(Kapatılan)14. Hukuk Dairesi 2013/2428 E. , 2013/4377 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Davacılar vekili tarafından, davalılar aleyhine 29.07.2009 gününde verilen dilekçe ile su kaynağına elatmanın önlenmesi 3091 sayılı Kanuna geri verilen men kararının iptali istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davanın kısmen kabulüne dair verilen 30.03.2009 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalılar Hazine vekili ... tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü: K A R A R
Davacılar, ... Köyü ... Mahallesinde bulunan kadimden beri kullandıkları 4 adet kaynak suyunu, davalı ..."nün kaymakamlıktan 3091 sayılı yasa gereği men kararı alarak, kendi arazilerine götürdüğünü belirterek davalıların suya müdahalesinin önlenmesine ve men kararının da iptalini istemişlerdir.
Davalı ..., dava konusu sudan öncelik kullanma haklarının bulunduğunu, davacıların suyun tamamına müdahale ettiklerinden men kararı alındığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Davalı Hazine vekili, suyun devletin hüküm ve tassarrufu altında olan orman içinde bulunan dere yatağının 3 değişik yerinden çıktığını belirterek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davalıların suya müdahalelerinin önlenmesine, kaymakamlık men kararının iptali isteminin ise görevsizlik nedeniyle reddine karar verilmiştir.
Hükmü davalılar ... Köy Tüzelkişiliği ve Hazine vekili temyiz etmiştir.
Türk Medeni Kanununun 756. maddesine göre; kaynaklar, arazinin bütünleyici parçası olup, bunların mülkiyeti ancak kaynadıkları arazinin mülkiyeti ile birlikte kazanılabileceği belirtilmiştir.
Gerçek kaynağın suyu bir akiferden gelir. Su çıkışı bir noktadan veya bir alandan olabilir. Bu alana kaynak alanı denir. Kaynak, yer altı suyunun doğal olarak yeryüzüne çıkması halidir.
Kaynak suyu kendiliğinden kaynadığı arazinin hudutlarını aşacak debide ise ya da malikinin ihtiyaçlarını karşıladıktan sonra fazlası varsa genel su kabul edilir ve komşular yararlanabilir.
Uygulamada kaynak; “yer altı suyunun üst düzeyinin yer yüzeyini kestiği yer” olarak tanımlanmaktadır. Yer altı suyu doğal yoldan yeryüzüne çıkmamış, drenaj vs. yollarla çıkarılmış ise, kaynak olarak değil, drenaj veya kuyu vs. isimlerle anılır. Bu şekilde insan eliyle çıkarılan sular, yer altı suyu olarak kabul edilir.
Yeraltı suları, kamu yararına ait sulardandır. Arza malik olmak, onun altındaki yeraltı sularına da malik olmak sonucunu doğurmaz (TMK.md.756/2).
Arazisinde faydalı ihtiyaçları için yeter miktarda su bulunmayan veya bu suyu elde etmesi fahiş masrafı icabettiren bir kimsenin, komşu arazideki yeraltı suyundan istifade şartları 20. maddede sözü geçen tüzükte belirtilir (167 Sayılı Yer Altı Suları Kanunu 1-6. madde).
Somut olayda, davaya konu kaynaklar tapulama harici bırakılan İnhasan deresinden çıktığından genel sudur. Genel sulardan kadim ve öncelik hakkı nazara alınmak koşulu ile herkes faydalı ihtiyacı oranında yararlanabilir. Keşifte dinlenen mahalli bilirkişiler, dava konusu suyu ... ve fakırcalı köylerinin eşit şekilde kullandığını beyan etmiş, kadimlik hususunda ayrıntılı beyanda bulunmamışlardır.
Bu durumda mahkemece tarafsız mahalli bilirkişiler seçilip mahallinde suların en az olduğu dönemde keşif yapılıp, mahalli bilirkişiler keşifte dinlenmeli, tarafların suya olan ihtiyaçları, kadim hak ve suyun yeterlilik durumları saptanmalı, bunun için tarafların ihtiyaçlarına yetecek başka suları olup olmadığı da araştırmalı, içme suyunun öncelikli olduğu da gözetilerek taraflar arasındaki nizayı kesin olarak çözümler nitelikte su rejimi kurulmasına karar verilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile hüküm kurulması doğru görülmediğinden, hükmün bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalıların temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan harcın istek halinde yatırana iadesine, 22.03.2013 gününde oybirliği ile karar verildi.