Esas No: 2016/16556
Karar No: 2021/1497
Karar Tarihi: 08.03.2021
Danıştay 4. Daire 2016/16556 Esas 2021/1497 Karar Sayılı İlamı
T.C.
D A N I Ş T A Y
DÖRDÜNCÜ DAİRE
Esas No : 2016/16556
Karar No : 2021/1497
TEMYİZ EDEN (DAVALI) : … Vergi Dairesi Başkanlığı
VEKİLİ : Av. …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … A.Ş.
VEKİLİ : Av. …
İSTEMİN KONUSU : … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.
YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: Davacı şirket tarafından ihtirazi kayıt ile verdiği kurumlar vergisi beyannamesi üzerine bu ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan 2014 yılı kurumlar vergisi tahakkukunun 2.611.866,85-TL tutarındaki kısmının iptali ile iadesi istenilmiştir.
İlk Derece Mahkemesi kararının özeti: Vergi Mahkemesince verilen kararda; davacı şirketin, kredili satış yapan firmaların, bu satışlardan doğan alacak haklarını temlik alarak finansal bir faaliyet yürüttüğü, faktoring sözleşmeleri kapsamında temlik aldığı ancak hasılat kaydetmediği alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı yönündeki davalı idare uygulaması nedeniyle ihtirazi kayıt ile kurumlar vergisi beyannamesi verdiği, faktoring sözleşmelerinin rücu edilebilir nitelikte olması halinde tahsili gerçekleşmeyen alacaklar için müşteriye rücu etme hakkının saklı olduğu, eğer şirket, alacağını müşteriden de tahsil edemez ise riskin üstünde kaldığı anlaşıldığından davacı şirketin faaliyet alanı ile ilgili olup, gerek asıl borçludan gerekse müşterisinden tahsil edemeyip icra takibine başladığı faktoring alacaklarının ticari kurallara uygun olarak ve 213 sayılı Vergi Usul Kanunu'nun 323. maddesinde belirtildiği şekliyle ticari kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olduğu ve Kanunda öngörülen şüpheli alacak karşılığı ayırma koşullarının olayda gerçekleşmiş olduğu, söz konusu alacakların hasılat olarak kayıtlara intikal ettirilmediğinden bahisle davacının ihtirazi kaydı dikkate alınmaksızın yapılan 2014 yılı kurumlar vergisi tahakkukunda hukuka uygunluk bulunmadığı sonucuna varılmıştır. Belirtilen gerekçelerle davanın kabulüne karar verilmiştir.
TEMYİZ EDENİN İDDİALARI :Davalı idare tarafından, davacı şirketin karşılık ayırdığı faktoring alacaklarına ilişkin işlemlerin, alacağın ödenmesi riskinin üstlenilmediği faktoring hizmeti tipinde olduğu, faktoring sözleşmesinden doğan borç ve alacakların mutlaka faktoring alacakları ile ilgili hesaplara borç, 356 Faktoring İşlemlerinden Doğan Borçlar hesabına alacak kaydedilmesi gerektiği, aynı şekilde faktoring işlemlerinden doğan gelirlere ilişkin alacakların Faktoring Alacakları ile ilgili hesaplara borç, ilgili gelir hesaplarına alacak kaydedilmesi gerektiği, aksinin hasılatın işletmeye intikal ettirilmemesi anlamına geldiği, faktoring hizmet bedellerinin tahsili beklenilmeksizin beyanı gereken ticari faaliyet kapsamında elde edilen gelir niteliğinde olduğu, rücu edilebilir faktoring sözleşmeleri kapsamında temlik edilen alacaklar için şüpheli alacak karşılığı ayrılamayacağı, sadece faktoring şirketince müşterisine rücu edilmesi halinde tahsil edilemeyen alacakların karşılık ayrılabileceği ileri sürülmektedir.
KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Faktoring şirketleri ile ilgili müstekar hale gelen Danıştay kararlarında, faktoring sözleşmeleri kapsamında temlik alınan alacakların tahsil edilememesi halinde şüpheli alacak karşılığı ayrılabileceğinin belirtildiği, aksi görüşün mülkiyet hakkının ihlali olduğu belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmuştur.
TETKİK HÂKİMİ : …
DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile usul ve yasaya uygun olan Vergi Mahkemesi kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.
TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay Dördüncü Dairesince, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:
İNCELEME VE GEREKÇE :
İdare ve vergi mahkemelerinin nihai kararlarının temyizen bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan sebeplerden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, dilekçede ileri sürülen temyiz nedenleri kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
KARAR SONUCU :
Açıklanan nedenlerle;
1. Temyiz isteminin reddine,
2. Temyize konu … Vergi Mahkemesinin … tarih ve E:…, K:… sayılı kararının …'in karşı oyu ve oyçokluğuyla ONANMASINA,
3. Temyiz giderlerinin istemde bulunan üzerinde bırakılmasına,
4. Dosyanın anılan Vergi Mahkemesine gönderilmesine,
5. 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun (Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen) 54. maddesinin 1. fıkrası uyarınca bu kararın tebliğ tarihini izleyen günden itibaren onbeş (15) gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 08/03/2021 tarihinde karar verildi.
(X) KARŞI OY :
213 sayılı Vergi Usul Kanunun "Şüpheli Alacaklar" başlıklı 323 üncü maddesinde, "Ticari ve zirai kazancın elde edilmesi ve idame ettirilmesi ile ilgili olmak şartıyla;
1. Dava veya icra safhasında bulunan alacaklar;
2. Yapılan protestoya veya yazı ile bir defadan fazla istenilmesine rağmen borçlu tarafından ödenmemiş bulunan dava ve icra takibine değmeyecek derecede küçük alacaklar; şüpheli alacak sayılır.
Yukarıda yazılı şüpheli alacaklar için değerleme gününün tasarruf değerine göre pasifte karşılık ayrılabilir. Bu karşılığın hangi alacaklara ait olduğu karşılık hesabında gösterilir. Teminatlı alacaklarda bu karşılık teminattan geri kalan miktara inhisar eder. Şüpheli alacakların sonradan tahsil edilen miktarları tahsil edildikleri dönemde kar-zarar hesabına intikal ettirilir." hükmüne yer verilmiştir.
Dava dosyasının incelenmesinden, davacı şirketin önceden imzalanan faktoring sözleşmeleri kapsamında vadesi gelen alacaklarından 2014 yılına ilişkin olarak tahsil edemediği 13.059.334,27-TL' nin şüpheli alacak olarak kabul edilmemesi suretiyle 2014 yılı matrahında indirilmeksizin ihtirazi kayıtla verilen beyanname üzerinden yapılan kurumlar vergisi tahakkukunun, söz konusu alacağın şüpheli alacak olarak dikkate alınması gerektiği, ileri sürülerek iptali istemiyle görülmekte olan davanın açıldığı anlaşılmıştır.
Olayda, iç veya dış pazarlar için mal ve hizmet satımı faaliyetinde bulunan üretici ve tacir şirketlerin mal ve hizmet satışından doğmuş veya doğacak kısa süreli ticari alacaklarının faktör olarak adlandırılan bir finansal kurum tarafından satın alınarak (temellük edilerek), satış bedelinin vadesinde tahsilinin üstlenilmesi, istenildiğinde vadeden önce belirli oranda peşin ödeme yapılması, tahsil edilememe riskinin karşılanması ve alacak muhasebesinin tutulması olarak tanımlanabilecek olan faktoring işlemi yapan bir şirketin, daha önce kârın teşekkülünü etkilememiş bir alacağını karşılık ayırarak zarar yazılmasının mümkün olmadığı, çünkü ticari bir organizasyonda satılan mal ve hizmet bedeli tahsil edilmemiş olsa bile tahakkuk esası geçerli olduğundan, hasılata intikal ettirilmekle kârın teşekkülünü etkilediği, bu nedenle bir alacağın tahsil edilmesinin şüpheli hale geldiği anda üzerinden karşılık ayrılarak zarara intikal edilebileceği, nitekim bu hususun 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesine ilişkin gerekçesinde açıkça belirtildiği dikkate alınmalıdır.
Bu durumda, geri dönülebilir faktoring hizmeti sunan davacı şirketin, 2014 yılında temlik aldığı alacakları; hasılatına dahil etmeden, şüpheli hale geldiğinden bahisle önce şüpheli ticari karşılık ayrılması 213 sayılı Kanunun 323 üncü maddesine uygun olmadığından, Vergi Mahkemesi kararının bozulması gerektiği görüşüyle karara katılmıyorum.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.