Abaküs Yazılım
3. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/4322
Karar No: 2020/1619
Karar Tarihi: 24.02.2020

Yargıtay 3. Hukuk Dairesi 2019/4322 Esas 2020/1619 Karar Sayılı İlamı

3. Hukuk Dairesi         2019/4322 E.  ,  2020/1619 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ : GAZİANTEP BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ 13. HUKUK DAİRESİ

    Taraflar arasında ilk derece mahkemesinde görülen itirazın iptali davasında davanın kısmen kabulüne dair verilen hüküm hakkında bölge adliye mahkemesi tarafından yapılan istinaf incelemesi sonucunda; davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine yönelik olarak verilen kararın süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki bütün kağıtlar okunup gereği düşünüldü:

    Y A R G I T A Y K A R A R I

    Davacı; Organize Sanayi Bölgelerinin kamu yararı gerçekleştirmeye yönelik faaliyet gösterdiğini, özel hukuk tüzel kişiliğine haiz olduğunu, kanun ve yönetmelik tarafından kendisine verilen görev ve yetkileri yerine getirdiğini, bu yetkinin ..."nin yönetim kurulu tarafından gerçekleştirildiğini; yönetim kurulu tarafından elektrik, doğalgaz, su ve benzeri mal ve satış bedellerinin belirlendiğini, kişi veya şirketlere tahsis edildiğini, aidat ve benzeri gelirler elde edilerek, tahsilinin gerçekleştirildiğini; bu kapsamda, 2011 yılı ve öncesi döneme ait, davalı tarafından ödenmeyen aidat ve su tüketim bedelinin tahsili amacıyla davalı şirket aleyhine icra takibi başlatıldığını, davalının haksız ve kötüniyetli itirazı nedeniyle takibin durduğunu ileri sürerek; itirazın iptali ile takibin devamına, davalı aleyhine icra inkar tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
    Davalı; mahkemenin yetkisiz olduğunu, davanın zamanaşımına uğradığını; davaya konu aidat borcunu ödemekle yükümlü olmadığını, davacı ... nezdinde tahsis hakkının, katılımcı sıfatı bulunan dava dışı ... Maden Tic. San. A.Ş. ye ait olduğunu; bu nedenle, aidat alacağının da bu şirketten talep edilebileceğini; bahse konu şirket ile aralarında "arsa tahsis haklarının "devir, temlik ve teslimine ilişkin 18/05/2007 tarihli sözleşme
    düzenlendiğini, sözleşme uyarınca, davalı şirkete" tahsis hakkı sahibi katılımcı" sıfatının verilmesi gerekirken davacı ... tarafından verilmediğini, bu hakkın verilmesi için dava açıldığını, dosyanın temyiz aşamasında olduğunu, eldeki dava için bekletici mesele yapılması gerektiğini savunarak; davanın reddine, davacı aleyhine kötüniyet tazminatına hükmedilmesine karar verilmesini istemiştir.
    İlk derece mahkemesince; yargılama sırasında alınan 12/12/2016 tarihli bilirkişi raporu doğrultusunda, davalı ile ... Maden San. Tic. A.Ş. arasında 18/05/2007 tarihli, ..."ndeki 75. Yıl Mermer Fabrikasının kurulu bulunduğu arsanın ve arsa tahsis haklarının devir, temlik ve teslimine ilişkin sözleşme imzalandığı, sözleşme uyarınca arsa ve arsa tahsis hakkının davalı şirkete devredildiği, bu nedenle davalının takibe konu borçtan sorumlu olduğu, davacı ... Bölgesinin davalı şirketten talep ettiği 228.200,00 TL toplam alacağın, 35.568,71 TL"lik kısmının 2011 yılı ve öncesine ait tahakkuk eden su tüketim bedeli olduğu, takibe konu 246.631,29 TL alacağın ise aidat alacağı olduğu, yasa gereği aidat alacağının doğrudan doğruya ilamlı icraya konu edilmesi gerektiği, ilamsız icra takibine konulmasında davacının hukuki yararının bulunmadığı gerekçesiyle; davanın kısmen kabulüne, davalının Diyarbakır 7. İcra Müdürlüğü"nün 2012/6419 E. sayılı icra takibine vaki itirazının kısmen iptali ile takibin 35.568,71 TL üzerinden devamına, takibe konu 246.631,29 TL"ye yönelik itirazın iptaline yönelik açılan davanın ise hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, dava konusu alacak likit olmadığından icra inkar tazminatı talebinin de reddine karar verilmiştir.
