Esas No: 2021/11169
Karar No: 2022/1085
Karar Tarihi: 03.03.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/11169 Esas 2022/1085 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/11169 E. , 2022/1085 K."İçtihat Metni"
İlk Derece Mahkemesi : Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesinin 25.06.2018 tarih ve 2017/50-2018/261 sayılı kararı
Suç : Silahlı terör örgütüne üye olma, silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte örgüte bilerek ve isteyerek yardım etme ..., ..., ... için; 31.07.2016,
Sanıklar ..., ..., ... için; 01.08.2016,
Sanık ... için; 12.08.2016,
Sanık ... için; 05.10.2016
Hüküm : Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... için;
TCK'nın 314/2, 3713 sayılı Kanunun 5/1,
TCK'nın 53, 58/9, 62, 63,
Sanıklar ..., ..., ... ve ... için; TCK'nın
314/2, 220/7, 3713 sayılı Kanunun 5/1, TCK'nın 53,
62, 63. maddeleri uyarınca verilen mahkumiyet
kararlarına ilişkin istinaf başvurularının esastan reddi
Sanık ... için; Aydın 3. Ağır Ceza
Mahkemesinin 25.06.2018 tarih 2017/50 -2018/261
sayılı ilamı uyarınca verilen mahkumiyet kararının
kaldırılarak sanığın TCK'nın 220/7 maddesi delaletiyle
314/2, 220/7, 3713 TMK'nın 5/1, TCK'nın 53, 62, 63.
maddeleri gereği mahkumiyetine dair karar
Bölge Adliye Mahkemesince verilen hükümler temyiz edilmekle;
Sanıklar ..., ..., ... ve ... yönünden Bölge Adliye Mahkemesince kesin olarak verilen hükümler, 24.10.2019 tarihinde Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren 7188 sayılı Kanunun 29. maddesi ile 5271 sayılı CMK'nın 286. maddesine eklenen üçüncü fıkradaki düzenleme gereğince temyiz yolunun açılması üzerine anılan kanunun eklenen geçici 5. maddesinin 1/f bendinde belirtilen süre içinde, diğer sanıklar yönünden süresinde temyiz edilmekle;
Temyiz edenlerin sıfatı,başvuruların süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Sanıklar ... ve ... yönünden Bölge Adliye Mahkemesi kararına yönelik olarak sanık müdafiileri tarafından yasal süre içerisinde gerekçe içermeyen temyiz dilekçeleri verildiği, gerekçeli kararın sanık müdafiilerine tebliğ edildiği 09.07.2019 tarihinden sonra, CMK'nın 295. maddesinde belirtilen 7 günlük süre içerisinde ayrıntılı temyiz dilekçelerini sunmadıkları görülmüş ise de; Bölge Adliye Mahkemesi gerekçeli kararının hüküm fıkrasında ve sanık müdafiilerine gerekçeli kararı tebliğ eden tebligat zarfında CMK'nın 295. maddesinde düzenlenen 7 günlük süreye ilişkin bir ihtaratın bulunmadığı anlaşıldığından temyiz başvurularının süresinde yapıldığı kabul edilerek, sanık ... müdafiinin temyiz başvurusunun süreden reddine karar verilmesi gerektiği şeklindeki tebliğnamedeki düşünceye iştirak edilmemiştir.
Sanık ... ve sanıklar ..., ... ile ... müdafiilerinin duruşmalı inceleme taleplerinin yasal şartları oluşmadığından CMK'nın 299. maddesi gereğince REDDİNE,
Temyiz taleplerinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
I)Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ... yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
Sanıklar ... ve ... hakkında her ne kadar gerekçeli kararda sanığın örgüt üyeliğinden cezalandırılması gerektiğinin belirtilmesine rağmen, hüküm kısmında sanıkların eylemlerinin doğru olarak nitelendirerek örgüte yardım suçundan cezalandırılmalarına karar verildiği anlaşılmış olup bu husus aleyhe temyiz olmaması karşısında maddi hata olduğu değerlendirilerek bozma nedeni yapılmamıştır.
Yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla; sanıklar ... ve ... ile sanıklar müdafiilerinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddine, ancak;
Sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan temel ceza tayin edilirken ilk derece mahkemesince TCK'nun 314/3 ve 220/7 maddelerinin, Bölge Adliye Mahkemesince ise sanık ... hakkında TCK'nun 314/3. maddesinin delalet maddesi olarak gösterilmemesi,
Kanuna aykırı olup, sanıklar ... ve ... ile sanıklar müdafilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu nedenlerle BOZULMASINA, ancak bu hususlar yeniden yargılamayı gerektirmeden CMK'nın 303/1 maddesi uyarınca düzeltilmesi mümkün bulunduğundan, sanıklar ... ve ... hakkındaki ilk derece mahkemesince verilen hükümlerin birinci fıkrasındaki "TCK'nın 314/2 maddesi" ibarelerinin önüne "TCK'nın 314/3 ve 220/7. maddesi delaletiyle" ibaresinin, sanık ... hakkında Bölge Adliye Mahkemesince kararın kaldırılarak yeniden kurulan hükmün birinci fıkrasındaki "TCK'nun 220/7. maddesi" ibaresinin çıkartılarak yerine "TCK'nun 314/3. ve 220/7. maddesi" ibaresinin eklenmesi suretiyle diğer yönleri usul ve kanuna uygun bulunan hükümlerin DÜZELTİLEREK ONANMASINA,
II)Sanıklar ..., ..., ..., ... ve ... yönünden yapılan temyiz itirazlarının incelenmesinde;
1)Sanıklar ..., ..., ve ... için;
Ayrıntıları Dairemizce de benimsenen Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 06.12.2016 tarih ve 2016/17-939, 2016/465 sayılı kararında açıklandığı üzere;
a)Kovuşturma aşamasında kendilerinin seçtiği bir müdafii bulunmadığı gibi CMK'nın 156. maddesi uyarınca da haklarında re'sen bir müdafi görevlendirilmeyen sanıkların, silahlı terör örgütü üyeliği suçundan da yargılanmalarının yapıldığı dikkate alındığında, CMK'nın 150. maddesinin 2 ve 3. fıkraları uyarınca haklarında müdafi görevlendirilmesinin zorunlu olduğu nazara alınmadan, Anayasanın 36 ve Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin 6. maddelerinde teminat altına alınan adil yargılanma ilkesine aykırı olacak ve savunma hakkının kısıtlanmasını doğuracak biçimde kovuşturmada müdafiileri hazır bulundurulmaksızın haklarında mahkumiyet hükmü kurulmak suretiyle CMK 150/3, 188/1, 197/1 ve 289/1-a-e maddelerine muhalefet edilmesi,
b)Sanık ... hakkında istinaf kararından sonra dosya içerisine geldiği anlaşılan ...'a ait şüpheli ifade ve teşhis tutanaklarının duruşmada sanık ve müdafiine okunup diyecekleri sorulduktan sonra bir karar verilmesi gerekirken yetersiz belgelere dayanılarak eksik araştırmayla yazılı şekilde karar verilmesi,
c)Kabul ve uygulamaya göre;
Sanıklar ... ve ... hakkında silahlı terör örgütüne yardım etme suçundan temel ceza tayin edilirken uygulama maddesinin "TCK'nın 314/3 ve 220/7 maddelerinin delalet maddesi olarak gösterilmemesi,
2)Sanık ... için;
Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun 26.09.2017 tarih, 2017/16.MD-956 E. 2017/370 sayılı kararı ile onanarak kesinleşen Dairemizin ilk derece mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarih, 2015/3 Esas 2017/3 sayılı kararında; “ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bu suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak, kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren bir delil” olacağının kabul edildiği gözetilerek;
ByLock kullanıcısı olduğunu kabul etmeyen sanığın, ByLock uygulamasını kullandığının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespiti halinde, bu delilin suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması karşısında; ilgili birimlerden ayrıntılı bylock tespit ve değerlendirme tutanağı getirtilmesi, mümkün olmaması halinde ise yine istinaf ve temyiz aşamalarında dosya içerisine ifade ve teşhis tutanaklarının geldiği anlaşılmakla; öncelikle belirleyici delil niteliğinde olan Yusuf Çakıcı ve Halil Kara'nın tanık olarak dinlenmeleri ve duruşmada sanık ve müdafiine soru sorma hakkı da tanınarak bir karar verilmesi gerekirken savunma hakkının kısıtlayacak şekilde karar verilmesi,
