(Kapatılan) 13. Hukuk Dairesi 2013/13929 E. , 2013/17770 K.
"İçtihat Metni"
... vekili avukat ... ile 1-.. vekili avukak ..., 2... vekili avukat ... aralarındaki dava hakkında ... 4. Tüketici Mahkemesinden verilen 1.6.2012 gün ve 770-522 sayılı hükmün Dairemizin 6.2.2013 tarih ve 19781-2385 sayılı ilamıyla bozulmasına karar verilmişti. Süresi içinde davacı avukatınca kararın düzeltilmesi istenilmiş olmakla dosya incelendi, gereği konuşuldu.
K A R A R
Davacı, 24.02.2005 tarihinde davalılardan ...… A.Ş."den satın almış olduğu aracın kısa bir süre sonra arızalandığını, yolda aniden durduğunu, 14.03.2005 tarihinde aracı yetkili servise götürdüğünü, aracın motorunun ve pek çok parçasının değiştirilmesine rağmen sorunun çözülemediğini, 06.12.2006 tarihinde yetkili servise başvurduğunda ise kötü yakıt kullanılması nedeniyle aracın arızalandığının bildirilerek ücret talep edildiğini, ihtarname çekerek aracın ayıpsız misli ile değiştirilmesini ya da satış bedelini istediğini ancak davalıların cevap vermediğini, aracın halâ serviste olduğunu, tespit yaptırdığını, araçta üretim hatası bulunduğunu ileri sürerek, ayıplı aracın aynı model ve tipte başka bir araçla değiştirilmesini veya satış bedeli olan 26.484,76-TL’nin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsilini istemiş; 10.10.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile de, satış bedeli olan 26.484,76-TL’nin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte, haksız olarak tahsil edilen 4.509,38-TL tamir bedelinin ödeme tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte, aracı kullanamadığı süreler için 4.200-TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte, 80,41-TL ihtarname masrafının dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
Davalılar, araçta herhangi bir imalat hatasının bulunmadığını, arızanın kötü ya da düşük kaliteli yakıt kullanımından kaynaklandığını, bu nedenle ... kapsamı dışında kaldığını savunarak, davanın reddini dilemişlerdir.
Mahkemece, davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 06.02.2013 gün 2012/19781 E.- 2013/2385 K. sayılı ilamı ile bozulmasına karar verilmiş, bu kez davacı tarafından karar düzeltme talebinde bulunulmuştur.
Mahkemenin 09.09.2008 gün, 2007/33 Esas, 2008/614 Karar sayılı kararı ile, aracın ayıplı olduğu gerekçesiyle 26.464,76-TL’nin aracın iade tarihinden itibaren yasal faizi ile birlikte davalılardan müteselsilen alınarak davacıya ödenmesine, dava konusu aracın davalı .....A.Ş’ye iadesine, davacı vekilinin ıslah dilekçesi ile talep ettiği diğer istemlerin reddine karar verilmiş, hükmün, taraflarca temyiz edilmesi üzerine Dairemizin 21.10.2010 gün 2010/3313 E.-2010/13562 K. sayılı ilamı ile; “Davacı, 24.02.2005 tarihinde satın almış olduğu aracın ayıplı olduğunu ileri sürerek, öncelikle aracın aynı model ayıpsız bir araçla değiştirilmesini veya satış bedelinin tahsilini talep etmiş, 10.10.2007 tarihli ıslah dilekçesi ile de, satış bedeli olan 26.484,76-TL’nin dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte, haksız olarak tahsil edilen 4.509,38-TL tamir bedelinin ödeme tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte, aracı kullanamadığı süreler için 4.200-TL tazminatın dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte,80,41-TL ihtarname masrafının dava tarihinden itibaren ticari avans faizi ile birlikte tahsiline karar verilmesini istemiştir. Yargılama sırasında alınan 05.10.2007 tarihli bilirkişi kurulu raporu ve 03.06.2008 tarihli ek raporunda açıkça belirtildiği üzere, aracın arızasının 1.500 km de ortaya çıktığı, önemli parçalarının değiştirildiği, yakıt püskürtme sistemindeki arızanın imalat hatasından kaynaklandığı, aracın gizli ayıplı olduğu anlaşılmakta olup, mahkemenin kabulü de bu yöndedir.
