10. Hukuk Dairesi 2014/24098 E. , 2015/6858 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava, ödeme emirlerinin iptali istemine ilişkindir.
Mahkemece, ilamında belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
Hükmün, davalı Kurum vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hakimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Somut olay incelendiğinde, dava dışı Limited Şirketin 2003/1-2004/12 dönemleri arasındaki prim borçlarının tahsili için ortağı ve yetkilisi olması nedeniyle davacıya gönderilen ödeme emrinin iptali için açılan davada; Mahkemece, davalı Kurumun, borçlu şirkete karşı hiçbir işlem yapmadan davacı adına ödeme emri göndermesinin, davacı açısından takip şartlarını oluşturmadığından bahisle davanın kabulüne karar vermiştir.
Davanın yasal dayanağının 6183 sayılı Yasanın 35. maddesi olup, Limited Şirket ortaklarının sorumluluğunu düzenleyen anılan maddede, “Limited Şirket ortakları şirketten tahsil imkanı bulunmayan amme alacağından sermaye hisseleri oranında doğrudan doğruya sorumlu olurlar ve bu Kanun hükümleri gereğince takibe tabi tutulurlar.” hükmü öngörülmüş iken, öngörülen istisnaları dışında 06.06.2008 tarihinde yürürlüğe giren Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkında Kanunda ve Bazı Kanunlarda Değişiklik Yapılması Hakkındaki 04.06.2008 tarih 5766 sayılı Kanunun 3. maddesi ile 6183 sayılı Kanunun 35. maddesinde yer alan “Şirketten tahsil imkanı bulunmayan” ibaresi şirketten tamamen veya kısmen tahsil edilemeyen veya tahsil edilemeyeceği anlaşılan” şeklinde değiştirilmiştir. Aynı maddeye, "ortağın şirketteki sermaye payını devretmesi halinde, payı devreden ve devralan şahısların devir öncesine ait amme alacaklarının ödenmesinden, birinci fıkra hükmüne göre, müteselsilen sorumlu olurlar. Amme alacağının doğduğu ve ödenmesi gerektiği zamanlarda, pay sahiplerinin farklı şahıslar olmaları halinde, bu şahıslar, amme alacağının ödenmesinden birinci fıkra hükmüne göre müteselsilen sorumlu olurlar.” şeklinde fıkralar eklenmiştir.
5766 sayılı Kanunun 1. maddesiyle 6183 sayılı Kanunun 3. maddesine yapılan ekleme ile; tahsil edilemeyen amme alacağı teriminin: “Amme borçlusunun bu Kanun hükümlerine göre yapılan mal varlığı araştırması sonucunda haczi kabil herhangi bir mal varlığının bulunmaması, haczedilen mal varlığının satılarak paraya çevrilmesine rağmen satış bedelinin amme alacağını karşılamaması gibi nedenlerle tahsil edilemeyen amme alacaklarını,”; tahsil edilemeyeceği anlaşılan amme alacağı teriminin ise: “Amme borçlusunun haczedilen mal varlığına bu Kanun hükümlerine göre biçilen değerlerin amme alacağını karşılayamayacağının veya hakkında iflas kararı verilen amme borçlusundan aranılan amme alacağının iflas masasından tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması gibi nedenlerle tahsil dairelerince yürütülen takip muamelelerinin herhangi bir aşamasında amme borçlusundan tahsil edilemeyeceği ortaya çıkan amme alacaklarını,"" ifade edeceği belirtilmiştir.
Hal böyle olunca, her ne kadar Mahkemece, davacı açısından takip şartları oluşmadığından bahisle davanın kabulüne karar verilmiş ise de, söz konusu alacağın, şirketin mal varlığından tamamen veya kısmen tahsil edilip edilemeyeceği mahkemece açıklıkla belirlenmeli, tahsil edilemeyeceğinin anlaşılması durumunda, davacının şirket yetkilisi olması ile zamanaşımı hususları birlikte değerlendirilip sonucuna göre değerlendirme yapması gerekirken, eksik inceleme ve hatalı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davalı vekilinin bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 09.04.2015 gününde oy birliğiyle karar verildi.