Abaküs Yazılım
3. Ceza Dairesi
Esas No: 2021/3358
Karar No: 2022/1319
Karar Tarihi: 10.03.2022

Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/3358 Esas 2022/1319 Karar Sayılı İlamı

3. Ceza Dairesi         2021/3358 E.  ,  2022/1319 K.

    "İçtihat Metni"

    Mahkemesi :Ağır Ceza Mahkemesi
    Suç : Devletin birligini ve ülke bütünlüğü bozma
    Hüküm : TCK’nın 302/1, 53/1, 58/7-9, 63. maddeleri ve 3713 sayılı Kanunun 5/1. maddesi uyarınca mahkumiyet

    Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçundan sanık ... hakkında ilk derece mahkemesince kurulan mahkumiyet hükmünün bozulmasına ilişkin Dairenin (16.Ceza Dairesinin) 31.01.2017 tarih ve 2016/6118 -2017/361 sayılı kararına, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığınca 14.03.2017 tarih ve 16-2016/248905 sayılı yazı ile itiraz edilmiştir.
    Yargıtay Ceza Genel Kurulu 23.06.2020 tarih ve 2017/16-747 esas 2020/310 karar sayılı Kararı ile özetle; PKK/KCK silahlı terör örgütüne müzahir internet siteleri ve yapılan açık kaynak araştırmalarında; “Bestanuce” isimli internet sitesinde 08.08.2015 tarihinde ''KJK: AKP'nin saldırılarını durdurmanın tek yolu topyekun direniştir'' başlığı ile “...” isimli internet sitesinde 12.08.2015 tarihinde; ''KCK Kürt halkı için öz yönetimden başka çare kalmadı'' başlığıyla, “...” isimli internet sitesinde 13.08.2015 tarihinde; ''KJK öz yönetim ilanı demokratikleşme yolunda önemli bir adımdır'' başlığı ile ''KJK Şırnak, Cizre, Silopi ve Nusaybin'de öz yönetim ilanında ortaya konulan irade, demokratikleşme yolunda önemli bir adım olarak anlaşılmalı ve desteklenmelidir.'' şeklinde bazı il ve ilçelerde bu özerklik ilanlarının benimsenmesi, özendirilmesi ve artırılması yönünde talimat niteliğinde haberlerin yapılması üzerine, 13.08.2015 tarihinde sanık ..., Devletin ve AK Parti hükûmetinin topluma yönelik topyekûn saldırılarına karşı demokratik direniş temelinde, kendi öz irade ve yönetimlerinin geliştirmeyi acil görev gördüklerini, “Kendimizi ve kentimizi yönetmek istiyoruz, bizler merkezden dayatılan, Ankara'dan toplumla uyuşmayan herşeyi yapmak zorunda değiliz. Bizler devletin atadığı vali ve kaymakamlar tarafından yönetilmek istemiyoruz. Bizler Kürt halkı olarak demokratik ve meşru yöntemlerle kendimizin seçtiği yönetimler tarafından yönetilmek istiyoruz. Bu nedenle biz artık kendimizi ve kentimizi öz yönetimimizle yönetmek istiyoruz. Rejim ve kurumlarını meşru görmüyoruz, Devlet mahkeme ve hukukuyla adaleti sağlamak yerine meşru taleplerini dile getiren herkesi terörize ederek cezalandırıyorsa, Anayasayla farklılıkları korumak yerine yok sayarak tasfiye ediyorsa, doğuştan gelen ana dil ve öz kimlikleri reddederek bölünme paranoyasına dönüştürüyorsa, bu rejim bizleri kapsamamakta ve temsil etmemektedir. Bizleri temsil etmeyen bu rejim ve tüm kurumlarını meşru görmediğimizi açıkça beyan ediyoruz. Bugünden itibaren kendimizi yönetiyoruz, Bizler Varto'da yaşayan seçilmiş Demokratik Kent Meclisi olarak, faşizan ve meşru olmayan rejime karşı toplumun öz yönetimi olarak kendimizi beyan ediyoruz. Seçilmiş kent meclisi olarak halkımıza yönelik geliştirilen topyekün imha rejimine karşı tutum alarak bugünden itibaren kentimizi öz irade ve öz yönetimimizle yöneteceğimizi ilan ediyoruz" şeklindeki açıklama metnini okuduğu, örgüte müzahir “...” ve “Bestanuce” isimli internet sitelerinde Varto'daki özerklik ilanının duyurulduğu, sanık ...'