8. Hukuk Dairesi 2016/5661 E. , 2017/1288 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Aile Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Katılma, Katkı Payı ve Ziynet Alacağı
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kısmen kabulüne, kısmen reddine dair karar verilmiş olup, hükmün duruşma yapılması suretiyle Yargıtay"ca incelenmesi davalı-birleşen dosya davacısı vekili tarafından istenilmiştir. Dosya incelenerek işin duruşmaya tabi olduğu anlaşılmış ve duruşma için 07.02.2015 Salı günü tayin edilerek taraflara çağrı kağıdı gönderilmişti. Duruşma günü temyiz eden Davalı-birleşen dosya davacısı... vekili Avukat ... ve karşı taraftan davacı-birleşen dosya davalısı...vekili Avukat ... geldiler. Duruşmaya başlanarak temyiz isteğinin süresi içinde olduğu anlaşıldıktan ve hazır bulunanların sözlü açıklaması dinlendikten sonra duruşmaya son verilerek; dosya incelendi, gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı-birleşen davada (davalı) ... vekili, evlilik birliği içinde 2002 yılından önce 2381 parsel, 2002 yılından sonra ise 158 parsel, 2378 parsel numaralı taşınmazlar ile... plakalı araç olmak üzere 3 adet taşınmaz ve bir adet aracın davalı-davacı adına edinildiğini belirterek fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak kaydıyla eşler arasında TMK döneminde edinilen malvarlığı yönünden katılma alacağı ve 01/01/2002 tarihinden önce alınan taşınmaza yapılan katkı oranına tekabül eden alacak miktarının faiziyle birlikte tahsilini talep etmiş; harca esas değer 80.000,00 TL olarak bildirilmiştir. 23/12/2015 tarihli dilekçe ile 158 sayılı parsel için 60.000,00 TL, 2378 parsel için 271.297,50 TL, 2381 parsel için 4.071,00 TL, araç için 16.000,00 TL ve ziynetler yönünden 24.047,50 TL olmak üzere toplam 375.416,00 TL olarak talep miktarını arttırmıştır. Birleşen davanın yersiz açıldığını belirterek reddini savunmuştur.
Davalı-birleşen davada (davacı) ... vekili, birleşen dosya dava dilekçelerinde evlilik birliği içinde evliliğin bir gün sonlanacağını düşünmeden ve karşılıklılık esası gütmeden müvekkilinin kazancı ile dava konusu 1886 parselde bulunan 111 nolu dubleks villa kooperatif hissesi şeklinde 1993 yılında satın aldığını ve davalı kadın adına yazdırdığını, davalının bu kooperatif satın alındığından ve adına yazdırıldığından dahi uzun bir süre haberi olmadığını, dava konusu taşınmazın 2002 yılında tamamlandığını, bu taşınmazın satın alınmasında davalı kadının hiçbir katkısının olmadığını belirterek fazlaya ilişkin haklar saklı kalmak kaydıyla şimdilik 20.000-TL alacağın faizi ile birlikte tahsilini talep etmiş; 28.11.2015 tarihli dilekçesi ile, talep miktarını 150.000,00 TL olarak arttırmıştır. Asıl davaya cevabında malvarlığının edinilmesinde asıl dava davacısının hiçbir katkısının bulunmadığını ileri sürerek davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece; asıl dava yönünden, davacının katılma alacağı taleplerinin kabulü ile dava konusu 158 parselin 120.000-TL belirlenen değerinin ½"sine isabet eden 60.000-TL; 2378 parselin 542.595,00 TL belirlenen değerinin ½"sine isabet eden 271.297,50-TL; araç için 16.000-TL olmak üzere toplam 347.297,50-TL katılma alacağının karar tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının katkı payı alacağı talebinin kısmen kabulü ile dava konusu 2381 parsel yönünden 3.053,25-TL katkı payı alacağının dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile davalıdan tahsili ile davacıya ödenmesine ve fazlaya ilişkin talebin reddine, ziynet alacağı talebinin reddine; birleşen dava yönünden, dinlenen tanık anlatımlarından, kocanın bu evi kadına süpriz yaparak hediye olarak aldığı, hediyenin bağış niteliğinde olduğu, bağışlanan malların ise kişisel mal olduğu, eşlerin karşılıksız kazandırma yoluyla elde ettikleri mal varlığı kişisel malları sayılacağı ve tasfiyeye dahil edilemeyeceği, bu açıklamalara göre, kadının kişisel malı olarak kabul edilmesi gereken işbu taşınmazda katılma alacağı bulunmadığı gerekçesiyle alınarak davanın reddine karar verilmiştir. Hüküm, asıl ve birleşen davalar yönünden davalı-birleşen davada (davacı) vekili tarafından temyiz edilmiştir.
1-Dosya muhtevasına, dava evrakı ile yargılama tutanakları münderecatına ve mevcut deliller mahkemece takdir edilerek karar verildiğine, takdirde bir isabetsizlik bulunmadığına göre, davalı-birleşen davada (davacı) vekilinin aşağıdaki bent kapsamı dışında kalan sair temyiz itirazları yerinde görülmemiştir.
2-Davalı-birleşen davada (davacı) vekilinin asıl davaya konu 2378 parsele ilişkin temyiz itirazlarına gelince, Bağış, 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu 285 vd. maddelerinde düzenlenmiştir. 285. maddesine göre bağış (hibe), bağışlayanın sağlararası sonuç doğurmak üzere, malvarlığından bağışlanana karşılıksız olarak kazandırma yapması olarak tanımlanmıştır. Öğretide ise, bağışlayanın bir karşılık almaksızın, bağışlayanın malvarlığında bir artış sağlamak zenginleştirmek amacıyla malvarlığından belirli değerleri ona vermesi olarak tarif edilmiştir. (Aydoğdu, Murat/Kahveci Nalan: Türk Borçlar Hukuku Özel İlişkileri, İzmir 2013, s. 344, Yavuz, Cevdet: Türk Borçlar Hukuku Özel hükümler, 6. B., İstanbul 2002, s. 222).
Her somut olayın özelliklerine göre, bağış iradesi açıkca ortaya konabileceği gibi gizli (örtülü) şekilde de yapılabilir. Bu nedenledir ki, bir kısım kazandırmalar, bağışa benzesede kazandırmanın salt bağışlama amacıyla yapılmaması nedeniyle bağışlama olarak nitelendirmez .
Devredene ağır yükümlülük getiren kazandırmanın bağış olarak nitelendirmesi için, bağış amacını taşıyan davranış ve iradenin duraksamaya yer vermeyecek şekilde olması gerekir.
Eşlerden birinin anne veya babalarından gelen mallar söz konusu olduğunda; satış gösterilse dahi mal bağış olarak değerlendirilmektedir. Bu tasarrufi işlem, hayatın olağan akışına göre, fiili karine olarak bağış kabul edilmektedir. Bu karinenin aksini, yani parasını vererek gerçek anlamda satın alındığını iddia eden eş iddiasını ispatlamakla yükümlüdür. Kabul edilen bu fiili karine, ispat yükümlülüğü altındaki tarafı değiştirmektedir. Anne yada babadan gelen mala ilişkin tasarrufun bağış değilde gerçek anlamda satış olduğunu iddia eden eş, başta satış bedelinin ödendiğine ilişkin ödeme kayıtları olmak üzere iddiasını güçlü ve inandırıcı delillerle ispatlamalıdır.
Somut uyuşmazlık incelendiğinde, Mahkemece, davaya konu 2378 parsel sayılı taşınmazda hem arsa hemde üzerine inşa edilen bina yönünden davacı-davalı lehine alacağa hükmedilmiştir. Ne var ki tapu kayıtları ve taşınmaza ilişkin diğer evraklar incelendiğinde tasfiyeye konu edilen arsa niteliğindeki 2378 parselin tapuda davalının babası.... adına kayıtlı iken, satış gösterilerek 19.12.2002 tarihinde davalı ...
adına tescil edildiği, 15.04.2003 tarihinde davalı-davacı adına alınan ruhsat ile evin inşasına başlandığı, taşınmazın davalı-davacı tarafından 01.03.2005 tarihinde dayısı dava dışı Yusuf"a satış gösterilerek tapuda devredildiği, cins tahsisi yapılarak dubleks bina ve arsa niteliğinde taşınmazın tekrar davalı-davacı ... adına 21.02.2006 tarihine tescil edildiği, dubleks binanın yapı kullanma izninin ise yine davalı-davacı adına 22.03.2006 tarihinde düzenlendiği anlaşılmaktadır.
Babasından davalı-davacıya yapılan devrin yukarıda açıklanan ilkelerden anlaşılacağı üzere bağış olarak kabulü gerekir. Bu fiili karinenin aksini ispat yükü davacı-davalı taraftadır. Davacı-davalı tarafça satış işleminin gerçek olduğunun dosya kapsamından ispatlanamadığı anlaşılmaktadır. Buna göre 2378 parsel arsasının davalı-davacının kişisel malı olduğunun ve tasfiyeye dahil edilemeyeceğinin kabulü ile davacı-davalı lehine sadece bina yönünden alacağa hükmedilmesi gerekirken yazılı şekilde arsa yönünden de alacağa hükmedilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda (2) nolu bentte gösterilen nedenlerle davalı-davacı vekilinin yazılı temyiz itirazları yerinde görüldüğünden kabulü ile hükmün 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollaması ile HUMK’nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, diğer temyiz itirazlarının yukarıda (1) bentte gösterilen nedenle reddine, Yargıtay duruşmasının yapıldığı tarihte yürürlükte bulunan Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümleri uyarınca 1.480,00 TL Avukatlık Ücreti"nin davacı-birleşen dosya davalısı . .."den alınarak Yargıtay duruşmasında avukat marifetiyle temsil olunan davalı-birleşen dosya davacısı ..."e verilmesine, taraflarca HUMK"nun 440/I maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 15 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine ve peşin harcın istek halinde iadesine 07.02.2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.