
Esas No: 2013/2436
Karar No: 2013/3963
Karar Tarihi: 18.03.2013
Yargıtay 14. Hukuk Dairesi 2013/2436 Esas 2013/3963 Karar Sayılı İlamı
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Davacı-davalı vekili tarafından, davalılar ve davalı-davacı aleyhine 09.11.2009 gününde verilen dilekçe ile elatmanın önlenmesi ve kal, karşı davada davalı-davacı vekili istenmesi üzerine yapılan duruşma sonunda; davacı-davalının davasının kabulüne dair verilen 11.10.2011 günlü hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı-davacı vekili tarafından istenilmekle süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya ve içerisindeki bütün kağıtlar incelenerek gereği düşünüldü:
_K A R A R_
Davacı karşı davalı ... vekili, davalılar ve davalı karşı davacıya ait 929 ada 11 parsel sayılı taşınmaz üzerinde bulunan binanın davacı karşı davalının 929 ada 12 parsel sayılı taşınmazına tecavüzlü olduğu, içinde yetiştirilen mantarın da davacı karşı davalıya zarar verdiğini öne sürerek elatmanın önlenmesi ve kal istemiyle dava açmıştır.
Davalı karşı davacı ... vekili, ortaya çıkan tecavüzün imar uygulamasından kaynaklandığını belirterek açılan davanın reddini talep etmiş, karşı dava ile de TMK’nın 725. maddesi gereğince temliken tescil isteminde bulunmuştur.
Mahkemece, davalı karşı davacı ve davalıların taşınmazı üzerindeki deponun davacı karşı davalının taşınmazına tecavüzlü olduğu gerekçesiyle elatmanın önlenmesi ve kal davasının kabulüne karar verilmiştir.
Hükmü, temliken tescil isteyen davalı karşı davacı vekili temyiz etmiştir.
Yasal ayrıcalıklar dışında, Türk Medeni Kanununun 684/1 ve 718/2. maddelerine göre arazinin mülkiyeti ve buna bağlı olan tasarruf hakkı o arazide kalıcı olmak koşuluyla yapılan şeyleri de kapsar. Bu kuralın istisnalarından birisi de 3l94 sayılı İmar Kanununun 18/9. maddesinde yer almaktadır. Anılan madde; “Düzenleme sırasında, plan ve mevzuata göre muhafazasında mahzur bulunmayan bir yapı, ancak bir imar parseli içerisinde bırakılabilir. Tamamının veya bir kısmının plan veya mevzuat hükümlerine göre muhafazası mümkün görülmeyen yapılar ise, birden fazla imar parseline de rastlayabilir. Hisseli bir veya birkaç parsel üzerinde kalan yapıların bedelleri, ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmedikçe ve aralarında başka bir anlaşma temin edilmedikçe veya şüyuu giderilmedikçe, bu yapıların eski sahipleri tarafından kullanılmasına devam olunur” şeklinde düzenlenmiştir.
Getirilen bu özel hüküm ile mütemmim cüz (ayrılmaz parça) olan yapı ile zemin arasındaki hukuki ilişki kesilmiş, bazı durumlarda yapı üzerinde bulunduğu yerin malikinden başkasına bırakılarak imar parsellerinin oluşturulabileceği öngörülmüştür. Böylece yapıların bedelleri ilgili parsel sahiplerince yapı sahibine ödenmediği veya aralarında bu yönde bir anlaşma yapılmadığı ya da ortaklığın giderilmesi davası açılmadığı sürece bu yapıların ömürlerini dolduruncaya kadar eski sahiplerince kullanma imkânı sağlanmış, zemin malikinin tasarruf gücü kısıtlanmıştır. 298l sayılı yasanın 3290 sayılı yasa ile değişik l0/c maddesi ile de aynı doğrultuda hüküm getirilmiştir.
Yukarıda açıklanan ayrıcalıklar ile bir kimse kendi taşınmazı üzerine mütemmim cüz (ayrılmaz parça) niteliğinde yapı inşa etmiş, imar uygulaması sonucu bu yer üçüncü kişiye ait imar parseli içerisinde kalmış ise, kendi arzu ve iradesi dışında idari kararla oluşan bir durum söz konusu olduğundan kusurlu sayılamamış ve imar parseli malikine karşı yapı sahibini koruma zorunluluğu duyulmuştur.
Somut olaya gelince; 929 ada 11 parsel sayılı taşınmazda inşa edilen ve bilirkişi rapor ve krokisinde (A) ile gösterilen binanın imar uygulaması sonucunda komşu 929 ada 12 sayılı parsele taşkın hale geldiği konusunda bir uyuşmazlık bulunmamaktadır. İmar uygulaması sonucu binanın ayrı ayrı parseller üzerinde kalmasından dolayı Türk Medeni Kanununun 725. maddesine dayanarak temliken tescil talebinde bulunulamaz. Dairemizin yukarıda belirtilen ilkeleri gereğince de söz konusu binanın taşkın kısmının yıkımına karar verilebilmesi için yapı bedelinin yapı sahiplerine ödenmek üzere zemin sahibi tarafından depo edilmesi gerekir. Zemin sahibi yapı bedelini ödemedikçe yapı eski sahiplerince kullanılmaya devam edilir.
Öte yandan 6100 sayılı HMK’nun “Hükmün Kapsamı” başlıklı 297/2. maddesi gereğince; "Hükmün sonuç kısmında, gerekçeye ait herhangi bir söz
tekrar edilmeksizin, taleplerden her biri hakkında verilen hükümle, taraflara yüklenen borç ve tanınan hakların, sıra numarası altında; açık, şüphe ve tereddüt uyandırmayacak şekilde gösterilmesi gereklidir." Mahkemece davalı karşı davacının temliken tescil talebine yönelik olarak olumlu ya da olumsuz bir hüküm kurulmamış olması anılan yasa hükmüne aykırılık oluşturmaktadır.
Mahkemece, eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulması doğru görülmemiş, bu sebeple kararın bozulması gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan hükmün BOZULMASINA, peşin yatırılan temyiz harcının istek halinde yatırana iadesine, 18.03.2013 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.