ın açıklamasından bazı bölümlerin de haberlere eklendiği ve bu açıklamanın yapıldığı günden sonra Varto ilçesinde 15.08.2015 tarihinde MOBESE kameralarının uzun namlulu silahlar ile etkisiz hâle getirildiği, yol üstüne tüp içerisine bomba düzeneği yerleştirildiği, Halk Bankası inşaatı civarının çeşitli patlayıcı ve molotoflar ile ateşe verildiği, yüzleri kapalı ellerinde uzun namlulu silah ve bomba düzeneği olabileceğini değerlendirilen kişilerin yolu trafiğe kapatarak silahla çevreye ateş edildiğine yönelik görüntüler elde edildiği, ilçe merkezinde birkaç noktada eli silahlı leşker kıyafetli örgüt mensuplarının bulunduğu, 16.08.2015 tarihinde saat 08.30 sıralarında kent güvenliğinin sağlanması için Muş Valiliği tarafından Varto İlçe merkezinde ikinci bir emre kadar sokağa çıkma yasağının ilan edildiği, aynı tarihte ilçe merkezinde örgüt mensuplarınca kazılan hendekler arkasına mevzilenmiş eli silahlı grupların görüntüsü alındığı ve 4 terör örgütü mensubunun etkisiz hâle getirildiği, ilçe merkezinde Hendekler civarında kısa süreli çatışma yaşandığı, yine durdurulan bir araç içinde; 9 adet Kalaşnikof marka uzun namlulu silah, 5 adet roketatar başlığı, çok sayıda Bixi (700 Adet) ve Kalaşnikof mermisi (4500 Adet), örgütsel dokümanlar ile leşker kıyafetlerin ele geçirildiği olayda;
    Sanık ... tarafından "Öz yönetime davet" olarak isimlendirilen açıklamaların bu süreçte örgüte müzahir sitelerden yapılan çağrılar üzerine birçok il ve ilçede yapılması, bu açıklamaların aynı şekilde bu sitelerde “Varto'daki özerklik ilanının duyurulduğu” şeklindeki haberlerle de ilan edilmesi, Öz yönetim çağrılan sonunda il ve ilçelerde meydana gelen terör eylemleri ve bu açıklamalar ile eylemler arasındaki organik bütünlük Emniyet Genel Müdürlüğünün bilgi notunda KCK yapılanmasının bir organı olduğu belirtilen Kent Meclisi oluşumunda sanığın konumu, açıklamalardan 2 gün sonra Varto ilçesinde PKK/KCK silahlı terör örgütünün şehirlerdeki milisleri ve kırsal alandaki örgüt mensuplarının silahları ile şehir merkezlerine gizlice girerek halkın arasına karışmaları, zaman zaman bir kısım belediyelerin araç ve gereçleri kullanmak suretiyle insanların yoğun olarak yaşadıkları sokaklara, mahallelere hendekler kazılarak el yapımı bomba ve düzenekleri yerleştirmeleri, umumun kullandığı kara yollarına ise mayın döşenerek patlamaya hazır hâle getirmeleri, ele geçirilen malzemeler ve sanığın açıklamasının içeriği de gözetildiğinde; sanığın eyleminin suç olarak değerlendirilmesinin demokratik toplum için zorlayıcı bir toplumsal ihtiyaçtan kaynaklandığı ve bu hâliyle ifade özgürlüğü kapsamında değerlendirilemeyeceği, zarar neticesinin gerçekleşmesi aranmayan, failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik ve o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olmasının yeterli olacağı anlaşılan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu yönünden “Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya” yönelik kanuni unsuru bakımından açıklama sonrasında gelişen olaylarla birlikte bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanığın eylemi ile Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma neticesi bakımından nedensellik bağını meydana getirmeye yeterli tüm şartların oluştuğu kabul edilmeli, öte yandan sanığın amacı suç olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile bu suç kapsamında işlenilen araç suçlara iştirakinin, TCK'nın 37. maddesi kapsamında "müşterek faillik mi" yoksa TCK'nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" niteliğinde mi olduğu hususunun Dairece değerlendirilmesi gerekeceğinden, yapılan itirazın oy çokluğu ile kabul edilerek bozma kararının kaldırılmasına ve sanığın hukuki durumunun tespiti amacıyla dosyanın Daireye gönderilmesine karar verilmiştir.
    Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının, Ceza Dairelerinden herhangi birisinin kararına karşı, ilamın kendisine verildiği tarihten itibaren 30 gün içinde Ceza Genel Kuruluna itiraz edebileceği, lehe itirazda ise sürenin aranmayacağı CMK 308/1 maddesinde düzenlenmiştir. Başsavcılığın itiraz usulü ile ilgili bu maddede ayrıntılı düzenleme bulunmadığından, kanun yollarında yer alan itiraz hükmünün uygulanması gereklidir. CMK 271. maddenin 2 fıkrası gereğince, “itiraz yerinde görülürse merciin aynı zamanda itiraz konusu hakkında da karar verir. Merciin itiraz üzerine verdiği kararlar kesindir.” Kanunun açık düzenlemesine göre, itiraz merciin işin esası hakkında da karar vermesi zorunludur. Doktrinde de bu görüş ifade edilmiştir. “Genel Kurul itiraz sebeplerini varit görmese itiraz davasının esastan reddeder. Varit görürse Dairenin kararına ıslah eder. Yani dairenin yerine geçerek onun gibi karar verir” (Kunter, Yenisey, Nuhoğlu Ceza Muhakemesi Hukuku 18. baskı sayfa 1830).
    “Ceza Genel Kurulunun itirazı varit gördükten sonra gereğine göre karar verilmek üzere dosyayı geri göndermesi bu bakımdan isabetli değildir” (Kunter Olağanüstü itirazda yargılama ile ilgili sorunlar Yargıtay Dergisi 83/4. sayı 596 sayfa).
    Yargıtay tarafından verilen bozma kararlarına karşı, bölge adliye ve ilk derece mahkemelerinin direnme hakları vardır. Ancak, direnme üzerine Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen kararlar kesindir. Yerleşik uygulamaya göre ise, itiraz üzerine verilen Yargıtay Ceza Genel Kurulu kararlarına karşı ilk derece veya istinaf mahkemelerinin direnme hakkı mevcut ise de, kanun gereği itiraz üzerine verdiği kararlar Daire yönünden kesindir.
    Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçuyla ilgili yasal düzenlemeler şöyledir:
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu
    Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak
    Madde 302 -(1) Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koyma veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik bir fiil işleyen kimse, ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile cezalandırılır.
    (2) Bu suçun işlenmesi sırasında başka suçların işlenmesi halinde, ayrıca bu suçlardan dolayı ilgili hükümlere göre cezaya hükmolunur.
    (3) Bu maddede tanımlanan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunur.”
    Mülga 765 sayılı Türk Ceza Kanunu
    “Madde 125 - (Değişik madde: 11/06/1936 - 3038/1 md.)
    Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir Devletin hakimiyeti altına koymağa veya Devletin istiklalini tenkise veya birliğini bozmağa veya Devletin hakimiyeti altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmağa matuf bir fiil işliyen kimse ağırlaştırılmış müebbet ağır hapis cezasile cezalandırılır.”
    5237 sayılı Türk Ceza Kanunu 302. maddesinin gerekçesi ise şu şekildedir;
    “Madde, Devletin ülkesine, egemenliğine ve birliğine karşı cürümlerden en ağırını cezalandırmaktadır; korunan hukukî yarar Devletin ülkesinin bütünlüğü ve egemenliğidir. Söz konusu suç, serbest hareketli bir suçtur.
    Bu suçun oluşabilmesi için belli amaca yönelik fiillerin işlenmesi gerekir.
    Bu amaç, madde metninde,
    1.Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak,
    2.Devletin birliğini bozmak,
    3.Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak,
    4.Devletin bağımsızlığını zayıflatmak, olarak belirlenmiştir.
    Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli olması gerekir. Bu bakımdan, fiillerin söz konusu neticeleri yaratabilecek nitelikte bulunması, suçun oluşması için şarttır. Devletin birliğini bozmak, topraklarının bir kısmını veya tamamını başka bir devletin egemenliği altına koymak, topraklarından bir kısmını Devlet egemenliğinden ayırmak, Devletin bağımsızlığını azaltmak sonuçlarını doğurması mümkün bulunmayan bir fiil suçun maddî unsurunu oluşturmayacaktır. Fiilin bu niteliği taşıyıp taşımadığı ise olayların özelliğine göre takdir edilecektir.
    Bu fiillerin, cebrî nitelikli olması gerekir. Maddede ayrıca “yönelik cebrî fiiller” denilmesi gereksiz (lüzumsuz, zait) sayılmıştır; zira maddede belirtilen maksatlar çerçevesinde, fiillerin kendisinin nitelikleri gereği cebrî olması icap ettiği aşikârdır.
    Suçun oluşabilmesi için, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmiş bulunmasına ihtiyaç yoktur. Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmiş bulunması yeterlidir.
    Bu suçun işlenmesi sırasında örneğin kişiler öldürülmüş, kasten yaralanmış ya da kişilerin veya kamu mallarına zarar verilmiş olabilir. Maddenin ikinci fıkrasında, bu suçlardan dolayı da ayrıca cezaya hükmolunacağı kabul edilmiştir.
    Maddenin üçüncü fıkrasına göre, bir ve ikinci fıkrada yer alan suçların işlenmesi dolayısıyla tüzel kişiler hakkında bunlara özgü güvenlik tedbirlerine hükmolunacaktır.
    Her devlet siyasal fonksiyonu kapsamında, ülke, egemenlik ve millet/ulus unsurlarını, anayasal düzenini ve bu düzenin işleyişini koruma altına alır. Anayasanın 3.maddesine göre, Türkiye Cumhuriyeti ülkesi ve milletiyle bölünmez bir bütündür. Kişi hak ve hürriyetlerinden hiç birisi Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamaz. (Anayasa madde 14) Türk Milletinin bağımsızlığını ve bütünlüğünü, ülkenin bölünmezliğini korumak devletin/siyasal iktidarın temel amaç ve görevlerindendir.(Anayasa madde 5) 5237 sayılı TCK'nın 302. maddesinde düzenlenen Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozmak suçu, bu temel görevin hukuki zeminini oluşturmaktadır.
    Devlet topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koyma veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya yönelik olarak işlenen amaç suç yönünden elverişli/vahim nitelikli fiillerdir.
    Söz konusu suçun oluşabilmesi için, işlenen fiilin cebri nitelikte olması ve bu amaçları gerçekleştirmeye elverişli bulunması gerekirse de, maddede yazılı hedeflerin gerçekleşmesine ihtiyaç yoktur. Fiilin cebri niteliğinden, maddi cebrin anlaşılması gerektiği de açıktır (Yargıtay CGK.09.02.2010 t.2009/9-103,2010/22). Belirtilen amaçlara yönelik fiillerin işlenmesi yeterlidir. Cezalandırılan hareket devletin hayatını tehlikeye koyan icra hareketleridir. “Diğer birçok ülkede olduğu gibi ülkemizde de devletin birliğine ve bütünlüğüne karşı işlenen fiiller, bu amaçla kurulmuş terör örgütlerinin faaliyeti çerçevesinde işlenmektedir. Bu tür terör örgütlerinin araç fiil olarak ifade edilen ve maddede belirtilen amaçlara yönelmiş olan adi suç niteliğindeki kasten öldürme, kasten yaralama, yağma, mala zarar verme vb. fiilleri işlemelerindeki gaye; kamu düzenini bozmak, kamu otoritesini zayıflatmak, toplumda kargaşa yaratmak, toplumun şiddet yoluyla siyasallaşması ve kutuplaşmasının yolunu açmak toplumun karşı koyma gücünü felce uğratmaktır. Fail için işlenen araç suçla ortaya çıkan somut zarar neticesi değil (yakın netice), bu fiilin toplum üzerinde meydana getirdiği etki (uzak netice) önem arz etmektedir. Fail, işlediği araç fiillerle devlet otoritesinin, ülkesinde yaşayan halkın güvenliğini koruma görevini gerçekleştiremediği, zayıfladığı ve işlerliğini yitirdiği imajını yaratmaya çalışarak devlete olan güveni sarsmayı amaçlar. Ülkede yaşanan kaos ortamı ve toplumda yaşanan korku ve endişe, yöneticilerde ve halkta istenileni vererek kaos ortamını bitirme iradesini doğurur, yöneticileri belli kararları almaya ya da politikalarını değiştirmeye zorlar ve bu da idari, siyasi, ekonomik, ve toplumsal sistem değişikliklerini sonuçlar. Bu suretle de fail, esas gayesi olan devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma amacına ulaşmaya çalışır (N.K. Topçu Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar Sayfa 89, 90,Dönmezer Tedhişçilik sh.56).
