Esas No: 2020/431
Karar No: 2021/2589
Karar Tarihi: 11.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 3. Hukuk Dairesi 2020/431 Esas 2021/2589 Karar Sayılı İlamı
T.C.
İSTANBUL
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
3. HUKUK DAİRESİ
ESAS NO: 2020/431
KARAR NO: 2021/2589
T Ü R K M İ L L E T İ A D I N A
K A R A R
İNCELENEN KARARIN
MAHKEMESİ: İSTANBUL 10. ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ: 16/12/2019
NUMARASI: 2018/350 E - 2019/1014 K
DAVANIN KONUSU: Tazminat
KARAR TARİHİ: 11/10/2021
Yukarıda tarafları ve konusu yazılı bulunan dava ile ilgili olarak, ilk derece mahkemesince verilen kararın istinaf edilmesi sebebiyle , dava dosyası üzerinde yapılan inceleme sonunda;
GEREĞİ DÜŞÜNÜLDÜ: Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; Edirne 1.Murat, Uzunköprü ve Keşan Devlet Hastanelerinin hizmet binalarında Tıbbi Görüntüleme Hizmetinin Manyetik Rezonans, Bilgisayarlı Tomografi cihazları ile yapılan tetkik sonuç hizmetlerinin satın alınması işine ait ihalenin davalı şirket uhdesinde kaldığını, ihalenin davalı şirket uhdesinde kalmasından önce aynı sağlık tesislerinde 2008-2016 yılları arasında davacı şirket tarafından hizmet verilmesi ve davacı şirketin bu faaliyet alanındaki derin tecrübesi nedenleriyle tarafların işin birlikte yapılması/yürütülmesi amacıyla bir iş ortaklığı sözleşmesi akdettiklerini, davacı şirketin 2016 yılında aynı alanda yurt dışındaki faaliyetlerinin yoğunluk kazanması nedeniyle bahsi geçen sağlık tesislerindeki işini ve bu işte kullandığı tüm tomografi, MR ve benzeri cihaz ve ekipmanı taraflar arasında ortaklık kurulmak suretiyle bila bedel devrettiğini ve yeni ihaleye de davalı şirketin girmesini sağladığını, taraflar arasındaki sözleşmenin konusunun, bahsi geçen sağlık tesislerinde verilecek olan ve ihale ile davalı şirket uhdesinde kalan hizmet alımı işleri ile alakalı tüm gelir ve giderlerin %50 oranında paylaşılması, gelir ve gider usulünün hesaplanması ve işte kullanılacak cihaz ve demirbaşların mülkiyet oranlarının belirlenmesinden ibaret olduğunu, akabinde Sağlık Bakanlığı tarafından 17/11/2017 tarihinde gerçekleştirilen yeni bir ihale ile KDV hariç 884.639,60 TL bedelli hizmet alımı yapıldığını, bu ihalenin daha önceki ihalenin devamı niteliğinde olup bu hizmet alımının da davalı şirketin ve taraflar arasındaki iş ortaklığı sözleşmesi dolayısı ile davacı şirketin uhdesinde kaldığını, sonrasında 07/02/2018 tarihinde yeni bir ihale yapıldığını, bu defa 36 ay süreli KDV hariç 10.035.258,00 TL bedelli hizmet alımı gerçekleştirildiğini, sözleşme ile davalı şirkete birtakım ek yükümlülükler getirildiğini, sözleşmenin 3.14.maddesi ile bu ek yükümlülüklerin ihlal edilmesi halinde davacı şirketin uğrayacağı zararların davalı şirket tarafından tazmin edileceği hususunun da hüküm altına alındığını, davalı şirketin bu ek yükümlülükleri gereği gibi yerine getirmediğini, davacı şirkete sözleşmede geçen raporların verilmediğini, davacı şirket ile her ay düzenli yapılması gereken hesap mutabakatının sağlanamadığını, yapılan işler, tutulan kayıtlar, elde edilen gelirler, doğan giderler gibi ortaklar arasında olabilecek en temel bilgilerin dahi paylaşılmadığını, davacı şirketin ortaklık adına adı geçen hastanelerde verilen hizmetten elde edilen gelir ve konuya ilişkin kayıtlarından sağlıklı bir bilgisi bulunmadığını, dolayısı ile davalı şirketten alacağının olup olmadığını bilmediğini, bahsi geçen sağlık tesislerinde verilen hizmet ile ilgili elde edilen gelir, gider v.b.diğer tüm kayıtların davacı şirket ile paylaşılması, kar ve zarar hesabı yapılması ve ortak bir irade ile belirlenecek bir bağımsız denetim kuruluşu vasıtasıyla bunların incelenmesi hususunda davalı şirketle defalarca