Esas No: 2019/1940
Karar No: 2021/1360
Karar Tarihi: 07.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 13. Hukuk Dairesi 2019/1940 Esas 2021/1360 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
13. HUKUK DAİRESİ
DOSYA NO: 2019/1940
KARAR NO: 2021/1360
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
B Ö L G E A D L İ Y E M A H K E M E S İ K A R A R I
İNCELENEN KARARI VEREN
MAHKEME: BAKIRKÖY 4. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 11/02/2019
DOSYA NUMARASI: 2017/131 Esas - 2019/168 Karar
DAVA: Tazminat
KARAR TARİHİ: 07/10/2021
İlk Derece Mahkemesinde yapılan inceleme sonucunda verilen karara karşı istinaf kanun yoluna başvurulmuş olmakla dava dosyası incelendi:
TARAFLARIN İDDİA VE SAVUNMASININ ÖZETİ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Müvekkili şirketin, 2005 yılından beri bakliyat, baharat vs gıdaların teşhirinin hijyenik şartlarda sergilenmesi amacıyla kraft, pleksi ve ahşaptan mamul teşhir ürünlerinin üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, bu faaliyetleri çerçevesinde faydalı model ve endüstriyel tasarım belgelerini adına tescil ettirdiğini, müvekkiline ait olan ürünler 2006-2011 yılları arasında Türk Patent Enstitüsüne tescil edilmişse de hali hazırda genel hükümlere göre korunduğunu, davalı ...'ın müvekkili şirket nezdinde uzun yıllar pazarlama ve satış bölümünde çalıştığını, bu sebeple müvekkilinin ürün gamına, hangi ürünün hangi tarihte ve nasıl tasarlandığına ve üretildiğine, satış bedelleri ve adetlerine, müşteri çevresine ve daha birçok bilgiye sahip olduğunu, davalı ile müvekkilinin daha sonra anlaşamadıklarını ve davalının müvekkili şirketten ayrılarak eşi ile birlikte ... adlı kuruluşu kurduğunu, aynı alanda tacir sıfatıyla ticari faaliyet göstermeye başladığını, davalının, ilk kez müvekkilince piyasaya sürülen ve alanında tanınan bilinen ürünler haline getirilen ekte sundukları ürünleri teknik hiçbir zorunluluk bulunmamasına karşılık bire bir aynılarını üretip satmaya başladığının tespit edildiğini, bu ürünlerin, büyük emek ve çaba harcanarak ilk kez müvekkili tarafından tasarlandığını, üretildiğini ve satıldığını, davalının, "www...com” adlı internet sitesinden gerçekleştirdiği pazarlama ve satış faaliyetlerinde müvekkili şirketin büyük emek sarf ederek ilk kez piyasaya sunduğu ve piyasasına tanıttığı ürünlerin bire bir aynılarının üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, müvekkiline ait katalog ve internet sitesindeki ürün ve görsellerini kopyaladığını, ürünlerin isimlerini dahi bire bir alarak kullandığını, üretimi ve müşteri uygulaması müvekkiline ait olan ürünleri kendi firması bünyesinde gerçekleştirmişçesine müşterileri yanıltıcı eylemlerde bulunarak müvekkili aleyhine haksız rekabet eylemi gerçekleştirdiğini, davalıya 21.09.2016 tarihli ihtarname keşide edilmesine rağmen davalının haksız rekabet teşkil eden eylemlerine son vermediğini belirterek, müvekkili aleyhine gerçekleştirilen haksız rekabetin tespiti ve men’ine, müvekkiline ait olan ürünlerin davalı tarafından üretim ve satışının durdurulmasına ve her türlü görsel reklama son verilmesi ile katalog, internet sitesi gibi satış ve pazarlama alanlarından kaldırılmasına aksi halde siteye erişimin engellenmesine, maddi tazminat talep etme hakları saklı kalmak kaydıyla müvekkili lehine haksız rekabet tarihinden itibaren işleyecek en yüksek reeskont faizi ile beraber 10.000 –TL manevi tazminata karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; Davacı fikri hakka yönelik tescil belgelerini sıralayarak dava açmış