    Araç fiilin işlenmesine yönelik icra hareketinin, hem zarar ya da tehlike suçu niteliğindeki araç suçun (TCK302/2) hem de tehlike suçu niteliğindeki amaç suçun (TCK 302/1) “fiil” unsurunu teşkil ettiği görülmektedir. Buna göre elverişli/vahim eylemin diğer tabirle araç suçun, hazırlık hareketi aşamasından icra hareketi safhasına geçmesi,en azından teşebbüs boyutuna ulaşması, “amaçlanan sonucu doğurabilecek icra hareketi olarak belirginleşmesi gerekir” (Yargıtay CGK 09.02.2010 t.2009/9-103, 2010/22).
    Kanuni tanımda yer alan araç fiilin, suç olması gerektiğinde kuşku yoktur. Müstekar uygulamaya göre araç suç, zarar ya da tehlike suçu (Yargıtay 9.CD 26.06.2012 T.2012/2855-8069 sy.k,15.01.2014 t.2013/12441-2014/614 sy.k. 30.03.2010 t.20098654-20103632 sy.k 09.06.2011 tarihli, 2011/4202 esas, 2011/3296 karar sayılı kararı.vb.) olabilir. Ancak suç teşkil eden her fiilin de amaç suçu oluşturmak için yeterli/elverişli olmadığı açıktır.
    Fiilin elverişli/vahim niteliği taşıyıp taşımadığı ise her olayın özelliğine göre; örgütün amacı, faaliyet alanı, ülke genelindeki organik bütünlüğü, fiilin niteliği, işleniş biçimi, işlenme zamanı, toplumda meydana getirdiği etki, ortaya çıkan zarar ve tehlikenin ağırlığı, gibi ölçütler değerlendirilerek takdir edilecektir. Toplumda kaos ve tedirginlik oluşturacak, devlet otoritesine olan güveni sarsacak, kamu düzenini, toplum barışını bozarak amaç suçun gerçekleşmesi için elverişli tehlike ortamını hazırlayacak vahim eylemler istikrar kazanmış uygulamalara göre: kasten öldürme, öldürmeye teşebbüs etmek, nitelikli kasten yaralama, yağma/teşebbüs, güvenlik güçleriyle çatışmaya girmek, halkın yoğun olarak bulunduğu ya da kullandığı mahal veya yollara yahut içinde insanlar bulunan nakil araçlarına patlayıcı yerleştirmek silahlı/nitelikli hürriyeti tahdit suçlarıdır. Güdülen amacın gereği olarak bu eylemlerin belli bir kişi ya da kitleye tevcih edilmesi gerekmez. Amaç tedhiş ortamı oluşturmak olduğuna göre hedefin muayyen veya gayrimuayyen olmasının da bir önemi yoktur.
    Her halde suçun oluşması için, failin amaca yönelik işlediği vahim eylem/elverişli araç suç ile suçun konusu üzerinde meydana gelen somut tehlike arasında illiyet bağının bulunması gerekir.
    Suça teşebbüsün kabulü için aranan elverişli vasıtalarla cebri eylemlere başlanıp başlanmadığı araştırılırken ve vasıtanın elverişliliği takdir edilirken tek tek yapılan eylemlerle amaçlanan hedefler arasında doğrudan doğruya bağ kurmak yoluna gidilmemeli, gerçekleştirilen eylemlerin ve bu eylemlerde kullanılan vasıtaların tehlikeyi doğuracak eylemin yapılmasına elverişli olup olmadığının takdiri yeterli kabul edilmelidir (Askeri Yargıtay Daireler Kurulu, 25.03.1983 tarih 70-73 sayılı kararı).
    Yüksek Yargıtayın istikrar kazanmış uygulamalarına göre; (Ceza Genel Kurulu 10.12.1990 tarih, 9-301/329 Sayılı Kararı, Yargıtay 9. Ceza Dairesi 24.03.2011 tarih 869-187, 15.07.2009 tarih ve 2088/21722, 2009/8587, 1999/1673, 2000/345) elverişli nitelikteki belirli bir araç fiilin işlenişine katkı sunmakla birlikte, sunduğu katkı tek başına vahamet arz etmiyorsa ve fail, fiilin işlenişi üzerinde müşterek hakimiyet kurmamışsa niceliği ve niteliği itibariyle bu gibi suçlarda fer'i iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığından, failin sorumluluğunun TCK'nın 309. maddesine yardım etmek olarak değil ve fakat konumu, eylemin niteliği ve delil durumu itibariyle TCK'nın 314/2 ya da 220/6 veya 220/7 maddesi delaletiyle 314/2 veya 315 maddeleri kapsamında değerlendirilmesi gerekmektedir.
    Türk Ceza Kanununun 309. maddesinde düzenlenen suça iştirakten bahsedebilmek için sadece araç fiil/suç bakımından değil, ayrıca, amaç suç bakımında da iştirak iradesinin varlığı aranmalıdır.
    Bir kişinin maddede belirtilen amaçlara yönelik bir örgütün kurucusu ya da üyesi olması, tek başına TCK'nın 309. maddesindeki suça iştirak ettiği anlamına gelmez. (ÖZEK, Silahlı Çete, syf. 366-374; AKBULUT, Ülke Bölücülüğü, syf. 130) Bu fiiller, TCK 314'te bağımsız bir suç olarak düzenlenmiştir. Bu sıfatları haiz kişilerin TCK 309'daki suça iştirakten sorumlu tutulabilmeleri için; örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen ve bu amacı gerçekleştirmeye elverişli nitelikteki belirli bir araç fiil bakımından, hem iştirak iradelerini ortaya koymaları hem de maddi veya manevi nitelikte nedensel bir katkıda bulunmaları gerekmektedir. Bu kişilerin maddede sayılan amaçları gerçekleştirmek için salt bir örgütün çatısı altında bir araya gelmeleri, örgütün faaliyeti çerçevesinde işlenen araç suçlara da iştirak etmiş sayılmaları anlamına gelmeyecektir (Yard. Doç. Dr. Namık Kemal Topçu, Devletin Güvenliğine Karşı Suçlar, syf. 202).
    İşlenen araç suçun vahim eylem kabul edilmesi ve failin ayrıca amaç suçtan (TCK 302 md.) da cezalandırılabilmesi için,eylemin bireysel bir amaçla/saikle değil, yasa maddesinde belirtilen amaçları gerçekleştirmek üzere kurulmuş bir örgütün faaliyeti kapsamında ika edilmiş olması gerekmektedir.
    Suç, Devletin topraklarının tamamını veya bir kısmını yabancı bir devletin egemenliği altına koymak, Devletin birliğini bozmak, Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmak veya Devletin bağımsızlığını zayıflatmak amacıyla/saikiyle ve doğrudan kastla işlenebilir.
    Kişi hak ve hürriyetlerinden hiç birisinin, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmayı amaçlayan faaliyetler biçiminde kullanılamayacağına dair Anayasanın 14. maddesinde de açıkça vurgulandığı üzere, bu suç herhangi bir hukuka uygunluk sebebi kapsamında işlenemez. Hiç bir devlet, hiç kimseye birliği ve ülke bütünlüğünü bozacak bir hukuk düzeni kurmaz.
    Bu açıklamalar ışığında somut olay değerlendirildiğinde: Amacı Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma olan ve bu amaç doğrultusunda yıllardır terör eylemlerini sürdüregelen PKK/KCK silahlı terör örgütünce alınan ''KCK Kürt halkı için öz yönetim” kararı üzerine hazırlanan bildiriyi, düzenlenen basın açıklamasında okumaktan ibaret eylemin, gerek özyönetim açıklama kararı alınması, gerekse bilahare örgütsel faaliyetler kapsamında meydana gelen şiddet içerikli kapsamlı olaylarla eylem arasında nedensellik bağının ne suretle kurulduğu da gösterilmeden, failin hareketinin amaç suç bakımından elverişli olduğunun kabulüne, istikrar kazanmış yargısal uygulamalar itibariyle ve yasal olarak imkan bulunmadığı ve keza “-doğrudan tipik eylemlerin icra edilmediği, amaca matuf ve elverişli fiillerin amaç suçun da fiilini oluşturduğunun kabul edildiği-” durumlarda, niteliği itibariyle bu gibi suçlarda fer'i iştirak hükümlerinin uygulanması mümkün olmadığı da gözetilmeden; “failin hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik ve o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olmasının yeterli olacağı anlaşılan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu yönünden “Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya” yönelik kanuni unsuru bakımından açıklama sonrasında gelişen olaylarla birlikte bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; sanığın eylemi ile Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma neticesi bakımından nedensellik bağını meydana getirmeye yeterli tüm şartların oluştuğu kabul edilmeli, öte yandan sanığın amacı suç olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu ile bu suç kapsamında işlenilen araç suçlara iştirakinin, TCK'nın 37. maddesi kapsamında "müşterek faillik mi" yoksa TCK'nın 39. maddesi kapsamında "yardım eden" niteliğinde mi olduğu hususunun Dairece değerlendirilmesi gerekeceği...” gerekçesi ile Dairenin bozma kararı kaldırılmış olmakla, Yargıtay Ceza Genel Kurulunca verilen karar Daire yönünden kesin olduğundan somut olayla sınırlı olmak üzere gereğine tevessül edilmesi cihetine gidilmiştir.
    Açıklanan nedenlerle:
    İlk derece mahkemesince verilen hüküm temyiz edilmekle,
    Temyiz edenin sıfatı, başvurunun süresi, kararın niteliği ve temyiz sebebine göre dosya incelendi.
    Temyiz talebinin reddi nedenleri bulunmadığından işin esasına geçildi:
    Sanık müdafiinin duruşmalı inceleme isteminin, Dairenin ilk temyiz incelemesinin duruşmalı olarak yapılmış olması ve İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde, silahların eşitliği ve çelişmeli yargılama ilkesi doğrultusunda, savunmaya yeterli imkanın sağlanması ve bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK’nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
    Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
    Sanığın hareketinin söz konusu neticenin gerçekleşmesine yönelik ve o neticeyi gerçekleştirmeye elverişli olmasının yeterli olacağı anlaşılan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu yönünden “Devletin bağımsızlığını zayıflatmaya veya birliğini bozmaya veya Devletin egemenliği altında bulunan topraklardan bir kısmını Devlet idaresinden ayırmaya” yönelik kanuni unsuru bakımından açıklama sonrasında gelişen olaylarla birlikte bir bütün hâlinde değerlendirildiğinde; eylemi ile Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma neticesi bakımından nedensellik bağını meydana getirmeye yeterli tüm şartların oluştuğu kabul edilmekle, ceza adaleti de nazara alınarak sanığın amaç suç olan Devletin birliğini ve ülke bütünlüğünü bozma suçu yönünden eylemine uyan TCK'nın 39. maddesi delaletiyle 302/1 maddesi gereğince, araç suç olan Kanunlara uymamaya tahrik suçu yönünden eylemine uyan TCK'nın 37. maddesi delaletiyle 217/1 maddesi gereğince cezalandırılması gerektiğinin gözetilmemesi,
    Kanuna aykırı, sanık müdafiinin temyiz itirazları bu nedenle yerinde görülmüş olduğundan, hükmün bu sebepten dolayı CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi uyarınca dosyanın Muş 1. Ağır Ceza Mahkemesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 10.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.


    Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

    Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


    Avukat Web Sitesi