Abaküs Yazılım
13. Hukuk Dairesi
Esas No: 2016/26796
Karar No: 2019/10302
Karar Tarihi: 22.10.2019

Yargıtay 13. Hukuk Dairesi 2016/26796 Esas 2019/10302 Karar Sayılı İlamı

13. Hukuk Dairesi         2016/26796 E.  ,  2019/10302 K.

    "İçtihat Metni"

    MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi

    Taraflar arasındaki manevi tazminat davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
    KARAR
    Davacı, 07.12.2013 tarihinde devam eden yüksek ateş ve karın ağrısı şikayeti nedeniyle kızını davalı ... kuruluşuna götürdüğünü, davalı doktor tarafından muayane edildiğini, idrar ve kan tahlili istediğini, bu arada kızının ateşinin yüksek olması sebebiyle doktordan kızına ateş düşürücü serum takılmasını istediğini, daha tahlil sonuçları da alınmamış iken, antibiyotikle kızının ateşinin düşmediğini ısrarla ve defalarca davalı uzman doktora ifade etmesine rağmen, tekrar antibiyotik ve soğuk algınlığı ilaçları verdiğini, 09.12.2013 tarihinde kızının şiddetli karın ağrısı ve yüksek ateşi sebebiyle tekrar hastaneye gittiğini, önceki tahlil sonuçlarını aldığını, davalı doktora gösterdiğini, doktorun soğuk algınlığı teşhisi koyduğunu ve yine ateş düşürücü serum taktığını, ardından iğne vererek taburcu ettiğini, ancak kızının durumunun 11.12.2013 günü iyice kötüleştiğini, bunun üzerine kızınının dava dışı Özel ... Hastanesine götürüldüğünü, hastanenin genel cerrahi bölümünde görevli doktorun davalı hastaneden çıkan kan ve idrar sonuçlarına baktığını, yaptığı muayene sonucu hemen ultrason ve ardından röntgen çekilmesini istediğini, ultrason görüntülerinde %99,5 oranında apandisitin patlak olduğunu teşhis edip acilen ameliyata alındığını, teşhis ve tedavide hatalı olan hastane ve doktor nedeniyle kızının ciddi bir hayati tehlike atlattığını, kısa süreceği öngörülen basit bir operasyonun uzun sürdüğünü, tedavisinin günlerce geciktirildiğini, kızını karın ağrısının şiddetlenmesi nedeniyle ikinci defa ve aynı uzman doktora götürmesine rağmen aynı özensizlik, dikkatsizlik ve ihmalin devam ettirildiğini, doktor ve hastanenin müştereken ve müteselsilen tazminat sorumluluklarının bulunduğunu ileri sürerek, fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere 100.000,00 TL manevi tazminatın olay tarihinden itibaren işleyecek faiziyle birlikte davalılardan tahsiline karar verilmesini talep etmiştir.
    Davalılar, davanın reddini dilemişlerdir.
    Mahkemece, davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacı tarafça temyiz edilmiştir.
    Davacının kızının 07.12.2013 tarihinde yüksek ateş ve karın ağrısı şikayeti nedeni ile davalı doktor tarafından muayene edilip, ilaç ve serumla tedaviye başlandığı sonrasında 9.12.2013 tarihinde şikayetlerin devam etmesi nedeni ile tedaviye devam edilip aynı şikayetlerin devamı üzerine de, 11.12.2013 tarihinde bir başka merkeze müracaatlarında apandisit nedeni ile ameliyat edildiği, toplanan delillerden açıkça anlaşıldığı gibi, bu yönlerden taraflar arasında bir uyuşmazlık da bulunmamaktadır. Bu noktada yukarıda açıklanan olgulara göre eldeki davada, davalı hastanede yapılan teşhis ve tedavinin tıbbın gereklerine uygun yapılıp yapılmadığı ile, olayda doktor hatası olup olmadığının tesbiti gerekmektedir. Eş deyişle davadaki iddia ve istek, davalı hastane ve onun personelinin, vekillik sözleşmesinden kaynaklanan özen borcuna aykırı davranışına dayandırılmıştır. BK.Md.386, 390-TBK 502-506 md) Vekil, vekalet görevine konu işi görürken, yöneldiği sonucun elde edilmemesinden sorumlu değilse de, bu sonuca ulaşmak için gösterdiği çabanın, yaptığı işlemlerin, eylemlerin ve davranışların özenli olmayışından doğan zararlardan dolayı sorumludur. O nedenle, doktorun meslek alanı içinde olan bütün kusurları, hafif de olsa, sorumluluğun unsuru olarak kabul edilmelidir. Doktor, hastasının zarar görmemesi için, mesleki tüm şartları yerine getirmek, hastanın durumunu tıbbi açıdan zamanında ve gecikmeksizin saptayıp, somut durumun gerektirdiği önlemleri eksiksiz biçimde almak, uygun tedaviyi de yine gecikmeden belirleyip, uygulamak zorundadır. Asgari düzeyde dahi olsa, bir tereddüt doğuran durumlarda, bu