Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/244
Karar No: 2021/429
Karar Tarihi: 08.03.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/244 Esas 2021/429 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/244
Karar No : 2021/429

TEMYİZ EDEN (DAVACI) : ... İşçileri Sendikası

VEKİLİ : Av. …

KARŞI TARAF (DAVALI) : …

VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay Onuncu Dairesinin 01/07/2019 tarih ve E:2015/294, K:2019/5203 sayılı kararının temyizen incelenerek bozulması istenilmektedir.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 30/01/2015 tarih ve 29252 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, davacı Sendika tarafından karara ekli listede belirtilen işyerlerinde uygulanmakta olan grevin milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden bahisle, 6356 sayılı Kanun'un 63. maddesine göre altmış gün süreyle ertelenmesine ilişkin 29/01/2015 tarih ve 2015/7251 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 01/07/2019 tarih ve E:2015/294, K:2019/5203 sayılı kararıyla;
Davacı sendika ile ... Sanayicileri Sendikası arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması nedeniyle, 6356 sayılı Kanun uyarınca atanan arabulucu tarafından da uyuşmazlığın çözümlenememesi üzerine davacı sendika tarafından 14/01/2015 tarihinde yirmi işyeri için 29/01/2015 tarihinden itibaren, 22/01/2015 tarihinde ise on sekiz işyeri için 19/02/2015 tarihinden itibaren grev kararının alındığı,
30/01/2015 tarih ve 29252 (Mükerrer) sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan, dava konusu 29/01/2015 tarih ve 2015/7251 sayılı Bakanlar Kurulu kararı ile davacı sendika tarafından karara ekli listede belirtilen işyerlerinde uygulanmakta olan grevin milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğünden bahisle, 6356 sayılı Kanun'un 63. maddesine göre altmış gün süreyle ertelenmesine karar verildiği,
Bakılan davanın, 29/01/2015 tarih ve 2015/7251 sayılı Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açıldığı,
Yargılama kapsamında, Dairelerince davacının yürütmenin durdurulması isteminin 05/03/2015 tarihinde reddedilmesi, bu karara ilişkin itirazın da Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nca altmış günlük erteleme süresi içerisinde sonuçlandırılamaması nedeniyle davacı sendikanın 6356 sayılı Kanun'un 63. maddesinin 3. fıkrası uyarınca Yüksek Hakem Kuruluna başvurduğu, Yüksek Hakem Kurulunun 12/05/2015 tarihli kararı ile de toplu iş sözleşmesinin kesin olarak imzalandığı,
Yine yargılamanın devam ettiği sırada, davacı sendika tarafından Anayasa Mahkemesine yapılan 2015/14862 numaralı bireysel başvuru neticesinde Anayasa Mahkemesi İkinci Bölümünce verilen 09/05/2018 tarihli kararda; " ... 41. Sınırlanabilir bir hak olan sendika hakkı Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Tayfun Cengiz, § 38). Bununla birlikte demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler, istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler (A YM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008; Kristal-İş Sendikası, § 70).
42. Anayasa Mahkemesi AİHM içtihatlarını takip ederek "demokratik toplumda gereklilik" deyiminin "zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç"a işaret ettiğini pek çok kararında teyit etmiştir (Tayfun Cengiz, § 56). O halde örgütlenme özgürlüğüne ve sendika hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olup olmadığına ve bu bağlamda toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakmak gerekecektir.
43. Eğer yapılan müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermiyorsa, hak ve özgürlüğün kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hale getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır ( Kristal-İş Sendikası, § 70; Tayfun Cengiz, § 51; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 49, 50).
44. Anayasa Mahkemesi bireyin ve bir bütün olarak toplumun çatışan menfaatleri arasında adil dengenin kurulup kurulmadığına karar verirken kamu gücünü kullanan organların bu alanda belirli bir takdir marjına sahip olduğunu gözönünde bulunduracaktır (Tayfun Cengiz,§ 37).
45. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmenin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından "demokratik bir toplumda gerekli" ve "ölçülülük ilkesi"ne uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı olacaktır.
46. Dava konusu grev erteleme kararının olayların tamamı ışığında incelenmesi gerekir. Eldeki başvuruya konu olayda, başvurucu Sendika ile ... Sanayicileri Sendikası arasında yürütülmekte olan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine başvurucu Sendika, toplam otuz sekiz işyerinde yaklaşık on beş bin işçiyi kapsayan grev kararı almıştır. Bakanlar Kurulu ise milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle grevin altmış gün süreyle ertelenmesine karar vermiştir. Erteleme süresi içinde yürütmenin durdurulması talebinin karara bağlanmaması nedeniyle başvurucu Sendika, toplu iş sözleşmesi yetkisinin düşmemesi için YHK'ya başvurmuştur. YHK 12/5/2015 tarihli kararı ile erteleme konusu işyerleri için toplu iş sözleşmesini kesin olarak bağıtlamıştır.
47. Anayasa Mahkemesi "milli güvenlik" kavramının uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfiliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacak genel bir kavram olduğunu Kristal-İş Sendikası kararında bir kez daha ifade etmiştir ( Kristal-İş Sendikası, § 78; A YM, E.1973/41, K.1974/13, 25/4/1974).
48. Anayasa Mahkemesi, Kristal-İş Sendikası kararında Danıştay Onuncu Dairesinin 2003 yılında verdiği bir kararında "milli güvenlik" sınırlama sebebine ilişkin olarak geliştirdiği ölçütü benimsemiş ve benzer başvurularda bu ölçütü uygulayacağını ifade etmiştir. Danıştayın geliştirdiği ölçüte göre yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir (Kristal-İş Sendikası , § 79; Danıştay Onuncu Dairesinin 12/1/2004 tarihli ve E.2003/6134 sayılı yürütmenin durdurulması kararı).