sözlü olarak çağrıda bulunulmasına karşın hiçbir yanıt alınamadığını, bu hususta davalı şirkete gönderdikleri Kadıköy ...Noterliğinin 29/03/2018 tarih ve ... yevmiye sayılı ihtarnamesine de herhangi bir cevap verilmediğini, davalı şirketin bu eylemleri nedeniyle davacı şirketin sözleşmeye bağlı kalmasının dürüstlük kuralı uyarınca kendisinden beklenemeyecek bir hal aldığını, bu nedenlerle ifadan vazgeçerek davalı şirketin tüm ticari defter ve kayıtları incelenerek bahsi geçen sağlık tesislerinde 16/05/2016 tarihinden beri verilen hizmet kapsamında elde ettiği gelir ve giderler ile kar ve zararlarının belirlenmesine, davacı şirkete yapılan bir takım ödemelerin mahsubundan sonra davacı şirketin bir alacağının olup olmadığının tespitine, varsa bunun davalı şirketten tahsiline, 07/02/2018 tarihli ihaleyle alınan iş ile ilgili kazanç hesabı yapılarak, davacı şirketin mahrum kalacağı kar miktarının davalı şirketten tahsiline karar verilmesini talep ve dava etmiştir. Davalı vekili cevap dilekçesinde; taraflar arasında iddia edildiği gibi bir iş ortaklığı ilişkisi kurulmadığını, dava dilekçesi ekinde İş Ortaklığı Sözleşmesi başlıklı ve altında ...'ın imzasının bulunduğu evrak sunulduğunu, davalı şirketi temsil ve ilzama şirket ortaklarından ... ile ...'ın müştereken yetkili olduklarını, davalı şirketin çift imza ile temsil edildiğini, dolayısı ile davacı tarafın dayanak olarak sunduğu sözleşmede çift imza olmaması sebebiyle davalı şirketi söz konusu sözleşmeden sorumlu tutmaya olanak olmadığını, taraflar arasında akdedildiği iddia edilen sözleşmeyle alakalı olarak davalı şirketin ortağı ... ile görüşüldüğünü ancak diğer şirket ortağı ...'in iş ortaklığına onay vermemesi nedeniyle sözleşmenin geçerlilik kazanmadığını, taraflar arasında geçerlilik kazanmayan sözleşmenin 3.5 maddesinde taraflar arasında her ayın 30'unda görülecek hesaba göre belirlenecek alacağı karşılığında ... adına fatura düzenleneceğinin yazılı olduğunu, oysa davacı yanca davalı şirket adına her ay için tanzim edilmiş bir fatura bulunmadığını, davacı ile iddia ettiği gibi bir ilişki kurulmasa da davacıdan da muhtelif hastaneler için ihtiyaç duyuldukça BT Tetkik Raporlandırma Hizmeti alındığını, davalı şirket ticari defter ve belgeleri ile faturaları üzerinde yapılan incelemede 2015 yılında davacı şirketten faturaya dayalı olarak toplam 43.466,19 TL tutarlı BT Tetkik Raporlandırma hizmeti alındığı ve fatura bedellerinin ödendiği, 2017 yılında ise davacıya toplam 167.450,17 TL avans ödenmiş ise de 36.140,80 TL tutarlı hizmet faturası haricindeki bakiye 131.309,37 TL'nin faturasının düzenlenmediği, yine 2018 yılında alınan BT Tetkik Raporlandırma Hizmeti için 30/01/2018 tarihinde 37.000 TL tutarlı ödeme yapılmış ise de davacı yanca verilen hizmetlerin faturalandırması yapılmadığından ötürü davalı şirketin toplam 168.309,37 TL alacaklı olarak gözüktüğünü, davacının hizmetlerini faturalandırmamış olması ve verilen hizmeti de layıkıyla sunmamış olması karşısında kendisiyle artık çalışılmayacağının davalı şirket yetkililerince bildirilmesi üzerine geçerlilik kazanmayan bu sözleşmeye dayanarak haksız ve kötü niyetli olarak uyuşmazlık çıkardığını, MR ve benzeri diğer cihaz ve ekipmanların taraflar arasında ortaklık kurulması suretiyle bila bedel devredildiği iddiasının da asılsız olduğunu, bu iddiaların hiçbir delile dayanmamakta olup tamamen soyut beyandan ibaret olduğunu, davacının iddialarını ispatla yükümlü olduğunu, bu nedenlerle öncelikle yetkisizlik kararı verilmesini, taleplerinin kabul görmemesi halinde ise davanın reddine karar verilmesini talep etmiştir. Mahkemece yapılan yargılama sonunda; taraflar tacir olup delil olarak davalı tarafın ticari defterlerine dayanıldığından