8. Hukuk Dairesi 2015/407 E. , 2017/1260 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :İcra Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : İcra Takibine İtiraz
Taraflar arasında görülen ve yukarıda açıklanan davada yapılan yargılama sonunda Mahkemece, davanın kabulüne karar verilmiş olup hükmün borçlu asil ve davalı tarafından temyiz edilmesi üzerine, Dairece dosya incelendi, gereği düşünüldü.
KARAR
Borçlu, takibe konu nafaka alacağından gerek banka havalesi yoluyla gerekse de elden yaptığı ödemelerin mahsup edilmediğini, ayrıca nafaka alacaklısı çocuklardan ...’in 2009-2012 yılları arasında yanında kalması nedeniyle üç yıllık süre için..."den dolayı nafaka talebinde bulunulamayacağını belirterek, alacak kalemlerinin yeniden belirlenmesini istemiştir.
Mahkemece, hükme esas alınan bilirkişi raporu doğrultusunda talebin kabulüne karar verilerek, asıl alacak ve işlemiş faiz kalemi düzeltilmiştir. Hüküm borçlu asil ile alacaklı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Borçlu asil ile alacaklı vekilinin sair temyiz itirazları yerinde değil ise de;
İlama dayalı takipte borcun ödendiği iddiası, İİK"nun 33. maddesinde belirtilen belgeler ile ispat edilmelidir. Yargıtay yerleşik içtihatlarıyla, nafaka borcunun ödendiğine ilişkin iddianın ispatı yönünde sunulan ödeme belgelerinin geçerli olabilmesi için açıkça nafaka borcuna atfen yapıldığının yazılı olması gerektiği koşulu, yeni uygulamalarla objektif kriterlerle yumuşatılmış olup; Dairemizin son içtihatlarında; nafaka borçları yönünden yapılan ödemelerin, aylık nafaka miktarına ve bu miktarın katlarına denk gelecek şekilde düzenli olarak yapılması durumunda, ödeme belgelerinde nafaka borcuna ilişkin olduğuna dair atıf olmasa dahi, bu ödemelerin nafaka borcundan mahsubunun hakkaniyet kurallarına uygun düşeceği kabul edilmektedir. Zira işleyen nafaka borcu bulunan bir borçlunun yaptığı ödemelerin bu borç dışında ahlaki bir ödeme olduğunu kabul etmek hak kaybına neden olacaktır. Aksi düşünce, aşırı şekilcilik olup, hak zayiine ve mükerrer ödemelere neden olacağından kabulü mümkün değildir.
O halde; Mahkemece, yapılan kısmi ödemelerin hesaplanmasında, nafakaya mahsuben yapılmış ödemelerin mahsubu gerektiği kuşkusuzdur. Hükme dayanak yapılan bilirkişi raporunda her ne kadar bu şekilde mahsup işlemi yapılmış ise de takibe dayanak ilama göre aylık nafaka miktarı her iki çocuk için hükmedilen 120 TL olduğu halde bilirkişi tarafından 60 TL olarak hesaplanması ve toplam nafaka borcunun bu miktar üzerinden belirlenmesi doğru olmamıştır. Diğer taraftan, borçlu, nafaka alacaklısı çocuklardan....’nin 2009-2010 yılları arasında kendi yanında kaldığını iddia ederken dosya kapsamında dinlenen tanıklar ise...’nin 2010-2013 yılları arasında babası ile birlikte kaldığını beyan etmişlerdir. Mahkeme’ce çocuğun borçlunun yanında kaldığı tarih tereddütte yer vermeyecek şekilde belirlenmeden dosya bilirkişiye rapor tanzimi için tevdi edilmesi ve bilirkişi tarafından yapılan hesaplamada 2010-2011 yılları arasında çocuğun baba yanında kaldığı kabul edilerek bu dönem için nafaka hesabının yapılmaması da doğru olmamıştır.
Bu halde, Mahkeme’ce çocuğun baba yanında kaldığı dönem net bir şekilde belirlendikten sonra ve belirlenen tarihler arasında çocuklardan sadece... için nafaka alacağının doğmayacağı diğer çocuk için nafaka alacağının işleyeceği de nazara alınarak dosyanın hesaplama yönünden yeni bir bilirkişiye tevdii ile nafakaya dair ödemelerin dosya borcuna TBK.100 (BK.84) maddesine göre mahsup edilmesi gerekirken, eksik ve denetime elverişli olmayan rapora dayanılarak yazılı şekilde karar tesisi isabetsizdir.
SONUÇ: Borçlu asil ile alacaklı vekilinin temyiz itirazının kısmen kabulü ile Mahkeme kararının yukarıda yazılı nedenlerle İİK"nun 366 ve 6100 sayılı HMK"nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla 1086 sayılı HUM"nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, taraflarca İİK"nun 366/3. maddesi gereğince Yargıtay Daire ilamının tebliğinden itibaren ilama karşı 10 gün içinde karar düzeltme isteğinde bulunulabileceğine, taraflardan
25,20"şer TL peşin alınan harcın istek halinde temyiz edenlere iadesine, 07/02/2017 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.