8. Hukuk Dairesi 2011/4624 E. , 2011/7546 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
DAVA TÜRÜ : Tapu iptali ve tescil
... ile ... ve müşterekleri aralarındaki tapu iptali ve tescil davasının reddine dair Gürün Asliye Hukuk Mahkemesinden verilen 26.01.2011 gün ve 81/16 sayılı hükmün Yargıtay"ca incelenmesi davacı tarafından süresinde istenilmiş olmakla dosya incelendi gereği düşünüldü:
KARAR
Davacı dava dilekçesinde; 111 ada 7, 8 ve 25 sayılı parsellerin kadastro çalışmaları sırasında davalılar adına tespit ve tescil edildiğini, taşınmazın uzun yıllar kendi tasarrufunda iken, kadastro çalışmaları sırasında yanlışlıkla davalılar adına tespitin yapıldığını, 35-40 yıldan beri tasarrufunda bulunduğunu açıklayarak tapu kayıtlarının iptali ile adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmesini istemiştir.
Davalılar ..., ..., ... dava konusu yerin babalarından kaldığını, davacı amcalarıyla bir ilgisinin bulunmadığını açıklamışlar ve davanın reddine karar verilmesini savunmuşlardır.
Mahkemece, 111 ada 25 sayılı parselin kayıt maliki ...’ın ölü olduğunu ölü kişiye karşı davanın açılamayacağını, diğer parseller bakımından da davacının zilyetliğini kanıtlayamadığını gerekçe göstermek suretiyle tüm parseller yönünden davanın reddine karar verilmesi üzerine; hüküm, davacı tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, kazanmayı sağlayan zilyetlik hukuki sebebine dayalı olarak TMK.nun 713/1 ve 3402 sayılı Kadastro Kanununun 14. maddesi gereğince açılan mülkiyetin aktarılmasına ilişkin tapu iptali ve tescil davasıdır.
Mahkemece, 111 ada 25 sayılı parselle ilgili davanın reddine karar verilmesinde bir usulsüzlük bulunmamaktadır. Kadastro tutanağındaki açıklamaya göre ... 1980 yılında ölmüştür. Davanın açıldığı 28.5.2010 tarihinde kayıt maliki ... ölü olduğuna göre 4.5.1978 tarih ve 4/5 sayılı Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı gereğince ölü kişiye karşı dava açılamayacağı gibi ölü kişi adına iptal ve tescile de karar verilemez. TMK.nun 28. maddesi uyarınca da ölümle kişilik son bulduğundan davanın ancak mirasçılarına karşı açılması mümkündür. Bu nedenle davacının 111 ada 25 sayılı parsele yönelik temyiz itirazları yerinde bulunmadığından reddi ile bu parsele ilişkin hüküm fıkrasının ONANMASINA,
Davacının 111 ada 7 ve 8 sayılı parsellere yönelik temyiz itirazlarına gelince: davacı delil listesinde altı tanık bildirmiş, keşif tutanağına geçen beyanıyla dinlenen tanık dışında diğer tanıklarının dinlenmesinden vazgeçtiğini açıklamış ve beyanı okunup imzası alınmıştır.
Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında çelişki bulunduğundan ve bu çelişki HMK.nun 261. maddesi gereğince mahkemece giderilmeden çelişkili beyanlara dayalı olarak hüküm kurulmuş olması doğru değildir. Bundan ayrı 21.07.2010 tarihli yargılama oturumu ara kararıyla davacının delillerini bildirmesi için 10 günlük süre verilmiş, bir sonraki yargılama oturumu olan 20.10.2010 tarihli yargılama oturumu ara kararıyla da keşif günü ve saati belirlenmiş, 2 nolu bendinde ise davacının tanıklarını taşınmaz başında hazır ettiğinde dinlenmelerine denilmiştir. Davalılara tanık ve delillerini bildirmeleri için herhangi bir süre ve imkan tanınmamıştır. Savunma hakkının kısıtlandığı açık olmakla birlikte davanın redle sonuçlanması nedeniyle davalı taraf hükmü temyiz etmemiş ve temyiz edenin sıfatına göre bu yönde bozma yapılmamıştır
Keşifte dinlenen yerel bilirkişi ..., 111 ada 7 ve 8 sayılı parsellerin davalıların babası ...’a ait olduğunu, öldükten sonra mirasçılarına geçtiğini, geçen sene davalıların dava konusu yerleri İsmail Aktepe’ye icarladıklarını, davacının da iki yıl önce ekip biçtiğini açıklamış, diğer yerel bilirkişi ...ise, taşınmazların öncesinde davalıların babası ... ve davacı ...tarafından sürüldüğünü aralarında anlaştıklarını bu parsellerin ...’a düştüğünü, bu nedenle kadastroda davalılar adına tespit gördüklerini ve kadastro bilirkişisi olarak görev yaptığını bildirmiş, tanıklardan Güzel Koçak da; taşınmazların Murtaza ve Süleyman’a ait olduğunu 2-3 yıldır kendisinin ekip biçtiğini, ondan sonra tekrar bu taşınmazları 20 yıl kendisinin ekip biçtiğini beyan etmiştir. Beyanlar arasında açık bir çelişki bulunduğu halde HMK.nun 261. (HUMK. m. 265) maddesi göz ardı edilerek çelişki üzerinde durulmamış ve beyanlar arasındaki aykırılık giderilmemiştir. Davacı tanığı Güzel Koçak, 2-3 sene öncesine kadar dava konusu yeri kendisinin kullandığını ifade etmiş, daha sonrada 20 yıl söz konusu taşınmazları kullandığını açıklamıştır. Tanığın beyanı dahi kendi içerisinde çelişkilidir. Birbirine aykırı beyanlara dayanılarak hüküm kurulamaz.
O halde mahkemece yapılacak iş; yerel bilirkişi ve tanık beyanları arasında bulunan çelişkinin HMK.nun 261. maddesi uyarınca yüzleştirilmek suretiyle giderilmesi, taşınmazların kimlerden Süleyman ve ...’a kaldığı, ortak murislerinden kalma ise Süleyman ve Murtaza arasında paylaşımın yapılıp yapılmadığı, paylaşım yapılmış ise muristen kalan taşınmazlar ile dava konusu taşınmazların kimlere kaldığı, neye dayanılarak davalılar adına tespitinin yapıldığı konularında ayrıca bilgilerine başvurulması, ortak miras bırakandan kalmış olup, tereke taksimi sonucu hangi mirasçıya nerelerin düştüğüne ilişkin kadastro tutanaklarıyla tapu kayıtları Tapu Sicil Müdürlüğünden getirtilerek dosyaya eklenmesi, değerlendirmede göz önünde tutulması, taksimde tüm mirasçıların yer alıp almadıklarının açıklığa kavuşturulması, yöntemine uygun bir taksimden söz edebilmek için tüm mirasçıların yapılan taksime katılmış olmaları gerektiğinin düşünülmesi, ondan sonra tüm deliller birlikte değerlendirilerek sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken eksik araştırma ve inceleme sonucu hüküm kurulmuş bulunması usul ve yasaya aykırıdır.
Davacı ...’ın temyiz itirazları bu bakımdan yerinde olduğundan kabulü ile yerel mahkeme hükmünün 6100 sayılı HMK.nun Geçici madde 3’ün yollamasıyla
HUMK.nun 428. maddesi uyarınca BOZULMASINA ve aşağıda dökümü yazılı 18,40 TL peşin harcın onama harcına mahsubuna 23.12.2011 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.