tereddüdü ortadan kaldıracak araştırmalar yapmak ve bu arada da, koruyucu tedbirleri almakla yükümlüdür. Çeşitli tedavi yöntemleri arasında bir seçim yapılırken, hastanın ve hastalığın özellikleri gözönünde tutulmalı, onun risk altına sokacak tutum ve davranışlardan kaçınılmalı, en emin yol seçilmelidir. (Bkz.Tandoğan,Borçlar Hukuku Özel Borç ilişkileri cilt, Ank.l982 Sh.236 vd.)Gerçekte de, müvekkil, mesleki bir işgören; doktor olan vekilden, tedavinin bütün aşamalarında titiz bir ihtimam ve dikkat göstermesini beklemek hakkına sahiptir. Gereken özeni göstermeyen vekil, (B.K.nun 394/1.) TBK"nun 510. maddesi hükmü uyarınca, vekaleti gereği gibi ifa etmemiş sayılmalıdır. Uyuşmazlığa uygulanması gereken bu yasal kurallara göre, vekilin en hafif kusurundan dahi hukuken sorumluluk altında olduğu gözetildiğinde, alınacak bilirkişi raporu önem kazanmakta ve taraf, hakim ve Yargıtay denetimine elverişli bulunması gerekmektedir. Bilirkişi; doktorun uygulanacak tedavi yöntemi ve aşamalarda gerekli titizliği gösterip göstermediğini, uygulanması gereken tedavinin ne olması gerektiğini, doktor tarafından uygulanan tedavinin ne olduğunu, ayrıntılı ve gerekçeli açıklamalı ve sonuca ulaşmalıdır. Bu bağlamda salt yapılan işlemin ne olduğunu açıklamak yeterli kabul edilemez. Kaldı ki, bilirkişinin tarafların itirazlarını da mutlaka karşılamalı ve aydınlatıcı olmalıdır. Hakim’in de bilirkişinin somut olayda görüşünün dosya kapsamına uygun olup olmadığını da denetlemesi gerekmektedir. (TMK.nun md. 4, HMK.nun md. 198) Dairemizin kararlılık kazanmış uygulamaları ve içtihatları da bu yöndedir. Somut uyuşmazlıkta mahkemece hükme esas alınan Adli Tıp Kurulu raporunda, hastanın aynı hastanede ayrıca 09.12.2013 tarihinde İç Hast. Uzm. Dr. ... tarafından muayene edilip akut tonsillit tanısıyla tedavi düzenlediğinin anlaşıldığı, o anda akut tonsillit varlığı yanında akut apandisit hastalığı olmayabileceği gibi, akut tonsillit ve akut apandisit rahatsızlıklarının birlikte mevcudiyeti halinde de süperpozisyon nedeniyle akut apandisit tablosunun gölgelenmesi sonucu tanı yanılması olabileceği, bu durumun tıbben mesleki kusur olarak değerlendirilmediği şeklinde görüş bildirilmiş ise de; Adli Tıp Kurumu raporu eksik olup, davacının itirazlarını karşılar nitelikte değildir. Hastanın 07.12.2013 ve 09.12.2013 tarihinde davalı doktor tarafından muayene edildiği, yüksek ateş ve karın bölgesinde hafif bir ağrısının olduğu gerek davacı tarafın beyanları gerekse davalı tarafından verilen cevap dilekçesindeki beyanlar ile sabittir. Bu durumda hastanın davalı doktor tarafından muayene edildiği aşamalarda, mevcut bulgulara göre fiziki muayene ile ya da ileri tetkik yapılarak (ultrason, MR v.s) rahatsızlığın anlaşılıp anlaşılamayacağının belirlenmesi önem arzetmektedir. Öyle ki, bu tetkiklerin yapılmaması hastanın hastalığınının tesbit edilmemesine neden olmuşsa hekim sorumlu olacaktır. O halde, bu konuda yukarıda açıklanan ilkeler doğrultusunda özen gösterilip gösterilmediği, yapılması gerekenle, yapılanın uyuşup uyuşmadığı açıklamalarına yer verilecek şekilde, tüm deliller birlikte değerlendirilerek, yapılması gerekenle yapılan müdahale ve tedavinin ne olduğu, tıbbın gerek ve kurallarına göre olayda doktor ve hastaneye kusur izafe edilip edilmeyeceğini, nedenlerini açıklayıcı, taraf, mahkeme ve Yargıtay denetimine elverişli üniversitelerin Öğretim Üyelerinden oluşturulacak, konusunda uzman, akademik kariyere sahip üç kişilik bilirkişi kurulundan rapor alınarak az yukarda açıklanan ilke ve esaslara göre davalı ve hastane çalışanlarının kusurlu olup olmadıkları belirlenmeli, sonucuna göre karar verilmelidir. Eksik inceleme ile yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirir.
    SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle temyiz olunan kararın davacı yararına BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde iadesine, HUMK’nun 440/I maddesi uyarınca tebliğden itibaren 15 gün içerisinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 22/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.

    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi