![Abaküs Yazılım](/8.png)
Esas No: 2020/701
Karar No: 2021/1161
Karar Tarihi: 14.10.2021
BAM Hukuk Mahkemeleri Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21. Hukuk Dairesi 2020/701 Esas 2021/1161 Karar Sayılı İlamı
T.C. Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 21.Hukuk Dairesi ....
T.C.
ANKARA
BÖLGE ADLİYE MAHKEMESİ
21.HUKUK DAİRESİ
....
TÜRK MİLLETİ ADINA
KARAR
BAŞKAN : ... ...
ÜYE : ... ...
ÜYE : ... ...
KATİP : ... ...
İNCELENEN DOSYANIN
MAHKEMESİ : ESKİŞEHİR ASLİYE TİCARET MAHKEMESİ
TARİHİ : 23/01/2020
NUMARASI :...
DAVA : Ticari Ünvanın Korunması
DAVA TARİHİ : 09/10/2017
KARAR TARİHİ : 14/10/2021
GEREKÇELİ KARARIN
YAZILDIĞI TARİH : 18/10/2021
Taraflar arasındaki ticari unvanın korunması istemine ilişkin davanın yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükme karşı davalı vekilince süresinde istinaf kanun yoluna başvurulması üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
DAVA
Davacı vekili dava dilekçesinde özetle; müvekkili şirket ... 1943 yılında merhum... ve üç kardeşi tarafından kurululup, 1992 yılında .... sicil numarası ile.... tescil edildiğini, kurulduğu 1943 yılından beri hem ticaret unvanı hem de tescilli markası olan "..." ile müvekkili şirketin ulusal sınırları aşan tanınmışlığa ulaştığını, 27.03.2015 tarihinde "..." alan adının ve 25.12.2014 tarihinde "... ... A.Ş." ticaret unvanının davalı şirket adına tahsis edildiğinin saptandığını, müvekkilinin tanınmış marka ve ticaret unvanının davalı şirket tarafından kullanımının haksız rekabet oluşturmakta olduğunu, davalının, müvekkili şirketin marka tescilinden doğan haklarını ihlal etmekte olduğunu, müvekkili şirketin "..." ibaresiyle sektöründe ayırt edicilik ve tanınmışlık kazandığını, davalının ticaret unvanının terkin edilmesi gerektiğini belirterek, fazlaya ilişkin dava ve talep hakları saklı kalmak kaydıyla, davalı şirketin, müvekkili şirkete ait markasal kullanımını da içeren ticaret unvanına vaki haksız kullanımının tespiti ile durdurulmasına, davalı tecavüzünün men'inine ve ref'ine, haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve davalı şirkete ait "..." alan adı ile "... ... A.Ş." ticaret unvanının ticaret sicil kayıtlarından terkinine hükmedilmesine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
CEVAP
Davalı vekili cevap dilekçesinde özetle; açılan davayı kabul etmediklerini, müvekkili şirketin, türü itibariyle ... yapılanması içerisinde olan bir ... şirket olduğunu, müvekkili şirketin kurucu ortaklarının soyadını ticaret ünvanı olarak tescil ettirdiklerini, usulüne uygun olarak tescil edilip kullanılan ticaret unvanının marka haklarına tecavüz oluşturmadığını, müvekkilinin ticaret unvanını kanuna ve işlevine uygun şekilde kullanmasının davacının markası yönünden haksız rekabete yol açmadığını, davacının markasının dava dilekçesinde iddia ettiği gibi tanınmış ve maruf olmadığını belirterek, haksız açılmış davanın reddine karar verilmesini istemiştir.
İLK DERECE MAHKEMESİ KARARI
Mahkemece; davacı ... ... İnşaat A.Ş 1992 yılında ... müdürlüğüne tescil edildiği, şirketin "..." ibaresinin hem ticaret ünvanı hem de tescil markası olduğu, inşaat alanında isim yapmış ve inşaat sektöründe olmayanlar tarafından dahi tanınmış olduğu, şirket ana sözleşmesinde inşaat dışında daha birçok alanda hizmet vereceği öngörüldüğü ve diğer alanlarda da hizmet verdiği, ancak en çok inşaat sektöründe tanınmış olduğu, davacı şirketin ayırt edicilik ve tanınmışlığında "..." ibaresinin rol oynadığı, TTK'nun 45. maddesinde bir ticaret ünvanının daha önce tescil edilmiş olması halinde bu ünvana ek yapılmak suretiyle ünvanın kullanılmasının kabul edildiği, davalı tarafın da "..." ibaresi ile davacı şirket ünvanından ayrıldıklarını belirttiği, ancak TTK'nun 46. maddesinde bu eklerin hangi hallerde yapılacağının hüküm altına alındığı, bunların tacirin kimliği, işletmesinin genişliği, önemi ve finansal durumu hakkında üçüncü kişilere yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunmamak, gerçeğe ve kamu düzenine aykırı olmamak şartıyla ek yapılabileceği, oysa "..." kelimesinin davacı ile bağdaştırılan bir kelime olduğu, davalının ... ... A.Ş. olarak tescil edilen ticaret unvanının davacı şirketin ünvanı ile karıştırılmasına neden olabileceği, davacı ve davalının ünvanındaki benzerliğin iltibasa yol açabileceği, davalının kullandığı "..." alan adının davacıya ait "..." markası ile bağlantılı olduğu izlenimi verdiği, davalının ... ... A.Ş. ticaret unvanını kullanması ... ticaret ünvanı ile karıştırılmaya yol açabileceği, davacının ticaret ünvanındaki ayırt edici "..." ibaresi davalı ile davacı arasında bir bağlantı olduğu izlenimi verdiği, ...'nin davacının ticari unvanı ve tescilli markası olduğu, davalının ... ... A.Ş ticaret ünvanındaki "..." kelimesinin sadece ek mahiyette olmayıp ayırt edici ibare olduğu, bu nedenle tescilli ticaret ünvanı ve marka sahibi olan davacının, davalının kullandığı bu ticaret ünvanının terkinini talep edebileceği kanaatine varılarak davanın kabulüne, davalının ticaret unvanı olan "... ... A.Ş." de bulunan "... " ibaresinin ticaret sicilinden terkinine, davacı tarafın tescilli ... ibareli markasına ve ticaret unvanına yönelik davalı eylemlerinin tecavüz oluşturduğunun tespitine, tecavüzün önlenmesine, durdurulmasına ve ortadan kaldırılmasına, davalının kullanmış olduğu ".......... ..." alan adının kullanılmasının önlenmesine ve alan adının iptaline karar verilmiştir.
İSTİNAF SEBEPLERİ
Davalı vekili istinaf dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesinin kararının usul ve yasaya aykırı olduğunu,
Talimat mahkemesince talimata uygun nitelikte olmayan uzmanlığında marka konusu bulunmayan teknik bilgisi yeterli olmayan bir bilirkişiye dosyanın verilerek rapor aldırıldığını, rapor veren bilirkişinin hesap uzmanı olduğunu, rapor içeriği dikkate alındığında bilirkişinin tarafsızlığını yitirerek dayanaktan yoksun rapor verdiğini, marka ihlali davalarında doğru bir inceleme ile doğru verilere ve o verilere nasıl ulaşıldığını gösteren gerekçelere dayanılarak özel ve teknik bir bilgiye sahip ve bu konuda eğitim almış bilirkişiye başvurularak hazırlanan bir bilirkişi raporunun uyuşmazlığı çözebileceğini,
Davacı şirketin "..." marka adı ile 05/09/2008 ve 15/08/2016 tarihlerinde başvuru yapılmış ise de davacının talebinin reddedildiğini, "..."nun tanınmış bir marka olmadığını, davacının tanınmış markalarının "... ..." olduğunu, ... tanınmış marka talebini reddederken bilirkişinin ise inşaat sektöründe olmayanların bile davacı firmayı tanıdığını beyan ettiğini,
Usulüne uygun olarak tescil edilip kullanılan ticaret unvanı, marka hakkına tecavüzü oluşturmadığını, müvekkili şirketin unvanının esaslı unsur olan "..." ibaresi müvekkili şirketçe marka olarak kullanılmadığını, kurucu ortakların soyadının ticaret unvanı olarak tescil ettirildiğini, ticaret unvanının marka hakkına tecavüzün ancak unvandaki bir ya da birkaç kelimenin diğer kelimelerden öne çıkartılarak markasal bir algı yaratacak şekilde kullanımı sonucu doğabileceğini,
Müvekkili şirketin bir müşteri kitlesi bulunmadığını, ortaklık içinde olduğu şirketlerin hiçbirinin unvanında ve proje isimlerinde "..." ibaresi geçmediğini, bu nedenlerle müvekkilinin ticaret unvanının Kanuna ve işlevine uygun şekilde kullanılmasından ötürü davacının markası yönünden haksız rekabete yol açmadığından davanın reddine yerine kabulü kararının hatalı olduğundan ilk derece mahkemesi kararının kaldırılarak talepleri doğrultusunda karar verilmesini istemiştir.
