Abaküs Yazılım
İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1951
Karar No: 2021/1361
Karar Tarihi: 07.10.2021

BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1951 Esas 2021/1361 Karar Sayılı İlamı

T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1951
KARAR NO: 2021/1361
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: İSTANBUL 12. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 30/05/2019
DOSYA NUMARASI: 2014/923 Esas - 2019/550 Karar
DAVA: Alacak
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Taraflar arasında 18/09/2010 tarihli 5 yıl süreli Akaryakıt Bayilik Anlaşması imzalandığını, davalı şirketin anlaşma yürürlüğe girdikten sonra kasım 2010 tarihinde müvekkilinden mal alımını keserek başka firma ile anlaşma imzaladığını netice itibari ile de bayilik sözleşmesini fiilen ortadan kaldırdığını, müvekkili ile imzaladığı sözleşmede süresinden önce anlaşmanın feshedilmesi halinde cezai şart hükmünün işleme alınarak 100.000,00 USD karşılığı TL yi müvekkiline ödemeyi taahhüt ettiğini, davalının anlaşmayı süresinden önce sonlandırması nedeniyle bu cezai şartı ödemesi gerektiğini belirterek, 100.000,00 USD cezai şart ile şimdilik 10.000,00 USD kar kaybının temerrüt tarihinden itibaren işleyecek en yüksek faiz ile davalıdan tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Rekabet Kurulunca 18/09/2005 tarihinden önce yapılan tüm sözleşmelerin 18/09/2010 tarihinde son bulacağına ilişkin karar alındığını, bunun üzerine yeni bir firma ile bayilik sözleşmesi imzaladıklarını, Rekabet Kurulunca belirlenen tarihten önce davacı firma yetkililerinin Kayseri'ye geldiğini, müvekkiline 3 ay daha anlaşmayı geçici olarak uzatmalarının gerektiğini aksi takdirde mal veremeyeceklerini bildirdiklerinden müvekkili şirket yetkilisinin verdikleri evraklara imza attığını, fakat ana sözleşmenin Rekabet Kurulunca belirlendiği üzere fesih olduğunu, bu sebeple davacının taleplerinin haksız ve kötü niyetli olduğunu, ayrıca davanın zamanaşımına uğradığını belirterek, davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 30/05/2019 tarih ve 2014/923 Esas - 2019/550 Karar sayılı kararı ile; " ... davacının beyan ve iddialarının yerinde olmadığı, davacı ve davalı arasında 18.09.2010 tarihinde yapılan 3 aylık ve 2 bayilik anlaşması ve fesih protokolü bulunmaktadır. Davalı bayi 18.09.2010 tarihinden başlayarak Kasım 2019 tarihine kadar 59 adet 952.671,04 TL. lik mal almış olması ve bayilik gereği satışa sunmuş olması da üç aylık sözleşme yapıldığını ortaya koymakta olup, 3 aylık sözleşme ve sonradan imzalanan 11 sayfa 25 maddeden oluşan “ön bayilik sözleşmesinde” 100.000 USD cezai şart maddesinin olmadığı, davacı tarafından mahkememize sunulan dava konusu sözleşmenin, sanayi R1 rumuzlu 18.09.2010 tarihli olup gerçekte ise Kasım 2010 tarihinde yapıldığı, 9 sayfa ve 26 maddeden oluştuğu bu 9 sayfa ve 26 maddeden oluşan sözleşmenin 18. maddesine cezai şartın sonradan eklendiği, fesih protokolünün Kasım 2010 tarihinde yapıldığı, fesih protokolünün, iki taraf arasında yapılan bütün anlaşmaların sona ereceğine ilişkin mutabakatı içerdiği, haliyle fesih protokolü gereğince sözleşmeler geçersiz kalınca cezai şart ve kar kaybı istenemeyeceği, davacının 25.11.2010 tarihli irsaliye ile demirbaşları teslim aldığı, 28.11.2010 tarihinde ve 06.01.2011 tarihinde kalan demirbaşların davacıya teslim edildiği, 11.04.2011 tarihinde de davalı ile ... A.