8. Hukuk Dairesi Esas No: 2011/4159 Karar No: 2011/5050 Karar Tarihi: 13.10.2011
Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/4159 Esas 2011/5050 Karar Sayılı İlamı
8. Hukuk Dairesi 2011/4159 E. , 2011/5050 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi DAVA TÜRÜ :Tescil
... ve ... ile Hazine ve ... aralarındaki tescil davasının reddine dair ... Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 10.05.2010 gün ve 110/163 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacılar vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü: KARAR Davacılar vekili, kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenine dayanarak kadastro sırasında tespit dışı bırakılan 80 m2 yüzölçümündeki tapusuz taşınmazın vekil edenleri adına tapuya tesciline karar verilmesini istemiştir. Davalılar Hazine ve Çatak Köyü temsilcileri davanın reddini savunmuşlardır. Mahkemece, kadastroca tespit dışı bırakıldığı tarihten dava tarihine kadar kazanmaya yeterli 20 yıllık zilyetlik süresi dolmadığından davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir. Tespit dışı bırakılan bir taşınmazın TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kanunun 14.maddesi gereğince zilyetlikle edinilebilmesi için ilke olarak tespit dışı bırakıldığı ya da paftasında gösterildiği tarihten dava tarihine kadar diğer kazanma koşulları yanında 20 yıllık kazanma süresinin de geçmiş bulunması gerekir. Davacıların tescilini istediği yer davacılara ait dava dışı 107 ada 8 sayılı parselin güneyinde yer almaktadır. Anılan parselin kadastro tespiti 1.5.2008 tarihinde yapıldığına göre, dava konusu yapılan taşınmaz bölümünün paftasının da bu tarihte düzenlendiğinin, tespit dışı bırakıldığının kabulü gerekir. Ancak, hakkında kadastro tutanağı düzenlenmediğinden böyle bir işlem tespit dışı bırakma işlemi niteliğindedir. Tescili istenen taşınmaz bitişiğindeki parselin kadastro tespitine göre 1.5.2008 tarihinde tespit dışı bırakıldığı sırada ve kadastro ekibi bulunduğu bir anda 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4.maddesi gereğince davacı tarafından uyuşmazlık çıkarılmış olsaydı kadastro ekibince böyle yerler hakkında tutanağı düzenlemesi gerekirdi. Davacı bu yola sapmadan doğrudan askı ilan süresi içinde (05.12.2008 tarihinde) Kadastro Mahkemesinde tespite itiraz niteliğinde dava açmış, ne var ki tespit dışı bırakıldığı gerekçesiyle ve Kadastro Mahkemesinin görevsiz bulunması sebebiyle dosyanın genel mahkemeye intikal ettirildiği görülmüştür. Dava, görevsiz mahkemede açıldığına göre 3402 sayılı Kadastro Kanununun 7/4. maddesi gereğince Yüksek Yargıtay ve daire uygulamaları da gözetildiğinde, davanın makul ve uygun süre içerisinde açıldığının kabulü gerekmektedir. Kural olarak, taşınmazın tespit dışı bırakıldığı tarihten itibaren kazanmayı sağlayan zilyetlik süresi kesintiye uğrar ve tespit tarihinden sonra 20 yıllık kazanma süresi yeniden işlemeye başlar. Ancak, davanın makul süre içinde açıldığı kabul edildiği takdirde bu durumda tespitten önceki zilyetlik hesaba katılır. Böylece davanın açıldığı tarihe kadar kadastrodan önceki zilyetlik de hesaba katıldığında 20 yıl dolduğu taktirde diğer koşulların da gerçekleşmesi halinde davanın kabulü gerekmektedir. Mahkemece, davanın esası hakkında irdeleme yapmadan, kadastro tespit tarihinden dava tarihine kadar kazanmaya yeterli zilyetlik süresinin geçmediğinden davanın reddine karar verilmesi doğru olmamıştır. Yukarıda açıklanan gerekçeler nedeniyle davacılar vekilinin yerinde görülen temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı görülen hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA ve 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacılara iadesine 13.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.