8. Hukuk Dairesi 2011/7264 E. , 2011/7875 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
Hakkı Çiçek ile Hazine ve Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 02.11.2010 gün ve 137/184 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı, kadastro sırasında tespit harici bırakılan mevki ve sınırları dava dilekçesinde gösterilen iki parça tapusuz taşınmazın imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak adlarına tapu siciline tesciline karar verilmesini istemişlerdir..
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği temsilcisi açılan davaya bir diyeceği olmadığını takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece; davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğundan, 28.05.2007 tarihli teknik bilirkişi raporuna ekli krokide D harfi ile gösterilen 44.087,55 m2 ve K harfi ile işaretlenen 38.948,79 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacı adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Tescile konu taşınmazlar, 1975 yılında yapılan kadastro çalışmasında “taşlık” niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Bu tür davaların başarıya ulaşabilmesi için imar-ihya işleminin tamamlanmasından sonra en az 20 yıl süre ile koşullarına uygun olarak zilyet olunması gerekmektedir. Mahkemece, davacı lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme taşınmazın önceki ve şimdiki niteliğini belirlemekten uzak olduğu gibi hüküm vermeye yeterli bulunmamaktadır. Dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgeye ilişkin 1999 tarihli hava fotoğrafları dosya arasında bulunmakta ise de araziye uygulanması ve dava konusu taşınmazın hava fotoğrafındaki niteliğinin belirlenmesi bakımından yetersizdir. Çünkü 1999 tarihli hava fotoğrafı, 20 yıllık zilyetliğin başlangıcı bakımından yetersiz görülmektedir. Bir arazinin kullanım süresi, niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihi en iyi belirleme yöntemi hava fotoğraflarıdır. Bu nedenle, davanın açıldığı 05.04.2007 tarihinden geriye doğru en az 20 yıl öncesine ait (1977-1987 yılları arası) iki ayrı zamanda çekilmiş hava fotoğraflarının bulundukları Yerlerden getirtilerek yukarıda belirlendiği biçimde keşifte uzman bilirkişilerce uygulanması ve taşınmazın gerçek niteliğinin belirlenmesi zorunludur. Bu hava fotoğrafının stereoskopik aletle ve üç boyutlu olarak incelenmesi gerekir. Hava fotoğraflarının bu şekilde incelenmesi durumunda taşınmaz 3 boyutlu görülebilecek ve sınırları belirlenebilecektir. Bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespiti mümkün olabilmektedir. Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotoğrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla hava fotoğrafının stereoskopik aletle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak öncelikle çekişme konusu taşınmazın yeri hava fotoğrafında gösterilmeli, daha sonra niteliğinin, imar-ihyasının tamamlanma tarihinin, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve diğer bilirkişi sözleri bu bilirkişi raporuyla denetlenmeli, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başladığı ve tamamlandığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalıdır.
Davacı imar-ihya olgusuna da dayandığına göre, imar ve ihya işleminin eksiksiz olarak araştırılması gerekir. Dosyada, imar-ihyanın sürdürülüş şekli, başlama ve tamamlanma tarihleri yeterince araştırılmamıştır. Taşınmazın bulunduğu yerde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve davacı tanıkları 6100 sayılı HKM.nun 243 ve 244 ( 1086 sayılı HUMK. m.258) maddeleri uyarınca keşif mahalline davetiye ile çağrılmalı, uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin olması nedeniyle ...nun 259 ve 290/2. maddeleri gereğince yerel bilirkişi ve tanıklar mümkün olduğunca taşınmaz başında dinlenmeli, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılarak çelişki giderilmeye çalışılmalı (...nun 261. maddesi), bu yolla taşınmazların önceki niteliğinin, imar-ihya koşullarının, davacının eklemeli zilyetliğinin, başlangıç tarihinin belirlenmesine çalışılmalıdır.
Jeolog Fadli Aslan ile ziraat mühendisi ...’in birlikte düzenledikleri raporda; imar-ihya çalışmalarına muhtaç yerlerden olduğu belirtildikten sonra, raporun sonunda imar-ihyası tamamlanmış tarım arazisi niteliğinde olduğu belirtilmek suretiyle raporda kendi içinde çelişkiye düşülmüş, ayrıca 24.05.2007 tarihli keşifte dinlenen ziraat mühendisi Ömer Faruk Gümüş raporunda; taşınmazların 3. sınıf sulu tarım arazisi olduğunu bildirmiş olup, raporlar arasındaki çelişki de giderilmemiştir. Yeniden önceki bilirkişiler dışında 3 kişilik ziraatçı bilirkişi seçilerek taşınmazların önceki ve şimdiki niteliğinin belirlenmesine, ne zamandan beri ekonomik amacına uygun olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin ve taşınmazların sulu tarım arazisi mi, kuru tarım arazisi mi olduğunun tespitine yönelik maddi bulgulara ve bilimsel gerekçelere dayalı rapor aldırılmalıdır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Davacı açısından miktar araştırması yapılmış ise de taşınmaz davacıya babası tarafından devredilmiş olmakla, anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra babası ve diğer kardeşleri adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda belgesizden tescil edilen taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve kanunda belirtilen limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulması gerekmektedir. Taşınmazların kuru sulu olup olmadığının 5403 sayılı Yasa hükümlerine göre belirlenmesi gerekmektedir.
Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra istek hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.