TTK'nun 83 ilâ 85 maddeleri uyarınca davalı şirketin ticari defter ve belgeleri nezdinde mali yönden bilirkişi incelemesi yapılması yoluna gidildiği, mali müşavir bilirkişi aracılığı ile yapılan inceleme ve tespitler uyarınca davacının davalıdan alacağının bulunmadığı, davalı tarafa 241.817,55 TL borçlu olduğunun gözüktüğü, yine davacı tarafından davalıya bila bedel devredildiği iddia edilen cihazların davalı şirket tarafından alındığı, bu cihazlarla ilgili davacının bir ödemesinin bulunmadığı,bu nedenlerle davanın ispatlanamadığı gerekçesiyle reddine karar verilmiştir. Mahkemece verilen kararı,davacı vekili istinaf etmiştir. Davacı vekilince verilen istinaf dilekçesinde özetle ; müvekkili şirketin, davalı şirketle yapmış olduğu ortaklık sözleşmesine ilişkin, lehine tahakkuk eden hakların tespiti ve tahsili istemli açmış bulundukları davanın, ilk derece mahkemesince eksik inceleme sonucunda reddedilmiş olduğunu, hükme esas alınan bilirkişi raporunun taraflı ve denetime elverişsiz olduğunu, davanın başından itibaren taleplerinin, davalının müvekkili şirketten kazançların sakladığı ve hissesine düşen miktarı yatırmadığı yönünde olduğu, mahkemenin ise davalı şirket kayıtlarına bakarak bu talebi karşılamaya çalışmış olup, zaten kayıtlara girmediği açık olan gelirlerin, bu şekilde tespiti ile uyuşmazlığın açığa kavuşturulmaya çalışılmasının doğru olmadığı, davacı taleplerine yönelik bir inceleme yapılmadığını, davalı şirketin önce sözleşmenin inkarı yolunu seçtiği, bu talebi kabul görmeyince gelirlerin sadece kendi defterleri üzerinden tespiti talebini kabul ettirerek mahkemeyi yanılttığını, davacı şirketin kamu hastanelerinde sahip olduğu hakları ve ekipmanları davalı şirkete verdiğini, bilirkişi raporunda davacı şirkete birtakım ödemelerin yapıldığının gösterildiği, ancak makinaların davalıya ait olduğu dahi yazıldığını, 29/03/2018 tarihli ihtarnamede belirtmiş oldukları hususların mahkemece ve bilirkişi tarafından dikkate alınmadığını, kararın usul ve hukuka aykırı olduğu ileri sürülerek, kaldırılması istenmiştir. HMK.nun 355. maddesi uyarınca, ileri sürülen istinaf sebepleri ile sınırlı olarak yapılan inceleme sonucunda; dava, adi ortaklık ilişkisine dayanılarak açılan alacak ve tazminat talebine ilişkindir. Dosyadaki bilgi ve belgelere göre ; mahkemece, ilgili hastanelerden 16/05/2016 tarihiyle 20/04/2018 tarihi arasındaki hakediş ödemeleri ve dökümleri ile davalı şirket tarafından düzenlenen faturaların örnekleri getirtilmiş,talimat yolu ile davalı taraf ticari defterleri üzerinde bilirkişi incelemesi yaptırılmıştır. Alınan bilirkişi raporunda; davalının incelenen 2016 yılına ait ticari defterlerinin açılış ve kapanış tasdiklerinin süresinde yaptırıldığı, 2017 yılına ait yasal defterlerin e-defter beratı olarak muhasebe usul ve esasları çerçevesinde tutulmuş olduğu, davalının bahse konu 3 hastaneyle ilgili toplam gelirinin 3.892.567,35 TL olduğu, giderler toplamının 4.113.583,71 TL olduğu, davalı şirketin neticede 221.016,36 TL zarar ettiği, davacının hissesine %50 oranına isabet eden 110.508,18 TL olduğu, davalının %50 oranına isabet eden miktarın 110.508,18 TL olduğu, bu heseplama dışında davalının davacıya 2017 yılında cari hesap ve yevmiye defter ve yasal defter kayıtlarında toplam olarak 131.309,37 TL ödediği, hesaplamalarda bu işlem ödentilerin baz alınmadığı, bunun neticesinde davalının 2017 yılı toplam olarak davacıya ödemiş olduğu miktardan ve ayrıa %50 hisse zararı olmak üzere 241.817,55 TL davalının davacıdan alacaklı olduğu, bahse konu cihazların davalı şirket tarafından alındığı, bu cihazlarla ilgili davacının bir ödemesinin bulunmadığı ,davalının davacıya ödemeler yaptığı, 167.000,-TL lik ödemenin faturasının düzenlenmediği