20. Hukuk Dairesi 2016/12573 E. , 2019/3637 K.
"İçtihat Metni"........
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi dosya taraflarınca istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacılar vekili 20/06/2014 harç tarihli dava dilekçesi ile; müvekkillerinin murisi ......sayılı parselde kayıtlı olan taşınmazın üzerinde herhangi bir şerh veya tedbir olmaksızın 17/12/1974 tarihinde satın aldığını, taşınmazı aldıktan bir süre sonra ......tarafından, taşınmazın orman olduğu iddiasıyla açılan dava sonunda......sayılı kararı ile tapunun iptaline ve taşınmazın orman vasfıyla Hazine adına tapuya tesciline karar verildiğini, kararın 10/06/2014 tarihinde kesinleştiğini, müvekkillerinin murisinin tapuya güven prensibi gereğince sözkonusu gayrimenkulü satın aldığını, taşınmazın orman olduğunu bilmediğini, Medenî Kanunun 1007. maddesinde tapu sicilinin tutulmasından doğan bütün zararlardan Devletin sorumlu olduğunun hüküm altına alınmış olması nedeniyle, fazlaya ilişkin haklarının saklı tutulması koşuluyla 100.000,00 TL"nin, dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 25.04.2016 harç tarihli dilekçesi ile fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak dava dilekçesinde 100.000,00 TL olarak gösterdikleri talep miktarını 120.000,00 TL olarak ıslah etmiş bu bedelin tamamına dava tarihinden faiz işletilmesini talep etmiştir.
Davalı Hazine vekili dava ve ıslah dilekçesine karşı sunduğu cevap dilekçelerinde zaman aşımı def "inde bulunmuş ayrıca davanın tümü ile reddini savunmuştur.
Mahkemece yapılan yargılama sonucu davanın kabulü ile 120.000,00 TL tazminatın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacılar murisi Emet Aksavrın"a ait veraset ilamındaki hisseleri oranında davacılara verilmesine karar verilmiş, hüküm dosya taraflarınca temyiz edilmiştir.
Dava, TMK"nın 1007. maddesi uyarınca Devletin sorumluluğundan kaynaklanın tazminat davasıdır.
Dosya kapsamından, ...... sayılı parsel sayılı 1000 m² yüzölçümündeki taşınmazın 22/02/1974 tarihinde ifrazen dava dışı ...... adına tescilinin yapıldığı, 17/12/1974 tarihinde davacıların muris...... tarafından satın alındığı, Orman Yönetimi tarafından taşınmazın kesinleşen orman sınırları içerisinde kaldığı iddiasıyla açılan dava sonunda ...... sayılı kararı ile taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tesciline karar verildiği, hükmün davacı Orman Yönetimi tarafından reddedilen talepler yönünden temyiz edilmesi sonrasında Dairenin 11.03.2004 gün ve 2003/10727 E. - 2004/1981 K. sayılı kararı ile onandığı, davacı Orman Yönetiminin kararın düzeltilmesine ilişkin talebinin dairenin 28/10/2004 tarihli kararı ile reddi sonrasında hükmün aynı gün kesinleştiği, taşınmazın 15/05/2014 tarihinde orman vasfıyla tescilinin yapıldığı, eldeki davanın ise 20/06/2014 tarihinde açıldığı görülmüştür.
.......
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 18/11/2009 gün ve 2009/4-383 E. - 2009/517 K.; 16.06.2010 gün ve 2010/4-349 E. - 2010/318 K. sayılı kararlarında da vurgulandığı gibi; tapu işlemleri kadastro tespit işlemlerinden başlayarak birbirini takip eden işlemler olduğundan ve tapu kütüğünün oluşumu aşamasındaki kadastro işlemleri ile tapu işlemleri bir bütün oluşturduğundan, bu kayıtlarda yapılan hatalardan TMK"nın 1007. maddesi anlamında Devletin sorumlu olduğunun kabulü gerekir. Anılan Kanun maddesinde düzenlenen sorumluluk, objektif (kusursuz) sorumluluk olup, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 41. ve devamı maddesinde düzenlenen haksız fiil sorumluluğu ile ilgisi bulunmadığından, aynı Kanunun 72. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 66. maddesi) zamanaşımı kurallarının uygulanma imkanı olmadığı gibi, TMK"nın 1007. maddesine dayanılarak açılan davalar için de, ayrıca zamanaşımı süresi belirlenmemiştir. Bu itibarla, 6098 sayılı Borçlar Kanununun 146. maddesindeki (818 sayılı Kanunun 125. maddesi) 10 yıllık genel zamanaşımı süresinin uygulanması esas olup, bu süre ...... kararının kesinleştiği tarih olan 08/05/2000 tarihinden itibaren işlemeye başlayacaktır.