3)Sanıklar ... için;
a)Ayrıntıları Dairemizin 2017/1809 E ve 2017/5155 sayılı kararında ve Dairemizce de benimsenen, istikrar kazanmış yargısal kararlarda açıklandığı üzere;
Örgüt üyesi, örgüt amacını benimseyen, örgütün hiyerarşik yapısına dahil olan ve bu suretle verilecek görevleri yerine getirmeye hazır olmak üzere kendi iradesini örgüt iradesine terk eden kişidir. Örgüt üyeliği, örgüte katılmayı, bağlanmayı, örgüte hakim olan hiyerarşik gücün emrine girmeyi ifade etmektedir. Örgüt üyesi örgütle organik bağ kurup faaliyetlerine katılmalıdır. Organik bağ, canlı, geçişken, etkin, faili emir ve talimat almaya açık tutan ve hiyerarşik konumunu tespit eden bağ olup, üyeliğin en önemli unsurudur. Örgüte yardımda veya örgüt adına suç işlemede de, örgüt yöneticileri veya diğer mensuplarının emir ya da talimatları vardır. Ancak örgüt üyeliğini belirlemede ayırt edici fark, örgüt üyesinin örgüt hiyerarşisi daihilinde verilen her türlü emir ve talimatı sorgulamaksızın tamamen teslimiyet duygusuyla yerine getirmeye hazır olması ve öylece ifa etmesidir.
Silahlı örgüte üyelik suçunun oluşabilmesi için örgütle organik bağ kurulması ve kural olarak süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk gerektiren eylem ve faaliyetlerin bulunması aranmaktadır. Ancak niteliği, işleniş biçimi, meydana gelen zarar ve tehlikenin ağırlığı, örgütün amacı ve menfaatlerine katkısı itibariyle süreklilik, çeşitlilik ve yoğunluk özelliği olmasa da ancak örgüt üyeleri tarafından işlenebilen suçların faillerinin de örgüt üyesi olduğunun kabulü gerekir. Örgüte sadece sempati duymak ya da örgütün amaçlarını, değerlerini, ideolojisini benimsemek, buna ilişkin yayınları okumak, bulundurmak, örgüt liderine saygı duymak gibi eylemler örgüt üyeliği için yeterli değildir. (Evik, Cürüm işlemek için örgütlenme, syf. 383 vd.)
Örgüt üyesinin, örgüte bilerek ve isteyerek katılması, katıldığı örgütün niteliğini ve amaçlarını bilmesi, onun bir parçası olmayı istemesi, katılma iradesinin devamlılık arz etmesi gerekir. Örgüte üye olan kimse, bir örgüte girerken örgütün kanunun suç saydığı fiilleri işlemek amacıyla kurulan bir örgüt olduğunu bilerek üye olmak kastı ve iradesiyle hareket etmelidir. Suç işlemek amacıyla kurulmuş örgüte üye olmak suçu için de saikin "suç işlemek amacı" olması aranır. (Toroslu özel kısım syf. 263-266, Alacakaptan Cürüm İşlemek İçin Örgüt syf. 28, Özgenç Genel Hükümler syf. 280)
Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde;
İstinaf aşamasından sonra dosya içerisine geldiği anlaşılan ..., ...., ..., ..., ..., ... ve ...'a ait şüpheli ifade ve teşhis tutanaklarının incelenmesinde; sanığın örgütsel konumuna ilişkin (bir dönem il imamlığı yaptığı) ayrıntılı beyanlar içerdiğinin görülmesi karşısında, öncelikle adı geçen şahısların şüpheli ifade ve teşhis tutanaklarının duruşmada sanık ve müdafiine okunması, gerekirse ilgili şahısların tanık olarak dinlenmelerinin sağlanarak sanık ve müdafiine soru sorma tanındıktan sonra tüm bu deliller kapsamında sanığın hukuki durumunun takdir ve tayini gerekirken eksik araştırma sonucunda yazılı şekilde karar verilmesi,
Kanuna aykırı olup, sanık ..., ... eşi ile sanıklar ..., ... ve ... müdafiilerinin temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanık ... yönünden CMK'nın 307/4. maddesi kapsamında kazanılmış hakkının saklı tutulmasına, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Aydın 3. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin İzmir Bölge Adliye Mahkemesi 18. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 03.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.