10. Hukuk Dairesi 2015/1177 E. , 2015/7034 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, hizmet tespiti istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamda belirtildiği şekilde davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün davacı avukatı, davalı ... Başkanlığı avukatı, davalı Milli Eğitim Bakanlığı avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kâğıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
1-) Dosyadaki yazılara, toplanan delillere ve hükmün dayandığı gerektirici sebeplere göre, temyiz yoluna başvuran taraf vekillerinin sair itirazlarının reddi gerekir.
2-) Davalı işverene ait 1042811 ve 1100214 sicil numaralı okul temizliği işyerleri olan... İlköğretim Okulu ve ...İlköğretim Okulu işyerlerinden (1.11.2001 –31.5.2004), (10.11.2004-10.6.2005), (22.9.2005-20.6.2006), (18.9.2006-15.6.2007),(8.11.2007-13.6.2008) , (20.11.2008-12.6.2009), (8.10.2009-18.6.2010) dönemlerinde davalı Kuruma sigortalılık bildirimleri gerçekleştirildiği, davacının istemi, 01.11.2001–13.6.2010 tarihleri arasında hizmet akdine tabi olarak geçen bildirilmeyen çalışma sürelerinin tespitine ilişkin olup; Mahkemece yapılan yargılamada, davalılar bakımından (1.11.2001-15.9.2005) dönemine yönelik talebin hak düşürücü süre gerekçesiyle reddine, (15.9.2005-18.6.2010) dönem yönünden yaz tatilleri haricinde sürekli çalıştığı kabul edilerek, bildirilmeyen sürelerin hüküm altına alınmasına karar verilmiştir.
Davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Kanunun 79/10. maddesinde, yönetmelikle belirlenen belgeleri işveren tarafından verilmeyen veya çalıştıkları, Kurumca saptanamayan sigortalıların, çalıştıklarını, hizmetlerinin geçtiği yılın sonundan başlayarak 5 yıl içerisinde mahkemeye başvurarak alacakları ilâm ile kanıtlayabildikleri takdirde, bunların mahkeme kararında belirtilen aylık kazanç toplamları ile prim ödeme gün sayılarının göz önünde bulundurulacağı açıklanmış olup anlaşılacağı üzere çalışmanın tespiti istemiyle hak arama yönünden bu maddeyle getirilen süre, doğrudan doğruya hakkın özünü etkileyen hak düşürücü niteliktedir ve dolması ile hakkın özü bir daha canlanmamak üzere ortadan kalkmaktadır. Buna göre; ilgili kişi hakkında işe giriş bildirgesi düzenlenmediği, düzenlenmesine karşın yasal hak düşürücü süre içerisinde Kuruma verilmediği, sigortalılık bildirimini içeren dönemsel sigorta primleri bordrosunun/aylık prim ve hizmet belgesinin hazırlanmadığı veya anılan süre içerisinde Kuruma teslim edilmediği, sigorta priminin Kuruma yatırılmadığı, çalışmanın varlığı yönünde Kurum görevlilerince herhangi bir saptamanın söz konusu olmadığı durumlarda, hizmetin varlığını ileri süren kişilerin hak düşürücü süre içerisinde yargı yoluna başvurması zorunludur. Bununla birlikte önemle vurgulanmalıdır ki değinilen kuralın tek istisnası, kamu kurum ve kuruluşlarında gerçekleşen hizmete ilişkin olarak, Kuruma aktarılmasa dahi işveren tarafından ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapılması olgusudur. Bir başka anlatımla, sözü edilen niteliğe sahip işyerinde çalışanların kayıtlara geçirilmesi ve ücret ödemelerinin de belgelere dayandırılması asıl olduğundan, yukarıda açıklanan durumların hiçbiri gerçekleşmemiş olsa da Kuruma aktarılmamasına karşın işverence ilgiliye ödenen ücret/maaş üzerinden sigorta primi kesintisi yapıldığı takdirde hak düşürücü süreye ilişkin hüküm uygulanamaz. Belirtilmelidir ki uygulama yapılırken hizmetin ara vermeksizin kesintisiz gerçekleştiği durumlarda, çalışmanın sona erdiği (işten çıkış yapıldığı) yılın sonuna karşılık gelen 31 Aralık gününden başlayarak beş yıllık sürenin hesaplanması gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında yapılan değerlendirmede, davalı işyerindeki çalışmasının yaz dönemi hariç sürekli olduğu, hizmetin 1.11.2001 tarihinden itibaren aralıksız gerçekleştiği dikkate alındığında 15.9.2005 tarihi öncesine ilişkin istemin hak düşürücü süreye uğramadığı açıktır. Dosyadaki bilgi, belge ve tanık beyanlarından davacının her eğitim öğretim yılında okulların açık bulunduğu Eylül – Haziran döneminde aşçılık, temizlik ve benzeri faaliyetler kapsamında tam gün üzerinden çalıştırıldığı belirgin olup, 1.11.2001-15.9.2005 dönem yönünden de okulların açık bulunduğu Eylül-Haziran döneminde bildirilmeyen sürelerin kabulü gerekir.
Ayrıca 6100 sayılı Hukuk Muhakemeleri Kanununun 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, davada taraf ehliyetine de sahip olduğu açıklanmış, 114. maddesinde, taraf ehliyetine sahip olma dava koşulları arasında sayılmış, 115. maddesinde, dava koşullarının var olup olmadığının mahkemece davanın her aşamasında kendiliğinden araştırılacağı belirtilmiştir. Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin medeni usûl hukukunda büründüğü şekildir. 4721 sayılı ... Medeni Kanununun 48. maddesi gereğince tüzel kişiler hak ehliyetine sahiptirler ve dolayısıyla davada taraf olabilme ehliyeti de ancak tüzel kişiliği bulunan yapılanmalar için geçerlidir. Şu durumda 506 veya 5510 sayılı Kanun hükümleri kapsamında sigortalıyı çalıştıranlar herhangi bir ayrıma tabi tutulmaksızın Kurumca işveren olarak tescil edilebilmekte ise de hizmet akdine tabi olarak geçen zorunlu sigortalılık sürelerinin saptanmasına yönelik bu tür davalarda taraf ehliyetine ve dolayısıyla tüzel kişiliğe sahip olanlara işverenlik sıfatıyla husumet yöneltilmesi gerekmektedir.
Yukarıdaki yasal düzenlemeler ve açıklamalar ışığında dava değerlendirildiğinde, kendisine husumet yöneltilen Okul Aile Birliği’nin tüzel kişiliği bulunmadığından (topluluk/birlik olarak) taraf ehliyetine de sahip olmadığı belirgin olup Okul Aile Birliği yönünden sigorta primlerinden sorumlu olduğu yönünde karar verilmesi hatalıdır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece eksik inceleme ve hak düşürücü süre uygulamasında yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi isabetsiz olduğu gibi, Okul Aile Birliği Başkanlığının taraf gösterilmesi de usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir.
O hâlde, temyiz yoluna başvuran taraf vekillerinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
S O N U Ç : Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harcının istekleri durumunda davacıya geri verilmesine, 13.4.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.