(Kapatılan)13. Ceza Dairesi 2011/3744 E. , 2012/290 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
HÜKÜMLÜ : ...
SUÇ : Muhkem eşyayı kırarak hırsızlık
HÜKÜM : Mahkumiyet
Mahalli mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle dosya incelenerek, gereği düşünüldü:
I- Hükümlü ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesinde;
Hükümlü ... hakkında kurulan 25/02/2004 gün ve 2001/1128 – 2004/242 sayılı önceki hükmün temyiz edilmeksizin kesinleştiğinin anlaşılması karşısında; ayrıntıları Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 18.09.2007 günlü, 2007/125-186 sayılı kararında açıklandığı gibi, adı geçen hükümlü hakkındaki temyiz edilmeksizin kesinleşen ilk hüküm, ancak suç tarihinden sonra yürürlüğe giren yasalar yönünden uyarlama yargısının konusu olabilir ve genel yargı ile uyarlama yargısı birlikte yürütülemez.
Hükümlü hakkındaki kararın kesinleşmesinden sonra, aynı dosyada sanık olan ..., ..., ..."ya ilişkin ilk hükmün, adı geçen sanıklar tarafından temyiz edilmesi ve Yargıtay 10. Ceza Dairesi"nin 25.10.2005 tarihli kararı ile bozulması üzerine, hakkında hüküm kesinleşmiş olan ..."nın tekrar yargılama sürecine dahil edilerek, 2. hükmün kurulduğu anlaşılmaktadır. Kurulan bu ikinci hüküm, hukuki değerden yoksun ve yok hükmünde olduğundan, hukuken varlık kazanmayan bir kararın temyiz davasına konu edilmesi de mümkün değildir.
Bu nedenlerle, ... hakkında yeniden kurulan 2. hükme yönelik, hükümlü müdafiinin temyiz itirazının 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi yollamasıyla 1412 sayılı CMUK’nun 317. maddesi uyarınca isteme aykırı olarak REDDİNE,
II- Sanık ..., ..., ... hakkında hırsızlık suçundan kurulan hükmün temyiz incelemesine gelince;
Adli sicil kaydına göre kasıtlı suçtan hükümlülüğü bulunan sanıklar hakkında, 5271 sayılı CMK’nın 231/5-14.maddesinin uygulama olanağı bulunmadığı anlaşılmakla yapılan incelemede,
Dosya içeriğine, toplanıp karar yerinde incelenerek tartışılan hukuken geçerli ve elverişli kanıtlara, gerekçeye ve Hakimin takdirine göre; suçun sanıklar tarafından işlendiğini kabulde ve nitelendirmede usul ve yasaya aykırılık bulunmadığından sanıklar ..., ..., ... müdafiinin diğer temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
Ancak;
1- 5237 sayılı CMK"nın 232/2-c maddesi uyarınca sucun işlendiği yer ve zaman dilimi gerekçeli karar başlığında yazılmaması,
2- 5237 sayılı TCK.nun 7/2 ve 5252 sayılı Yasanın 9/3. maddesi uyarınca sanıklar yararına olan hükmün önceki ve sonraki kanunların ilgili bütün hükümlerinin olaya uygulanarak ortaya çıkacak sonuçların birbiriyle karşılaştırılması suretiyle bulunacağı gözetilip, anılan Yasanın 141 ve 142. maddelerinde tanımlanan hırsızlık suçu ile 765 sayılı TCK.nın 493/1 maddelerinde yer alan suçun öğelerinin farklı olduğu; sanıkların eylemlerinin, 5237 sayılı TCK.nun 142/1-b, 53/1. maddesine uyan hırsızlığın yanı sıra, aynı Yasanın 151/1, 53/1. maddelerine uyan mala zarar verme suçunu da oluşturduğu değerlendirilip sonucuna göre, 765 sayılı TCK ile 5237 sayılı TCK’nın ilgili maddeleri uyarınca Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde ayrı ayrı uygulamalar yapılıp, cezalar belirlenip, sonuç cezaların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle lehe olan Yasanın belirlenmesi zorunluluğu,
3- Sanık ..."nın 31.10.2001 tarihinde sorgu hakimliğinde ve 30.10.2001 tarihinde kollukta alınan ifadelerinde suçu işlemediğini olay tarihinde ... ilinde olmadığını beyan ettiği, diğer sanıkların ise yanlarında Sanık ..."nın da olduğunu ifade etmeleri karşısında; aralarında hukuksal çıkar çatışması olduğu gözetilmeden tüm sanıkların aynı zorunlu müdafii tarafından savunulması suretiyle 5271 sayılı CMK"nın 152. maddesine aykırı davranılarak savunma haklarının kısıtlanması,
4- Sanıklar ..., ...’nin önceden almış oldukları karar uyarınca suça doğrudan katıldıkları gözetilmeden haklarında 5237 sayılı TCK’nın 37/1 maddesi yerine 39/1 maddesi ile uygulama yapılması
5-Sanıklar hakkında 5237 sayılı TCK"nın 61/5 maddesi uyarınca aynı yasanın 143. maddenin 35. maddesinden önce uygulanması gerekeceğinin gözetilmemesi,
6- 5237 sayılı TCK’nın 145.maddesindeki “malın değerinin azlığı” kavramının, 765 sayılı TCK’nın 522.maddesindeki “hafif” veya “pek hafif” ölçütleriyle her iki maddenin de cezadan indirim olanağı sağlaması dışında benzerliği bulunmadığı, “değerin azlığının” 5237 sayılı Yasaya özgü ayrı ve yeni bir kavram olduğu;Yasa koyucunun amacı ile suçun işleniş biçimi,olayın özelliği ve sanığın özgülenen kastı da gözetilmek suretiyle,daha çoğunu alma olanağı varken yalnızca gereksinimi kadar ve değer olarak da gerekiyorsa ceza vermekten vazgeçilebileceği ölçüdeki düşük değerler esas alınmak,yasal ve yeterli gerekçeleri de açıklanmak koşuluyla uygulanabileceği düşünülmeden,bu maddeye düzenleniş amacının dışında yorum getirilerek cezadan indirim yapılması,
Bozmayı gerektirmiş, sanıklar ..., ... ve ... müdafiinin temyiz itirazı bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükmün açıklanan nedenle tebliğnameye aykırı olarak BOZULMASINA, kazanılmış hakkın korunmasına, 09.01.2012 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.