49. Somut olaya konu Bakanlar Kurulu kararında yalnızca grevin ertelenme sebebi zikredilmiş, bunun dışında bir açıklamaya yer verilmemiştir. İlk derece mahkemesi olan Danıştay Onuncu Dairesi, ilgili kamu kurumlarının başvuru konusu grevin milli güvenliği bozucu etkisinin olduğu yönünde "somut verilere dayalı görüş bildirdiğini" ifade etmiş ise de zikri geçen ifadeden başka somut verilerin neler olduğuna ve varsa bu somut verilerin milli güvenlik ile ilişkisine dair bir açıklama yapmamıştır. Oysa derece mahkemelerinin kararlarında grevin uygulandığı işyerlerindeki üretimin bir süre durmasının milli güvenliği nasıl ve ne şekilde bozduğunun açıkça ortaya konulması gerekir.
50. Ayrıca ilk derece mahkemesinin "ekonomik güvenliğin milli güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğu" şeklindeki gerekçesinin de açıklanmaya muhtaç olduğu tartışmasızdır. Ekonomik güvenliğin milli güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğu görüşü, akademik olarak savunulabilir bir görüş olarak kabul edilse bile somut bir vakıada temel bir hakkın sınırlandırılması sebebi olarak kabul edilebilmesi için idarenin ve mahkemelerin ikna edici gerekçeler ortaya koyması gerektiği de her türlü izahtan varestedir.
51. Yukarıdaki değerlendirmeye ilave olarak 6356 sayılı Kanun'un 63 . maddesine göre yalnızca milli güvenlik ve genel sağlık sebepleriyle grev ertelemesi kararı verilebilmesi mümkün olup "ekonomik güvenlik" bir grev erteleme sebebi olarak sayılmış değildir. Anılan Kanun maddesinde yer alan terimlerin anlamlarının ikna edici bir gerekçe olmaksızın çok geniş bir şekilde yorumlanması, ekonomik bazı sonuçları olacak olan bütün grevlerin milli güvenliği bozabileceği sonucuna ulaştırabilecek ve Anayasal haklara demokratik toplumda gerekli olmayan ve ölçüsüz müdahalelere yol açabilecektir.
52. Somut olayda önce Bakanlar Kurulunun grev erteleme kararında ve daha sonra da derece mahkemelerinin uyuşmazlığa ilişkin kararlarında ülke ve devletin güvenliğine ilişkin özel tedbirlerin alınmasını gerektiren ciddi tehlikelerin varlığının ve bu tehlikenin somut grevin ertelemesi için demokratik toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin gösterilmesi gerekir. Söz konusu gereklilik sendika hakkının kullanılmasına kamu makamlarının keyfi müdahalelerine karşı bireyin menfaatlerini korumak amacının bir sonucudur.
53. Grev hakkına getirilen yasal kısıtlamaların kısıtlamaya konu işyerlerini mümkün olduğunca açık, sınırlayıcı ve ikna edici bir biçimde tanımlaması gerektiği açıktır. Somut olayda ise idare, MESS ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde başvurucu Sendikanın temsil ettiği otuz sekiz işyerinin tamamı için grev erteleme kararı almış; söz konusu kararı için ikna edici bir açıklama getirmemiştir.
54. İlave olarak söz konusu grev erteleme kararı tam da toplu iş sözleşmesi sürecine ilişkin yasal takvimin işlediği sırada alınmış ve başvurucu Sendikaya YHK'ya başvurmaktan başka seçenek bırakılmamıştır. Söz konusu erteleme kararı ile anayasal bir hak olan grev ve toplu sözleşme hakkının kullanılması fiilen anlamsız hale gelmiştir. Açıktır ki işçiler grev yaparak işverenleri daha avantajlı bir toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlama fırsatını kullanamamışlardır. İşçilerin daha dezavantajlı bir konuma düşürülmesine ilişkin haklı gerekçeler derece mahkemelerinin kararlarında gösterilmemiştir.
55. İdare ve derece mahkemeleri bireylerin sendika hakkı ile bir bütün olarak toplumun menfaatleri arasında bir çatışma bulunduğunu göstermemiş, böyle bir çatışma varsa çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurulmasına çalışmamıştır.
56. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarında sendika hakkına yapılan müdahalenin "toplumsal bir ihtiyaç baskısı"na tekabül ettiğinin ve bu sebeple de demokratik toplum düzeninin sürekliliği için gerekli olduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterildiği söylenemez. Söz konusu kararlarda, yalnız başına grevin milli güvenlik sebebiyle ertelenmesine karar verildiğinin söylenmiş olması grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayandığının ve demokratik toplumda gerekli olduğunun gösterildiği şeklinde değerlendirilemez.
57. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu grevin ertelenmesine ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığı sonucuna varıldığından Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir. . ... " gerekçesiyle, davacı sendikanın Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine ve davacı sendikaya net 50.000,00 TL manevi tazminat ödenmesine karar verildiği belirtilerek,
Anayasa'nın "Grev ve lokavt" başlıklı 54. maddesine; 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun "Yüksek Hakem Kuruluna başvurma" başlıklı 51. maddesine, "Grevin tanımı" başlıklı 58. maddesine, "Kanuni grev ve lokavt kararının alınması ve uygulanmaya konulması" başlıklı 60. maddesinin 1. fıkrasına, aynı maddenin 7. fıkrasına, "Grev ve lokavtın ertelenmesi başlıklı 63. maddesinin dava konusu Bakanlar Kurulu kararının verildiği tarihteki yürürlükte olan haline; dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı tarihte yürürlükte bulunan 2945 sayılı Milli Güvenlik Kurulu ve Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği Kanunu'nun 2. maddesine yer verilerek,
6356 sayılı Kanun'un 63. maddesinin dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı tarihte yürürlükte olan hali uyarınca; kanuni bir grevin ancak genel sağlığı veya milli güvenliği bozucu nitelikte olması halinde ertelenebileceği,
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının, davacı sendika ile ... Sanayicileri Sendikası arasında yürütülen Toplu İş Sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine davacı sendika tarafından 14/01/2015 tarihinde yirmi işyeri için 29/01/2015 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilen, 22/01/2015 tarihinde ise on sekiz işyeri için 19/02/2015 tarihinden itibaren uygulanmasına karar verilen grevin ertelenmesine ilişkin alındığı; erteleme kararının sebebinin, "grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğunun görüldüğü" olarak belirtildiği,
703 sayılı Kanun Hükmünde Kararname'nin 39. maddesiyle yürürlükten kaldırılan ancak dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı tarihte yürürlükte olan 2945 sayılı Kanun'un 2. maddesinde, milli güvenlik kavramının Devletin anayasal düzeninin, milli varlığının, bütünlüğünün, milletlerarası alanda siyasi, sosyal, kültürel ve ekonomik dahil bütün menfaatlerinin ve ahdi hukukunun her türlü dış ve iç tehditlere karşı korunması ve kollanması olarak tanımlandığı; aynı tanıma 15/07/2018 tarih ve 30479 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanan 6 sayılı Millî Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliğinin Teşkilat ve Görevleri Hakkında Cumhurbaşkanlığı Kararnamesi'nin 2. maddesinde de yer verildiği,
Dar anlamıyla milli güvenliğin; bir devletin milli savunma ve dış ilişkilerini kapsayan ortak bir kavram olduğu, yabancı devletlere karşı askeri ve savunma üstünlüğü, uluslararası ilişkilerde üstünlük, iç veya dış tehditlere karşı koyabilme gibi unsurları barındırdığı,
Daha geniş anlamıyla ise, milli güvenlik kavramının; bir devletin, siyasi, askeri, ekonomik, ticari, mali, sağlık, çalışma ve sosyal güvenlik, öğretim, eğitim, bilim, teknoloji, kültür, sanat, spor alanlarında, gerek dış ilişkileri, gerek iç ilişkileri bakımından güvence içinde olması durumunu ifade ettiği,
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararıyla ertelenmesine karar verilen grevin, milli güvenliği bozucu nitelikte olup olmadığına ilişkin incelemenin, bu hususlar göz önünde tutularak yapılacağı,
Dairelerinin 09/02/2015 tarihli ara kararı ile, davalı idareden erteleme konusu grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğunun nasıl ve ne şekilde belirlendiğini ve milli güvenliği bozucu hususların neler olduğunun açıklamasının istendiği, davalı idarenin ara kararına istinaden, savunma dilekçesi ekinde erteleme konusu grevin milli güvenliği bozucu nitelikte görüldüğüne ilişkin kurum görüşleri ile birlikte grev dolayısıyla milli güvenliği etkileyecek firmalara ve üretimlerine ilişkin listelerin sunulduğu, davalı idarenin savunma dilekçesi ekinde sunulan kurum görüşleri ve listelerin incelenmesinden;
- Ekonomi Bakanlığı'nın … tarih ve … sayılı teklif yazısına ekli gerekçede; milli güvenlik açısından hayati önem taşıyan savunma sanayi ürünlerinin üretimi açısından çelik sanayiinin önemli bir rol üstlendiğinin, çelik ve otomotiv yan sanayi ürünleri tedariğinde yaşanacak bir aksamanın savunma sanayi ürünlerinin üretiminde de problemlere neden olabileceğinin, bu durumun da milli güvenlik açısından zafiyete yol açabileceğinin bildirildiği,
- Milli Güvenlik Kurulu Genel Sekreterliği'nin … tarih ve … sayılı, Milli Savunma Bakanlığı'nın … tarih ve … sayılı, İçişleri Bakanlığı Emniyet Genel Müdürlüğü'nün … tarih ve … sayılı, Ekonomi Bakanlığı'nın … tarih ve … sayılı yazılarında ertelemeye konu grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğuna ilişkin değerlendirmelere yer verildiği,
- Grev kapsamındaki işyerlerinde savunma sanayiine ilişkin araç ve ekipmanlar üretilmesinin yanı sıra bu işyerlerinde savunma sanayii üretimi yapan diğer firmalara ürün tedarik edildiği,
- Terörle mücadele ve sınır ötesi harekatlarda kullanılan bir çok askeri araç ve ekipmanın grev kapsamındaki işyerlerinde üretildiği, bir çoğunun da grev kapsamındaki işyerlerinden tedarik edilen ürünlerle üretildiği hususlarının görüldüğü,
Ülkemizin uzun yıllardır -jeopolitik konumunun da etkisiyle- gerek iç gerekse de dış tehditlerle karşı karşıya olduğu, bir çok terör örgütünün gerçekleştirdiği eylemler nedeniyle onbinlerce vatandaşımızın hayatını kaybettiği, 2011 yılından bu yana devam eden Suriye iç savaşının ülkemizin milli güvenliği açısından büyük etkilerinin olduğu,
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararının alındığı tarih itibarıyla da, ülkemizin milli güvenliğini tehdit eden bir çok unsur bulunduğu, bu unsurlarla Türk Silahlı Kuvvetleri ve Emniyet Teşkilatı tarafından yoğun bir mücadele verildiğinin bilindiği,
Savunma dilekçesi ekinde yer alan listede belirtilen ve grev kapsamındaki işyerleri tarafından veya bu işyerleri tarafından ürün tedarik edilen firmalar tarafından üretilen askeri araçlar ve diğer ekipmanların da bu mücadelenin en önemli ögelerinden olduğu,
İç ve dış tehditlere karşı uzun yıllardır yoğun bir mücadele içinde bulunan bir devletin bu mücadelede kullanılan askeri araç ve ekipmanları kendisinin üretmesi ve bu konuda dışa bağımlılığını azaltmasının, milli güvenliğin unsurları arasında yer aldığı; bu üretimin durmasına veya yavaşlamasına neden olacak müdahalelerin ise, ülkenin iç ve dış tehditlere karşı koyabilme gücünü azaltacağından milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu,
Dava konusu Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenen grev kapsamında yer alan işyerlerinde veya bu işyerleri tarafından ürün tedarik edilen firmalarda iç ve dış tehditlere karşı ülkemizin milli savunmasında kullanılan araç ve ekipmanların üretiliyor olması karşısında, bu işyerlerindeki üretimi durduracak veya yavaşlatacak bir grev uygulamasının ülkemizin iç ve dış tehditlere karşı koyabilme gücünü azaltacağı, bu durumun da milli güvenliği bozucu bir nitelik taşıdığının açık olduğu,
Bu durumda; grev kapsamındaki işyerlerinde üretilen ürünlerin niteliği göz önüne alındığında, davacı sendika tarafından uygulanmasına karar verilen grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu ve bu grevin ertelenmesine ilişkin dava konusu 29/01/2015 tarih ve 2015/7251 sayılı Bakanlar Kurulu kararının dosyadaki mevcut bilgi ve belgeler ile ara kararına cevaben gönderilen bilgi ve belgelerin değerlendirilmesi sonucunda haklı ve meşru gerekçelere dayalı olarak verildiği, bu nedenle dava konusu Bakanlar Kurulu kararında hukuka aykırılık bulunmadığı sonucuna varıldığı,
Öte yandan, idari işlemin sebebinin, idareyi işlem yapmaya yönelten etken olduğu; idari işlemin gerekçesinin işlem metninden anlaşılmasının idarenin takdir yetkisini hukuka uygun kullanmasını sağlamak, idari işlemin yargısal denetimini kolaylaştırmak ve işlemin muhatabı bireyi ikna etmek gibi işlevlerinin bulunduğu; bununla birlikte, işlem metninde bu sebebin açıklanması veya gösterilmesine dair genel bir yükümlülük bulunmadığı,
Gerekçe ilkesinin, Avrupa Konseyi Bakanlar Komitesi’nin (77) 31 sayılı “İdarenin İşlemleri Karşısında Bireyin Korunması Hakkında Karar”ında “Haklarını, özgürlüklerini veya çıkarlarını ihlal edici nitelikte bir idari işlem söz konusu olduğunda, ilgili bu işlemin dayanağı olan nedenlerden haberdar edilir. Bu bilgi, ya idari işlemin metninde nedenlerin belirtilmesi şeklinde ya da ilgilinin isteği üzerine makul bir süre içinde yazılı olarak ayrıca kendisine verilir.” şeklinde düzenlendiği,
İdari yargılamada uygulanmakta olan re'sen inceleme ilkesi uyarınca, idari yargı mercilerinin işlem metninden anlaşılmasa da işlemin sebebini ve gerekçelerini araştırıp, bu ilkenin bir uzantısı olarak da gerekirse sebep ikamesi yaparak hüküm kurabildikleri,
Somut olayda da; dava konusu Bakanlar Kurulu kararının metninde ertelemeye konu grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğuna ilişkin sebebin gösterildiği, karar metninde gerekçeye ayrıntılı biçimde yer verilmediği, ancak Dairelerinin 09/02/2015 tarihli ara kararına istinaden dava konusu işlemin gerekçesini oluşturan … tarih ve …. sayılı Ekonomi Bakanlığı yazısı ve bu yazıda belirtilen hususları ortaya koyan kurum görüşleri ve grev dolayısıyla milli güvenliği etkileyecek firmalar ve savunma sanayiine ilişkin üretimlerine ilişkin listelerin sunulduğu,
Bu durumda; dava konusu işlemin gerekçelerinin karar metninde yer almamakla birlikte Dairelerinin 09/02/2015 tarihli ara kararı uyarınca sunulmuş olması nedeniyle davacı sendikanın, dava konusu Bakanlar Kurulu kararında, grevin ertelenmesine dair hiç bir sebep gösterilmediği, sadece Kanunda yer alan ifadeye yer verildiği, Kanunun genel soyut ifadesinin kararda gösterilmiş olmasının sebep göstermek anlamına gelmeyeceği, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının bu nedenle sebep yönünden hukuka aykırı olduğu yönündeki iddiasının da yerinde görülmediği gerekçeleriyle,
Davanın reddine karar verilmiştir.

TEMYİZ EDENİN İDDİALARI : Davacı tarafından, dava konusu Bakanlar Kurulu kararının iptali istemiyle açılan davada, yürütmenin durdurulması talebinin reddi üzerine grev erteleme süresinin dolduğu; yetkili sendika vasfının kaybedilmemesi için yasal zorunluluktan dolayı Yüksek Hakem Kuruluna başvuruda bulunulduğu; bu doğrultuda, toplu iş sözleşmesinin Yüksek Hakem Kurulu kararıyla bağıtlandığı; yürütmenin durdurulması istemi ile davanın reddine yönelik kararların Danıştayın yerleşik içtihatlarıyla bağdaşmadığı; yürütmenin durdurulması isteminin reddi nedeniyle, grev hakkının kullanımının fiilen ortadan kalktığı; bu nedenle, konunun bireysel başvuru yoluyla Anayasa Mahkemesine taşındığı; anılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 09/05/2018 tarihli kararda, milli güvenlik kavramının uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, keyfiliğe yol açabilecek nitelikte olduğu, grevin uygulanacağı işyerlerinde üretimin bir süre durmasının milli güvenliği nasıl etkileyeceğinin ortaya konulmadığı, "ekonomik güvenliğin milli güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğu" şeklindeki kavramın açıklanmaya muhtaç olduğu, "ekonomik güvenlik" kavramının grev erteleme sebebi olarak yasada sayılmadığı, erteleme kararının sendika hakkına müdahale niteliğini taşıdığı belirtilerek, ihlal ve tazmin kararı verildiği; Anayasa Mahkemesinin bu kararına rağmen, Daire kararıyla davanın reddine hükmedildiği; bu durumun, Anayasa'nın 153. maddesinde ifadesini bulan Anayasa Mahkemesi kararlarının bağlayıcı olduğu yönündeki hükümle bağdaşmadığı; temyize konu Daire kararında, grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğu kanaatine varıldığı; oysa, grev kararı alınan işyerlerinde bakır tel, çivi, kangal, sulama motoru, araba freni ve debriyaj telleri, elektrikli ev aletleri, market rafları, muhtelif boru vb. malzemelerin üretildiği; 38 işyerinden bir iki tanesinde savunma sanayi için üretim yapılıyor olmasından, tüm işyerleri yönünden grevin milli güvenliği bozucu niteliğe sahip olduğu sonucuna varılamayacağı; aynı şekilde, Daire kararında, idari işlemlerin metninde sebebin açıklanması veya gösterilmesi konusunda genel bir yükümlülüğün bulunmadığı yönünde tespite yer verildiği; bu yaklaşımın, idarenin keyfi, gerekçesiz ve hak ihlali yaratacak şekilde işlem ve eylemlerinin önünün açılmasına neden olacağı; dava konusu işlemde, kanunda yer alan soyut ifadenin geçiyor olmasının sebep göstermek anlamına gelmediği; bu haliyle, dava konusu işlemin sebep yönünden hukuka aykırı olduğu; milli güvenlik kavramının keyfi ve geniş bir biçimde yorumlanamayacağı; Danıştayın istikrar kazanmış içtihatlarında, ekonomik nedenlerin milli güvenliği bozucu unsurlar arasında gösterilmediği; davalı idarenin ertelenen grevin milli güvenliği nasıl ve ne şekilde bozduğunu açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya koyamadığını; milli güvenlik kavramının geniş yorumlanmasının bütün grevlerin ertelenmesine sebebiyet vereceği; ekonomiyi milli güvenliğin unsuru olarak kabul etmenin en tali sektörlerdeki grevlerin bile ekonomide bir olumsuzluk yaratacağı dikkate alındığında, grev hakkını kullanılmaz hale getireceği; grev hakkının, sendikalaşma ve toplu pazarlık sisteminin ayrılmaz bir parçası olduğu; toplu pazarlık sisteminin, iş barışının sosyal taraflarca gerektiğinde grev hakkı ve lokavt kullanılarak gerçekleştirilmesi mantığına dayandığı; bu doğrultuda, işveren kesiminin ekonomik olarak toplu pazarlığa zorlanmasının grev hakkının doğasında bulunduğu; grev süresince, işçilerin ücret alamadıkları; dolayısyla, grev hakkının işçiler yönünden de ekonomik olarak külfet oluşturduğu; dava konusu Bakanlar Kurulu kararının aynı zamanda, sendikalaşma hürriyetini içinde barındıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 11. maddesi ile sendika hakkını düzenleyen Anayasa'nın 51., 53. ve 54. maddelerine aykırı olduğu; yine, dava konusu işlemin Uluslararası Çalışma Örgütü sözleşmeleri ve denetim organları kararı ile de bağdaşmadığı belirtilerek, Daire kararının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Davalı idare tarafından, Danıştay Onuncu Dairesince verilen kararın usul ve hukuka uygun bulunduğu ve temyiz dilekçesinde öne sürülen nedenlerin, kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte olmadığı belirtilerek temyiz isteminin reddi gerektiği savunulmaktadır.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ … DÜŞÜNCESİ : Temyiz isteminin reddi ile Daire kararının onanması gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, Tetkik Hâkiminin açıklamaları dinlendikten ve dosyadaki belgeler incelendikten sonra gereği görüşüldü:

HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Danıştay dava dairelerinin nihai kararlarının temyizen incelenerek bozulması, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun 49. maddesinde yer alan;
"a) Görev ve yetki dışında bir işe bakılmış olması,
b) Hukuka aykırı karar verilmesi,
c)Usul hükümlerinin uygulanmasında kararı etkileyebilecek nitelikte hata veya eksikliklerin bulunması" sebeplerinden birinin varlığı hâlinde mümkündür.
Temyizen incelenen karar usul ve hukuka uygun olup, temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddialar kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmemiştir.
Diğer yandan, davacı tarafından temyiz dilekçesinde, dava konusu işlemin Anayasa'nın 51. maddesinde hükme bağlanan sendika hakkını ihlal ettiği gerekçesiyle, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine verilen hak ihlali kararına rağmen davanın reddedildiği, bu durumun Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları dahil olmak üzere, herkes yönünden bağlayıcı olduğunu öngören Anayasa'nın 153. maddesine aykırı olduğu ifade edilmiş ise de; anılan başvuru üzerine, Anayasa Mahkemesi tarafından verilen 09/05/2018 tarihli kararda temel olarak, dava konusu işlemde ve bu işleme karşı açılan davada Dairece verilen yürütmenin durdurulması isteminin reddi kararında, grevin uygulandığı işyerlerindeki üretimin bir süre durmasının milli güvenliği nasıl ve ne şekilde bozduğu konusunda ikna edici nedenlerin gösterilmemesi, dolayısıyla sendika hakkına yapılan müdahalenin "toplumsal bir ihtiyaç baskısı"na tekabül ettiğinin ve bu sebeple de demokratik toplum düzeninin sürekliliği için gerekli olduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile ortaya konulmaması sebepleriyle hak ihlali sonucuna varıldığı, temyizen incelenen Daire kararında ise, Anayasa Mahkemesinin anılan ihlal kararına yer verilerek, davalı idareden ara kararı üzerine edinilen bilgi ve belgelerden hareketle, dava konusu grevin savunma sanayi üzerindeki etkisinin ve dolayısıyla milli güvenliği bozucu yönünün açıkça ortaya konulduğu anlaşıldığından, davacının bu iddiasına itibar edilmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davacının temyiz isteminin reddine,
2.Davanın yukarıda özetlenen gerekçeyle reddine ilişkin Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 01/07/2019 tarih ve E:2015/294, K:2019/5203 sayılı kararının ONANMASINA,
3.Kesin olarak, 08/03/2021 tarihinde, oyçokluğu ile karar verildi.
KARŞI OY
X- 6356 sayılı Sendikalar ve Toplu İş Sözleşmesi Kanunu'nun ''Grev ve lokavtın ertelenmesi'' başlıklı 63. maddesinin dava konusu Bakanlar Kurulu kararının verildiği tarihteki yürürlükte olan halinde,
(1) Karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavt genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte ise Bakanlar Kurulu bu uyuşmazlıkta grev ve lokavtı altmış gün süre ile erteleyebilir. Erteleme süresi, kararın yayımı tarihinde başlar.
(2) Erteleme kararının yürürlüğe girmesi üzerine, 60 ıncı maddenin yedinci fıkrasına göre belirlenen arabulucu, uyuşmazlığın çözümü için erteleme süresince her türlü çabayı gösterir. Erteleme süresi içerisinde taraflar aralarında anlaşarak uyuşmazlığı özel hakeme de götürebilir.
(3) Erteleme süresinin sonunda anlaşma sağlanamazsa, altı iş günü içinde taraflardan birinin başvurusu üzerine uyuşmazlık Yüksek Hakem Kurulunca çözülür. Aksi takdirde işçi sendikasının yetkisi düşer.'' kuralı yer almıştır.
Madde metninden de anlaşılacağı üzere, Bakanlar Kurulunca, karar verilmiş veya başlanmış olan kanuni bir grev veya lokavtın, genel sağlığı veya millî güvenliği bozucu nitelikte olduğunun saptanması halinde, yasal grev ve lokavtın altmış gün süreyle ertelenmesi mümkündür. Bir başka ifade ile, bir anayasal hak ve işçi açısından güvence olan grev hakkının, ancak yasada sayılan sebeplerle idari bir tasarrufla ertelenebilir. Ekonomik veya siyasi veya başkaca bir sebeple yasal bir grevin ertelenmesine yasal olanak bulunmamaktadır.
Türk hukukunda, grev hakkının kullanılması da dahil, bir çok temel hak ve özgürlüğün kullanımının sınırlanmasına veya yasaklanmasına sebep olarak gösterilen milli güvenlik kavramına ilişkin bir tanım bulunmamaktadır. Soyut ve belirsiz olan bu kavramın çok geniş bir şekilde yorumlanması, hemen hemen bütün grevlerin sonuçları bakımından milli güvenliği bozabileceği sonucuna ulaşılmasına ve böylece bütün grevlerin ertelenmesine yol açacaktır.
İşçi ile işveren arasında başlayan toplu görüşmelerin anlaşmazlıkla sonuçlanması üzerine kullanılan anayasal bir hak ve işçi açısından güvence olan grev hakkının; grevin uygulandığı işyerlerinin ve yapılan üretimin grev nedeniyle bir süre durmasının milli güvenliği nasıl ve ne şekilde bozduğunun açık ve tereddüte yer bırakmayacak şekilde ortaya konulması, bu saptama yapılırken de ölçülülük ilkesinin ve demokratik toplumun gereklerinin dikkate alınması gerekir.
Öğretide, milli güvenlik, ''Yurt ölçüsünde beliren iç ve dış tehlikelere karşı devlet tüzel kişiliğinin savunma ve güvenlik altına alınması şeklinde tanımlanmıştır. Danıştay Onuncu Dairesi de, yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda milli güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için, ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerektiğini belirterek milli güvenliğin tanımını yapmıştır. (Danıştay Onuncu Dairesinin 19/04/2006 tarih ve E:2003/6134 sayılı kararı) Yukarıda yapılan açıklama ve değerlendirme ışığında, davacı sendikaya bağlı işyerlerinde uygulanmakta olan grevin milli güvenliği bozucu nitelikte olduğunu ortaya koyan geçerli ve inandırıcı kanıtların bulunmadığı ve Kanun'da öngörülmeyen ekonomik sebeplere dayalı olarak alındığı anlaşılan dava konusu Bakanlar Kurulu kararının hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşılmıştır.
Öte yandan, bu dosya kapsamında davacı tarafından yürütmenin durdurulması isteminin reddedilmesi üzerine, Anayasa Mahkemesine yapılan bireysel başvuru üzerine, dosyada bulunan tüm bilgi ve belgeler değerlendirilerek verilen 09/05/2018 tarih ve 2015/14862 sayılı kararda; "...
38. Anayasa Mahkemesi önündeki mesele, başvurucunun aldığı grev kararının Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenmesi ile sendika hakkına yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığıdır.
39. Demokrasilerde, vatandaşların bir araya gelerek ortak amaçları izleyebileceği örgütlerin varlığı sağlıklı bir toplumun önemli bir bileşenidir. Ayrıca böyle bir 'örgüt', devlet tarafından saygı gösterilmesi ve korunması gereken temel haklara sahiptir. İstihdam alanında kendi üyelerinin menfaatlerinin korunmasını amaçlayan örgütler olan sendikalar, bireylerin kendi menfaatlerini korumak için kolektif oluşumlar meydana getirerek bir araya gelebilme özgürlüğü olan örgütlenme özgürlüğünün önemli bir parçasıdır. Sendika hakkı da çalışanların bireysel ve ortak çıkarlarını korumak amacıyla bir araya gelerek örgütlenebilme serbestisini gerektirmekte ve bu niteliğiyle bağımsız bir hak değil örgütlenme özgürlüğünün bir şekli veya özel bir yönü olarak görülmektedir (Tayfun Cengiz, B. No: 2013/8463, 18/9/2014,§§ 31, 32).
40. Diğer yandan Anayasa'nın 51. maddesi metninde yer alan 'çalışanlar... üyelerinin menfaatlerini korumak için' ibaresi, gereksiz bir detay olmaktan ziyade üyelerin mesleki menfaatlerini korumak için gerçekleştirecekleri sendikal faaliyetlerinin Anayasa tarafından korunduğunu açıkça ortaya koymaktadır (Kristal-İş Sendikası, § 54). Dolayısıyla sendika hakkı, mensuplarının menfaatlerini korumak üzere yapılan sendikal faaliyetlere izin verilmesini de gerektirmektedir (Tayfun Cengiz, § 31). Bu çerçevede her ne kadar grev ve toplu sözleşme hakkı bireysel başvuru kapsamında tanınmamış olsa da üyelerinin menfaatlerini korumak için sendikaların kullanabileceği en önemli yollardandır (Kristal-İş Sendikası, § 55)
41. Sınırlanabilir bir hak olan sendika hakkı Anayasa'da yer alan temel hak ve özgürlüklerin sınırlama rejimine tabidir (Tayfun Cengiz, § 38). Bununla birlikte demokrasiler, temel hak ve özgürlüklerin en geniş ölçüde sağlanıp güvence altına alındığı rejimlerdir. Bu nedenle temel hak ve özgürlükler, istisnai olarak ve ancak özüne dokunmamak koşuluyla demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olduğu ölçüde sınırlandırılabilirler (AYM, E.2006/142, K.2008/148, 24/9/2008; Kristal-İş Sendikası, § 70).
42. Anayasa Mahkemesi AİHM içtihatlarını takip ederek 'demokratik toplumda gereklilik' deyiminin 'zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaç'a işaret ettiğini pek çok kararında teyit etmiştir (Tayfun Cengiz, § 56). O hâlde örgütlenme özgürlüğüne ve sendika hakkına yargısal veya idari bir müdahalenin demokratik toplum düzeninin sürekliliği için zorunlu olup olmadığına ve bu bağlamda toplumsal bir ihtiyaç baskısını karşılayıp karşılamadığına bakmak gerekecektir.
43. Eğer yapılan müdahale zorunlu bir toplumsal ihtiyaca cevap vermiyorsa, hak ve özgürlüğün kullanılmasını durduruyor veya aşırı derecede güçleştiriyorsa, etkisiz hâle getiriyorsa veya ölçülülük ilkesine aykırı olarak sınırlama aracı ile amacı arasındaki denge bozuluyorsa demokratik toplum düzenine aykırı olacaktır( Kristal-İş Sendikası, § 70; Tayfun Cengiz, § 51; ifade özgürlüğü bağlamında bkz. Bekir Coşkun [GK], B. No: 2014/12151, 4/6/2015, §§ 49, 50).
44. Anayasa Mahkemesi bireyin ve bir bütün olarak toplumun çatışan menfaatleri arasında adil dengenin kurulup kurulmadığına karar verirken kamu gücünü kullanan organların bu alanda belirli bir takdir marjına sahip olduğunu gözönünde bulunduracaktır (Tayfun Cengiz, § 37).
45. Başvuru konusu olay bakımından yapılacak değerlendirmenin temel ekseni, müdahaleye neden olan derece mahkemelerinin kararlarında dayandıkları gerekçelerin sendika hakkını kısıtlama bakımından 'demokratik bir toplumda gerekli' ve 'ölçülülük ilkesi'ne uygun olduğunun inandırıcı bir şekilde ortaya konulup konulamadığı olacaktır.
(2) İlkelerin Olaya Uygulanması
46. Dava konusu grev erteleme kararının olayların tamamı ışığında incelenmesi gerekir. Eldeki başvuruya konu olayda, başvurucu Sendika ile ... Sanayicileri Sendikası arasında yürütülmekte olan toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde anlaşma sağlanamaması üzerine başvurucu Sendika, toplam otuz sekiz işyerinde yaklaşık on beş bin işçiyi kapsayan grev kararı almıştır. Bakanlar Kurulu ise millî güvenliği bozucu nitelikte olduğu gerekçesiyle grevin altmış gün süreyle ertelenmesine karar vermiştir. Erteleme süresi içinde yürütmenin durdurulması talebinin karara bağlanmaması nedeniyle başvurucu Sendika, toplu iş sözleşmesi yetkisinin düşmemesi için YHK'ya başvurmuştur. YHK 12/5/2015 tarihli kararı ile erteleme konusu işyerleri için toplu iş sözleşmesini kesin olarak bağıtlamıştır.
47. Anayasa Mahkemesi 'millî güvenlik' kavramının uygulayıcıların kişisel görüş ve anlayışlarına göre genişleyebilecek, öznel yorumlara elverişli, bu nedenle de keyfîliğe dek varabilir çeşitli ve aşamalı uygulamalara yol açacak genel bir kavram olduğunu Kristal-İş Sendikası kararında bir kez daha ifade etmiştir ( Kristal-İş Sendikası, § 78; AYM, E.1973/41, K.1974/13, 25/4/1974).
48. Anayasa Mahkemesi, Kristal-İş Sendikası kararında Danıştay Onuncu Dairesinin 2003 yılında verdiği bir kararında 'millî güvenlik' sınırlama sebebine ilişkin olarak geliştirdiği ölçütü benimsemiş ve benzer başvurularda bu ölçütü uygulayacağını ifade etmiştir. Danıştayın geliştirdiği ölçüte göre yasal bir grevin yasada öngörülen anlamda millî güvenliği bozucu nitelikte görülebilmesi için ülke ve devletin özel savunma ve güvenlik altına alınmasını zorunlu kılacak ciddi tehlikelerin ortaya çıkması gerekmektedir(Kristal-İş Sendikası, § 79; Danıştay Onuncu Dairesinin 12/1/2004 tarihli ve E.2003/6134 sayılı yürütmenin durdurulması kararı).
49. Somut olaya konu Bakanlar Kurulu kararında yalnızca grevin ertelenme sebebi zikredilmiş, bunun dışında bir açıklamaya yer verilmemiştir. İlk derece mahkemesi olan Danıştay Onuncu Dairesi, ilgili kamu kurumlarının başvuru konusu grevin millî güvenliği bozucu etkisinin olduğu yönünde 'somut verilere dayalı görüş bildirdiğini' ifade etmiş ise de zikri geçen ifadeden başka somut verilerin neler olduğuna ve varsa bu somut verilerin millî güvenlik ile ilişkisine dair bir açıklama yapmamıştır. Oysa derece mahkemelerinin kararlarında grevin uygulandığı işyerlerindeki üretimin bir süre durmasının millî güvenliği nasıl ve ne şekilde bozduğunun açıkça ortaya konulması gerekir.
50. Ayrıca ilk derece mahkemesinin 'ekonomik güvenliğin milli güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğu' şeklindeki gerekçesinin de açıklanmaya muhtaç olduğu tartışmasızdır. Ekonomik güvenliğin millî güvenliğin ayrılmaz bir parçası olduğu görüşü, akademik olarak savunulabilir bir görüş olarak kabul edilse bile somut bir vakıada temel bir hakkın sınırlandırılması sebebi olarak kabul edilebilmesi için idarenin ve mahkemelerin ikna edici gerekçeler ortaya koyması gerektiği de her türlü izahtan varestedir.
51. Yukarıdaki değerlendirmeye ilave olarak 6356 sayılı Kanun’un 63. maddesine göre yalnızca millî güvenlik ve genel sağlık sebepleriyle grev ertelemesi kararı verilebilmesi mümkün olup 'ekonomik güvenlik' bir grev erteleme sebebi olarak sayılmış değildir. Anılan Kanun maddesinde yer alan terimlerin anlamlarının ikna edici bir gerekçe olmaksızın çok geniş bir şekilde yorumlanması, ekonomik bazı sonuçları olacak olan bütün grevlerin millî güvenliği bozabileceği sonucuna ulaştırabilecek ve Anayasal haklara demokratik toplumda gerekli olmayan ve ölçüsüz müdahalelere yol açabilecektir.
52. Somut olayda önce Bakanlar Kurulunun grev erteleme kararında ve daha sonra da derece mahkemelerinin uyuşmazlığa ilişkin kararlarında ülke ve devletin güvenliğine ilişkin özel tedbirlerin alınmasını gerektiren ciddi tehlikelerin varlığının ve bu tehlikenin somut grevin ertelemesi için demokratik toplumda zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca karşılık geldiğinin gösterilmesi gerekir. Söz konusu gereklilik sendika hakkının kullanılmasına kamu makamlarının keyfî müdahalelerine karşı bireyin menfaatlerini korumak amacının bir sonucudur.
53. Grev hakkına getirilen yasal kısıtlamaların kısıtlamaya konu işyerlerini mümkün olduğunca açık, sınırlayıcı ve ikna edici bir biçimde tanımlaması gerektiği açıktır. Somut olayda ise idare, MESS ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde başvurucu Sendikanın temsil ettiği otuz sekiz işyerinin tamamı için grev erteleme kararı almış; söz konusu kararı için ikna edici bir açıklama getirmemiştir.
54. İlave olarak söz konusu grev erteleme kararı tam da toplu iş sözleşmesi sürecine ilişkin yasal takvimin işlediği sırada alınmış ve başvurucu Sendikaya YHK'ya başvurmaktan başka seçenek bırakılmamıştır. Söz konusu erteleme kararı ile anayasal bir hak olan grev ve toplu sözleşme hakkının kullanılması fiilen anlamsız hâle gelmiştir. Açıktır ki işçiler grev yaparak işverenleri daha avantajlı bir toplu iş sözleşmesi yapmaya zorlama fırsatını kullanamamışlardır. İşçilerin daha dezavantajlı bir konuma düşürülmesine ilişkin haklı gerekçeler derece mahkemelerinin kararlarında gösterilmemiştir.
55. İdare ve derece mahkemeleri bireylerin sendika hakkı ile bir bütün olarak toplumun menfaatleri arasında bir çatışma bulunduğunu göstermemiş, böyle bir çatışma varsa çatışan menfaatler arasında adil bir denge kurulmasına çalışmamıştır.
56. Dolayısıyla derece mahkemelerinin kararlarında sendika hakkına yapılan müdahalenin 'toplumsal bir ihtiyaç baskısı'na tekabül ettiğinin ve bu sebeple dedemokratik toplum düzeninin sürekliliği için gerekli olduğunun ilgili ve yeterli bir gerekçe ile gösterildiği söylenemez. Söz konusu kararlarda, yalnız başına grevin millî güvenlik sebebiyle ertelenmesine karar verildiğinin söylenmiş olması grev erteleme kararının zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaca dayandığının ve demokratik toplumda gerekli olduğunun gösterildiği şeklinde değerlendirilemez.
57. Açıklanan gerekçelerle başvuruya konu grevin ertelenmesine ilişkin derece mahkemelerinin kararlarında ortaya konan gerekçelerin ilgili ve yeterli olmadığı sonucuna varıldığından Anayasa’nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmesi gerekir..." gerekçesiyle, sendika hakkının ihlal edildiğine ilişkin iddianın kabul edilebilir olduğuna ve Anayasa'nın 51. maddesinde güvence altına alınan sendika hakkının ihlal edildiğine karar verilmiştir.
Görüldüğü gibi, Anayasa Mahkemesinin değinilen kararında ihlal kararı verilirken, Danıştay Onuncu Dairesinin yürütmenin durdurulması isteminin reddine dair kararının gerekçesinin yanı sıra dava konusu Bakanlar Kurulu kararının da incelendiği ve açıkça; Anayasa Mahkemesinin önündeki meselenin, başvurucunun aldığı grev kararının Bakanlar Kurulu kararı ile ertelenmesinin sendika hakkına yapılan müdahalenin demokratik bir toplumda gerekli ve ölçülü olup olmadığı olduğu; somut olaya konu Bakanlar Kurulu kararında yalnızca grevin ertelenme sebebinin zikredildiği, bunun dışında bir açıklamaya yer verilmediği; grev hakkına getirilen yasal kısıtlamaların kısıtlamaya konu işyerlerini mümkün olduğunca açık, sınırlayıcı ve ikna edici bir biçimde tanımlaması gerektiği, somut olayda ise idare, MESS ile yürütülen toplu iş sözleşmesi görüşmelerinde başvurucu sendikanın temsil ettiği otuz sekiz işyerinin tamamı için grev erteleme kararı aldığı, söz konusu karar için ikna edici bir açıklama getirmediği; ilave olarak ... söz konusu erteleme kararı ile anayasal bir hak olan grev ve toplu sözleşme hakkının kullanılmasının fiilen anlamsız hale geldiği; idare ... bireylerin sendika hakkı ile bir bütün olarak toplumun menfaatleri arasında bir çatışma bulunduğunu göstermediği, gerekçelerine yer verilerek ihlal kararı verildiği anlaşılmaktadır.
Bu bağlamda, Anayasa Mahkemesinin kararının gerekçesi gözardı edilerek davanın reddine karar verilmesinin, Anayasa Mahkemesi kararlarının yasama, yürütme ve yargı organları dahil olmak üzere, herkes yönünden bağlayıcı olduğunu öngören Anayasanın 153. maddesine de aykırı olduğu açıktır.
Bu itibarla, Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu kararının bozulması gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.


Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi