8. Hukuk Dairesi 2011/7263 E. , 2011/7874 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tescil
... ve ...ile Hazine ve Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği aralarındaki tescil davasının kabulüne dair Suruç Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 10.11.2010 gün ve 136/204 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı Hazine temsilcisi tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacılar Cemal ve ...vekili, kadastro sırasında tespit harici bırakılan mevki ve sınırları dava dilekçesinde gösterilen iki parça tapusuz taşınmazın imar-ihya ve kazandırıcı zamanaşımı zilyetlik hukuki nedenlerine dayanarak vekil edenleri adına tapu siciline tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine temsilcisi davanın reddine karar verilmesini savunmuştur. Davalı Oymaklı Köyü Tüzel Kişiliği temsilcisi açılan davaya bir diyeceği olmadığını takdirin mahkemeye ait olduğunu bildirmiştir.
Mahkemece; davacılar lehine kazanma koşullarının oluştuğundan davanın kabulüne, 08.11.2010 tarihli ek teknik bilirkişi raporuna ekli krokide E harfi ile gösterilen 126.428,29 m2 ve B harfi ile gösterilen 73.571,71 m2 yüzölçümündeki taşınmazların davacılar adına tapuya tesciline karar verilmiştir. Hüküm, davalı Hazine temsilcisi tarafından temyiz edilmiştir.
Toplanan deliller, tüm dosya kapsamından tescile konu taşınmazlar, 1975 yılında yapılan kadastro çalışmasında “taşlık” niteliğiyle tespit dışı bırakılmıştır. Bu tür davaların davacıları yararına başarıya ulaşabilmesi için imar-ihya işleminin tamamlanmasından sonra en az 20 yıl süre ile koşullarına uygun olarak zilyet olunması gerekir. Mahkemece, davacılar lehine kazanma koşullarının oluştuğu gerekçesiyle yazılı şekilde kabul kararı verilmiş ise de; yapılan araştırma ve inceleme hüküm vermeye yeterli değildir. Şöyle ki, dava konusu taşınmazların bulunduğu bölgeye ilişkin 1999 tarihli hava fotoğrafları dosya arasında bulunmakta ise de araziye uygulanması ve dava konusu taşınmazın hava fotoğrafındaki niteliğinin belirlenmesi bakımından yetersizdir. Çünkü 1999 tarihli hava fotoğrafı, 20 yıllık zilyetliğin başlangıcı bakımından yetersiz görülmektedir. Bir arazinin kullanım süresi, niteliği ile üzerinde imar-ihya işlemlerinin tamamlandığı tarihin en iyi belirlenmesi yöntemi hava fotoğraflarıdır. Ancak, 1985 tarihli hava fotoğrafı aşağıda açıklandığı gibi uygulanmalı ve incelenmelidir. Bu hava fotoğrafının stereoskopik aletle incelenmesi gerekir. Hava fotoğraflarının bu şekilde incelenmesi durumunda taşınmaz 3 boyutlu görülebilecek ve sınırları belirlenebilecektir. Bu yolla ekilemeyen bakir alanların net bir biçimde tespiti mümkün olabilmektedir. Mahkemece yapılacak iş; ziraat mühendisi, kadastro fen elemanı, jeodezi ve fotogrametri uzmanı harita mühendisinden oluşacak 3 kişilik bilirkişi kurulu aracılığıyla hava fotoğrafının stereoskopik aletle yukarıdaki açıklamalar doğrultusunda inceleme yaptırılarak öncelikle çekişme konusu taşınmazın yeri hava fotoğrafında gösterilmeli daha sonra, niteliğinin, imar-ihyasının tamamlanması tarihinin, kullanım süresinin ve ne zaman kullanılmaya başladığının belirlenmesine çalışılması gerekir. Tanık ve yerel bilirkişi sözlerinin uzman bilirkişi raporuyla denetlenmesi, taşınmaz üzerinde imar-ihya işlemlerinin başladığı ve tamamladığı tarih ile tarımsal amaçlı zilyetliğin başlangıç tarihi ayrı ayrı belirlenmeye çalışılmalıdır.
