18. Ceza Dairesi 2015/2720 E. , 2015/4069 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Ağır Ceza Mahkemesi
SUÇ : Hakaret
HÜKÜM : Mahkumiyet
Yerel Mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle, başvurunun süresi ve kararın niteliği ile suç tarihine göre, koşulları bulunmadığından duruşmalı inceleme talebinin reddiyle dosya görüşüldü:
Temyiz isteğinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi.
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede, başkaca nedenler yerinde görülmemiştir. Ancak,
Hakaret fiillerinin cezalandırılmasıyla korunan değer, kişilerin onur, şeref ve saygınlığı üzerindeki hakları olup, bu suçun oluşabilmesi için fiilin, gerçek bir kişinin belirtilen kişilik haklarını rencide edecek şekilde işlenmesi gerekmektedir. Hakaret suçu, Anayasanın 24 ila 30. maddeleri ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 9 ve 10. maddelerinde düzenlenen ifade hürriyetinin sınırlarını oluşturmaktadır. Suçu oluşturan eylem bakımından failin ifade hürriyeti, mağdur yönünden ise onur, şeref ve saygınlığı ile din, vicdan ve kanaat hürriyetine ilişkin temel kişilik hakları çatışmaktadır. Uyuşmazlığın çözümü, sözü edilen karşılıklı hakların dengelenmesini gerektirmektedir. Ancak, ileri sürülen bir düşünceyle bağlantısı bulunmayan, esasında düşünce açıklaması vasfında da görülemeyen sövme niteliğindeki fiillerin ifade özgürlüğünden yararlanamayacağı açıktır.
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM), içtihatlarında Sözleşme bağlamında ulusalüstü insan hakları hukukunu yorumlarken, kamu görevlilerinin görevlerini yerine getirirken fonksiyonlarını etkilemeyi ve saygınlıklarına zarar vermeyi amaçlayan aşağılayıcı saldırılara karşı korunmalarının zorunlu olduğunu (AİHM Busuioç-Moldova kararı, 2004, prg. 64), bununla birlikte görevlerini yerine getirirken icra ettikleri eylem ve sözlerine yönelik eleştirilere karşı daha fazla hoşgörü göstermeleri gerektiğini (bkz; AİHM Steur-Hollanda kararı, 2003, prg. 39) belirtmektedir. Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi ayrıca, fiil isnadına dayanmayan ve ispat gerektirmeyen değer yargılarından ibaret sözlerin sarsıcı olsa bile eleştiri hakkı ve ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilebileceğini kabul etmektedir (bkz; AİHM Hriko- Slovakya kararı, 2004, prg. 40, 45; Jeruselam-Avusturya kararı, 2001, prg. 44; Sokolowski-Polonya kararı, 2005, prg. 47; Paturel-Fransa kararı, 2005, prg. 37; Harris/Boyle/Bates/Buckley, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi Hukuku, Ankara 2013, sy.518-520).
İncelenen dosyada, avukat olan sanığın, vekili olduğu bir davada müvekkilinin ticari defterlerinin mahkemeye teslimi ile ilgili tutanak tutulması üzerine müşteki hakimin odasının kapısını vurmadan girip “ Nasıl böyle bir tutanak tutulur, ben defterleri getirmedim siz gördünüz mü ? ” dediği, bağırmaması için uyarılmasına rağmen “ Ben bağırırım, yanlış defter getirdim, o nedenle götürdüm, bu tutanağı imzalamam, siz ne biçim davranıyorsunuz, karşı tarafın avukatımısınız, sizi bu davada istemiyorum, bu davadan çekilin” biçiminde sözler söylediği anlaşılmakla, olayın gelişimine ve söylendiği bağlama göre bu sözlerin somut bir fiil ya da olgu isnadı değil, mahkeme hakimini görevinden dolayı aşağılama, küçültme boyutuna ulaşmayan, tutulan tutanağın usulsüzlüğünü, hakimin tarafsızlığına dair şüpheyi ortaya koyan ve rahatsız edici tarzda dile getirilmiş eleştiri niteliğinde olduğu gözetilerek, suçun unsurlarının oluşmaması nedeniyle beraat kararı verilmesi gerekirken kanuni ve yerinde olmayan gerekçe ile mahkumiyet karar verilmesi,
Kanuna aykırı ve sanık ..."un temyiz nedenleri yerinde görüldüğünden tebliğnamedeki onama düşüncesinin reddiyle HÜKMÜN BOZULMASINA, yargılamanın bozma öncesi aşamadan başlayarak sürdürülüp sonuçlandırılmak üzere dosyanın esas/hüküm mahkemesine gönderilmesine, 06/07/2015 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.