Özel hukukta teknik bir kavram olan zamanaşımı, bir hakkın kazanılmasında veya kaybedilmesinde yasanın kabul etmiş olduğu sürenin tükenmesi anlamına gelmektedir. Yani bir hakkın ileri sürülebilmesine engel nitelikte ve davalının borcu, özel bir nedenle yerine getirmekten kaçınmasına olanak veren bir hak niteliğindedir. Bu nedenle, zamanaşamı hukukî niteliği itibariyle, maddî hukuktan kaynaklanan bir def"i olup; usûl hukuku anlamında ise, hakkın yerine getirilmesine engel bir savunma aracıdır.
Yukarıda açıklanan tüm olgular ışığında somut olaya bakıldığında, dava tapu iptali ve tescil kararının kesinleştiği tarihten itibaren 10 yıllık zamanaşımı süresi içinde 20/06/2014 tarihinde açılmış olup, ıslah ise 10 yıllık zamanaşımı süresinden sonra 25/04/2016 tarihinde yapılmış ve Hazine tarafından ıslaha karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunulmuştur.
Bu hali ile mahkemece davacının dava dilekçesinde dava değeri olarak gösterdiği 100.000,00 TL üzerinden hüküm kurulması gerekirken, zamanaşımı süresinde sonra yapılan ıslaha değer vererek 120.000,00 TL"nin dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalı Hazineden alınarak davacıya verilmesine karar verilmiş olması doğru değildir.
Bunun yanı sıra; dava konusu taşınmazın orman olduğundan bahisle tapusunun iptaline ilişkin olarak açılan eldeki dava da tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile zararı doğduğundan bu tarih itibari ile taşınmazın vasfının belirlenmesi ve taşınmaz arsa vasfında ise emsal metoduna göre, arazi vasfında ise gelir metoduna göre değer belirlenmesi gerekirken, mahkemece taşınmazın vasfını belirlemeye yönelik yapılan araştırmada tapu iptal kararının kesinleştiği tarih itibari ile imar planı içinde olup olmadığı, bu tarih itibari ile etrafının meskun olup olmadığı, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, hangi tarih itibari ile hangi imar planının içinde olduğu araştırılmamıştır. Belediye yazısında taşınmazın 1/1000 ölçekli imar planı içinde olduğu belirtilmişse de bu imar planının hangi tarihte kesinleştiği belirtilmemiş olduğundan değerlendirme tarihi olan 28/10/2004 tarihi itibari ile taşınmazın arsa vasfında olup olmadığı hususunda tereddüt oluşmuştur.
Taşınmazın değerlendirme tarihi olan 28/10/2004 tarihi itibari ile arsa vasfında olduğu kabul edilse dahi taşınmazın değerini belirlemeye yönelik olarak incelenecek emsallerin değerlendirme tarihi olan 28/10/2004 tarihinden önceki tarihlere ait özel amacı olmayan satışlar olması gerekirken bilirkişilerce incelenen emsallerin satış tarihleri 2009-2010-2011 yıllarına ilişkindir.
Bu durumda mahkemece; tazminat isteminin dayanağı olan...... sayılı parselin değerlendirme tarihi olan 28/10/2004 tarihi itibari ile imar planı içinde olup olmadığı, imar planı içinde ise hangi tarihte kesinleşen hangi imar planı içinde olduğu, belediye hizmetlerinden yararlanıp yararlanmadığı, etrafının meskun olup olmadığı, mücavir alan içinde olup olmadığı hususları araştırılmalı, taşınmazın bu tarih itibari ile arsa vasfında olduğu belirlenir ise; emsal satışların değerlendirme tarihindeki karşılıklarının fiyat artış endekslerinin uygulanması suretiyle tespiti, bundan sonra emsal ile dava konusu taşınmazın eksik ve üstün yönlerinin neler olduğu ve oranları açıklanmak, taşınmazdan ..... payının
.....
düşülmesinin gerekip gerekmediği belirtilmek suretiyle gerçek zararın belirlenmesi gerektiğinden, taraflara dava konusu taşınmaz ile aynı bölgeden bulunamaması halinde yakın bölgelerden ve değerlendirme tarihinden önce ve yakın zaman içinde satışı yapılan benzer nitelikli ve yüzölçümlü satışları bildirmeleri için olanak tanınması, gerekli görülürse re"sen emsal getirtme yoluna gidilmesi ve bu emsallere göre değer biçilmesi için konunun uzmanı bilirkişilerden oluşturulacak bilirkişi kurulu vasıtasıyla keşif yapılarak, denetlemeye olanak veren bilimsel verileri içeren rapor alınması, emsal alınan taşınmazlara ilişkin resmi satış akit tablolarının tapu müdürlüğünden getirtilmesi, emsal taşınmazlar ile çekişmeli taşınmaza ait Arsa m² Rayiç Bedeli Takdir Komisyonu tarafından belirlenen emlak vergisine esas olan m2 değerleri, ilgili Belediye Başkanlığı Emlak Vergi Dairesinden istenip, dava konusu taşınmazın, emsal taşınmazlara göre üstünlük oranı yönünden bilirkişi kurulu raporununda denetlenmesi, dava konusu taşınmazın ve emsal alınan taşınmaz/taşınmazların değerlendirme tarihi itibariyle imar düzenlemesi sonucu oluşmuş imar parselleri olup olmadıkları, imar parseli iseler düzenleme ortaklık payının düşülüp düşülmediğinin, düşülmüş ise oranının belediye başkanlığı imar ve tapu müdürlüklerinden sorulup, emsalin İmar Kanunu uyarınca imar parseli, dava konusu taşınmazın ise imar uygulaması yapılmamış arsa parseli olduğunun belirlenmesi halinde çekişmeli taşınmazın emsalle karşılaştırma sonucu bulunan değerinden düzenleme ortaklık payına karşılık gelecek oranda indirim yapılması gerektiğinin gözetilmesi, tapusu iptal edilen taşınmazın niteliği arazi olarak belirlenir ise, arazi niteliğinde bulunan dava konusu taşınmaza yönelik olarak, sulu olup olmadığı, yerleşim alanlarına uzaklığı iklim şartları, arazinin toprak ve topoğrafik yapısı ve bölgesindeki konumu gözetilerek oluşturulacak bilirkişi kurulu yardımıyla çevrede yetiştirilen ürünlerin münavebesi, dekar başına ortalama verim, toptan satış fiyatı ve üretim maliyeti resmî verileri ilçe tarım müdürlüğünden getirtilmek suretiyle, taşınmaz üzerinde meyve ağaçları varsa ağaçların cinsleri de dikkate alınmak suretiyle elde edilen verilere uygun biçimde değerlendirme yapılarak tapu kapsamındaki taşınmazın değeri, hesaplanmalı, taşınmazın varsa mütemmim cüzleri, muhdesat ve sökülemeyen teferruatlarının değerleri bayındırlık birim fiyatları ve yıpranma oranları gözetilerek değerleme tarihine göre tespit ettirilmeli, bu şekilde tapusu iptal edilen taşınmazın zemin değeri, üzerindeki mütemmim cüz, muhdesat ve sökülemeyen teferruatları esas alınarak, tapu sahiplerinin oluşan gerçek zararları saptanmalı, davacı yanca ıslahın 10 yıllık zamanaşımı süresinden sonra yapıldığı ve Hazine tarafından ıslaha karşı süresi içinde zamanaşımı definde bulunulduğu nazara alınarak davacının dava dilekçesinde dava değeri olarak gösterdiği harcı ödenen 100.000,00 TL üzerinden hüküm kurulması gerekmektedir.
SONUÇ: Yukarda açıklanan nedenlerle, dosya taraflarının temyiz itirazlarının kabulü ile hükmün BOZULMASINA, temyiz harcının istek halinde iadesine 27/05/2019 günü oy birliği ile karar verildi.