Taraflar arasında görülen davada;
Davacı, davalı ile anne bir baba ayrı kardeş olduklarını miras bırakan annesi S.t G.’ün 6803 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümü alım satım sırasında hiçbir katkısı olmadığı halde eşi olan F.G. ve kendi adına 1/2"şer paylı olarak tescil ettirdiğini, daha sonra miras bırakan annesi S.ve davalının babası F.’in taşınmazdaki 1/2’şer paylarının intifa hakkını üzerlerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalıya satış suretiyle devrettiklerini, yapılan tüm işlemlerin mirasçıdan mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, davalının babası olan F.’in hayatında hiç çalışmadığını ve taşınmazın ½ payının bedelinin de annesi S. tarafından verildiğini, çıplak mülkiyet satışının da muvazaalı olduğunu ileri sürerek, taşınmazın tamamının tapu kaydının iptali ile öncelikle muris Sabahat"a ait olduğunun kabulü ile miras payları oranında kendisi ve davalı adına tescili, yargılama sırasında bu mümkün olmazsa ½ payın iptali ile payları oranında davacı ve davalı adlarına tescili isteminde bulunmuştur.
Davalı, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, muvazaa olgusunun ispatlanamadığı gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Karar,davacı vekili tarafından süresinde duruşma istekli temyiz edilmiş olmakla, duruşma günü olarak saptanan 01.03.2011 Salı günü saat 9.30 da daireye gelmeleri için taraf vekillerine tebligat yapıldığı halde gelmedikleri anlaşıldı, incelemenin dosya üzerinde yapılmasına, süresinde verildiği ve kayıt olunduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra Tetkik Hakimi . raporu okundu, düşüncesi alındı. Dosya incelendi, gereği görüşülüp düşünüldü:
Dava, muris muvazaası hukuksal nedenine dayalı tapu iptal ve tescil isteğine ilişkin olup, mahkemece davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriği ve toplanan delillerden; davacının miras bırakanı S.ile davalının babası Fatih"in çekişme konusu 6803 ada 8 parsel sayılı taşınmazdaki 6 nolu bağımsız bölümün 1/2"şer paylarının intifa hakkını üzerlerinde bırakarak çıplak mülkiyetini davalı F.ye 14.10.1991 tarihinde satış suretiyle temlik ettikleri anlaşılmaktadır.
Davacı, muris S.yapmış olduğu bu temlikin kendisinden mal kaçırma amaçlı ve muvazaalı olduğunu, keza F.h üzerindeki 1/2 payın bedelinin de muris S.tarafından kayıt malikine ödenerek aynı sebeple F. üzerine yazıldığını ileri sürmek suretiyle eldeki davayı açmıştır.
Hemen belirtilmelidir ki, bedeli kayıt malikine ödenmek suretiyle 1/2 payın sicil kaydının F.üzerine yazdırılması işleminde gerçektende bedelin S.tarafından ödendiğinin ispatı halinde böylesi bir işlemin elden bağış (gizli bağış) niteliğinde olup, koşulların gerçekleşmesi halinde tenkis hükümlerine tabi olacağı, böylesine bir olguda 01.04.1974 tarih 1/2 sayılı İçtihadı Birleştirme Kararının uygulama yerinin bulunmadığı tartışmasızdır. Esasen davada tapu iptal ve tescil isteği dışında tenkis isteği de bulunmamaktadır. Buna göre davacının bu paya ilişkin temyiz itirazları yerinde değildir. Reddine.
Ancak, Sabahat"ın malik olduğu 1/2 payın kuru mülkiyetinin satış suretiyle F.ye temlik işlemi nedeniyle muvazaalı olduğu iddiasına gelince; bilindiği üzere, uygulamada ve öğretide "muris muvazaası" olarak tanımlanan muvazaa,niteliği itibariyle nisbi (mevsuf-vasıflı) muvazaa türüdür. Söz konusu Muvazaada miras bırakan gerçekten sözleşme yapmak ve tapulu taşınmazını devretmek istemektedir. Ancak mirasçısını miras hakkından yoksun bırakmak için esas amacını gizleyerek, gerçekte bağışlamak istediği tapulu taşınmazını, tapuda yaptığı resmi sözleşmede iradesini satış veya ölünceye kadar bakma sözleşmesi doğrultusunda açıklamak suretiyle devretmektedir.
Bu durumda yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarında ve l-4-1974 tarih 1/2 sayılı İnançları Birleştirme Kararında açıklandığı üzere görünürdeki sözleşme tarafların gerçek iradelerine uymadığından, gizli bağış sözleşmeside Medeni Kanunun 706, Borçlar Kanunun 213. ve Tapu Kanunun 26. maddelerinde öngörülen şekil koşullarından yoksun bulunduğundan, saklı pay sahibi olsun veya olmasın miras hakkı çiğnenen tüm mirasçılar dava açarak resmi sözleşmenin muvazaa nedeni ile geçersizliğinin tesbitini ve buna dayanılarak oluşturulan tapu kaydının iptalini isteyebilirler.
Bu tür uyuşmazlıkların sağlıklı, adil ve doğru bir çözüme ulaştırılabilmesi, davalıya yapılan temlikin gerçek yönünün diğer bir söyleyişle miras bırakanın asıl irade ve amacının duraksamaya yer bırakmayacak biçimde ortaya çıkarılmasına bağlıdır. Bir iç sorun olan ve gizlenen gerçek irade ve amacın tespiti ve aydınlığa kavuşturulması genellikle zor olduğundan bu yöndeki delillerin eksiksiz toplanılması yanında birlikte ve doğru şekilde değerlendirilmeside büyük önem taşımaktadır. Bunun içinde ülke ve yörenin gelenek ve görenekleri, toplumsal eğilimleri, olayların olağan akışı, miras bırakanın sözleşmeyi yapmakta haklı ve makul bir nedeninin bulunup bulunmadığı, davalı yanın alış gücünün olup olmadığı, satış bedeli ile sözleşme tarihindeki gerçek değer arasındaki fark, taraflar ile miras bırakan arasındaki beşeri ilişki gibi olgulardan yararlanılmasında zorunluluk vardır.
Somut olaya gelince; taraflar anne bir baba ayrı kardeş olup, F."nin devamlılık arzedecek şekilde düzenli bir gelirinin bulunmadığı, temlike konu bu pay yönünden akitte gösterilen değer ile gerçek değer erasında aşırı fiyat farkı bulunduğu ve davalının alım gücünün bu payı almaya kifayet etmeyeceği, öte yandan uzun süre temliki yapan miras bırakan ile birlikte yaşayıp hayatlarını sürdürdükleri dosya kapsamı ile sabittir.
Öyle ise, anılan bu olgular yukarıda değinilen ilkeler çerçevesinde değerlendirildiğinde muris S"ın temlikteki gerçek amacının mirasçıdan mal kaçırmak olduğu kabul edilmelidir.
Hal böyle olunca davanın 1/2 pay yönünden davacının miras payı oranında kabulüne karar verilmesi gerekirken yazılı olduğu üzere hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Davacının bu yöne ilişkin temyiz itirazları yerindedir. Kabulüyle hükmün açıklanan nedenlerden ötürü HUMK.nun 428. maddesi gereğince BOZULMASINA, alınan peşin harcın temyiz edene geri verilmesine,01.03.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.