8. Hukuk Dairesi 2011/5860 E. , 2011/7591 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile Hazine aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının kısmen kabulüne ve kısmen reddine dair Midyat Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 08.06.2011 gün ve 290/618 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı vekili ile davalı Hazine vekili taraflarından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak 112 ada 792 parsel sayılı taşınmazın davalı Hazine üzerindeki tapu kaydının iptali ile vekil edeni adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalı Hazine vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, davanın kısmen kabulü ile, 112 ada 792 parselin teknik bilirkişinin 10.05.2011 tarihli raporuna ekli krokisinde A harfi ile gösterdiği yeşil renge boyalı 960,21 m2"lik kısmının tapusunun iptali ile 112 ada son parsel numarası verilmek sureti ile davacı adına tapuya kayıt ve tesciline, aynı krokide B harfi ile gösterilen sarı renk ile boyalı 2.432,99 m2"lik kısma yönelik talebin reddine karar verilmiştir. Hükmün, reddedilen bölümü davacı vekili, kabul edilen kısmı davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Mahkemece davanın kısmen kabulüne karar verilmiş ise de; mahkemenin bu görüşüne katılma olanağı bulunmamaktadır. Şöyle ki; uyuşmazlık konusu 112 ada 792 parsel; 25.11.2005 tarihinde yapılan kadastro çalışmaları sırasında, ham toprak niteliği ile, 63.302,43 m2 yüzölçümlü olarak davalı Hazine adına tespit ve tescil edilmiş, tutanak itirazsız olarak 27.03.2006 tarihinde kesinleşmiştir. Davacı vekili, dava dilekçesinde kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuksal nedenine dayanarak iptal ve tescil talebinde bulunmuş ise de, taşınmazın davacıya miras, paylaşım, satış, hibe vs. sonucu kaldığı ileri sürülmemiştir. Mahkemece taşınmaz başında yapılan keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar; dava konusu taşınmazın davacıya babasından geçtiğini, 20-25 senedir davacının tasarrufunda bulunduğunu bildirmişlerdir. Dosya arasında bulunan nüfus kaydına göre davacının babası miras bırakan ... 29.08.1978 tarihinde ölmüştür. Miras bırakanın davacı dışında mirasçıları da bulunmaktadır. Davacı, uyuşmazlık konusu taşınmazın kendisine miras, taksim vs. yoluyla kaldığını ileri sürmediği gibi keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanıklar da, miras bırakanın ölümünden sonra tüm mirasçıların katılımıyla yapılmış bir taksimden ya da murisin sağlığında yapmış olduğu bir özgülemeden söz etmemişlerdir. Şu halde, miras bırakanın terekesinin paylaşılmadığı anlaşıldığından, murisin ölüm tarihine göre terekesinin elbirliği mülkiyeti hükümlerine tabi olacağı kuşkusuzdur. TMK.nun 701. maddesinde; "Kanun veya kanunda öngörülen sözleşmeler uyarınca topluluk dolayısıyla mallara birlikte malik olanların mülkiyeti elbirliği mülkiyetidir" şeklinde tanımlanmıştır. Elbirliği mülkiyetinde mirasçıların tereke malları üzerinde belli payları olmayıp hakları taşınmazın tamamı üzerine yayılmış olup terekenin tamamını kapsar. Aynı kanunun 702. maddesinde topluluk devam ettiği sürece tasarrufi işlemlerde tüm ortakların oybirliği ile karar vermeleri gerektiği belirtilmiştir. Dava açmakta tasarrufi bir işlem olduğuna göre, mirasçılardan birisinin kendi payını ileri sürerek dava açması mümkün değildir. Başka bir anlatımla, bir mirasçının elbirliği mülkiyet hükümlerine tabi bir taşınmaz üzerinde tasarrufta bulunma yetkisi bulunmamaktadır. Mirasçılardan birisinin kendi payı hakkında açtığı dava diğer mirasçıların paylarını kapsamadığından ve aynı zamanda onlar adına da dava açılmadığından terekeye temsilci tayini suretiyle (TMK.640.mad) veya diğer mirasçıların olurlarının alınması suretiyle de davaya devam edilemez. Mirasçılar arasında terekedeki hak ve borçları kapsayan ortaklık söz konusudur, mirasçılar terekeye elbirliği ile sahip olurlar ve bütün haklar üzerinde birlikte tasarruf ederler. Bir mirasçının taşınmaz üzerinde sürdürdüğü zilyetlik elbirliği mülkiyeti hükümlerine göre murisin diğer mirasçıları adına da sürdürülmüş sayılır.
Yukarıda açıklanan kanun hükümleri uyarınca, davacının terekeye dahil bir mal için üçüncü kişiye karşı tek başına dava açma sıfat ve yetkisi bulunmadığından davanın bu nedenle esasa girilmeksizin tümüyle reddine karar verilmesi gerekirken; bu husus gözden kaçırılarak işin esasa ilişkin yazılı şekilde davanın kısmen kabul kısmen reddine karar verilmiş olması doğru görülmemiştir.
Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı Hazine vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle usul ve kanuna aykırı bulunan hükmün 6100 sayılı HMK.nun Geçici 3. maddesi yollamasıyla HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA, davacı vekilinin temyiz itirazlarının bozma sebebine göre incelenmesine yer olmadığına ve 18,40 TL peşin harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine 26.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.