Davacı vekili istinaf başvuru dilekçesine karşı vermiş olduğu cevap dilekçesinde özetle; ilk derece mahkemesikararının usul ve yasaya uygun olduğunu, davalı tarafın istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmesini istemiştir.
HUKUKİ NİTELENDİRME, DELİLLERİN VE İSTİNAF SEBEPLERİNİN DEĞERLENDİRİLMESİ
Dava; daha önce ticaret sicilinde tescil edildiği öne sürülen davacı şirketteki ... unvanı ile daha sonra kurulan davalı şirketteki ... unvanının iltibasa neden olduğundan davalı şirket adında yer alan ... kelimesinin iptali istemine ilişkindir.
6100 Sayılı HMK'nın 355.maddesi gereğince, istinaf incelemesinin istinafa gelen tarafın sıfatı ile istinaf dilekçesinde belirtilen sebeplerle sınırlı olarak kamu düzenine aykırılık bulunup bulunmadığı hususu gözetilerek ilk derece mahkemesinin taraflar arasındaki ihtilafta görevli mahkeme oluşu ve eldeki davada kesin yetki kuralına da aykırılık bulunmadığı anlaşılmakla işin esasına girilerek yapılan incelemede;
Talimat yoluyla patentler ve faydalı modeller ile marka alanında uzman hukukçu ...'den alınan 30.06.2019 tarihli bilirkişi raporunda özetle; ..... Kurumu sicil kaydında marka sahibi ... .... olup, emtiasının 36,37,42 olduğu, 6769 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'na göre 20/11/2015 tarihinden itibaren 10 yıllık ... tescil edildiğinin belirtildiği, ... ... İnşaat ... Şirketi'nin de aynı şekilde ....ekleştirdiğini, ... kelimesinin tescilinin 23/09/2003 tarihinde gerçekleştiğini, ve 10 yıl süreyle olup, 23/09/2013 tarihinde yenilendiğini, ... ibareli 2003/37957 Sayılı markanın daha önce ... ... ... Şirketi unvanlı şirket adına tescilli iken 14/05/2018 tarihinde bu markanın ... ... ... Şirketi'ne devredildiğini, Ticaret Kanunundaki ticaret unvanının korunması, haksız rekabet, 6760 Sayılı Sınai Mülkiyet Kanunu'nun 7.maddesi ve tüm dosya kapsamına göre davacı ... ... ... Şirketi'nin 1992 yılında ... Müdürlüğünde tescil ettirildiği, şirketin ... ibaresinin hem ticaret unvanı hem de tescilli markası olduğunu, şirketin inşaat alanında isim yapmış ve inşaat sektöründe olmayanlar tarafından dahi tanındığının anlaşıldığını, şirketin ana sözleşmesinde inşaat dışında başka alanlarda hizmet verileceği öngörüldüğü ve hizmet de vermiş ise de, en çok inşaat sektöründe tanındığının açık olduğunu, davacı şirketin ayırt edicilik ve tanınmışlığında ... ibaresinin rol oynadığını, davacı ve davalı farklı alanlarda bulunsalar dahi davacının çok eskiden almış olduğu ... ticaret unvanı ile karıştırılmaya yol açacak mahiyette davalının "... ... A.Ş." ticaret unvanını kullanmasının, davacıyı etkileyebileceğini, davacının ticaret unvanındaki ayırt edici ... ibaresinin davalı ile davacı arasında bir bağlantı olduğu izlenimini verdiğini, ... unvanındaki ... kelimesinin sadeci ek mahiyetinde olmayıp ayırtedici ibare olduğunu, bu nedenle tescilli ticaret unvanı ve marka sahibi olan davacının davalının kullandığı bu ticaret unvanına müdahale yapabileceği belirtilmiştir.
Davalı şirketin ticari sicil dosyası incelendiğinde; şirketin ana sözleşmesinin tescil tarihinin 18/12/2014 olduğu, kurucuların Aslıhan ..., taahhüt edilen sermayenin 100.000,00 TL olduğu, davalı şirketin ortağı olduğu şirketlerin gayrimenkul yatırım alanında faaliyet gösterdiği anlaşılmıştır.
Davacı şirketin 1992 yılında ...a tescil edildiği, iştigal alanının inşaat işleri olduğu, ....kaydında marka sahibi ... olup emtiası 01,02,03,04,05,06,07,08,09,10,11,12,13,14,15, 16,17,18,19,20,21,22,24,25,26,27,28,31,32,33,34,35,36,37,38,39,40,41,42,44,45 olduğu 6769 sayılı Sınai Mülkiyet Kanununa göre 20/11/2015 tarihinden itibaren 10 yıl süreyle tescil edildiği belirtilmiş, ... aynı şekilde ....... ... isminin de tescilini gerçekleştirmiş, ... kelimesinin tescili 23/09/2003 tarihinde gerçekleşmiş ve 10 yıl süreli olduğundan 23/09/2013 tarihinde yenilenmiştir. ... ibareli marka daha önce ... ... A.Ş. unvanlı şirket adına tescilli iken 14/05/2018 tarihinde ... ... A.Ş.'ne devredilmiştir.
Türk Ticaret Kanunu'nun 52. maddesinde;
" (1) Ticaret unvanının, ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibi, bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını, gereğinde araçların ve ilgili malların imhasını ve zarar varsa, kusurun ağırlığına göre maddi ve manevi tazminat isteyebilir. Maddi tazminat olarak mahkeme, tecavüz sonucunda mütecavizin elde etmesi mümkün görülen menfaatinin karşılığına da hükmedebilir.
(2) Mahkeme, davayı kazanan tarafın istemi üzerine, giderleri aleyhine hüküm verilen kimseye ait olmak üzere, kararın gazete ile yayımlanmasına da karar verebilir." hükmü mevcuttur.
İltibas kavramı, üretici firmaların veya üretilen mal veya hizmetlerin sahip oldukları ad ve işaretlerin birbirleriyle karıştırılarak ayırt etme işlevlerini doğru şekilde gerçekleştirememeleri tehlikesidir (Prof. Dr. Mehmet Emin Bilge tarafından 28/11/2014 tarihli 1.Fikri Mülkiyet Hukuku Uluslarası Sempozyum Tebliğinde Sunulan Makale).
İltibas tehlikesi, görsel, biçimsel, anlamsal, işitsel benzerlikler, çağrıştırma, bir bütün olarak uyandırdığı toplu kanaat, malın veya hizmetin hitap ettiği alıcı grubun toplumsal düzeyi ve durumu, ..., esas unsurları ve tamamlayıcı unsurları, karşılaştırılan işaretler arasındaki benzerlik, telafuz, anlam ve biçimden, işaretlerin toplu olarak bıraktıkları izlenimden, seri içine girmekten veya başka bir çağrışımdan kaynaklanabilir (Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun 26/02/2016 tarih ve 2014/11-627 Esas 2016/180 Karar).
Bununla birlikte Yargıtay 11. Hukuk Dairesi'nin 12/02/2020 tarih ve ....Karar sayılı kararında da; 6102 sayılı TTK'nın 52. maddesinin 1. fıkrası hükmüne göre, ticaret unvanının ticari dürüstlüğe aykırı biçimde bir başkası tarafından kullanılması hâlinde hak sahibinin bunun tespitini, yasaklanmasını; haksız kullanılan ticaret unvanı tescil edilmişse kanuna uygun bir şekilde değiştirilmesini veya silinmesini, tecavüzün sonucu olan maddi durumun ortadan kaldırılmasını isteyebileceği, yine TTK'nın 45. maddesi uyarınca, bir ticaret unvanına Türkiye’nin herhangi bir sicil dairesinde daha önce tescil edilmiş bulunan diğer bir unvandan ayırt edilmesi için gerekli olduğu takdirde, ek yapılacağı belirtilmiştir.
Mevcut düzenlemeler ve yukarıdaki açıklamalarla birlikte somut olay değerlendirildiğinde; eldeki davanın davalı şirketin, davacı şirket ticaret unvanın yer alan "..." ibaresinin ticari iltibas oluşturacak şekilde dürüstlüğe aykırı olarak kullanıldığından bahisle davalı şirketin, davacı şirkete ait markasal kullanımını da içeren ticaret unvanına vaki haksız kullanımının tespiti ile durdurulmasına, davalı tecavüzünün men'inine ve ref'ine, haksız rekabetin neticesi olan maddi durumun ortadan kaldırılmasına ve davalı şirkete ait "..." alan adı ile "... ... A.Ş." ticaret unvanının ticaret sicil kayıtlarından terkini istemine yönelik olduğu, dosya kapsamında yer alan ilanlara göre davalı ve davacı şirketin gayrimenkul ve inşaat sektöründe faaliyet gösterdiği, somut uyuşmazlıkta aynı sektörde faaliyet gösteren davalı şirketin unvanını sonradan 2014 yılında tescil ettirdiği, davalının davacı ile aynı sektörde "..." ibaresini kullanmasının ticari dürüstlük ile bağdaşmadığı, her iki şirketin ticaret unvanında ayırt edici unsurun "..." ibaresi olduğu, davalının ticaret unvanında yer alan "..." ibaresinin, davacının "..." ibaresi ile iltibas yaratacak derecede benzer olduğu dikkate alındığında, davalı şirketin ticaret unvanına bu ayırt edici unsurun yanına ek unsur olarak aldığı kabul edilen diğer ibarelerin esasen ticaret unvanının ayırt edici eki niteliğinde olmayıp, faaliyet konusuyla ilgili ek niteliğinde bulunduğu, davacının ibaresiyle karışıklığa sebebiyet verdiği, her iki unvanın aynı konuda faliyet gösteren şirketler yönünden iltibas oluşturmaya açık olduğu, ayırt edilmesinin kolay olmadığı, bu itibarla davalının unvanında bulunan "..." ibaresinin müşteri nezdinde karışıklığa sebebiyet vereceği, davacının ticaret unvanına tecavüz sayılması gerektiği ve haksız rekabet oluşturacağı, bunun 3. kişilerde yanlış bir görüşün oluşmasına sebep olacak nitelikte bulunduğu ve bu kullanımın TTK'nun 52. maddesinde tanımlandığı gibi ticari dürüstlüğe aykırı olduğu, "..." ibaresi dışındaki ünvanda yasaya aykırılık bulunmadığı, "..." ibaresinin terkini gerektiği anlaşıldığıdan ilk derece mahkemesince davanın kabulüne yönelik kararı usul ve yasaya uygundur.
Öte yandan, talimat mahkemesince dosyaya bilirkişi olarak atanan ... uzmanlık alanı içerisinde, patentler ve faydalı modeller, markalar, tasarımlar, telif hakları, sınai mülkiyet haklarının kıymet takdiri yer almış olmakla, bilirkişinin alanında uzman olduğu, dosyaya sunulan raporun dosya kapsamına uygun, gerekçeli, denetim ve hüküm kurmaya elverişli olduğu görülmekle buna yönelik davalı vekilinin istinaf başvurusuna itibar edilmemiştir.
Tüm bu nedenlerle ilk derece mahkemesinin davanın kabulü yönündeki kararında herhangi bir isabetsizlik görülmediğinden davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar vermek gerekmiş ve takdiren aşağıdaki şekilde hüküm kurulmuştur.
HÜKÜM: Yukarıda Açıklanan Nedenlerle;
1-Davalı vekilinin istinaf başvurusunun HMK'nın 353/(1)-b.1 maddesi gereğince ESASTAN REDDİNE,
2-Davalıdan alınması gerekli olan 59,30 TL harçtan peşin alınan 54,40 TL harcın mahsubu ile bakiye 4,90 TL harcın davalıdan alınarak Hazineye gelir kaydına,
3-Davalı tarafça yapılan yargılama giderlerinin üzerinde bırakılmasına,
4-İstinaf incelemesi sırasında duruşma açılmadığından taraflar yararına vekalet ücreti taktirine yer olmadığına,
Dosya üzerinde yapılan inceleme sonucunda HMK'nın 361. maddesi uyarınca gerekçeli kararın tebliğinden itibaren iki haftalık süre içerisinde Yargıtay'da temyiz kanun yolu açık olmak üzere oy birliği ile karar verildi. 14/10/2021
Bu belge 5070 sayılı Elektronik İmza Kanunu hükümlerine göre UYAP sistemi üzerinden elektronik imza ile imzalanmıştır.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.