Abaküs Yazılım
8. Hukuk Dairesi
Esas No: 2011/149
Karar No: 2011/4977
Karar Tarihi: 10.10.2011

Yargıtay 8. Hukuk Dairesi 2011/149 Esas 2011/4977 Karar Sayılı İlamı

8. Hukuk Dairesi         2011/149 E.  ,  2011/4977 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
    DAVA TÜRÜ : Tapu İptali ve Tescil

    ... ile Hazine ve Örmeli Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tiscil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair ...Sulh Hukuk Mahkemesinden verilen 22.09.2010 gün ve 83/238 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:


    KARAR

    Davacı ..., kazandırıcı zamanaşımı zilyetliğine dayanarak dava konusu 174 ada 14 sayılı parselin tapu kaydının, 149 ada 3 sayılı parselin sınırlandırmasının kısmen iptali ile adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
    Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuş, diğer davalı ... muhtarı 50 yılı aşkın süreden beri davacının zilyetliğinde olduğunu bildirmiştir.
    Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile 174 ada 14 sayılı parsele ilişkin davanın reddine, 149 ada 3 parsele ilişkin davanın ise kısmen kabulü ile 9.6.2010 tarihli krokide B harfi ile gösterilen 33749,59 m2’lik bölüme ilişkin sınırlandırmanın iptali ile davacı adına tesciline karar verilmesi üzerine; hükmün kabule ilişkin bölümü davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
    Dava konusu 149 ada 3 parsel, 15.11.2006 tarihli kadastro çalışmasında kadimden beri köy halkı tarafından kullanılan mera olduğu belirtilerek “orta malı” olarak sınırlandırılmış, tutanak 4.5.2007 tarihinde kesinleşmiştir. Mahkemece, yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli olmadığı gibi çekişme konusu taşınmazın önceki niteliğini de belirlemekten uzaktır.
    Bir yerin öncesinin ve hali hazır durumunun tahsisli veya kadim meralardan olup olmadığı ayrı usul ve şekilde araştırılmaya tabidir. Zira tahsisli ve kadim meraların oluşumu itibariyle farklılıklar vardır. Tahsisli meralar, yetkili merciler tarafından kamunun yararlanmasına ayrılmak suretiyle ve tahsis yoluyla oluştuğu halde, kadim meralar başlangıcı bilinmeyen bir zamandan beri geleneksel olarak o yer halkının yararlanması suretiyle kamu malı niteliğini kazanır. HGK’nun 30.10.1991 tarih 1991/8-427-544 ve 3.5.1995 tarih ve 1995/17-149-502 sayılı kararlarında da belirtildiği gibi bir yerin yetkili bir merci tarafından mera olarak tahsis edilmesi evveliyatı itibariyle o yerin mutlak surette mera olarak kabulüne yeterli olmadığı gibi, zilyetlikle iktisap iddiasının dinlenilmesine de engel değildir. Ne var ki,yetkili merci tarafından bir yerin mera olarak tahsisinin yapılmış olması durumunda gerçek kişinin o yerdeki zilyetliği sona ereceğinden mera olarak tahsisin yapıldığı tarih itibariyle kazandırıcı zamanaşımı yoluyla mülk edinme koşullarının saptanması gerekir. Taşınmazın tahsis yoluyla değil de, kadim mera olduğunun anlaşılması halinde ise hiçbir şekilde kazandırıcı zamanaşımı yoluyla iktisabı mümkün değildir. Bu durumda mahkemece yapılacak iş; tahsisli veya kadim mera olup olmadığının usulüne uygun şekilde araştırılmasıdır.
    Taşınmazın tahsisli meralardan olup olmadığı hususu araştırılırken, öncelikle bu yerde mera tahsisinin bulunup bulunmadığının Özel İdare Müdürlüğünden sorulması, varsa mera norm kararı ile tahsis tutanağı ve paftası getirtilerek mahallinde uygulanıp, nizalı taşınmazın bu belgeler kapsamında kalıp kalmadığı, mera norm kararına göre tahsis edilen meranın menşei norm kararından araştırılarak tahsisin mevcut kadim meradan mı? Yoksa Bakanlık emrine geçen yerlerden mi? olduğu tahkik ve tespit edilmelidir. Taşınmazın öncesinin kadim mera niteliğinde olup olmadığı hususu araştırılırken yerleşmiş Yargıtay İçtihatlarına göre komşu köy halkından seçilecek yerel bilirkişi ve tanık ifadeleri ve uzman bilirkişi ziraat mühendisi aracılığıyla tespiti, Toprak Tevzi Komisyonu veya kadastroca işlem gören yerlerden komşu parsellere ait tutanak veya dayanak belgeler getirtilerek mahallinde uygulanmak suretiyle dava konusu taşınmaz yönünün ne şekilde gösterildiği tespit edilerek, nizalı taşınmaz ve komşu taşınmazların mera niteliğinde olup olmadığı araştırılarak belirlenecek niteliğe göre yukarıda açıklanan hususlar düşünülerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekir. Mahkemece, yukarıda belirtilen eksiklikler giderilmeden, yazılı şekilde karar verilmiştir.
    Dava konusu 149 ada 3 parsel kadastro çalışmasında orta malı mera niteliğiyle sınırlandırılmıştır. Davacı kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenine dayanarak sınırlandırmanın iptali ile tescil isteğinde bulunmuştur. Bir arazinin kullanım süresi ve niteliğini en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu hava fotoğraflarının en az iki ayrı zamana ilişkin olması gerekir. Bu konuda sağlıklı bir yargıya ulaşmak için; kadastro tespit tarihinden geriye doğru 20 yıl öncesine ait (1980-1986 yılları arası), iki ayrı zamanda çekilmiş stereoskopik hava fotoğraflarının dosyada yer almış olması ve bu fotoğrafların stereoskopla incelenmesi gerekir. Stereoskopik çift hava fotoğrafı, bir stereoskop altında incelendiğinde arazinin üç boyutlu görülmesi, taşınmazın çekim tarihindeki sınırlarının ve niteliğinin belirlenebilmesi, bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespitinin yapılabilmesi mümkündür. Mahkemece uyuşmazlığın çözüme kavuşturulabilmesi için gerekli bulunan hava fotoğraflarından yararlanılmamıştır.
    Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak üç kişilik uzman bilirkişi kurulu aracılığıyla belirtilen tarihlerde çekilmiş stereoskopik çift hava fotoğraflarının getirtilip yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak, öncelikle çekişme konusu taşınmazın hava fotoğrafında işaretlenmesi, daha sonra bu yerin önceki ve şimdiki niteliğinin, arazinin ekonomik amacına uygun olarak tarımsal amaçlı zilyetliğine ne zaman başlanıldığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi ifadeleri de bilimsel esaslara dayalı bu uzman bilirkişi raporlarıyla denetlenmelidir.
    Zilyetlik yoluyla kazanılacak miktarın 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesinde sayılan belgelerden hiçbirine dayanılmaması durumunda, aynı çalışma alanında kuru toprakta 100, sulu toprakta 40 dönümü geçemez. Eldeki dosyada davacı hiçbir belgeye dayanmadan salt zilyetlik yoluyla tescil isteğinde bulunmuştur. Ziraat mühendisi tarafından düzenlenen 2.6.2010 tarihli raporda dava konusu taşınmazın sulu olduğu bildirilmiştir. Dosya arasında bulunan ...Sulh Hukuk Mahkemesinin 2009/8 Esas, 2010/30 Karar sayılı dosya içerisinde yapılan miktar araştırmasında, davacı ...’ın aynı çalışma içerisinde zilyetlik yoluyla adına tespit edilen taşınmazlar bildirilmiştir. Mahkemece, yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda kanunda belirtilen limitin aşılıp aşılmadığının belirlenmesinin hüküm kurulurken göz önünde bulundurulması gerekir.
    Davacı, dava konusu taşınmazın dedesinden babasına, ondan da kendisine intikal ettiğini, eklemeli 40 yıldan beri zilyet ve tasarrufunda bulunduğunu ileri sürerek tescil isteğinde bulunmuş, intikaller hakkında bir açıklama yapmamıştır. Mahkemece babasının ölümünden sonra davacının zilyetliğinde olduğunu kabul etmişse de davacının tereke adına kullanıp kullanmadığı araştırılmadığı gibi davacıdan başka mirasçının bulunup bulunmadığı da belirlenmemiştir. Bu nedenle, davacının babası Reşit’in soyadı belirlenerek mirasçılık belgesine esas olacak vukuatlı nüfus aile kaydı veya mirasçılık belgesi aldırılarak dosya arasına konulması, hüküm kurulurken bu hususunda göz önünde bulundurulması gerekir.
    Tüm bu açıklamalar nedeniyle yerinde görülen davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazlarının kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK"nın Geçici madde 3"ün yollanmasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA 10.10.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.






    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi