10. Hukuk Dairesi 2014/16602 E. , 2015/6538 K.
"İçtihat Metni"Mahkemesi :İş Mahkemesi
Dava,icra takibine itirazın iptali ile icra inkar tazminatı istemine ilişkindir.
Mahkemece ilamında belirtilen gerekçelerle; davanın reddine karar verilmiştir.
Hükmün, davacı Kurum avukatı tarafından temyiz edilmesi üzerine, temyiz isteğinin süresinde olduğu anlaşıldıktan ve Tetkik Hâkimi ... tarafından düzenlenen raporla dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra işin gereği düşünüldü ve aşağıdaki karar tespit edildi.
Eldeki davada, davalı borçlunun 05.01.2009 tarihli tahsis talebine istinaden ve 13.05.2009 tarihli son isteğe bağlı prim ödemesine göre 01.06.2009 tarihi itibari ile 01.07.1979-14.06.2001 tarihleri arasındaki 506 sayılı Yasa kapsamındaki zorunlu, 01.11.2004-30.09.2008 tarihleri arasında 506 sayılı Yasanın 85"inci maddesi kapsamında isteğe bağlı sigortalılık süresi geçerli sayılarak 600 gün askerlik borçlanması ile birlikte 5135 gün üzerinden 506 sayılı Yasa kapsamında yaşlılık aylığı bağlanan davalının, 01.11.2004 tarihinden itibaren başlayan isteğe bağlı sigortalılık süresi bakımından yapılan prim ödemelerinde 03.01.2008 tarihli son ödemesinden sonraki prim ödemesinin 13.05.2009 tarihinde toplu olarak ve gecikme zammı da işletilmek suretiyle geriye doğru yapıldığının tespit edilmesi sonucunda, davalının sigortalılık süresinin yeniden belirlenerek 01.02.2008-11.07.2008 tarihleri arasındaki sigortalılık süresinin üç ay üst üste prim ödememe nedeniyle geçerli olmadığı kabul edilerek aylık şartlarının kaybedildiği gerekçesi ile başlangıcından itibaren iptali ve 01.06.2009-22.02.2011 tarihleri arasında davalıya ödenen aylıkların yersiz ödeme sayılarak davalı hakkında takibe geçildiği, mahkemece davalı hakkında 5510 sayılı Yasanın isteğe bağlı hükümleri çerçevesinde lehe olduğu kabul edilerek prim ödemesine göre davalının 13.05.2008 tarihi sonrasında sigortalı sayılarak 12 aylık prim ödeme süresi dikkate alınarak davanın reddine karar verildiği anlaşılmakta ise de; verilen kararın yanılgılı değerlendirmeye dayalı olduğu anlaşılmaktadır.
01.10.2008 tarihinde yürürlüğe giren 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçiş hükümlerini içeren Geçici 7. maddesindeki “Bu Kanunun yürürlük tarihine kadar 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı, 02.09.1971 tarihli
ve 1479 sayılı, 17.10.1983 tarihli ve 2925 sayılı, bu Kanunla mülga 17.10.1983 tarihli ve 2926 sayılı, 08.06.1949 tarihli ve 5434 sayılı Kanunlar ile 17.07.1964 tarihli ve 506 sayılı Kanunun geçici 20"nci maddesine göre sandıklara tâbi sigortalılık başlangıçları ile hizmet süreleri, fiilî hizmet süresi zammı, itibarî hizmet süreleri, borçlandırılan ve ihya edilen süreler ve sigortalılık süreleri tabi oldukları Kanun hükümlerine göre değerlendirilirler” hükmü dikkate alındığında, davanın yasal dayanağı olan 506 sayılı Yasanın 85"inci maddesi kapsamında "İsteğe bağlı sigorta primini art arda üç ay ödemeyenlerin primi ödenmiş son ayın bitiminden,..." itibaren isteğe bağlı sigortalılığın sona ereceğinin dikkate alınması ve bu çerçevede davacının son ödemesine göre 01.02.2008 tarihi itibari ile isteğe bağlı sigortalılık süresinin sona erdirilmesine dair Kurum işleminde bir isabetsizlik bulunmadığı belirgindir.
Ne var ki, davacı Kurum alacağının ve yersiz ödemelerin kapsamının da belirlenmesi gerekecektir.
Konuya ilişkin 5510 sayılı Yasa öncesi mevzuata bakıldığında, 506 sayılı Yasanın "yersiz ve yanlış ödemelerin tahsilini düzenleyen 121. maddesinde yersiz ödeme halinde iade yükümünün kapsamını belirleyen bir düzenleme bulunmadığı gibi, anılan Yasa içeriğinde konuyu düzenleyen başka bir düzenlemenin de yer almadığı görülmektedir. 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi ile 506 sayılı Yasada yer almayan yeni bir düzenleme getirilmiş, sebepsiz zenginleşmenin kasıtlı kusurlu davranıştan veya Kurumun hatalı işleminden kaynaklanmasına bağlı olarak istirdadı mümkün ödeme miktarları belirlenmiştir.Kapsam belirlendikten sonra, ilgilinin Kurumdan alacağı yoksa, geri alma işleminin genel hükümlere göre yapılacağı öngörülmüştür. 5510 sayılı Yasanın geçici maddelerinde ise, yersiz ödemelerin tahsili konusunda önceki hükümlerin uygulanması gereğini öngören herhangi bir kural yer almamaktadır.
Belirtilen nedenlerle; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesi hükmünün, Kurumun yersiz ödemeden kaynaklanan alacakları konusunda süren uyuşmazlıklara uygulanması gerekmektedir.
Yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin konuya gelince; 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinin birinci fıkrasında; “Kurumca işverenlere, sigortalılara, isteğe bağlı sigortalılara gelir veya aylık almakta olanlara ve bunların hak sahiplerine, genel sağlık sigortalılarına ve bunların bakmakla yükümlü olduğu kişilere, fazla veya yersiz olarak yapıldığı tespit edilen bu Kanun kapsamındaki her türlü ödemeler;
a) Kasıtlı veya kusurlu davranışlarından doğmuşsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla on yıllık sürede yapılan ödemeler, bu ödemelerin yapıldığı tarihlerden,
b) Kurumun hatalı işlemlerinden kaynaklanmışsa, hatalı işlemin tespit tarihinden geriye doğru en fazla beş yıllık sürede yapılan ödemeler toplamı, ilgiliye tebliğ edildiği tarihten itibaren yirmidört ay içinde yapılacak ödemelerde faizsiz, yirmidört aylık sürenin dolduğu tarihten sonra yapılacak ödemelerde ise bu süre sonundan, itibaren hesaplanacak olan kanunî faizi ile birlikte, ilgililerin Kurumdan alacağı varsa bu alacaklarından mahsup edilir, alacakları yoksa genel hükümlere göre geri alınır. Alacakların yersiz ödemelere mahsubu, en eski borçtan başlanarak borç aslına yapılır, kanunî faiz kalan borca uygulanır.” denilmekle kurumca yersiz ödemelerin geri alınmasına ilişkin esas ve usuller belirlenmiştir.
Yukarıda açıklanan maddi ve hukuki ilkelere göre, Mahkemece davacı Kurumun talep hakkının belirlenirken, sonradan yapılan prim ödemeleri sırasında uzun süredir prim ödememesi nedeniyle sigortalılık süresinin sona erdiğini bilebilecek konumda bulunan davalı hakkında aylıklara ve faize ilişkin iade borcunun kapsamının, 5510 sayılı Yasanın 96. maddesinin birinci fıkrasının (a) bendi hükmü uyarınca belirlenmesi ve açıklanan yasal düzenlemeler çerçevesinde, yapılacak hesaba ilişkin bilirkişi raporu aldırıldıktan sonra, hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
Mahkemenin, yukarıda açıklanan maddi ve hukuki esaslar doğrultusunda yargılama yaparak, elde edilecek sonuca göre karar vermesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu, yazılı şekilde hüküm kurması, usul ve yasaya aykırı olup, bozma nedenidir.
O hâlde, davacı Kurum avukatının bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmeli ve hüküm bozulmalıdır.
SONUÇ: Temyiz edilen hükmün yukarıda açıklanan nedenlerle BOZULMASINA, 06.04.2015 gününde oybirliğiyle karar verildi.