olduğundan görevli mahkemenin Fıkri ve Sınai Haklar Mahkemesi olduğunu, tescilli olduğu ileri sürülen tasarım ve faydalı modellerin tescilsiz olduğunu, ... numaralı faydalı modelin ise 10 yıllık sürenin dolmasından dolayı kamu malı olduğunun tespit edildiğini, söz konusu ürünlerin özellik arzetmeyen, herkesçe uzun süredir kullanılan ürünler olduğunu, davacının sadece kendisine ait olduğunu iddia ettiği ürünlerin aynısı ve/veya benzerinin sektörün tamamında kullanıldığını, haksız fiilin nerde, ne zaman, kim tarafından ve nasıl meydana getirildiğine ilişkin somut bir veri bulunmadığını, söz konusu haksız eylemin varlığının kanıtlanması gerektiğini, dosyadaki verilerde böyle bir eylem ve zarar görülmediğini, müvekkilinin hangi ürününün nasıl, ne şekilde, ne zaman hak ihlalinde bulunduğunun belli olmadığını, varlığı iddia olunan her bir fikri ve sınai hakkın ayrı ayrı değerlendirilerek karar verilmesi gerektiğini, yaptıkları tetkikte herbir tescillsiz ürünün farklı ürünleri temsil ettiğinin görüldüğünü, özel kanun hükümlerine göre korunması gereken bir hak yok ise korunmuyor ise; genel hükümlere göre de bu hakkın varlığının ileri sürülemeyeceğini, söz konusu ürünleri tescil ettirmeyen davacının; haksız rekabet hükümlerine göre talepte bulunmasının haksız ve mesnetsiz olduğunu belirterek, davanın usulden ve esastan reddine karar verilmesini talep etmiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİNİN KARARININ ÖZETİ: İlk Derece Mahkemesi 11/02/2019 tarih ve 2017/131 Esas - 2019/168 Karar sayılı kararı ile; "...Her ne kadar tasarımcı ve hukukçu bilirkişi arasında görüş birliği yok ise de;dosya mevcut hali ve ürün görselleri hakimliğimizce değerlendirilerek; Dava konusu ekipmanların benzer olduğunun yadsınamayacağı ancak bu ürünlerin kullanım alanları gereği benzerliklerinin de olağan olduğu,davacı söz konusu ürünleri ilk kez piyasaya sürmüş olsa dahi zaman içerisinde bu ürünlerin harcı alem olduğu, yukarıda anılan içtihat uyarınca da; dava konusu ürünlerin yenilik unsuru taşımadığı, bu durumda, sonradan aynı sektörde faaliyet gösteren kişiler ticari hayatta dürüstlük ilkesine uygun bir şekilde ve iltibastan kaçınmak suretiyle piyasaya mal veya hizmet ürettikleri takdirde, piyasada ilk kez üretim yapan ürünün tanınmasını sağlayan kişinin üstün hakkı bulunduğundan bahisle, sonradan faaliyete başlayan kişilerin eylemleri haksız rekabet olarak nitelendirilemez. Böyle bir üstün hakkın varlığının kabulü aynı zamanda, rekabet hukuku ilkelerine aykırı olarak piyasada o mal veya hizmetle ilgili tekel yaratılması ve serbest rekabetin ortadan kaldırılması suretiyle ekonominin sağlıklı bir biçimde gelişmesini engelleyeceğinden kabul edilemez olduğu gerekçesi ile açılan davanın reddine dair aşağıdaki hüküm kurulmuştur. " gerekçeleri ile; " 1-Açılan davanın REDDİNE, ... " karar verilmiş ve verilen karara karşı, davacı vekili tarafından istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
İLERİ SÜRÜLEN İSTİNAF SEBEPLERİ: Davacı vekili istinaf dilekçesinde özetle; Dava dilekçesindeki beyanlarını tekrarla ilaveten, davalının müvekkilinin yıllardır piyasada oluşturduğu emek ve bilgi birikiminden haksız yere faydalanmak gayesi güttüğünü, dosya kapsamında düzenlenen bilirkişi raporunda hukukçu bilirkişi ile teknik bilirkişinin ayrık rapor tanzim ettiğini, hukukçu bilirkişinin, müvekkili ürünlerinin tasarım konusu olduğunu, ürünler yenilenmediği için kamuya mal olduğunu, ürünlerin her yerde bulunan ürünlerden olduğunu iddia ettiğini, Hukukçu bilirkişinin incelemesini 