Dava konusu aracın en son, 06.12.2006 tarihinde yetkili servise götürüldüğü, servis tarafından arızanın kötü yakıt kullanılmasından kaynaklandığı ve ... kapsamı dışında kaldığı bildirilerek davacıdan onarım için ücret talep edildiği, davacının 26.12.2006 tarihli ihtarname ile davalılardan aracın ayıpsız yenisi ile değiştirilmesini veya araç bedelinin iadesini istediği, bir sonuç alınamayınca davacının 05.01.2007 tarihli ihtarname ile, aracının toplanması ve nasıl servise bırakıldı ise aynı şekilde tarafına iadesini talep ettiği, ancak aracın iade edilmediği, son olarak davacının 13.02.2007 tarihli ihtarname ile, aracın onarımı için istenen bedelin her türlü talep ve dava hakkı saklı kalmak kaydıyla ödeneceğini bildirdiği ve onarım bedelini ödeyerek aracını 26.02.2007 tarihinde teslim aldığı anlaşılmaktadır. ... Belgesi Uygulama Esaslarına Dair Yönetmeliğin “... ve Tamir Süresi” başlıklı 6. maddesinin dördüncü fıkrasına göre, malın tamir süresi en fazla 30 ... günüdür. Davalıların sorumluluğunda olan gizli ayıp nedeniyle alınan tamir bedeli haksız olduğu gibi somut olayda tamir için öngörülen azami süre sınırı aşılmış olmaktadır. Öyle olunca, mahkemece davacının haksız olarak tahsil edilen
onarım bedeli, aracın iadesi için çekilen ihtarın tebliği ile dava tarihi arasında aracını kullanamadığı süreler için mahkemece takdir edilecek uygun bir tazminat isteyebileceği gözetilerek bir hüküm kurulması gerekirken, yanlış değerlendirme ile ıslahla talep edilen bu kalemler yönünden davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
Davacının, dava konusu aracı 26.484,76-TL’ye satın aldığı dosya içinde bulunan faturadan anlaşılmakta olup, mahkemece bu miktar yerine 26.464,76-TL’nin davalılardan tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Davacı, davalılardan olan alacağına avans faizi uygulanmasını istemiştir. Davalıların tacir olması nedeniyle araç satış sözleşmesine konu alacağında ticari olduğu anlaşılmaktadır. O halde, davacı alacağını avans faizi ile isteyebilir. Bu durumda, mahkemece hükmedilen alacağa avans faizi yürütülecek şekilde karar verilmesi gerekirken yasal faizi ile tahsiline karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” gerekçesiyle davacı lehine bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemece bozmaya uyulmuş ancak, “Dava tarihinden önce 2006 yılında dava konusu araç üzerinde davacının SGK ve OGS borçları nedeni ile haciz işlemi uygulandığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık yoktur. Davacı vekili davacının SGK borcunu ödeyemeyeceğini ve bu nedenle araç üzerindeki haczin kaldırılmasının mümkün olmadığını belirtmiştir. Davacının maldaki ayıp iddiasına dayalı olarak davalı satıcı, ithalatçıdan talepte bulunabilmesinin ön koşulu maldaki uyuşmazlık konusu ayıplar dışında malı ayıptan ari bir şekilde satıcı ya da ithalatçıya iade etmesidir. Dava konusu araç davacının elinde iken davacının borçları nedeni ile araç üzerinde haciz işlemi uygulanması nedeni ile araç ayıplı hale gelmiştir. Araç üzerindeki haciz nedeni ile oluşan ekonomik ayıptan davacı sorumludur. Araç üzerindeki haciz kaldırılmadan, araç ayıptan ari hale getirilmeden davacı ayıp iddiasına dayalı olarak davalılardan talepte bulunamaz. Maldaki ayıp iddiasına dayalı bedel iadesi ve tazminat isteminin yasal koşullarının oluşmaması nedeni ile davanın reddine karar vermek gerekmiştir.” gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Mahkemece davanın reddine dair verilen kararın davacı tarafından temyizi üzerine Dairemizin 06.02.2013 gün 2012/19781 E.- 2013/2385 K. sayılı ilamı ile “Satışa konu araç üzerinde, dava tarihinden önce 2006 yılında, davacının SGK ve OGS borçları nedeni ile haciz işlemi uygulandığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık olmadığı gibi dosya
kapsamı ile de bu husus sabittir.Dava konusu aracın her türlü takyidattan ari olarak tesliminin mümkün olmaması nedeniyle,bedel iadesi ve yenisiyle değiştirilmesi istenemez ise de,bu durumda talep 4077 sayılı yasanın 4. maddesinde tanımlanan," ... ayıp oranında bedel indirilmesine... " dönüşür.O halde mahkemece, ayıplı aracın değeri ile ayıpsız değeri arasındaki farkın bilirkişi marifetiyle tespit ettirilerek sonucuna göre karar verilmesi gerekirken aksine düşüncelerle davanın reddine karar verilmesi usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.” gerekçesiyle bozulmasına karar verilmiştir.
Mahkemenin ilk kararının taraflarca temyizi üzerine, mahkeme kararı davacı lehine esastan bozulmuştur. Mahkemece bozma kararına uyulmasına karar verilmiştir. Bozma sonrası bozma ilamında belirtilen yönler gözetilmeksizin kararın infazına ilişkin nedenler gösterilerek davanın reddine karar verilmiştir. Oysa ki bozma kararına uyulmakla, bozma kararı lehine olan taraf yararına usulü kazanılmış hak doğar ve mahkemece de bozma kararı doğrultusunda karar verilmesi gerekir. ( 9.5.1960 gün ve 21/9 sayılı İBK.). O halde mahkemece bozmaya uyulduğuna göre, temyiz eden davacı taraf yararına kazanılmış hak oluştuğu gözetilerek, bozma kararında belirtilen yönde inceleme ve araştırma yapılarak buna göre hüküm kurulması gerekir. Şu durumda mahkemece bozmaya uyulmakla doğan kazanılmış hak ilkesi gözardı edilerek, uyulan bozma kararının gereği yerine getirilmeden ve yerinde bulunmayan gerekçeyle yazılı biçimde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya uygun olmadığından kararın bozulması gerekir. Hükmün açıklanan bu nedenle bozulması gerekirken, sehven yazılı gerekçe ile bozulduğu anlaşılmış olmakla, davacının karar düzeltme talebinin kabulüne ve Dairemizin 06.02.2013 gün 2012/19781 E. - 2013/2385 K. sayılı bozma kararının kaldırılarak, kararın yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmelidir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacının karar düzeltme talebinin kabulüne, Dairemizin 06.02.2013 gün 2012/19781 E. - 2013/2385 K. sayılı bozma ilamının kaldırılmasına, mahkeme kararının yukarıda açıklanan gerekçeyle davacı yararına BOZULMASINA, 27.6.2013 gününde oybirliğiyle karar verildi.