    İlk derece mahkemesinin kararına karşı, davalı vekili tarafından, istinaf kanun yoluna başvurulmuştur.
    Bölge adliye mahkemesince; davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK"nın 353/1-b.1 maddesi gereğince esastan reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
    1-) Bir mahkeme hükmünde, tarafların iddia ve savunmalarının özetinin, anlaştıkları ve anlaşamadıkları hususların, çekişmeli vakıalar hakkında toplanan delillerin, delillerin tartışılması ve değerlendirilmesinin, sabit görülen vakıalarla, bunlardan çıkarılan sonuç ve hukuki sebeplerin birer birer, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde hükümde gösterilmesi gereklidir. Bu kısım, hükmün gerekçe bölümüdür. Gerekçe, hakimin (mahkemenin) tespit etmiş olduğu maddi vakıalar ile hüküm fıkrası arasında bir köprü görevi yapar. Gerekçe bölümünde hükmün dayandığı hukuki esaslar açıklanır. Hakim, tarafların kendisine sundukları maddi vakıaların hukuki niteliğini (hukuk sebepleri) kendiliğinden (re’sen) araştırıp bularak hükmünü dayandırdığı hukuk kurallarını ve bunun nedenlerini gerekçede açıklar.
    Hakim, gerekçe sayesinde verdiği hükmün doğru olup olmadığını, yani kendini denetler. Üst mahkeme de bir hükmün hukuka uygun olup olmadığını, ancak gerekçe sayesinde denetleyebilir. Taraflar da ancak gerekçe sayesinde haklı olup olmadıklarını daha iyi anlayabilirler. Bir hüküm, ne kadar haklı olursa olsun, gerekçesiz ise tarafları doyurmaz (..., ..., .../ ..., ...; Medeni Usul Hukuku Ders Kitabı 6100 sayılı HMK’na Göre Yeniden Yazılmış, 22 Baskı, Ankara 2011, s.472). Anayasa’nın 141. maddesi gereğince bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olması gereklidir. Gerekçenin önemi Anayasal olarak hükme bağlanmakla gösterilmiş olup, gerekçe ve hüküm birbirine sıkı sıkıya bağlıdır.
    Yasanın aradığı anlamda oluşturulacak kararların hüküm fıkralarının açık, anlaşılır, çelişkisiz, uygulanabilir olmasının gerekliliği kadar; kararın gerekçesinin de, sonucu ile tam bir uyum içinde, o davaya konu maddi olguların mahkemece nasıl nitelendirildiğini, kurulan hükmün hangi nedenlere ve hukuksal düzenlemelere dayandırıldığını ortaya koyacak; kısaca, maddi olgular ile hüküm arasındaki mantıksal bağlantıyı gösterecek nitelikte olması gerekir. Zira, tarafların o dava yönünden, hukuk düzenince hangi nedenle haklı veya haksız görüldüklerini anlayıp değerlendirebilmeleri ve Yargıtay’ın hukuka uygunluk denetimini yapabilmesi için, ortada, usulüne uygun şekilde oluşturulmuş; hükmün hangi nedenle o içerik ve kapsamda verildiğini ayrıntılarıyla gösteren, ifadeleri özenle seçilmiş ve kuşkuya yer vermeyecek açıklıktaki bir gerekçe bölümünün ve buna uyumlu hüküm fıkralarının bulunması zorunludur.
    Nitekim, 07.06.1976 tarih ve 3/4-3 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararının gerekçesinde yeralan “Gerekçenin ilgili bilgi ve belgelerin isabetle takdir edildiğini gösterir biçimde geçerli ve yasal olması aranmalıdır. Gerekçenin bu niteliği yasa koyucunun amacına uygun olduğu gibi, kararı aydınlatmak, keyfiliği önlemek ve tarafları tatmin etmek niteliği de tartışma götürmez bir gerçektir.” şeklindeki açıklama ile de aynı ilkeye, vurgu yapılmıştır.
    Bütün mahkemelerin her türlü kararlarının gerekçeli olarak yazılması gerektiğini öngören Anayasanın 141/3.maddesi ve ona koşut bir düzenleme içeren 6100 sayılı HMK.nun 297. (Mülga HUMK.nun 388.) maddesi, işte bu amacı gerçekleştirmeye yöneliktir. Yine HMK.nun 27.maddesinin (HUMK.nun 73.m) 2. bendi “c” bölümünde de hukuki dinlenilme hakkının “Mahkemenin, açıklamaları dikkate alarak değerlendirmesini ve kararların somut ve açık olarak gerekçelendirilmesini” de içerdiği açıklanarak bu husus vurgulanmıştır.
    Öte yandan, mahkeme kararlarının taraflar, bazen de ilgili olabilecekleri başka hukuki ihtilaflar yönünden etkili ve bağlayıcı kabul edilebilmeleri, başka bir dava yönünden kesin hüküm, kesin veya güçlü delil oluşturup oluşturamayacağı gibi hukuksal değerlendirmeler de bu kararların yukarıda açıklanan nitelikte bir gerekçeyi içermesiyle mümkündür.
    Somut olayda; İlk derece mahkemesince, karar gerekçesinde "...davacı ... Bölgesinin davalı şirketten talep ettiği 228.200,00 TL toplam alacağın 35.568,71 TL lik bölümünün 2011 ve öncesi su borcundan oluştuğu ve söz konusu tahakkukun yerinde olduğu anlaşıldığından bu bölüm yönünden davalının itirazının iptaline karar verilmiştir.." denildiği gibi yine gerekçede, "....Takibe konu 246.631,29 TL"lik aidattan doğan alacak yönünden yapılan incelemede ise; yönetim aidatının doğrudan doğruya ilamlı icraya konu edilmesi gerekirken su borcundan doğan alacak ile birlikte ilamsız icra takibine konulmasında davacının hukuki yararı bulunmadığından...." ifadeleri kullanılmış, bu şekilde gerekçe kendi içinde çelişkili olduğu gibi ; hüküm fıkrasının 3 numaralı bendinde ise, " Davacının 246.631,29 TL"lik bölümüne yönelik itirazın iptali ile açtığı davanın HMK"nın 114. Maddesinin (h) bendi 115/2. Maddeleri uyarınca hukuki yarar yokluğundan usulden reddine, " denilmek suretiyle hüküm fıkrası ile gerekçe arasında da çelişki yaratılmıştır. Kısacası, davaya konu icra takibi toplam 228.200,00 TL asıl alacak üzerinden başlatılmış olmasına rağmen, hükmün toplam 282.200,00 TL alacak üzerinden kurulmuş olduğu görülmüştür.
    Bu itibarla, karar gerekçesinin kendi içinde çelişkili olması ve gerekçe ile hüküm fıkrası arasında da çelişki yaratılmış olması, tek başına bozma sebebi oluşturduğundan, hükmün münhasıran bu sebeple bozulması gerekmiştir.
    İlk derece mahkemesi kararının, yukarıda açıklanan nedenlerle bozulmasına karar verilmiş olduğundan, HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca, işbu karara karşı yapılan istinaf başvurusunun esastan reddine ilişkin Bölge Adliye Mahkemesi kararının da kaldırılmasına karar verilmiştir.
    2-) Bozma nedenine göre, davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
    SONUÇ: Yukarıda birinci bentte açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK"nın 373/1 maddesi uyarınca temyiz olunan bölge adliye mahkemesi kararının kaldırılmasına, aynı Kanunun 371. Maddesi uyarınca ilk derece mahkemesi kararının BOZULMASINA, ikinci bentte açıklanan nedenlerle davalı vekilinin sair temyiz itirazlarının incelenmesine bu aşamada yer olmadığına, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, dosyanın ilk derece mahkemesine, kararın bir örneğinin de bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, 24/02/2020 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.







    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi