3. Hukuk Dairesi 2015/3846 E. , 2016/4565 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :ASLİYE HUKUK MAHKEMESİ
Taraflar arasındaki menfi tespit davasının mahkemece yapılan yargılaması sonucunda, davanın kabulüne yönelik olarak verilen hükmün, süresi içinde davalı vekili tarafından temyiz edilmesi üzerine; temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra, dosya içerisindeki kağıtlar okunup gereği düşünüldü:
Y A R G I T A Y K A R A R I
Davacı vekili, dava dilekçesinde; müvekkilinin 1000994246 yeni numarası ile...İdaresine kayıtlı olduğunu, eski abone numarasının 10000319940 olduğunu, müvekkiline ........ tarafından 2007 Aralık ve 2008 Şubat dönemlerine ait kaçak elektrik kullanımıyla ilgili 13.446,75 TL, diğeri 4.857,98 TL olmak üzere iki adet borç çıkarıldığını, müvekkilinin ........ İdaresine böyle bir borcunun olmadığını, müvekkilinin hiçbir şekilde kaçak elektrik kullanmadığını, kaçak elektrik kullanmadığına dair ..... Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/295 Esas, 2009/256 Karar sayılı dosyasında keşif yapılarak, alınan bilirkişi raporunda, böyle bir kaçak elektrik kullanımının olmadığının tespit edildiğini, bu nedenle müvekkilinin davalıya borçlu olmadığının tespitine karar verilmesini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, cevap dilekçesinde; davacının aboneliğindeki tüketimlerin geriye ve ileriye yönelik olarak uzman bilirkişiler tarafından incelenerek rapor tanzim edilmesi gerektiğini, kurumları tarafından davacı tarafın aboneliğinde kaçak kullanım tespit edildiğini ve tutanak altına alındığını, davacının iddialarının asılsız olduğunu, kesinleşmemiş ceza mahkemesi kararından bahsedilerek borcun bulunmadığının tespitine ilişkin yapılan talebin reddini istemiştir.
Mahkemece; davacının kaçak elektrik kullanmadığına dair kesinleşmiş bir ceza dosyasının olduğu, kaçak tahakkuk ve ekstrelerin incelenmesinden, ceza dosyasına konu kaçak tahakkuk davamıza konu edilen tahakkukla aynı olduğu anlaşılmakla, Ceza Mahkemesinin davacının kaçak elektrik kullanmadığına ilişkin tespiti, kesin delil olarak hukuk mahkemesini de bağlayacağından menfi tespite ilişkin iş bu yargılama dosyasında ayrıca bilirkişi incelemesi yaptırılmasına lüzum bulunmadığı, davanın ispatlandığı..." gerekçesiyle, davanın kabulü ile; davacının kaçak kullanım nedeniyle kendisinden istenen 32.609,20 TL yönünden borçlu olmadığının tespitine, fazlaya ilişkin talebin reddine karar verilmiş; hüküm, süresi içerisinde davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
.../...
-2-
Uyuşmazlık, kaçak elektrik tahakkukuna yönelik açılan menfi tespit davası niteliğindedir.
Dava konusu kaçak elektrik tespit tutanağı tarihinde yürürlükte bulunan Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. maddesinde;
""Gerçek veya tüzel kişilerin;
a) Dağıtım sistemine veya sayaçlara veya ölçü sistemine ya da tesisata müdahale ederek, tüketimin doğru tespit edilmesini engellemek suretiyle, eksik veya hatalı ölçüm yapılması veya hiç ölçülmeden veya yasal şekilde tesis edilmiş sayaçtan geçirilmeden mevzuata aykırı bir şekilde elektrik enerjisi tüketmesi,
b) Dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin ilgili mevzuata uygun olarak kestiği elektrik enerjisini, yükümlülüklerini yerine getirmeden dağıtım lisansı sahibi tüzel kişinin izni dışında açması, kaçak elektrik enerjisi tüketimi olarak kabul edilir."" hükmü yer almaktadır.
Somut olayda; davacı hakkında davalı elektrik şirketi tarafından düzenlenen 18.12.2007 tarihli Kaçak Tespit Tutanağı içeriğinden; yapılan kontrolde aboneliği ... adına kayıtlı, Bayram Atalay"ın kullandığı 31994 nolu abonenin pano kapağındaki mührü bozmadan devre dışı bırakarak pano bara girişinden akım trafolarına girmeden özel hat çekerek kulübe içindeki kumanda panosuna enerji alındığı, bu panodanda 37 Kwh"lık dalgıç pompa 1 adet buzdolabı ve 1 lambada enerji kullandığının tespit edildiği, özel hattın iptal edildiği bu doğrultuda davalı hakkında kaçak tahakkuku yapıldığı anlaşılmıştır .
Kaçak elektrik tespit tutanakları, düzenlendiği tarih itibariyle maddi olgulara ilişkin tespitleri içermekte olup, aksi sabit oluncaya kadar geçerli olan belgelerdendir. Davacı taraf tutanağın aksini ispat edememiştir.
Ayrıca Ceza mahkemesi kararlarının hukuk mahkemesindeki davaya etkisini düzenleyen Borçlar Kanunu’nun 53.maddesi hükmünde, "Hakim, kusur olup olmadığına, yahut haksız fiilin failinin temyiz kudretini haiz bulunup bulunmadığına karar vermek için ceza hukukunun sorumluluğa ilişkin hükümleri ile bağlı olmadığı gibi, ceza mahkemesinde verilen beraat kararı ile de mukayyet değildir. Bundan başka ceza mahkemesinin kararı, kusurun takdiri ve zararın miktarının tayini hususunda dahi hukuk hakimini takyit etmez." denilmektedir. Aynı düzenleme yeni Türk Borçlar Kanununun 74.maddesi hükmünde de; “Hâkim, zarar verenin kusurunun olup olmadığı, ayırt etme gücünün bulunup bulunmadığı hakkında karar verirken, ceza hukukunun sorumlulukla ilgili hükümleriyle bağlı olmadığı gibi, ceza hâkimi tarafından verilen beraat kararıyla da bağlı değildir. Aynı şekilde, ceza hâkiminin kusurun değerlendirilmesine ve zararın belirlenmesine ilişkin kararı da, hukuk hâkimini bağlamaz.” şeklinde önceki kanuna paralel şekilde düzenlenmiştir. Bu açık hüküm karşısında, ceza mahkemesince verilen beraat kararı, kusur ve derecesi, zarar tutarı, temyiz gücü ve yükletilme yeterliği, illiyet gibi esasların hukuk hakimini bağlamayacağı konusunda duraksama bulunmamaktadır.
.......... Asliye Ceza Mahkemesinin 2008/295 Esas, 2009/256 Karar sayılı ceza davasında, suç tutanağı üzerine düzenlenen endeks ve alınan bilirkişi raporuna göre sayaç üzerinde görülen tüketim miktarının kurulu güç ile orantılı olduğu yolundaki tespit neticesinde, davacının abone olduğu sayacın fiili kullanıcısı sanık Hacı Bayram Atalay"ın suç kastı ile hareket ettiğini gösterir bir delil mevcut olmadığından atılı suçtan beraatine karar verildiği anlaşılmıştır.
BK 53 (TBK 74.) maddesine göre; Ceza Mahkemesince verilen beraat hükmünün görülmekte olan davada mahkemeyi bağladığından ve Ceza Mahkemesinin kesinleşmiş kararının görülmekte olan dava yönünden de kesin hüküm oluşacağından söz edilemez. Kaldı ki ceza dosyasında alınan bilirkişi raporunda da; sayaçtan geçmeyecek şekilde ilave yeni bir hat tesis edilmiş olduğu kayıt altına alınmıştır.
Hal böyle olunca; mahkemece kaçak tüketimi yapılmadığı sonucuna varılmış ise de; kaçak tespit tutanağında pano kapağındaki mührü bozmadan devre dışı bırakarak pano bara girişinden akım trafolarına girmeden özel hat çekerek kulübe içindeki kumanda panosuna enerji alındığı, bu panodanda 37 Kwh"lık dalgıç pompa 1 adet buzdolabı ve 1 lambada enerji kullanıldığının tespit edildiği kaçak elektrik tespit tutanaklarının aksi sabit oluncaya kadar geçerli belgelerden olduğu, ve temyiz istemine konu iş bu yargılama dosyasında ceza dosyasındaki bilirkişi raporuna göre hüküm kurulduğu anlaşılmıştır.
Dava konusu 10000319940 nolu elektrik aboneliğinin kaçak elektrik tutanağı tanzim tarihinde davacı adına kayıtlı olduğu uyuşmazlık konusu değildir.
Yargıtay Hukuk Genel Kurulunun ve Dairemizin istikrar kazanmış uygulamasına göre abonelik iptal ettirilmedikçe o abonelik üzerinden tüketilen su, elektrik ve doğalgaz bedelinden fiili kullanıcı ile birlikte abone de müteselsilen sorumludur.
Bu durumda, aboneliğini iptal ettirmeyen ve kaçak kullanıma sebebiyet veren abone davacının sözleşme nedeni ile sorumlu bulunduğunun kabulü gerekmektedir. Nitekim, aynı ilkeler HGK 27.04.2011 tarih ve 2011/19-104 E.-239 K.sayılı kararında da benimsenmiştir.
Hal böyle olunca, mahkemece; aboneliğini iptal ettirmeyen davacının, kaçak elektriği fiilen kullanan kişi ile birlikte davalı şirkete karşı sorumlu bulunduğu hususu da nazara alınarak, mahkemece, dosyanın konusunda uzman bilirkişiye verilerek kaçak elektrik bedelinin Elektrik Piyasası Müşteri Hizmetleri Yönetmeliğinin 13. ve 15.maddeleri ve yönetmeliğinin atıf yaptığı EPDK tarafından yayımlanan "Kaçak ve Usulsüz Elektrik Enerjisi Kullanımına İlişkin Usul ve Esaslar Başlıklı 29.12.2005 tarih ve 622 sayılı kararın 1-A, 1-B ve 1-C maddeleri uyarınca değerlendirme yapılarak rapor alınması ve hasıl olacak sonuca göre karar verilmesi gerekirken, eksik inceleme ve yanılgılı değerlendirme sonucu yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup, bozmayı gerektirmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan esaslar gözönünde tutulmaksızın yazılı şekilde hüküm tesisi isabetsiz, temyiz itirazları bu nedenlerle yerinde olduğundan kabulü ile hükmün HUMK.nun 428.maddesi gereğince BOZULMASINA ve peşin alınan temyiz harcının istek halinde temyiz edene iadesine, 24.03.2016 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.