10. Hukuk Dairesi 2015/4747 E. , 2015/6652 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Davacı, sigortalılık başlangıç tarihinin 22.12.1989 olduğunun tespiti istemine ilişkindir
Mahkeme, ilâmında belirtildiği şekilde isteğin kabulüne karar vermiştir.
Hükmün, davalı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Kanunun geçici 7/1. maddesi hükmünde yer alan düzenleme ile genel olarak Kanunların geriye yürümemesi (geçmişe etkili olmaması) kuralı karşısında, davanın yasal dayanağının 506 sayılı Kanun ve giderek 79. maddesi olduğu kabul edilmelidir.
506 sayılı Kanunun 6. maddesinde ifade edildiği üzere “sigortalı olmak hak ve yükümünden kaçınılmaz ve feragat edilemez” olması, sosyal güvenliğin Anayasal haklardan bulunması itibariyle, bu tür davaların “kamu düzeni” ile ilgili olması nedeniyle özel bir duyarlılıkla yürütülmesi ve kanıtların re’sen toplanması gereği vardır.
Dava; sigortalılık başlangıcının tespiti istemini içerir nitelikte olup, davacının işe giriş bildirgesi Kuruma verilmiş ise de, 506 sayılı Kanunun 108 maddesi uyarınca sigortalılık başlangıç tarihinin tespiti yönünde, salt işe giriş bildirgesinin verilmiş olması yeterli olmayıp, ayrıca, aynı Kanunun 2 ve 6 maddelerinde öngörüldüğü şekilde hizmet akdine dayalı olarak eylemli veya gerçek biçimde çalışmanın da varlığı gerekir. Başka bir anlatımla; yöntemince düzenlenip süresi içerisinde Kuruma verilen işe giriş bildirgesi kişinin işe girdiğini gösteren yazılı delil niteliğinde ise de, fiili çalışmanın ortaya konması açısından tek başına yeterli kabul edilemez.
Mahkemece, davacıya verilen sigorta sicil numarasının hangi yıla ait olduğu davalı Kurum"dan sorulmalı, varsa, ilgili dönem bordroları da getirtilip, davacının çalışmasını bilebilecek durumdaki bordro tanıkları veya aynı çevrede iş yeri olan işveren, ya da, bu işverenlerin çalıştırdığı kişiler saptanarak bilgi ve görgülerine başvurulmalı, çalışmanın fiili ve gerçek olup olmadığı yöntemince araştırılmalı, toplanan kanıtların birlikte değerlendirilmesi suretiyle varılacak sonuca göre karar verilmelidir.
Ayrıca, inceleme konusu davada, davacı vekilinin talebi gibi, işverenin işe giriş bildirgesini kuruma verdiği 22.12.1989 tarihinde davacının işe başladığına ilişkin olarak davanın kabulüne karar verildiği, işe giriş bildirgesinde ise; davacının 15 .12.1989 tarihinde işe başladığının belirtildiği, bu haliyle davacının ,işe giriş tarihi olan 15.12.1989 tarihine karar verilmesi gerekirken, maddi hata sonucu davacı vekilinin talebi gibi 22.12.1989 tarihinde sigortalı olarak işe başladığının tespiti ‘’ şeklinde davanın kabulüne karar verilmiş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Diğer taraftan, 506 sayılı Kanunun 60/G maddesinde; “bu maddenin uygulanmasında; 18 yaşından önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanların sigortalılık süresi, 18 yaşını doldurdukları tarihte başlamış kabul edilir. Ancak, bu tarihten önceki süreler için ödenen Malullük, Yaşlılık ve Ölüm Sigortaları primleri, prim ödeme gün sayılarının hesabına dahil edilir” hükmü öngörülmüştür. Maddedeki “malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tâbi olanlar” sözcüklerinin, sigortalılar yararına bir yorumla, tâbi olması gerekenleri de kapsadığının kabulü gerekir. Öte yandan, davacının, aynı Kanunun geçici 54. maddesi kapsamında 01.04.1981 tarihinden önce malullük, yaşlılık ve ölüm sigortalarına tescili bulunmadığı da belirgindir. Bu nedenle, 20.06.1972 doğumlu olan davacı yönünden sigortalılık başlangıç tarihinin, anılan maddeler uyarınca davacının, 18 yaşını doldurduğu 20.06.1990 olarak kabulü gerektiği, hususunun hükümde gözetilmediği, anlaşılmıştır.
Bu maddi ve hukuki olgular göz önünde bulundurulmaksızın, mahkemece, eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmesi, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir
O halde, davalı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 07.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.