Esas No: 2021/10302
Karar No: 2022/3147
Karar Tarihi: 21.02.2022
Yargıtay 7. Ceza Dairesi 2021/10302 Esas 2022/3147 Karar Sayılı İlamı
Özet:
Mahkeme, sanık hakkında verilen açıklanmasının geri bırakılması kararına rağmen zararın ödenmemesi nedeniyle hüküm açıklanarak karar verilmesi gerektiğini belirtmiştir. Ancak hükümde, yasa maddelerinin belirtilmeden açıklanmasının geri bırakılması kararına atıf yapılarak karar verildiği belirtilmiştir. Bu durumda, hüküm yerel mahkemenin görevi olup, yeterli gerekçeler sunulmadan verilmiştir. Ayrıca, sanığın durumuna göre cezanın belirli bir kısmının infaz edilmemesi veya hükümdeki hapis cezasının ertelenmesi gibi seçeneklere de yer verilmesi gerektiği ifade edilmiştir. TCK'nun 53. maddesi ve Anayasa Mahkemesi kararları da dikkate alınarak hüküm verilmesi gerektiği belirtilmiş, açıklanmasının geri bırakılması kararı henüz hukuken varlık kazanmadığından bu süreçte infaz edilemeyeceği ifade edilmiştir. Kanun maddeleri olarak ise 5317 sayılı Kanunun 231/11. maddesi, 230, 231/11 ve 232/6. maddeleri, TCK'nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Kanunun 61 ve 62. maddeleri ile 5607 sayılı Kanuna eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası belirtilmiştir.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ :Asliye Ceza Mahkemesi
SUÇ : 5607 sayılı Yasaya muhalefet
HÜKÜM : Hükümlülük
Yerel mahkemece verilen hüküm temyiz edilmekle; başvurunun süresi, kararın niteliği ve suç tarihine göre dosya okunduktan sonra Türk Milleti adına gereği görüşülüp düşünüldü;
5271 sayılı CMK’nun 231/11. madde ve fıkrasında yer alan "Denetim süresi içinde kasten yeni bir suç işlemesi veya denetimli serbestlik tedbirine ilişkin yükümlülüklere aykırı davranması halinde, mahkeme hükmü açıklar. Ancak mahkeme, kendisine yüklenen yükümlülükleri yerine getiremeyen sanığın durumunu değerlendirerek; cezanın yarısına kadar belirleyeceği bir kısmının infaz edilmemesine ya da koşullarının varlığı halinde hükümdeki hapis cezasının ertelenmesine veya seçenek yaptırımlara çevrilmesine karar vererek yeni bir mahkûmiyet hükmü kurabilir." şeklindeki hüküm de dikkate alınarak;
Sanık ... hakkında zararı taksitler halinde ödemesi koşuluyla hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına ilişkin kararın kesinleşmesine müteakip, sanığa yapılan ihtara rağmen zararın ödenmediğinden bahisle dosyanın yeniden ele alınarak hükmün açıklanmasına karar verildiği görülmekle; CMK'nun 230, 231/11 ve 232/6. madde ve fıkraları uyarınca denetime ve infaza olanak verecek şekilde gerekçesi belirtilmeden, açıklanmasının geri bırakılmasına karar verilen hükme atıf yapılarak yazılı şekilde hüküm tesisi,
Kabule göre de;
1- Suç tarihi ve ele geçen eşyanın niteliğine göre sanığın eyleminin 11.04.2013 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren 6455 sayılı Yasa ile değişik 5607 sayılı Yasanın 3/11. maddesi kapsamında kaldığı, ancak suç tarihinden sonra 28.06.2014 tarihli Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe giren halen yürürlükte bulunan 6545 sayılı Yasa ile değişik 5607 sayılı Yasanın 3/11-son cümle delaletiyle anılan Yasanın 3/5, 3/10. madde ve fıkraları kapsamında bulunduğu;
Hükümden sonra 15.04.2020 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren 7242 sayılı Yasanın 61. maddesi ile 5607 sayılı Yasanın 3/22. maddesine eklenen "Eşyanın değerinin hafif olması halinde verilecek cezalar yarısına kadar, pek hafif olması halinde ise üçte birine kadar indirilir." şeklindeki düzenlemenin sanık lehine hükümler içermesi, yine 7242 sayılı Yasanın 62. maddesi ile değiştirilen 5607 sayılı Yasanın 5/2. maddesine eklenen fıkra uyarınca kovuşturma aşamasında etkin pişmanlık uygulamasının olanaklı hale geldiği anlaşılmakla,
Suç tarihinde yürürlükte olan 6455 sayılı yasa ile değişik 5607 sayılı Yasa ile 6545 ve 7242 sayılı Yasalar ile değiştirilen 5607 sayılı Yasanın 3/11. maddesinin yollamasıyla 3/5, 3/10, 3/22, 5/2. madde ve fıkralarının somut olaya uygulanarak, belirlenen sonuç cezalar karşılaştırılmak suretiyle sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri ile, 5237 sayılı TCK'nun 7. maddesi ve 7242 sayılı Yasanın 63. maddesi ile 5607 sayılı Yasaya eklenen geçici 12. maddenin 2. fıkrası gözetilerek sonucuna göre uygulama yapma görevinin de yerel mahkemeye ait bulunması zorunluluğu,
2- TCK'nun 53. maddesinin uygulanması açısından 24.11.2015 tarihli Resmi Gazete'de yayımlanarak aynı gün yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 tarih ve 2014/140 E.-2015/85 K. sayılı kararı gözönünde bulundurularak hüküm oluşturulmasının gerektiğinin gözetilmemesi,
3- Sanık hakkında verilen 21.01.2011 tarihli hükmün açıklanmasının geri bırakılması kararının henüz hukuken varlık kazanmadığı, hüküm niteliğinde olmadığı, askıda olduğundan müsadereye ilişkin kararın bu aşamada infaz edilemeyeceği, bu haliyle infazı mümkün bulunmadığından, açıklanan hükümde iddianamede müsaderesi talep edilen suça konu eşya ile nakil aracı hakkında denetime ve infaza olanak verecek biçimde hüküm kurulması gerektiğinin gözetilmemesi,
Yasaya aykırı, sanığın temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan hükmün bu sebeplerden dolayı 5320 sayılı Yasanın 8/1. maddesi uyarınca yürürlükte bulunan 1412 sayılı CMUK’nun 321. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 21.02.2022 tarihinde oy birliğiyle karar verildi.