesi yerine yetkisizlik kararı verilmesi isabetsizdir. ‘’ gerekçesiyle bozulmuş, bozma ilamına uyularak yapılan yargılama neticesinde iddianın kanıtlanamadığı, davacının mirasbırakanının miras payına karşılık bedel aldığı, temlikte mal kaçırma amacı bulunmadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; 1933 doğumlu ...’ın 18.11.2011 tarihinde ölümü ile geriye mirasçı olarak davacı torunu ... ( 12.11.1991 tarihinde ölen oğlu Selçuk’un çocuğu ) ile davalı oğlu ...’ı bıraktığı, diğer davalı 16.04.1991 doğumlu ...’ın ( ...’ın kızı ) mirasbırakanın torunu olduğu, mirasbırakana vekaleten davalı ...‘un dava konusu 9 no’lu bağımsız bölümü 18.12.2009 tarih ve 33372 yevmiye no’lu işlemle davalı ...’ya 40.000,00 TL üzerinden satış suretiyle temlik ettiği, davalı ...’ya vekaleten annesi ...’in de çekişmeli taşınmazı 28.12.2010 tarihinde üçüncü kişiye satış yoluyla devrettiği kayden sabittir.
Hemen belirtilmelidir ki, tapu iptal ve tescil istemli davalar tapu kayıt malik ya da maliklerine karşı açılır. Eldeki dava, muris muvazaasına dayalı açılmış olup, ikinci temlik nedeniyle taşınmazın aynı, bedele dönüşmüştür. Taşınmazı vekaleten devreden ...’a yönelik vekalet ilişkisinden kaynaklanan bir istek bulunmamaktadır. O halde, davalı ... yönünden pasif husumet yokluğundan davanın reddine karar verilmesi, bu gerekçe ve sonucu itibariyle doğrudur.
Diğer davalı ... yönünden yapılan incelemede;
Davalılar vekili, davacının babası Selçuk’un çekişmeli taşınmaz arsa iken yapılan inşaat sonrasında miras payını müteahhitten bedel yoluyla aldığını, 9 no’lu bağımsız bölümde hakkı kalmadığını, mirasbırakanın da bu nedenle devri gerçekleştirdiğini savunmuş ise de; 6100 sayılı HMK’nin 190/1. maddesinde; ‘’ İspat yükü, kanunda özel bir düzenleme bulunmadıkça, iddia edilen vakıaya bağlanan hukuki sonuçtan kendi lehine hak çıkaran tarafa aittir. ‘’ düzenlemesine yer verilmiş olup, davalı tarafın davacının mirasbırakanı Selçuk’a 15 milyon eski Türk Lirası ödendiğini kanıtladığı söylenemez. Dosya içerisinde anılan bedelin ödendiğini gösterir herhangi bir kayıt bulunmamaktadır.
Öte yandan, davalı tanıkları genel olarak davalı ...’un annesi ...’ya baktığını ve her türlü ihtiyacı ile ilgilendiğini beyan etmişlerdir. Ne var ki, davalı tarafça bakım savunmasında bulunulmadığı gibi, bulunulsa dahi mirasbırakana davalı ...’un baktığı, çekişmeli taşınmazı 18 yaşında iken temlik alan diğer davalı ...’nun bakım yönünden bir katkısının olmadığı görülmüştür.
Davalıların savunması dikkate alındığında çekişmeli temlik sırasında bir bedel ödenmediği sabittir. Dinlenen tanık beyanları uyarınca, mirasbırakanın mal satmaya ihtiyacı olmadığı, emekli maaşı aldığı, geçimini sağladığı, mirasbırakanın oğlu ...’un kendisi ile ilgilenmesi nedeniyle diğer mirasçısı davacı ...’dan oğlu ...’u üstün tuttuğu, bu kapsamda çekişmeli taşınmazın davacıya kalmasını istemediği için temliki gerçekleştirdiği, temlikin mal kaçırma amaçlı, bedelsiz ve muvazaalı olduğu anlaşılmıştır.
Hal böyle olunca, davalı ... yönünden davanın kabulüne karar verilmesi gerekirken delillerin takdirinde hataya düşülerek davanın tümden reddine karar verilmesi doğru değildir.
Davacı vekilinin yerinde bulunan temyiz itirazlarının kabulü ile, hükmün (6100 sayılı Yasanın geçici 3.maddesi yollaması ile) 1086 sayılı HUMK"un 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine, 04/06/2020 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.