bildirilmiştir. Davacı tarafça, delil olarak davalı tarafın ticari defterlerine dayanıldığı, kendi defterlerine delil olarak dayanmadığı görülmüştür. Davacı tarafça dosyaya tarihsiz adi ortaklık sözleşmesi ibraz edilmiş,davalı tarafça sözkonusu sözleşmenin geçersiz olduğu, davalı şirketin iki temsilcinin müşterek imzaları ile temsilinin düzenlendiği,sözleşmenin tek bir temsilci tarafından imzalandığı, diğer şirket temsilcisinin onay vermemesi sebebiyle sözleşmenin geçersiz olup,yürürlüğe de girmediği beyan edilmiştir. Dosyadaki imza sirkülerine göre, davalı şirketin, iki temsilcinin müşterek olarak atacakları imza ile temsil edileceğinin düzenlendiği görülmüştür. Uyuşmazlığın çözümü, davacı tarafından dayanılan adi ortaklık sözleşmesinin hukuki tanımı, kurulma aşaması ve ispatında toplanmaktadır. Adi ortaklık; iki ya da daha fazla kişinin emeklerini ve mallarını ortak bir amaca erişmek üzere birleştirmeyi üstlendikleri sözleşmedir(TBK md 620/1). Diğer bir anlatımla, adi ortaklık; birbirini tanıyan, birbirlerinin kabiliyet ve şahsiyetlerine güvenen, eşit ve aynı durumda olan gerçek veya tüzelkişilerin, müşterek amacın gerçekleştirilmesini sağlayacak vasıtaları (katılım paylarını) ortaklığa getirme konusunda karşılıklı ve uygun irade beyanlarının birbirine ulaşmasıyla teşkil eden bir kişi topluluğudur. Buna göre adi ortaklığın unsurları; kişi, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba (affectio societatis), katılım payı (sermaye) ve sözleşme bağı şeklinde belirtilebilir. Adi ortaklık sözleşmelerinin kuruluşu bakımından, ortakların esaslı noktalarda uyuşması gerekir (TBK md 2/1). Eş söyleyişle, ortakların şahsı, müşterek amaç, müşterek amaç uğruna birlikte çaba, katılım payının türü ve kapsamı, ortaklık açısından esaslı unsurlar olup, bunlarda uyuşulması ortaklık sözleşmesinin kurulması için yeterlidir. Ortaklar, ikinci derecedeki noktalarda uyuşmamış olsalar bile, ortaklık kurulmuş sayılır. Adi ortaklık sözleşmesi yazılı yapılabileceği gibi sözlü de yapılabilir. İhtilaf halinde, bu ortaklığın var olduğunu ileri süren kişi, iddiasını, HMK'nın 200. maddesi gereğince senetle ispat etmelidir. Yapılan bu açıklamalar ışığında somut olay incelendiğinde; davacı, davalı ile esaslı noktalarda uyuşarak kurdukları adi ortaklığın bir süre faaliyet gösterdiğini ileri sürmüş, davalı ise adi ortaklığın varlığını inkar etmiştir. Bu halde, davacı davasını dayandırdığı adi ortaklığın varlığını ispatla yükümlüdür. Davacı, dayandığı adi ortaklığın varlığını yazılı delil ile isbat edememiştir.Davacı "yemin" deliline dayanmıştır.Ancak,mahkemece davacı tarafa ,adi oraklık sözleşmesinin varlığı yönünden davalı tarafa yemin hakkı bulunduğu hatırlatılmamıştır.Eksik inceleme ile karar verildiği ,kararın bu sebeple usul ve hukuka uygun olmadığı anlaşılmakla, davacının istinaf talebinin kabulü ile karar HMK 353/1a-6.madde gereği kaldırılarak yukarıda belirtilen hususta eksikliğin giderilmesi yönünden yargılamaya devam edilerek uygun sonuç dairesinde bir karar verilmek üzere dosyanın mahkemesine geri gönderilmesine karar vermek gerekmiştir.
K A R A R: Yukarıda açıklanan nedenlerle; Davacının istinaf başvurusunun kabulü ile, kararın, HMK 353/1-a-6 maddesi uyarınca kaldırılmasıyla, yeniden yargılama yapılıp bir karar verilmek üzere dosyanın ilk derece mahkemesine geri gönderilmesine, Peşin alınan istinaf karar harcının istinaf edene isteği halinde iadesine, İstinaf sebebiyle yatırılan gider avansı bakiyesi varsa karar kesin olmakla istinaf edene ilk derece mahkemesince iadesine, Dair dosya üzerinden yapılan inceleme sonunda HMK 353/1-a maddesi gereğince kesin olmak üzere oybirliği ile karar verildi.11/10/2021
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.