Abaküs Yazılım
14. Hukuk Dairesi
Esas No: 2019/1747
Karar No: 2020/6135
Karar Tarihi: 13.10.2020

Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2019/1747 Esas 2020/6135 Karar Sayılı İlamı

Özet:


Davacı tarafın tapu iptali ve tescil, ikinci kademede muhdesatın aidiyetinin tespitiyle tapuya şerh verilmesi istemiyle açtığı davada, inanç sözleşmesine dayalı olduğu iddia edilen bir uyuşmazlık söz konusu. Ancak davacı taraf elinde davalı tarafın imzalı ve yazılı bir belge bulunmamasına rağmen dosya kapsamındaki ajanda sayfalarına yazılı bilgilerin karşısındaki imzaların davalıya ait olduğunu savunmaktadır. Mahkeme, yazılı delil veya delil başlangıcı olmadığı için inanç sözleşmesini tanık dahil her türlü delille ispat edilebileceğini belirtmektedir. Bununla birlikte, davacının iddiasını kanıtlayamaması durumunda ise yemin deliline dayanması gerekmektedir. İnanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıldır. Kararda Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi referans gösterilerek zamanaşımı süresi açıklanmaktadır. Kararda geçen kanun maddeleri şunlardır: Hukuk Muhakemeleri Kanunu'nun 202. maddesi, Borçlar Kanunu'nun 125. maddesi.
14. Hukuk Dairesi         2019/1747 E.  ,  2020/6135 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Davacı vekili tarafından, davalı aleyhine 13.02.2014 gününde verilen dilekçe ile tapu iptali ve tescil, ikinci kademede muhdesatın aidiyetinin tespitiyle tapuya şerh verilmesi istenmesi üzerine Dairemizin bozma ilamına uyularak yapılan muhakeme sonunda; davanın reddine dair verilen 01.02.2019 günlü hükmün Yargıtayca duruşmalı olarak incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, tayin olunan 13.10.2020 günü için yapılan tebligat üzerine temyiz eden davacı ... ve davacı vekili Av. ... ile karşı taraftan davalı vekili Av. ... geldiler. Açık duruşmaya başlandı. Süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra gelen tarafların sözlü açıklamaları dinlenildi. Duruşmanın bittiği bildirildi. İş karara bırakıldı. Bilahare dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü.

