7. Hukuk Dairesi 2015/6486 E. , 2016/8828 K.
"İçtihat Metni"
Mahkemesi :Asliye Hukuk Mahkemesi
Dava Türü : Alacak
YARGITAY İLAMI
Taraflar arasında görülen dava sonucunda verilen hükmün, Yargıtay"ca incelenmesi taraf vekillerince istenilmekle, temyiz isteklerinin süresinde olduğu anlaşıldı. Dosya incelendi, gereği görüşüldü:
1-Dosyadaki yazılara, hükmün Dairemizce de benimsenmiş bulunan yasal ve hukuksal gerekçeleriyle dayandığı maddi delillere ve özellikle bu delillerin takdirinde bir isabetsizlik görülmemesine göre, davacının tüm, davalıların aşağıdaki kapsamı dışında kalan temyiz itirazlarının reddine,
2-Davacı iş akdinin haklı bir neden olmaksızın feshedildiğini bildirerek eksik ödenen kıdem ve ihbar tazminatı ile ödenmeyen işçilik alacaklarının tahsilini istemiştir.
Davalı davanın reddi gerektiğini savunmuştur.
Mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir.
3-Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret noktasında taraflar arasında uyuşmazlık söz konusudur.
Kıdem tazminatı hesabında dikkate alınması gereken ücret, işçinin brüt ücretidir. O halde, kıdem tazminatı, işçinin fiilen eline geçen ücreti üzerinden değil, sigorta primi, vergi sendika aidatı gibi kesintiler yapılmaksızın belirlenen brüt ücret göz önünde tutularak hesaplanır.
Kıdem tazminatına esas alınacak olan ücretin tespitinde 4857 sayılı İş Kanununun 32 nci maddesinde sözü edilen asıl ücrete ek olarak işçiye sağlanan para veya para ile ölçülebilen menfaatler göz önünde tutulur. Buna göre ikramiye, devamlılık arz eden prim, yakacak yardımı, giyecek yardımı, kira, aydınlatma, servis yardımı, yemek yardımı ve benzeri ödemeler kıdem tazminatı hesabında dikkate alınır. İşçiye sağlanan özel sağlık sigortası yardımı ya da hayat sigortası pirim ödemeleri de para ile ölçülebilen menfaatler kavramına dahil olup, tazminata esas ücrete eklenmelidir. Satış rakamları ya da başkaca verilere göre hesaplanan pirim değişkenlik gösterse de, kıdem tazminatı hesabında genişletilmiş ücret kavramı içinde değerlendirilmelidir.
Dairemiz kararlarında, ücret dışındaki para veya para ile ölçülebilen menfaatlerin, tazminata yansıtılmasında son bir yıl içinde yapılan ödemeler toplamının 365’e bölünmesi suretiyle bir güne düşen miktarın belirleneceği kabul edilmektedir. Dönemsel bir niteliği olmayan parasal haklar bakımından, yıl içinde yapılan ödemelerin 365 güne bölünmesi suretiyle bir güne düşen tutarın belirlenmesi yerindedir. Örneğin tır şoförünün yıl içinde aldığı sefer (yol) primi sürekli değişiklik gösterebilir ve belli bir dönemin hesaplamada esas alınması zorluk taşıyabilir. Öte yandan, işçiye dini bayramlarda yılda iki kez ödenen harçlığın belli bir dönem için yapıldığını söylemek pek olası değildir. Burada yıllık ödeme tutarının 365 rakamına bölünmesi yerinde olur. Son olarak belirtmek gerekir ki, yılda bir kez yapılan parasal yardımların (yakacak yardımı gibi) tazminata esas ücrete yansıtılacağı ve yıllık tutarın 365’e bölünmesi suretiyle gerçekleştirileceği tartışmasızdır.
Yıl içinde düzenli ve belirli periyotlarla ödenen parasal haklar bakımından ise, kıdem tazminatının son ücrete göre hesaplanması gerekir. Gerçekten işçinin son ücreti üzerinden kıdem tazminatı hesaplandığına ve yıl içinde artmış olan ücretlerin ortalaması alınmadığına göre, ücretin ekleri bakımından da benzer bir çözüm aranmalıdır. Örneğin işçinin yıl içinde aldığı üç ikramiyenin eski ücretten olması sebebiyle daha az olması ve fakat son ikramiyenin işçinin son ücreti üzerinden ödenmesi halinde tazminata esas ücretin tespitinde dikkate alınması gereken ikramiye de bu son ikramiye olmalıdır. Hesaplamanın, son dilim ikramiyenin ait olduğu dönemdeki gün sayısına bölünerek yapılması hakkaniyete de uygundur. Daha somut bir ifadeyle, yılda dört ikramiye ödemesinin olması durumunda her bir ikramiye 3 aylık bir dönem için uygulanmaktadır. İşçinin artmış olan ikramiyesinin ait olduğu doksan güne bölünmesi suretiyle, bir güne düşen ikramiye tutarının bulunması, kıdem tazminatının son ücretten hesaplanacağı şeklinde yasal kural ile daha uyumlu olacaktır. Aynı uygulamayı yol ve yemek yardımı gibi ödemeler için de yapmak olanaklıdır. İşçiye aylık olarak yapıldığı varsayılan bu gibi ödemelerin son ay için ödenen kısmının fiilen çalışılan gün sayısına bölünmesi suretiyle bir güne düşen tutar tespit edilmelidir. Buna göre periyodik olarak ödenen ve yıl içinde artmış olan parasal haklar yönünden son dönem ödemesinin ait olduğu dilim günlerine bölünmesi ile tazminata esas ücrete yansıtılacak tutar daha doğru biçimde belirlenebilecektir. Dairemizin kararları da bu yöndedir (Yargıtay 10.10. 2008 gün 2007/27615 E, 2008/26209 K.).
Somut olayda davalı işverence davacıya ödenen ihbar tazminatı 1.513,25 TL brüt ücret, ihbar tazminatı ise 1.515,05 TL brüt ücret üzerinden hesaplanmıştır. Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda işveren belgelerine 1.093,84 TL olduğunun tespitiyle prim, yemek ve servis ücretinin üklenmesiyle brüt 1.571,91 TL olduğunun kabulüyle hesaplama yapılmış ise de 1.093,84 TL brüt ücrete ne kadar prim, yemek ve servis ücreti eklendiği konusunda bir açıklık bulunmadığından denetimi yapılamamaktadır.
Yapılacak iş, bu konuda denetime açık şekilde bir rapor alınarak davacının dava dilekçesindeki aylık net ücretinin 960,00 TL olduğu şekildeki açıklamasıda dikkate alınarak talep aşılmayacak şekilde çıkarak sonuca göre bir karar vermektir.
Eksik inceleme ve araştırma sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması bozma nedenidir.
4-Davacı işçinin fazla çalışma yapıp yapmadığı konusunda taraflar arasında uyuşmazlık bulunmaktadır.
Fazla çalışma yaptığını iddia eden işçi bu iddiasını ispatla yükümlüdür. Ücret bordrolarına ilişkin kurallar burada da geçerlidir. İşçinin imzasını taşıyan bordro sahteliği ispat edilinceye kadar kesin delil niteliğindedir. Bir başka anlatımla bordronun sahteliği ileri sürülüp kanıtlanmadıkça, imzalı bordroda görünen fazla çalışma alacağının ödendiği varsayılır.
Fazla çalışmanın ispatı konusunda işyeri kayıtları, özellikle işyerine giriş çıkışı gösteren belgeler, işyeri iç yazışmaları delil niteliğindedir. Ancak, fazla çalışmanın yazılı belgelerle kanıtlanamaması durumunda tarafların, tanık beyanları ile sonuca gidilmesi gerekir. Bunun dışında herkesçe bilinen genel bazı vakıalar da bu noktada göz önüne alınabilir. İşçinin fiilen yaptığı işin niteliği ve yoğunluğuna göre de fazla çalışma olup olmadığı araştırılmalıdır.
İmzalı ücret bordrolarında fazla çalışma ücreti ödendiği anlaşılıyorsa, işçi tarafından gerçekte daha fazla çalışma yaptığının ileri sürülmesi mümkün değildir. Ancak, işçinin fazla çalışma alacağının daha fazla olduğu yönündeki ihtirazi kaydının bulunması halinde, bordroda görünenden daha fazla çalışmanın ispatı her türlü delille yapılabilir. Bordroların imzalı ve ihtirazi kayıtsız olması durumunda, işçinin bordroda belirtilenden daha fazla çalışmayı yazılı belge ile kanıtlaması gerekir. İşçiye bordro imzalatılmadığı halde, fazla çalışma ücreti tahakkuklarını da içeren her ay değişik miktarlarda ücret ödemelerinin banka kanalıyla yapılması durumunda, ihtirazi kayıt ileri sürülmemiş olması, ödenenin üzerinde fazla çalışma yapıldığının yazılı delille ispatlanması gerektiği sonucunu doğurmaktadır.
Davacı davalıya ait işyerinde güvenlik görevlisi olarak 19.00-07.00, 07.00-19.00 saatleri arasındaki vardiya sistemi ile günde 12 saat çalıştığını, davalı davacının fazla çalışma alacağının bordrolarla tahakkuk ettirerek ödendiğini bildirmiştir.
Mahkemece hükme esas alınan bilirkişi raporunda vardiya ve nöbet devir teslim çizelgelerinin bulunmadığı 01/09/2008-31/12/2010 tarihleri arasındaki dönem yönünden tanık belanlarına göre fazla çalışma alacağı hesaplanmış bu dönemde bordroda tahakkuk ettirilerek ödenen fazla çalışma alacağı mahsup edilmiştir.
Fazla çalışma alacağının bordro ile tahakkuk ettirilip işçi tarafından itirazsız olarak alınması halinde daha fazla çalışma yapıldığı ancak eşdeğerde yazılı belge ile ispat edilebileceğinden davacı tarafından da bu konuda yazılı bir delil ibraz edilmediğinden varılan sonuç hatalıdır.
Yapılacak iş fazla çalışma alacağı tahakkuku bulunan 2010 yılı Eylül, Ekim, Kasım ve Aralık aylarını hesaplama dışı tutarak davacının fazla çalışma alacağını hesaplayıp çıkacak sonuca göre bir karar vermektir.
5- Davacı dava dilekçesinde ihbar tazminatının en yüksek banka mevduat faizi ile tahsilini talep ettiğinden talep gözetilerek yasal faiz oranını aşmamak üzere en yüksek banka mevduat faiziyle tahsiline karar vermek gerekirken doğrudan yasal faiziyle tahsiline karar verilmiş olması bozma nedenidir.
SONUÇ: Temyiz olunan kararın yukarıda yazılı nedenlerle BOZULMASINA, temyiz harçlarının istek halinde davalılara iadesine, fazla alınan temyiz harcının istek halinde davacıya iadesine, 20/04/2016 gününde oybirliğiyle karar verildi.