8. Hukuk Dairesi 2011/1727 E. , 2011/7679 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
..., dahili davacılar ... ve müşterekleri ile ..., dahili davalılar ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kabulüne dair Hendek Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 23.06.2010 gün ve 294/228 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davalı vekili tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı vekili dava dilekçesinde; 119 ada 3 ve 120 ada 18 sayılı parsellerin ortak miras bırakan ..."ndan kaldığını, kız kardeşleri ..., ... ve ... ’dan miras paylarının vekil edeni tarafından devralındığını, ...’dan miras payını devraldığına ilişkin 28.8.2011 tarihli senet olduğunu, kadastro çalışmaları sırasında söz konusu parsellerin vekil edeninin kardeşi davalı ... adına tespit ve tescil edildiklerini açıklayarak 119 ada 3 sayılı parselde 3000 m2"lik, 120 ada 18 sayılı parselden ise 2000 m2"lik yer bakımından tapu kayıtlarının iptali ile vekil edenine ait 119 ada 4 sayılı parsele dahil edilmek suretiyle davacı adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı ... 07.11.2005 tarihli cevap dilekçesinde; 119 ada 3 sayılı parselin 7143,97 m2 yüzölçümlü olarak kadastro tespitinin yapıldığı sırada bizzat davacının da hazır bulunmasıyla 1/3’nün davacı ..., 2/3 nün ise adına tespit ve tescil edildiğini, bu parsele yönelik iddianın doğru olmadığını, 120 ada 18 sayılı parselin ise, yine kendisinin yokluğunda davacının hazır olduğu bir sırada kadastroca adına tespit ve tescil edildiğini, 119 ada 3 sayılı parselde miras payları bulunan kardeşlerinden bedeli karşılığında miras paylarını devraldığını, buna ilişkin senedi olduğunu belirterek açılan davanın reddine karar verilmesini savunmuş, ... ve ... ve kendisi tarafından imzalanan 23.12.2004 tarihli harici satış senedini sunmuştur.
Mahkemece, 119 ada 3 sayılı parselde davalı ... adına kayıtlı bulunan 2/3 pay ile davacı ... 1/3 pay bakımından tapu kaydının iptaliyle teknik bilirkişi ....’ın 16.11.2009 tarihli rapor ve krokisinde A harfiyle işaretli 1724,33 m2 yüzölçümlü taşınmazın 119 ada 3 parsel numarasıyla ... adına, aynı krokide B harfiyle işaretli 2419,64 m2 ve yine aynı krokide C harfiyle belirlenen 3000 m2 yüzölçümlü taşınmaz bölümleri bakımından tapu kaydının iptaliyle ... mirasçıları Rabia, Yusuf, Yunus ve Yüksel adlarına ¼’er pay oranında, 120 ada 18 sayılı parselin davalı adına bulunan tapu kaydının iptaliyle aynı bilirkişinin aynı tarihli krokisinde A harfiyle işaretli 11010,86 m2 yüzölçümlü yerin aynı ada ve parsel ile ..., yine aynı krokide B harfiyle gösterilen 2000 m2 yerin ... mirasçıları ...,..,...ve ...adlarına ¼’er pay oranında tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesi üzerine; hüküm, davalı ... vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik, muristen intikal ve miras payının devri gibi hukuki sebeplere dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, davacı ve davalı tarafın taşınmazlardaki fiili kullanım durumları gözönünde tutularak taşınmazların ifrazının mümkün olup olmadığı dahi araştırılmadan, bağımsız bölümler halinde davacı ve davalı taraf adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş ise de, mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Davacı vekili, dava dilekçesinde her iki parselde istek kısmında açıklanan miktarlar yönünden iptal ve tescil isteğinde bulunmuş, kız kardeşlerinin miras paylarını bedeli karşılığında devraldığını bildirmiştir. Davalı ... ise cevap dilekçesinde; kız kardeşleri ... ve ..."nin miras paylarını devraldığını, harici satış senedinin bulunduğunu, davacı bizzat hazır iken davacının huzurunda tespitlerinin yapıldığını belirterek davanın reddini istemiştir.
Yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ... beyanında; 120 ada 18 sayılı parselin kuru dereye kadar olan kısmının İshak’a ait olduğunu, kuru dereden aşağıya olan bölümün ise ...’a ait bulunduğunu, ancak kadastro çalışmalarından beri bu taşınmazın İshak tarafından tasarruf edildiğini, 119 ada 3 sayılı parselin ise bildiği kadarıyla ...’un herhangi bir hakkının olmadığını bildirmiş, dinlenen davacı ve davalı tanıkları ise, ...ve ...’nin miras paylarını davalı ...’a devrettiklerini, ...’nın ise miras payını davacıya sattığını bildirmişler, mirasçılar arasında taksimin yapılıp yapılmadığı, tüm mirasçıların yapılan taksime katılıp katılmadıkları, taksimde nerelerin hangi mirasçıya düştüğü, davacıyla davalının dayandıkları miras paylarının devrine ilişkin senetlerin kapsamı konusunda kesin bir şey söylemedikleri belirlenmiştir.
Belirlenen bu somut olgular karşısında öncelikle muris ...’ndan gelen taşınmazların mirasçıları arasında taksim yapılıp yapılmadığı, tüm mirasçıların bu taksime katılıp katılmadığı veya muris sağlığında kendisine ait taşınmazları mirasçıları arasında paylaşıma tabi tutup tutmadığı, miras payının devrine ilişkin taraf senetlerinin hangi taşınmazları kapsadığı konusunda duraksama söz konusudur. Toplanan mevcut delillerle sağlıklı bir sonuca ulaşma olanağı bulunmamaktadır. Bu nedenle muris ...’ndan kalan taşınmazların murisin ölümünden sonra mirasçıları arasında paylaşılıp paylaşılmadığı, paylaşılmış ise hangi mirasçılara hangi parsellerin düştüğü, tüm mirasçıların yapılan paylaşıma katılıp katılmadığı, yeniden yapılacak keşifte yerel bilirkişi ve tanıklardan sorularak açıklığa kavuşturulması gerekir.
Bundan ayrı, davacının dayandığı 28.8.2001 tarihli miras payının devri senediyle davalı tarafın dayandığı 23.12.2004 tarihli miras payının devrine ilişkin senetlerde bulunan mevkii ve hudutları okunmak suretiyle hangi taşınmazlara ait olduğu özellikle 28.8.2001 tarihli senedin sadece bir taşınmazdaki miras payının devrine ilişkin olduğu gözetilerek dava konusu parsellerden hangisine ait bulunduğu, ...’nın hangi parseldeki payını devrettiği, aynı şekilde yerel bilirkişi ve tanıklardan sorulmak suretiyle belirlenmesi, davalı ile satıcı ... ve ...arasında yapılan 23.12.2004 tarihli senedin muristen kalan tüm taşınmazlara yönelik bulunduğu hususunun gözönünde tutulması, m2’den ziyade taşınmazlardaki miras payları gözönünde tutularak sorunun çözümlenmesi (..., ...ve ...’nin babalarından kalan miras paylarını devrettikleri anlaşılmaktadır), yerel bilirkişi ve tanıkların HMK. nun 243 ve 244. maddeleri gereğince davetiyeyle keşif yerine çağırılmaları, aynı Kanunun 259 ve 290/2.maddeleri uyarınca uyuşmazlığın taşınmaza ilişkin bulunması nedeniyle keşif yerinde dinlenmelerinin sağlanması, açıklanan hususlarda herhangi bir duraksamaya yer vermeyecek biçimde durumun yerel bilirkişi ve tanıkların bilgilerine başvurulmak suretiyle saptanması, ondan sonra hasıl olacak duruma göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş olması doğru değildir.
Kabule göre de, krokide A, B ve C harfleriyle belirlenen taşınmaz bölümleri bakımından İmar Kanunu ve Yönetmeliğine göre, ifrazlarının mümkün olup olmadığının yetkili mercilerden sorulmadan kendiliğinden ifraz sonucunu doğuracak biçimde hüküm kurulması doğru değildir. Taşınmazların ifrazının mümkün olmaması halinde 3402 sayılı Kadastro Kanununun 15.maddesi gözönünde tutularak paylı mülkiyet şeklinde hüküm kurulması mümkündür.
Davalı vekilinin temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulüyle yerel mahkeme hükmünün açıklanan nedenlerle 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428.maddesi uyarınca BOZULMASINA 17,15 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davalıya iadesine
26.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.