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu ve (mülga) 554 Sayılı KHK Hükümleri uyarınca gerçekleştirdiğini, ancak kendileri tarafından davanın TTK'na ait haksız rekabet hükümleri uyarınca açıldığını, rapora itirazları sonucunda TTK hükümlerine göre inceleme yaptığını, özetle, ürünlerin genel geçer mahiyetteki ürünlerden olduğu, orta düzeyli tüketicilerin ürünleri karıştırmayacağını, " marka, ticaret unvanı olmadığından" iltibas oluşmadığını, haksız rekabet oluşmadığını beyan ettiğini, Hukukçu bilirkişinin - hiçbir teknik bilgisi olmadığı halde - müvekkilinin ürünlerinin piyasada üretilen ve bilinen ürünlerden olduğunu iddia ettiğini ve internet üzerinden bulduğu bir ürün resmini de benzer ürün olarak raporuna eklediğini, ancak hukukçu bilirkişinin benzer olarak düşündüğü ürünün camdan mamul, bambaşka üretim prosesine haiz bir ürün olduğunu, müvekkili ürünlerinin ise pleksiglass olup, üretim prosesi, kullanılan üretim adımları, maliyeti ve ürün ile erişilmesi amaçlanan faydanın başka olduğunu, teknik bir bilgiye sahip olmadan, ürünler arasında benzerlik incelemesi yapılmasının hukuka aykırı olduğunu, ayrıca hitap edilen kitlenin orta düzeyli kitle de olmadığını, bakliyat ve kuru gıda sektöründeki satıcıları ve kullanıcıları olduğunu, ürünlerin adlarının dahi birebir kullanıldığını, müvekkiline ait sitedeki ürün resimlerinin birebir kullanılması konusunda ise herhangi bir yorum yapmadığını, dolayısıyla hukukçu bilirkişi tarafından yapılan değerlendirmenin hukuka aykırı olup, mahkemece işbu raporun hükme esas alınarak karar verilmesinin hukuka aykırı olduğunu, Ürünlerin, ilk kez müvekkilince üretilip satıldığına dair ürün faturaları, broşür örnekleri, katalog örnekleri gibi bir çok delil sunulduğunu, müvekkilinin yıllara varan emeği ve çabasıyla alanında meydana getirmiş olduğu bilinirliğin açık olduğunu, yerel mahkemece de bu hususun kabul edildiğini, Mahkemenin gerekçeli kararında Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/7095 Esas 2018/1019 Karar sayılı kararına yer vererek, ürünlerin genel mahiyette ve herkesçe üretilen ürünlerden ise ürünlerin bire bir aynısının üretilmesinin haksız rekabet oluşturmayacağını bildirdiğini, ancak, işbu davada, bizzat teknik bilirkişi raporunda yer aldığı üzere, müvekkilinin ürünlerinin piyasada herkesçe kullanılan genel nitelikteki ürünlerden olmayıp, müvekkili ile özdeşleşen nitelikteki ürünler olduğunu, davalının ise ürünlerin birebir aynısını kopyalamakla kalmayıp, ürünlerin adını ve hatta müvekkiline ait internet sitesindeki fotoğrafını dahi kopyaladığını, kendi sitesinde yayınladığını, bu şekilde "iltibas" gerçekleştiğini ve bu durumun haksız rekabet hükümlerine aykırı olduğunu, Hukukçu bilirkişi raprounda ise, site görsellerinin kopyalanması konusunda hiçbir yorum yapılmadığını, internet sitesinin kopyalanması eyleminin tek başına ayrıca bir haksız rekabet eylemi olduğunu, Davalının ürün adlarının ve satış yöntemlerinin bire bir taklit edildiği sabit iken, hitap edilen tüketicilerin iş bu ürünleri karıştırmayacağını düşünmenin ise hukuka aykırı ve piyasa gerçeklerinden uzak bir yorum olduğunu, davalının dürüstlük kuralına uygun davrandığını kabul etmenin mümkün olmadığını, Mahkemenin, Yargıtay 11. Hukuk Dairesinin 2016/7095 E - 2018/1019 K sayılı kararını ve dosya kapsamını hatalı yorumladığını, hukukçu bilirkişi raporuna istinaden hatalı hüküm tesis ettiğini, mahkemenin, Teknik Bilirkişi tarafından verilen müvekkili ürünlerinin kamuya mal olan harcı alem ürünlerden değildir raporuna itibar etmediğini, teknik bir hususta değerlendirme yapılmasının Yerleşik Yargıtay İçtihatlarına da aykırı olduğunu, Yerel Mahkemenin "yaptığı genel değerlendirme"nin hatalı olup, "pleksiglass üründen mamul koruma kapları", bir çok özelliği içerisinde barındıran, içindeki kimyasal oranlarının bile sakladığı gıdanın ömrüne etki eden ya da doğru ayarlanmaz ise insan sağlığını tehdit edecek sonuçlara ulaşabilecek ürünler olduğunu, teknik niteliklere sahip ürünlerin, genel değerlendirme ile müvekkili ürünlerinin harcıalem olduğunun mahkemece tespitinin hukuka aykırı olduğunu, müvekkili ürünlerinin pleksi glass nitelikte olup, ürünlerin üretimi ve üretim aşamaları ve de değerlendirmesinin teknik uzmanlık isteyen bir alan olduğunu, aksi halde cam bir ürün ile pleskiglass bir ürünü ayırt edemeyen hukukçu bilirkişinin düştüğü hatanın tekrarlanmış olacağını, mahkemenin, ürünlerin görsellerine bakarak değerlendirme yaptığını ve teknik olarak hatalı kanaate ulaştığını, Davalının, müvekkili aleyhine iltibas gerçekleştirdiğini, davalının sadece ürünleri değil, ürünlerin yer aldığı internet sitesi fotoğraflarını ve katalog resimlerini de birebir kopyaladığını, katalog - broşür bastırmanın ve internet sitesi için resim hazırlatmanın zorlu ve maliyetli bir süreç olduğunu, davalının sitedeki ürünlerin aynısını kullandığı hususunun teknik bilirkişi raporunda belirtildiğini, Müvekkilinin internet sitesindeki müvekkili ürün resminin dahi kopyalanarak kullanılmasının dürüstlük kuralı ile ne şekilde bağdaştığının, mahkemece bu eylemin haksız rekabet oluşturmadığının nasıl tespit edilmediğinin anlaşılamadığını belirterek, İlk Derece Mahkemesi kararının kaldırılarak, yeniden bilirkişi incelemesi yapılarak müvekkili aleyhine gerçekleşen haksız rekabetin tespitine karar verilmesini talep etmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ: HMK'nın 355. maddesine göre istinaf incelemesi; istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak ve kamu düzenine aykırılık görüldüğü takdirde ise resen gözetilmek suretiyle yapılmıştır. Dava, haksız rekabetin tespiti, men'i ve manevi tazminat istemine ilişkindir. Mahkemece davanın reddine karar verilmiş, karara karşı davacı tarafça istinaf başvurusunda bulunulmuştur. Davacı vekili, müvekkilinin bakliyat, baharat vs gıdaların teşhirinin hijyenik şartlarda sergilenmesi amacıyla kraft, pleksi ve ahşaptan mamul teşhir ürünlerinin üretim ve satışını gerçekleştirdiğini, bu faaliyetleri çerçevesinde faydalı model ve endüstriyel tasarım belgeleri ile adına tescil ettirdiği müvekkiline ait ürünlerin, davalı tarafça bire bir aynılarının üretilip satıldığını, davalının, müvekkiline ait katalog ve internet sitesindeki ürün ve görsellerini kopyaladığını, "www...com” adlı internet sitesinde, müvekkiline ait ürünlerin yer aldığı internet sitesi fotoğraflarını ve katalog resimlerini kopyaladığını, davalının eylemlerinin haksız rekabet teşkil ettiğini belirterek, müvekkili aleyhine gerçekleştirilen haksız rekabetin tespiti ve men’ine, müvekkiline ait olan ürünlerin davalı tarafından üretim ve satışının durdurulmasına ve her türlü görsel reklama son verilmesi ile katalog, internet sitesi gibi satış ve pazarlama alanlarından kaldırılmasına, aksi halde siteye erişimin engellenmesine ve müvekkili lehine manevi tazminata karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece de değinilen Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin E. 2016/7095 K. 2018/1019 sayılı ilamında belirtildiği üzere, tescilli sınai hak konusu olmayan bir ürünü Türkiye'de ilk defa kullanan kişi büyük emek ve para harcayarak tanıtmışsa, aynı ürün bir başkası tarafından sırf bu emek ve tanınmışlıktan istifadeye yönelik olarak ve iltibasa sebebiyet verecek şekilde kullanıldığı takdirde bu davranışın ticari dürüstlük kuralıyla bağdaşmayan bir davranış ve haksız rekabet oluşturacağının kabulü gerekmektedir. Ancak, ürünler üzerinde kullanılan tanıtıcı işaretler ve üretilen ürünlerin teknik nitelikleri itibariyle her iki ticari işletme arasında iltibasa meydan verilmeksizin, aynı ürünün piyasaya sunulması durumunda ise, sadece önceki firmanın ürünü ilk kez ürettiği, emek ve sermaye harcayarak tanıttığından bahisle üstün hak sahibi olduğu da kabul edilemeyecek böyle bir davranış dürüstlük kuralıyla bağdaşmayan bir davranış olarak nitelendirilemeyecektir. Somut uyuşmazlıkta, davacının faydalı model ve tasarım tescili aldığı ürünlerin TPE nezdinde tutulan sicil kapsamında koruma sürelerinin dolduğu, süresinde yenileme yapılmadığı da dikkate alındığında, davacının dava konusu ürünlerinin yenilik unsuru taşımadığı, aynı iş kolunda rakip olan davacı ve davalının, piyasada yenilik unsuru taşımayan ve pazarda genellikle kullanılmakta olan tasarımlar ile aynı ticaret ürünlerini ve mahsullerini üretmeleri ve satmalarının tek başına haksız rekabet teşkil etmeyeceği, tasarımcı bilirkişi tarafından, davalının satışını yaptığı teşhir ürün tasarımlarının davacının ürünleriyle ayniyet derecesinde benzerlik arz ettiği belirtilmiş ise de, yine bilirkişi raporlarından, ürünlerin yalnızca kalıp ve tasarımlarının benzediği, iltibasa sebebiyet verecek nitelikte ad, unvan, marka veya işareti haiz ürünler üretilmediği, hitap ettiği müşteri çevresinde orta zekalı, orta dikkatli bir alıcının satın almada yanılgıya düşme olasılığının marka ve ticaret unvanı farklı olduğundan bulunmadığının tespit edildiği, taraflar aynı iş kolunda faaliyet göstermekte olup, bu ürünlerin kullanım alanları gereği benzerlik bulunması ve aynı/benzer ürünlerin satışının yapılması nedeniyle internet sitelerindeki resimlerin de ayniyet/benzerlik göstermesinin haksız rekabet teşkil etmeyeceği, davacı vekilince ileri sürülen istinaf sebeplerinin yerinde olmadığı anlaşılmaktadır. (Emsal: Yargıtay 11. HD 27/06/2018 Tarih 2016/13608 Esas 2018/4848 Karar) Sonuç olarak, ilk derece mahkemesi hüküm ve gerekçesinde davacı vekilinin istinaf nedenlerinin ayrıntılı olarak karşılandığı, yasa ve usule aykırılık bulunmadığı gibi kamu düzenine aykırılık da görülmediğinden, davacı vekilinin istinaf başvurusunun HMK 353/1-b1 maddesi uyarınca esastan reddine karar verilmesi gerektiği kanaatine varılmıştır.
HÜKÜM: Yukarıda açıklanan nedenlerle; 1-Davacının istinaf başvurusunun 6100 sayılı HMK'nın 353/1-b1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE, 2-Harçlar Kanunu gereğince istinaf eden tarafından yatırılan 121,30 TL istinaf kanun yoluna başvurma harcının hazineye gelir kaydına, 3-Karar tarihi itibariyle Harçlar Kanunu gereğince alınması gereken 59,30.TL istinaf karar harcından, istinaf eden tarafından peşin olarak yatırılan 44,40.TL harcın mahsubu ile bakiye 14,90.TL'nin davacıdan tahsili ile hazineye gelir kaydına, 4-İstinaf yargılama giderlerinin istinaf eden üzerinde bırakılmasına, 5-Karar kesinleştiğinde ve talep halinde artan gider avansı varsa avansı yatıran tarafa iadesine, Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK' nın 361/1. maddesi gereğince kararın taraflara tebliğ tarihinden itibaren iki hafta içerisinde Yargıtay' da temyiz yolu açık olmak üzere 07/10/2021 tarihinde oy birliği ile karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.