Davacı imar-ihya olgusuna da dayandığına göre, imar ve ihya işleminin eksiksiz olarak araştırılması gerekir. Dosyada, imar-ihyanın sürdürülüş şekli, başlama ve tamamlanma tarihleri yeterince araştırılmamıştır. Taşınmazın bulunduğu yerde yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve davacı tanıkları 6100 sayılı HKM.nun 243. (1086 sayılı HUMK m. 258) maddesi uyarınca keşif mahalline davetiye ile çağrılmalı, uyuşmazlığın taşınmazın aynına ilişkin olması nedeniyle ...nun 259. maddesi uyarınca yerel bilirkişi ve tanıklar mümkün olduğunca taşınmaz başında dinlenmeli, beyanlar arasında çelişki bulunması halinde yüzleştirme yapılarak çelişki giderilmeye çalışılmalı (...nun 261. maddesi), bu yolla taşınmazların önceki niteliğinin, imar-ihya koşullarının, davacıların eklemeli zilyetliğinin başlangıç tarihinin belirlenmesine çalışılmalıdır.
Dosya içerisindeki belgelere, paftaya ve kadastro tutanaklarına göre, dava konusu taşınmaza komşu Olukyanı Köyü sınırı içinde bulunan 197 parsel sayılı taşınmaz mera vasfı ile sınırlandırılmıştır. Buna göre, eldeki dosyada da uyuşmazlık konusu taşınmazlar yönünden mera araştırılmasının yapılması gerekmektedir. Bu doğrultuda, kadastro çalışma alanında kadim ya da tahsisli meranın bulunup bulunmadığının Özel İdare ve Tarım Müdürlüklerinden ayrı ayrı sorulması, bildirilmesi durumunda mera tutanak, sicil kaydı, karar ve eklerinin istenilmesi, yapılacak keşifte araziye uygulanması, diğer yandan meradan yararı bulunmayan komşu köy halkı (Olukyanı Köyü dışında) arasından şeçilecek yerel bilirkişi ve tanıklardan aynı hususun sorularak usulüne uygun mera araştırması gözönünde bulundurularak hüküm kurulması gerekirken bu hususlar gözardı edilerek karar verilmesi doğru değildir.
Jeolog Fadli Aslan ile Ziraat Mühendisi Ali Rıza Öztürkmen’in birlikte düzenledikleri raporda imar-ihya çalışmalarına muhtaç yerlerden olduğu belirtildikten sonra raporun sonunda imar-ihyası tamamlanmış tarım arazisi niteliğinde olduğu belirtilmek suretiyle raporda kendi içinde çelişkiye düşülmüştür. Yeniden önceki bilirkişiler dışında 3 kişilik ziraatçı bilirkişi seçilerek taşınmazların önceki ve şimdiki niteliğinin belirlenmesine, ne zamandan beri ekonomik amacına uygun olarak zilyet ve tasarruf edildiğinin tespitine yönelik maddi bulgulara ve bilimsel gerekçelere dayalı rapor aldırılmalıdır.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi hükmüne göre; zilyetliğin bu kanunda yazılı belgelerden birisi ile ispatı yoluna gidilmeyen hallerde, zilyedin aynı çalışma alanı içinde kazanabileceği miktar sulu toprakta 40, kuru toprakta 100 dönümü geçmeyecektir. Taşınmaz davacılara babaları tarafından devredilmiş olmakla, anılan hüküm gözönünde tutularak 26.07.1972 tarihinden sonra davacılar, 20 yıllık müstakil zilyetliklerinin bulunmaması halinde, babaları ve diğer kardeşleri adına kadastro yolu ile veya açılan dava sonunda belgesizden tescil edilen taşınmaz veya taşınmazlar var ise bunların miktarlarının, çalışma alanlarının, tescil tarihlerinin Tapu Sicil Müdürlüğü ile Kadastro Müdürlüğünden, açılmış zilyetliğe dayalı tescil davası olup olmadığının o yer Hukuk Mahkemeleri Yazı İşleri Müdürlüğünden sorulup belirlenmesi ve kanunda belirtilen limitlerin aşılıp aşılmadığı üzerinde durulması gerekmektedir. Ayrıca, taşınmazların kuru sulu tarım arazisi durumunun 5403 sayılı Yasa hükümleri dikkkate alınarak belirlenmesi zorunludur.
3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi uyarınca, aynı kadastro çalışma alanı içinde, bir kişinin zilyetlikten edinebileceği taşınmaz miktarı kuru toprakta 100, sulu toprakta ise 40 dönümü geçemez. Bu nedenle uyuşmazlıkta bu hükmün gözönünde tutulması gerekmektedir.
Tüm bu eksiklikler giderildikten sonra istek hakkında bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırmaya dayanılarak yazılı şekilde karar verilmesi doğru görülmemiştir.
Davalı Hazine temsilcisinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde görüldüğünden kabulü ile usul ve kanuna aykırı görülen mahkeme hükmünün 6100 sayılı ...nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 29.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.