    KARAR

    Davacı vekili, dava konusu ... Köyü 59 ve 142 parsel sayılı taşınmazların davalı adına kayıtlı olduğunu, bu parsellerin davacı, davalı ve dava dışı kardeş ... tarafından birlikte satın alındığını, satış bedellerinin de birlikte ödendiğini, satıcı ... ile bu konuda sözleşmeler yapıldığını, satın alma sonrasında 59 parsel üzerinde birlikte binalar yaptıklarını belirterek, 59 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının 1/3 payının, 142 parsel sayılı taşınmazın tapu kaydının ise 3/10 payının iptali ile davacı adına tesciline, bu talep kabul edilmediği takdirde, 59 parsel üzerinde inşa edilmiş olan 72/D numaralı olan 3 katlı villa ve müştemilat binaları ile, aynı taşınmaz üzerinde bulunan 4 katlı binanın 1/3 kısmının davacı tarafından yapıldığının tespitine ve bu konuda tapuya şerh verilmesine karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalı vekili, sözleşmelerin geçersiz olduğunu, davacının kiracı olduğunu ve hakkında tahliye davası açıldığını, zamanaşımı süresinin geçtiğini, harcın eksik yatırıldığını, 4 katlı binanın başka parselde bulunduğunu, taşınmazları davalının satın aldığını, dava dışı kardeş ..."ın da kiracı olduğunu, mülkiyet tespiti isteminin dayanağının bulunmadığını, davalının binaların yapımı için belli miktarlarda karşılığını ödeyerek davacıyı yetkilendirdiğini belirterek davanın reddini savunmuştur.
    Mahkemece ilk olarak, davacının kendisine verilen iki haftalık kesin süre içerisinde harç eksikliğini tamamlamadığı gerekçesi ile davanın açılmamış sayılmasına karar verilmiştir. Davacı vekilinin temyiz itirazı üzerine, Dairemizin 02.11.2017 tarihli, 2015/5805 Esas, 2017/8026 Karar sayılı ilamıyla hükmün bozulmasına karar verilmiştir.
    Mahkemece bozma ilamına uyularak yapılan yargılama sonucunda davanın reddine kaar verilmiştir.
    Hükmü, davacı vekili duruşmalı olarak temyiz etmiştir.
    Dava dilekçesindeki anlatımdan anlaşıldığı üzere dava inanç sözleşmesine dayalı tapu iptali ve tescil, ikinci kademede muhdesatın aidiyetinin tespitiyle tapuya şerh verilmesi istemine ilişkindir.
    İnançlı işlemler, inananın teminat oluşturmak veya yönetilmek üzere mal varlığı kapsamındaki bir şey veya hakkını, inanılana devretmesi ve inanılanın da inanç anlaşmasındaki koşullara uygun olarak inanç konusu şeyi kullanmasını, amaç gerçekleştiğinde ise belirlenen şekilde inanana iade etmesini içeren işlemlerdir.
    İnançlı bir işlem ile inanan, sahibi olduğu bir mülkiyet veya alacak hakkını inanılana kazandırıcı bir işlemle devretmekte ancak borçlandırıcı bir sözleşme ile de onu bazı yükümlülükler altına sokmaktadır.
    İnançlı işlemin taraflarını, inanan ve inanılan oluşturur. Bir hakkı ya da nesneyi, güvendiği bir kişiye inançlı olarak devreden kimseye “inanan” adı verilir. Devredilen hak veya nesneyi, kendisine ait bir hak olarak kendi yararına, doğrudan doğruya ve dolaylı olarak kullanan kişiye de “inanılan” denir. İnananın, inanılana inançlı olarak kazandırdığı hak ya da nesne ise “inanç konusu şey” olarak nitelenir. İnançlı bir işlemde, kazandırıcı işlemin tarafları ile borç doğuran anlaşmanın tarafları aynıdır.
    İnançlı işlemde inanılan, hakkını kullanırken kararlaştırılan koşullara uymayı, amaç gerçekleşince veya süre dolunca hak veya nesneyi tekrar inanana (veya onun gösterdiği üçüncü kişiye) devretmeyi yüklenmektedir. İnançlı işlem, kazandırmayı yapan kişiye yani inanana belirli şartlar gerçekleşince, kazandırmanın iadesini isteme hakkı sağlayan bir sözleşmedir. Bu yükümlülüğün yerine getirilmemesi halinde bunun dava yoluyla hükmen yerine getirilmesi istenebilir.
    İnanç sözleşmesi, 5.2.1947 tarihli ve 20/6 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı uyarınca ancak, yazılı delille kanıtlanabilir. Bu yazılı delil, tarafların getirecekleri ve onların imzalarını taşıyan bir belge olmalıdır.
    Açıklanan nitelikte bir yazılı delil bulunmasa da, taraflar arasındaki uyuşmazlığın tümünü kanıtlamaya yeterli sayılmamakla beraber bunun vukuuna delalet edecek karşı tarafın elinden çıkmış (inanılan tarafından el ile yazılmış fakat imzalanmamış olan bir senet veya mektup, daktilo veya bilgisayarla yazılmış olmakla birlikte inanılanın parafını taşıyan belge, usulüne uygun onanmamış parmak izli veya mühürlü senetler gibi) “delil başlangıcı” niteliğinde bir belge varsa 6100 sayılı HMK’nın 202.maddesi uyarınca inanç sözleşmesi “tanık” dahil her türlü delille ispat edilebilir.
    Yazılı delil veya “delil başlangıcı” yoksa inanç sözleşmesinin ikrar (HMK m.188) yemin (HMK m.225 vd) gibi kesin delillerle de ispat edilmesi olanaklıdır. Davacının yemin deliline dayanması halinde hakimin davacıya bu hakkını hatırlatması gerekir. (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 09.12.2015 tarihli, 2014/14-516 E. 2015/2838 K. sayılı kararı da bu doğrultudadır.)
    İnanç sözleşmesinden doğan davalar için özel bir zamanaşımı süresi öngörülmediğinden Borçlar Kanununun 125. maddesi hükmü gereğince inanç sözleşmesinden kaynaklanan davalarda zamanaşımı süresi on yıl olarak kabul edilmektedir.
    Bu ilkeler ışığında somut olaya gelince; davacı tarafın elinde davalıdan sadır yazılı bir belge bulunmamaktadır. Ancak davacı, dosya kapsamında bulunan ajanda sayfalarına yazılı bilgilerin karşısındaki imzaların davalıya ait olduğunu savunmaktadır. O halde mahkemece, belirtilen yazı ve karşısındaki imzalar konusunda davalının isticvap edilerek beyanının alınması, bunların yazılı delil başlangıcı kabul edilip edilmeyeceğinin değerlendirilmesi gerekir. Davacının yazılı delil veya yazılı delil başlangıcıyla iddiasını kanıtlayamadığının kabulü halinde bu kez davacının yemin deliline dayandığı gözetilerek davacıya davalı tarafa yemin teklif edip etmeyeceği sorulup sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken dosya kapsamına göre doğru olmayan hukuki nitelendirmeyle davanın basit yazılı sözleşmeye dayalı tapu iptali ve tescil istemi olduğu değerlendirilerek karar verilmesi doğru görülmemiş, bu sebeplerle hükmün bozulması gerekmiştir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, bozma sebebine göre sair temyiz itirazlarının şimdilik incelenmesine yer olmadığına, 2.540.00 TL Yargıtay duruşma vekalet ücretinin davalıdan alınarak davacıya verilmesine, peşin yatırılan harcın yatırana iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 13.10.2020 tarihinde oybirliği ile karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi