3. Hukuk Dairesi 2015/11968 E. , 2016/4837 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki alacak davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün, duruşmalı olarak incelenmesi davacılar vekili tarafından istenilmekle daha önceden belirlenen 29.03.2016 duruşma günü için tebligat üzerine temyiz eden davacılar vekili...geldi. Aleyhine temyiz olunan davalılar adına gelen olmadı. Açık duruşmaya başlandı ve hazır bulunanların sözlü açıklamaları dinlendikten sonra işin incelenerek karara bağlanması için saat 14.00"e bırakılması uygun görüldügünden, belli saatte dosyadaki bütün kağıtlar okunarak, Tetkik Hakiminin açıklamaları dinlenip, gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacılar vekili dilekçesinde; davacıların, arsa sahibi olan davalı ... ile kat karşılığı inşaat sözleşmesi yapan dava dışı yükleniciye ait daireleri kaba inşaat halinde iken satın aldıklarını, dairelerin diğer imalatlarının davacılar tarafından tamamlandığını, ancak davalının açtığı dava ile kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi ile birlikte, davacılara ait tapuların iptaline ve müdahalelerinin menine karar verildiğini, hükmün kesinleşmesi ile davalının davacılar tarafından yaptırılan imalatlar nedeniyle zenginleştiğini ileri sürerek; fazlaya ilişkin hakları saklı kalmak üzere her bir davacı için 2.000 TL den toplam 22.000 TL alacağın tapu iptal ve tescil tarihinden itibaren en yüksek ticari faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini talep etmiş, 16.09.2014 tarihli ıslah dilekçesi ile de talebini toplam 147.560 TL ye yükseltmiştir.
Davaya dahil edilen davalı ... mirasçıları vekili cevap dilekçesinde; dahili davalıların murisi olan ... ile davacılar arasında satış sözleşmesi yapılmadığının savunarak, davanın reddini isteiştir.
ece; davacılar ile davalı arsa sahibi arasında sözleşme ilişkisinin bulunmadığı, davacıların, davalı arsa maliki ile dava dışı yüklenici arasında düzenlenmiş eser sözleşmesi gereğince, yükleniciye verilmesi gereken daireleri, yükleniciden satın almış olmakla, yüklenicinin sözleşmeden doğan haklarına halef oldukları, ancak, davacıların bu haklarını, yüklenicinin arsa malikine karşı sözleşmeden doğan edimini yerine getirmesi durumunda, davalı arsa malikinden talep edebilecekleri, davalı arsa maliki ile dava dışı yüklenici arasında görülen dava sonucu, yüklenicinin sözleşmeden doğan edimini yerine getirmediğinden kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine karar verildiğini, davacıların daireler için yaptıkları masraflar bedelini, aralarında akdi ilişki bulunmayan davalıdan talep edemeyecekleri, davacıların varsa taleplerini, aralarında akdi ilişki bulunan yükleniciye karşı ileri sürmeleri gerektiğinden bahisle davanın reddine karar verilmiş; hüküm, davacılar vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Temyiz incelemesi nedeniyle yapılan görüşmeler sırasında, davalı ..."nın davadan önce ölmüş olması nedeniyle, eldeki davanın davalıya karşı açılmasının kabul edilebilir bir yanılgı olup olmadığı, dolayısıyla davaya davalının mirasçılarına tebligat yapılmak suretiyle devam edilip edilemeyeceği ön sorun olarak değerlendirilmiştir.
Taraf ehliyeti, davada taraf olabilme yeteneği olup, medeni (maddi) hukuktaki medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyetinin, medeni usul hukukunda büründüğü şekildir. Buna göre, medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti bulunan her gerçek ve tüzel kişi, davada taraf olabilme ehliyetine de sahiptir. Nitekim, HMK. nun 50. maddesinde, medeni haklardan yararlanma ehliyetine sahip olanın, dava ehliyetine de sahip olduğu; anılan Kanunun 114. maddesinin (d) bendinde, tarafların, taraf ve dava ehliyetine sahip olmalarının dava şartı olduğu; 115. maddesinde ise, mahkemenin, dava şartlarının mevcut olup olmadığını, davanın her aşamasında kendiliğinden araştıracağı, tarafların da dava şartı noksanlığını her zaman ileri sürebilecekleri belirtilmiştir.
4721 sayılı TMK. nun 28. maddesinde; kişiliğin, çocuğun sağ olarak tamamıyla doğduğu anda başlayıp ölümle sona erdiği ve çocuğun hak ehliyetini, sağ doğmak koşuluyla ana rahmine düştüğü andan başlayarak elde ettiği hüküm altına alınmış olup, gerçek kişilerin kişiliği ve bununla medeni haklardan yararlanma (hak) ehliyeti ölümle sona erdiğinden, ölmüş kişinin taraf ehliyeti bulunmamaktadır.
Ancak, HMK. nun tarafta iradi değişikliği düzenleyen 124/3. maddesinde, maddi bir hatadan kaynaklanan veya dürüstlük kuralına aykırı olmayan taraf değişikliği talebinin, karşı tarafın rızası aranmaksızın hakim tarafından kabul edileceği belirtilmiştir.
Yapılan bu açıklamalar ve hiç kimsenin bilerek ölü kişiye karşı dava açmayacağı olgusu birlikte değerlendirildiğinde; 28.08.2012 tarihinde ölen davalıya karşı 11.02.2013 tarihinde dava açılmasının maddi bir hatadan kaynaklandığı, dolayısıyla mahkemece davalının mirasçılarına tebligat yapılarak davaya devam edilmesinin usul ve yasaya uygun olduğu anlaşılmakla, işin esasının incelenmesine geçilmiştir.
Dava, dahili davalılara ait dairelerde davacılar tarafından yapılmış olan imalatların bedelinin sebepsiz zenginleşme hükümleri uyarınca tahsili istemine ilişkindir.
üklenici ile davalı ... arasında imzalanan 01.06.1995 tarihli kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca inşa edilen ve yükleniciye ait olan dairelerin, yüklenici tarafından davacılara satılarak akabinde (kat irtifakı tesis edilmemesi nedeniyle arsa vasfındaki taşınmazdan pay temliki suretiyle) tapu devrinin yapıldığı, davalının 18.03.2003 tarihinde yüklenicinin sözleşmeden doğan edimini yerine getirmediğini ileri sürerek dava dışı yüklenici ile davacılar aleyhine kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshi, tapu iptali ve tescil ile müdahalenin meni istemli davayı açtığı, yapılan yargılama sonucunda davanın kabulü ile kat karşılığı inşaat sözleşmesinin feshine, davacıların tapudaki paylarının iptali ile davalı adına tesciline, davacılardan bir bölümünün müdahelelerinin menine karar verildiği, kararın derecaattan geçerek 23.02.2012 tarihinde kesinleştiği uyuşmazlık konusu değildir.
Uyuşmazlık, davacılar tarafından yapılan imalatlarla birlikte dairelerin teslim edildiği ileri sürülen dahili davalıların, bu imalatlar nedeniyle sebepsiz olarak zenginleşip zenginleşmediği, buna bağlı olarak zenginleşmenin kapsamı noktasındadır.
Davacılar, henüz inşaat halinde bulunan ve tamamlanmamış binadan bağımsız bölüm edinmeyi amaçlamıştır. “Topraktan satış” veya “temelden satış” şeklinde isimlendirilen bu tür satışlarda alıcı (davacılar), arsanın gerçekte yükleniciye ait olmadığını, kat karşılığı ona arsa payı verildiğini, yüklenicinin edimini yerine getirmemesi halinde kendisine bırakılan bağımsız bölümlerde ve arsa paylarında hakkının doğmayacağını bilerek davaya konu daireleri satın almıştır. Bu durumda, davacıların TMK.nun 1023. maddesinin koruyuculuğundan yararlanması sözkonusu olamaz.
O halde, başkasına ait tapulu taşınmaza kendi levazımı ile imalat yapan davacıların iyiniyetli olduğu kabul edilemez.
Ancak, davacıların TMK. nun 995. maddesi uyarınca şahsi haklarını, daireleri teslim etmeleri koşulu ile dahili davalılardan talep edebileceğinin kabulü gerekir. Diğer bir anlatımla, dairelerdeki zilyetliklerini sonlandıran (veya haklarındaki meni müdahale kararı kesinleşmiş olan) davacılar, sadece yapmış olduğu zorunlu imalatlar nedeniyle oluşan zenginleşme miktarını talep edebilir.
Somut olayda ise; tüm davacıların tapularının iptal edilmesine karar verilmesine rağmen, sadece bir bölümünün müdahalesinin menine karar verilmiştir. Buna göre, mahkemece, haklarında meni müdahale kararı verilmemiş olan davacıların, dava tarihi itibariyle taşınmazda zilyet olup olmadıkları, dolayısıyla bu davacılar yönünden sebepsiz zenginleşmenin doğup doğmadığı belirlenmemiştir.
Öte yandan, davalı ... ile dava dışı yüklenici arasındaki kat karşılığı inşaat sözleşmesi, fesih tarihine kadar geçerliliğini korumuştur. Buna göre, dava dışı yüklenicinin kat karşılığı inşaat sözleşmesinden doğan edimlerini yerine getirmesi gerekmektedir. Bu bağlamda, davacıların, dava dışı yüklenici tarafından yapılması gereken imalatları kendilerinin yapmış olduğunu ileri sürerek kat karşılığı inşaat sözleşmesinin tarafı olan davalıdan (dahili davalılardan) bir talepte bulunamayacağı da ortadadır.
Şu durumda; eldeki davaya konu edilen imalatların, öncelikle zorunlu imalat kapsamında olup olmadığının belirlenmesi, sonrasında ise belirlenen zorunlu imalatlar içerisinde kat karşılığı inşaat sözleşmesi uyarınca yüklenici tarafından yapılacak olan imalatların yer alıp almadığının tespit edilmesi ve ulaşılacak sonuca göre bir karar verilmesi gerekmektedir.
Hal öyle olunca mahkemece; yukarıda açıklanan maddi ve hukuki olgular gözetilerek, öncelikle haklarında müdahelenin meni kararı verilmemiş olan davacılar yönünden sebepsiz zenginleşme olgusunun gerçekleşip gerçekleşmediğinin belirlenmesi, sonrasında ise dava konusu dairelerde davacılar tarafından yaptırılmış olan imalatlar konusunda feshedilen kat karşılığı inşaat sözleşmesi de gözetilerek bilirkişi kurulundan rapor aldırılması ve ulaşılacak sonuç çerçevesinde bir karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme ile davanın reddine karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA, Avukatlık Asgari Ücret Tarifesi hükümlerine göre Yargıtay duruşmasında vekille temsil edilen davacı taraf için takdir edilen 1.350 TL vekalet ücretinin davalılardan alınıp davacıya verilmesine, peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 29.03.2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.