Ş. Bayilik Sözleşmesi imzalandığı anlaşılmıştır. Davacı ile davalı arasında yapılan 18.09.2010 tarihli 5 yıllık bayilik sözleşmesinin, sözleşmenin yürürlükte olduğu dönemde ve sözleşmenin süresinin sona ereceği 18.09.2015 tarihinden evvelki bir dönemde taraflarca bir araya gelinerek feshedilmiş olduğu, intifa terkin edilmeyip yeni sözleşme yapılmasının ve Rekabet kurulu kararı gereğince intifa terkinin 18.9.2010 yapılmamasının sonucu olarak yeni dönem için sözleşmeninde yapılmayacağı ve 06 Ekim 2010 tarihinde saat: 14.18'de ... (...@...COm.tr) adresinden ...@...com adresine ( Sn. ... ... şirketinde 5.5.2008 tarihinden beri çalışmaktadır.) Konu: Sözleşmede görülen eksiklikler hk. olmak üzere gönderilen maili, içeriğinden dolayı yapılan tüm sözleşmelerin de geçerli olamayacağı kanaatine varıldığı, dolayısıyla davanın reddine karar vermek gerekmiş ve aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur. " gerekçeleri ile; " 1-Davanın reddine, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Davaya konu bayilik anlaşmasının 18.09.2010 tarihinde imzalandığını, mahkemenin sözleşme tarihinin gerçekte 18.09.2010 değil, Kasım 2010 olduğuna ilişkin kararının hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, davalı şirketin imzasının bulunduğu ve imzası inkar edilmeyen sözleşmenin 18.09.2010 tarihinde imzalandığını, Davalı tarafça, "sözleşme taslağında ...09.2010 olarak yazılan tarihin, müvekkili şirket tarafından sonradan 18.09.2010 şeklinde doldurularak sözleşmede tahrifat yapıldığını" iddia ettiğini, ancak bu iddiasına ilişkin yazılı bir delil sunmadığını, davalının iddiasını ispatlayacak bir delil sunmamasına rağmen mahkemece eksik inceleme sonucu sadece davalının iddiasına göre verilen kararın hatalı ve hukuka aykırı olduğunu, Kararda atıf yapılan 06.10.2010 tarihli elektronik posta yazışması içeriğinde dava konusu sözleşmeleri geçersiz kılacak herhangi bir ifade bulunmadığını, aksine bizzat davalı tarafın delil olarak dayandığı söz konusu elektronik postada dava konusu bayilik anlaşmasının davalı tarafından imzalandığının ikrar edildiğini ve fakat imzaladığı anlaşmalardaki bazı şatların değiştirilmesinin talep edildiğini, davalı şirket yetkilisinin göndermiş olduğu elektronik posta mesajıyla kurulan anlaşma şartlarının tek taraflı olarak değiştirilmesi ve geçersiz kılınmasının mümkün olmadığını, elektronik postanın gönderildiği ...'in müvekkili çalışanı olmakla birlikte müvekkilini temsil ve ilzama, yani, sözleşmede değişiklik yapmaya yetkili olmadığını, Söz konusu elektronik posta yazışmasında dahi dava konusu bayilik anlaşmasının 06.10.2010 tarihinden önce yani üzerinde yazılı 18.09.2010 tarihinde akdedildiğinin açıkça görüldüğünü, mahkemenin davanın dayanağı olan anlaşmanın esasında Kasım 2010 tarihinde imzalandığı yönündeki gerekçesinin maddi dayanaktan uzak olduğunu, mahkeme tarafından dosya kapsamının incelenmediğini, HMK'daki ispat kurallarının işletilmediğini, yetkin olmayan bilirkişilerin görüşlerine itibar edilerek tamamıyla hatalı şekilde karar tesis edildiğini, Mahkeme kararında, davalı ile ... A.Ş. arasında 11.04.2011 tarihinde Bayilik Sözleşmesi akdedildiği belirtilmiş ise de; bizzat davalı tarafından sunulan 15.12.2014 tarihli dilekçe ekinde yer alan davalı ile ... A.Ş. arasında akdedilen Bayilik Sözleşmesi'nin tarihinin 25.10.2010 olduğunu, davalının esasında 25.10.2010 tarihinde başka bir dağıtım şirketi olan ...yle sözleşme imzaladığını, hal böyleyken müvekkili ile davalı arasında akdedilen bayilik anlaşmasının esasında Kasım 2010 tarihli olduğu tespitinin kabulünün mümkün olmadığını, Davalının başka bir dağıtım şirketi ile anlaşmasından sonra müvekkiline ait demirbaşların davalıdan teslim alındığını, bu durumun davalının müvekkili ile akdettiği anlaşmayı ihlal etiği sonucunu değiştirmeyeceğini, Davalının müvekkili şirket ile 18.09.2010 tarihinde bayilik anlaşması akdettiği, sonrasında başka bir dağıtım şirketi ile anlaşmaya vararak, müvekkili ile akdettiği bayilik anlaşmasını ihlal ettiği bizzat davalı tarafından dayanılan deliller ile ortada iken, dosya kapsamı incelenmeksizin ve ispat kuralları hiçe sayılarak davanın reddine karar verilmesinin kabulünün mümkün olmadığını, Müvekkili şirket ile bayi arasındaki intifa sözleşmesinin fesih protokolü ile sona erdirildiğini, fesih protokolünü müteakiben imzalanan bayilik anlaşmasının geçerli olduğunu, Hükme esas alınan bilirkişi raporunda, Rekabetin Korunması Hakkındaki Kanun ve Rekabet Kurulu kararlarına göre "Akaryakıt şirketleri ile bayiler arasında yapılacak sözleşmelerinin 5 yıl süre ile sınırlandırılmasına karşın dağıtım şirketlerinin, bayilik talep edenlere ait istasyonlar üzerinde önce kendileri lehine intifa hakkı tesisi ertesinde bayilik sözleşmesi düzenlediklerini, bu suretle bayilik süresini intifa süresince uzattıklarını, bu durumun bayi üzerinde baskı oluşturması sebebiyle bayilik sözleşmesinin yenilenebilmesi için intifa hakkının tapudan terkin edilmesi zorunluluğu getirildiğini, intifa hakkı tapudan terkin edilmeden bayilik sözleşmesinin yenilenemeyeceğini, yenilenmişse geçersiz sayılacağını" yönünde görüş belirtildiğini, yerel mahkemenin de bu görüşe gerekçeli kararda yer vererek intifa terkini yapılmadan yeni sözleşme yapılamayacağı gerekçesi ile dava konusu Bayilik Anlaşması'nın geçersiz olduğunu belirttiğini, Müvekkili şirket ile davalı şirket arasında imzalanan dava konusu bayilik anlaşmasının 18.09.2010 tarihli olup intifa sözleşmesinin feshine ilişkin protokolün de 18.09.2010 tarihli olduğunu, bayilik anlaşmasının intifa sözleşmesinin feshi ertesinde imzalandığını, intifa hakkı fesih protokolü ile sonlandırıldığından, davalı bayi üzerinde sözleşme yapma bakısı bulunmadığını, davalının sözleşme serbestisi içinde kendi iradesiyle müvekkili şirket ile bayilik anlaşması imzaladığını, taraflarca intifa sözleşmesinin feshi ertesinde bayilik anlaşması imzalandığından sözleşmenin geçerli olduğunu, Ayrıca her ne kadar gerekçeli kararda yeni dönem için anlaşma imzalanabilmesi için intifa hakkının tapudan terkin edilmesi gerektiği belirtilmişse de, Rekabet Kurulu'nun çeşitli kararlarında kabul edildiği üzere, intifa hakkı tapudan terkin edilmeden, taraflarca yeni bir bayilik anlaşması akdedilerek dikey ilişkinin yenilenmesi mümkün olup dava konusu bayilik anlaşmasının rekabet mevzuatına uygun ve geçerli olduğunu(Rekabet Kurulu'nun 12.11.2013 T., 13-63/883-377 sayılı Kararı) Müvekkili ile davalı şirket arasında 18.09.2010 tarihinde intifa sözleşmesinin sona erdirilmesi için fesih protokolü imzalandığını, işbu protokolün 2.2 maddesi "Her iki taraf arasında daha önce yapılmış tüm bayilik anlaşmalarının sona ereceği konusunda mutabakat sağlanmıştır." hükmü uyarınca fesih protokolünün kapsamının protokol tarihinden önce yapılmış sözleşmelerle sınırlandırılmış olduğunu, bayilik anlaşması ise, fesih protokolü ile aynı tarihte imza altına alındığından bayilik anlaşmasının söz konusu fesih protokolünün kapsam dışında olduğunu, Mahkeme kararında "Fesih protokolünün, 18.09.2010 tarihli görünmesine rağmen gerçekte 1-24 Kasım 2010 tarihleri arasında yapıldığı"nın belirtildğini, ancak bayilik sözleşmesinde olduğu gibi fesih protokolünde de; protokolün, protokol metninde yazılı tarihten sonra yapıldığına ilişkin davalı tarafından sunulan herhangi bir delil bulunmadığını, aksine davalı tarafından delil olarak gösterilen 06.10.2010 tarihli elektronik postada, fesih protokolünün davalı tarafından imzalandığının ikrar edildiğini, 06.10.2010 tarihli elektronik postada imzalandığı ikrar edilen fesih protokolünün gerçekte Kasım 2010 tarihinde imzalandığı yönündeki değerlendirmenin hiç bir delile dayanmadığını, Bayilik sözleşmesi ile aynı tarihte imzalanan fesih protokolü, bayilik sözleşmesini kapsamadığından bayilik sözleşmesinin geçersizliğinden söz edilemeyeceğini, Bayilik Sözleşmesi devam ederken davalının, sözleşmenin feshini doğuracak şekilde dava dışı dağıtım firmasının bayiliğini üstlenmesi nedeniyle davanın kabulü yerine reddi şeklinde hüküm kurulmasında hukuka uyarlık bulunmadığını, Mahkeme tarafından Bayilik Anlaşması'na cezai şart maddesinin sonradan eklendiği belirtilmiş ise de, bizzat davalı vekili tarafından sunulan 04.01.2019 tarihli dilekçe ekinde, dava konusu bayilik anlaşmasının dosyaya ibraz edildiğini, sunulan nüshada Bayilik Anlaşması tarihinin "...09.2010" şeklinde olup, cezai şart maddesinin de yer aldığını, bu haliyle bizzat davalı tarafın kabul ettiği Bayilik Anlaşmasına cezai şart maddesinin sonradan eklendiğinin belirtilmesinin ve müvekkili şirketin bu şekilde zan altında bırakılmasının kabulünün mümkün olmadığını, öte yandan davalı tarafça dosyaya sunulan ve cezai şart içermeyen bayilik anlaşmasında müvekkili şirketin imzasının dahi bulunmadığını, Davalı tarafın gerekçede kabul edilen iddialarını yazılı delille ispatlamakla yükümlü olduğunu, bunun yanında basiretli tacir gibi davranması gereken davalı tarafın imzasını inkar etmediği, aksine ikrar etiği anlaşmadan doğan yükümlülükleri ile bağlı kabul edilmesi gerektiğini (Yargıtay 19. H.D.'nin 27.1.2015 T., 2014/3938 E. 2015/1055 K. Sayılı ilamı- Yargıtay 19. H.D.'nin 29.9.2015 T., 2015/7026 E. 2015/11457 K. sayılı ilamı-Yargıtay 19. H.D.'nin 28.1.2016 T., 2015/9552 E. 2016/1059 K. sayılı ilamı) Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda, hukukçu olmayan bilirkişilerin, yetkileri ve yetkinlikleri bulunmamasına rağmen hukuki görüş bildirdiklerini, yerel mahkemenin bilirkişilerin dayanağı olmayan hukuki kanaatlerini aynen hükme geçirerek davanın reddine karar verdiğini, kararın bu yönüyle de hukuka aykırı olduğunu belirterek, İlk Derece Mahkemesinin usul ve yasaya aykırı ilamının kaldırılarak davanın kabulüne karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, akaryakıt bayilik sözleşmesinden kaynaklanan cezai şart ve kar kaybı alacağının tahsili istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı ile ... Ltd. Şti arasında ... Ltd. Şti'nin faaliyet gösterdiği gayrimenkul üzerine 20.06.2002 tarihinde davacı lehine 15 yıl süreli intifa hakkı tesis edildiği, 03.05.2009 tarihli Rekabet Kurumu kararıyla 18.09.2005 tarihinden önce ve 5 yıldan fazla süreli verilen intifa hakları ve bayilik anlaşmalarının 18.09.2010 tarihinde kendiliğinden sona ereceğinin düzenlendiği, ... Ltd. Şti'nin 09.03.2011 tarihli Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayınlandığı üzere ... Ltd.Şti adını aldığı, Rekabet Kurumu’nun 03.05.2009 tarihli duyurusuna göre davacı ve davalı arasında yapılan ve 2017 yılında bitecek bayilik anlaşmasının 18.09.2010 tarihinde son bulduğu, Davalı tarafça dosyaya taraflar arasında yapılan üç adet bayilik anlaşması ve bir fesih protokolü ibraz edilmiştir. 18.09.2010 tarihli sözleşmenin süresinin 3 ay, N kodlu sözleşmenin süresinin 5 yıl, R1 kodlu ve yine .09.2010 tarihli sözleşmenin süresinin 5 yıl olduğu, ayrıca taraflar arasındaki fesih protokolü tarihinin de 18.09.2010 olduğu görülmektedir. Belirtilen ilk iki sözleşmede cezai şart hükmü bulunmayıp, R1 kodlu sözleşmenin 18. maddesinde, taraflar arasında münakit satış yeri çerçeve protokolü ile eki niteliğindeki işbu anlaşma ve taahhütnamelerin bayi tarafından feshedilmesi ve/veya bayinin işbu anlaşma gereklerini süresinden önce feshetmesi veya fesih sonucunu doğuracak şekilde hareket etmesi halinde bayinin cezai şart olarak 100.000 USD karşılığı Türk Lirasını ödemeyi kabul ve taahhüt ettiğinin düzenlendiği, davacı tarafça R1 kodlu sözleşme ve bu sözleşmedeki cezai şart hükmüne istinaden işbu davanın açıldığı görülmektedir. 18/09/2010 tarihli ve 3 aylık bayilik anlaşması uyarınca davalı tarafça, davacıdan 18.09.2010- 30.11.2010 tarihleri arasında akaryakıt alınarak satışa sunulmuş, davalı ile dava dışı ... A.Ş. arasında 25/10/2010 tarihinde bayilik sözleşmesi imzalanmış, davalının 27.10.2010 tarihli dağıtıcı talebi üzerine 03.11.2010 tarihli ve 4226 sayılı EPDK oluru ile dağıtım şirketi ... olarak tadil edilmiş, davacı lehine tesis edilen intifa hakkı davacı tarafça 26.01.2011 tarihinde kaldırılmış, davalı tarafından 21.02.2011 tarihinde ...'ne 5 yıl süreyle intifa hakkı tesis edilmiş ve davalı uhdesinde bulunan demirbaşlar 28.11.2010 ve 06.01.2011 tarihinde davacı tarafça teslim alınmıştır. Davacı tarafça ... Ltd Şti.’ne gönderilen 23.02.2011 tarihli ihtarnamede; Rekabet Kanunu’nun 56. maddesinde muafiyet koşullarının ortadan kalkması suretiyle geçersiz kılınan sürelere ait yerine getirilmiş edimlerin iadesinin Borçlar kanunu hükümlerine tabi olacağı ve bu çerçevede tasfiye edileceğinin belirtildiği, müvekkili şirketçe Rekabet Kanunu'nun 12.03.2009 tarihli duyurusu sebebiyle sona eren anlaşmalar kapsamında kullanılmayan döneme tekabül eden intifa ivazı için fatura düzenlendiği, fatura tutarının muhatap tarafından müvekkiline ödenmesi gerektiği bildirilmiştir. Taraflar arasında yapılan 18/09/2010 tarihli fesih protokolünün 2.1 maddesinde; taraflar malikin mülkiyetini haiz bulunduğu tapu bilgileri yazılı gayrimenkul üzerinde ... lehine 20.06.2002 tarihli 4009 96 20 numarası ile 15 yıl süreyle geçerli olmak üzere tescil edilen intifa hakkının işlememiş intifa süresine tekabül eden 210.000 USD ivaz mukabilinde sona erdirilmesi ile tapudan terkini hususunda mutabık kalmışlardır. 2.2 maddesinde; taraflar, bayinin anılan gayrimenkul üzerinde kurulu akaryakıt satış ve servis istasyonunda ... marka ve logosu altında bayilik faaliyetinde bulunmasına ilişkin olarak ... ile işbu fesih protokolünün imzasından önce akdettiği tüm anlaşmaları mutabakat dahilinde sona erdirmişlerdir. 2.3 maddesinde; taraflar bayinin anılan gayrimenkul üzerinde kurulu otogaz satış ve servis istasyonunda ... marka ve logosu altında bayilik faaliyetinde bulunmasına ilişkin olarak ... ile işbu fesih protokolünün imzasından önce Akdettiği tüm anlaşmaların mutabakat dahilinde sona erdirmişlerdir. " hükümleri yer almaktadır. İlk Derece Mahkemesince, dava konusu sanayi R1 rumuzlu sözleşmenin 18.09.2010 tarihli olup gerçekte ise Kasım 2010 tarihinde yapıldığı, 9 sayfa ve 26 maddeden oluştuğu bu 9 sayfa ve 26 maddeden oluşan sözleşmenin 18. maddesine cezai şartın sonradan eklendiği, fesih protokolünün Kasım 2010 tarihinde yapıldığı belirtilmiş ise de, Sanayi R1 kodlu sözleşmenin davacı tarafça sunulan örneğinde tarihinin 18/09/2010, davalı tarafça sunulan örneğinde ise tarihinin .09/2010 olduğu ve sözleşmenin 12. maddesinde, işbu sözleşmenin 18/09/2010 tarihinden itibaren başlamak ve 5 yıl süre ile geçerli olmak üzere aktedildiğinin belirtildiği, her iki tarafça sunulan sözleşme örneklerinde de 18. maddede "cezai şart"ın düzenlendiği, davalı yetkilisi tarafından davacıya gönderildiği belirtilen ve fesih protokolünden de bahsedilen e-mailin tarihinin de 06/10/2010 olduğu nazara alındığında, mahkemece yapılan tespitlerin yerinde olmadığı, ayrıca yazılı sözleşme tarihinin taraflar arasındaki anlaşmaya aykırı olarak doldurulduğu iddiasının ancak kesin delillerle ispatlanabileceği, bu hususta davalı tarafça dosyaya yazılı bir delil sunulmadığı gibi, yemin deliline de dayanılmadığı dikkate alındığında, davalının sanayi R1 kodlu sözleşmenin tarihinin davacı tarafça sonradan 18/09/2010 olarak doldurulduğu yönündeki iddiasını ispatlayamadığı, bu hali ile dava konusu R1 kodlu sözleşmenin tarihinin 18/09/2010 olarak kabul edilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır. Taraflar arasında yapılan fesih protokolü de 18/09/2010 tarihli olup, protokolde, tarafların işbu fesih protokolünün "imzasından önce" akdettiği tüm anlaşmaları mutabakat dahilinde sona erdirdiklerinin belirtildiği görülmektedir. Davacı vekili, fesih protokolünün kapsamının, protokol tarihinden önce yapılmış sözleşmelerle sınırlandırıldığını, bayilik anlaşması ise, fesih protokolü ile aynı tarihte imza altına alındığından bayilik anlaşmasının söz konusu fesih protokolünün kapsamı dışında olduğunu iddia etmektedir. Protokolde "fesih protokolünün imzasından önce" denilmiş olup, "imzalandığı tarihten önce" denilmediğinden, zaman olarak fesih protokolünün imzalanmasından önceki zamanda yapılan tüm sözleşmeleri kapsamaktadır. R1 kodlu sözleşme ve fesih protokolünün hangi saatte imzalandıkları gösterilmemiştir. Fesih, bozucu yenilik doğuran bir irade beyanı olup, R1 kodlu sözleşmenin imzalanmasından sonra düzenlenmesi halinde davacı tarafça, feshedilen sözleşmeye binaen talepte bulunulamayacaktır. Bu durumda davacının R1 kodlu sözleşmenin, bu protokolün imzalanmasından sonra imzalandığını ispatlaması gerekmektedir. Bu hususta davacı tarafça yazılı delil sunulmadığı gibi açıkça yemin deliline de dayanılmadığından belirtilen husus ispatlanmamıştır. Davacı tarafça, ... Ltd Şti.’ne gönderilen 23/02/2011 tarihli ihtarnamede, Rekabet Kurulunun 12.03.2009 tarihli duyurusu sebebiyle sona eren anlaşmalar kapsamında talepte bulunulmuş olup, sonradan yapıldığı belirtilen davaya dayanak R1 kodlu sözleşmeden bahsedilmediği, sözleşmede cezai şartın düzenlendiği 18. maddede belirtilen şekilde taraflar arasında yapılmış bir satış yeri çerçeve protokolü bulunmadığı, davaya dayanak sözleşmenin yürürlükte olması halinde, davacı lehine tesis edilen intifa hakkının davacı tarafça kendiliğinden kaldırılmasının hayatın olağan akışına uymadığı, olayların seyrine göre görüşmelerin ön protokol aşamasında kaldığı, söz konusu sözleşmelerin asıl sözleşmenin yapılacağı inancıyla düzenlendiği, ancak sözleşmenin yenilenmesi hususunda taraf iradelerinin oluşmadığı kanaatine varılmıştır. Ayrıca bilirkişi raporundan da anlaşılacağı üzere, taraflar arasında yenilendiği belirtilen bayilik sözleşmesinin, dikey sözleşmeye konu olan intifa hakkı süresinin içerisinde, yani henüz Rekabet Kurumu’nun belirttiği rekabet etmeme yasağının geçerli olduğu bir zamanda imzalandığı, sözleşmenin imzalanmasını takiben ilgili tapu sicil müdürlüğüne gidilerek intifa süresinin kısaltılma ve uyarlama işleminin tarafların yetkilileri huzurunda beraberce yapılmadığı, taraflar arasında dikey ilişkinin bitirilmesi ve sözleşme yenilenmesi sürecinin tam olarak tamamlanmadığı, bu kapsamda Rekabet Kurulu kararı gereğince intifa terkininin 18/09/2010 tarihinde yapılmamasının sonucu olarak yeni dönem için sözleşme yapılamayacağı ve usulüne uygun geçerli bir sözleşme kurulmadığından, bu sözleşmeye binaen talepte bulunulmasının da mümkün olmadığı anlaşılmaktadır.Bu hali ile mahkemece yukarıda belirtilen gerekçelere istinaden davanın reddine karar verilmesi gerekirken, yazılı gerekçe ile karar verilmesi yerinde olmamakla birlikte, verilen karar sonucu itibarı ile doğrudur. Açıklanan nedenlerle, davacı vekilinin istinaf başvurusunun usulen kabulü ile, HMK'nın 353/1-b2 maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının gerekçesi düzeltilerek yeniden esas hakkında hüküm kurulmak üzere kararın kaldırılmasına karar verilmesi gerektiği kanaatine varılarak, aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun USULEN KABULÜ ile; HMK'nın 353/1-b2 maddesi uyarınca gerekçesi düzelterek yeniden esas hakkında karar verilmek üzere İstanbul İstanbul 12. Asliye Ticaret Mahkemesi'nin 30/05/2019 tarih 2014/923 Esas 2019/550 Karar sayılı kararının kararının KALDIRILMASINA, Dairemizce esas hakkında yeniden hüküm kurulmak suretiyle, Davanın REDDİNE,
İLK DERECE MAHKEMESİ YÖNÜNDEN: 2-Dairemiz karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu uyarınca alınması gerekli 59,30 TL harcın, davacı tarafından dava açılırken peşin olarak yatırılan 3.942,85 TL harçtan mahsubu ile bakiye 3.883,55 TL'nin karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 3-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davacı tarafından sarf edilen harç ve yargılama giderlerinin davacı üzerinde bırakılmasına, 4-İlk Derece Mahkemesinde yapılan yargılama sırasında davalı tarafından sarf edildiği anlaşılan 30,50 TL yargılama giderinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 5-Davalı kendisini vekil ile temsil ettirdiğinden, AAÜT uyarınca kabul edilen miktar üzerinden dairemiz karar tarihi itibariyle hesap ve takdir olunan 24.611,53 TL vekalet ücretinin davacıdan alınarak davalıya verilmesine, 6-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde yatıran tarafa iadesine,
İSTİNAF YÖNÜNDEN: 7-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden davacı tarafından yatırılan 121,30.TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 44,40 TL istinaf karar harcının karar kesinleştiğinde ve talep halinde davacıya iadesine, 8-Davacı tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcı ile 70,00.TL dosyanın Bölge Adliye Mahkemesine gidiş/ dönüş ücreti olmak üzere; toplam 191,30 TL yargılama giderinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, 9-Artan gider avansı varsa karar kesinleştiğinde ve talep halinde avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK' nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay'da temyiz yolu açık olmak üzere 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi