Abaküs Yazılım
İdare Dava Daireleri Kurulu
Esas No: 2020/363
Karar No: 2021/439
Karar Tarihi: 08.03.2021

Danıştay İdare Dava Daireleri Kurulu 2020/363 Esas 2021/439 Karar Sayılı İlamı

T.C.
D A N I Ş T A Y
İDARİ DAVA DAİRELERİ KURULU
Esas No : 2020/363
Karar No : 2021/439

KARAR DÜZELTME
İSTEMİNDE BULUNAN (DAVALI) : …
VEKİLİ : Hukuk Müşaviri …
KARŞI TARAF (DAVACI) : … Derneği
VEKİLİ : Av. …

İSTEMİN KONUSU : Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen; Danıştay Onuncu Dairesinin 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararının dava konusu Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği'nin 2. maddesinin 6. fıkrasının iptaline ilişkin kısmının açıklamalı olarak onanması yolundaki 15/05/2019 tarih ve E:2017/209, K:2019/2329 sayılı karara karşı, davalı idare karar düzeltme isteminde bulunmaktadır.

YARGILAMA SÜRECİ :
Dava konusu istem: 05/05/2012 tarih ve 28283 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren, "Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği"nin, 1. maddesinin; 2. maddesinin 4. fıkrasının (ç) bendi ile 5. ve 6. fıkralarının; 4. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi ile (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerinin; 5. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkralarının; 6. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkralarının; 7. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin (1) ve (4) numaralı alt bentleri ile (b) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ve 8. maddesinin iptali istenilmiştir.
Daire kararının özeti: Danıştay Onuncu Dairesinin 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararıyla;
2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, 1923 yılında Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim gününün Ulusal Bayram olduğu; resmi bayram günlerinin sayıldığı 2. maddesinin (A) bendinde, 23 Nisan gününün Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 19 Mayıs gününün Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, 30 Ağustos gününün ise Zafer Bayramı olduğu; anılan Kanun'un 4. maddesinde ise, ulusal ve resmi bayramlarda yapılacak törenlerin Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor ve Kültür Bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle düzenleneceğinin kurala bağlandığı,
2429 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca 16/04/2012 tarih ve 2012/3073 sayılı Bakanlar Kurulu Kararıyla kabul edilerek 05/05/2012 tarih ve 28283 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren dava konusu Yönetmeliğin, ulusal bayram Cumhuriyet Bayramı ve resmi bayramlar Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, Zafer Bayramı ile mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak amacıyla yapılacak törenleri kapsayacak şekilde düzenlendiği,
Dava konusu Yönetmeliğin, "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde, Yönetmeliğin, ulusal bayram Cumhuriyet Bayramı ve resmi bayramlar Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, Zafer Bayramı ile mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak amacıyla yapılacak törenleri kapsadığı; "Tören ve kutlama ilkeleri" başlıklı 2. maddesinde, Cumhurbaşkanının bulunduğu taşra tören ve kutlamalarında Başkent programının uygulanacağı; Dış temsilciliklerimizde yapılacak tören ve kutlamaların, Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğünce verilecek talimata göre düzenleneceği; merkezinde birden fazla ilçe bulunan illerde ve bu ilçelerde kutlamaların, il kutlama komitesinin hazırlayacağı programa göre yapılacağı; Başkent dışında Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı, Başbakan veya Bakanların törene katılması durumunda Cumhuriyet Bayramı ve Zafer Bayramı tebrikatını, mahalli mülki amir ile birlikte kabul edeceği ve önde yer alacakları, şeref tribününde mahalli mülki amirden önce yer alacakları; bu durumda ekli (1) sayılı listede yer alan kişilere şeref tribününün durumuna göre mahalli mülki amir, garnizon komutanı ve belediye başkanından sonra sıra ile yer verileceği, tören geçişini mahalli mülki amir, garnizon komutanı ve belediye başkanı ile birlikte şeref tribününde ayakta kabul ederek selamlayacakları Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ile Başbakanın katılmadığı, birden fazla Bakanın bulunduğu durumlarda Resmi Gazetedeki Bakanlar Kurulu listesinde önde olan Bakanın selamlamaya katılacağı, tensipleri halinde çelenklerinin mülki idare amiri, garnizon komutanı ve belediye başkanı ile diğerlerinden önce konulacağı; çelenklerin, bayramın bitim saatinde ilgili kurumun mensupları tarafından tören yapılmadan kaldırılacağı; aksi halde belediye görevlileri veya kolluk tarafından tören yapılmadan kaldırılacağı, bayramların dışında anıtlara çelenk koymak isteyen kuruluş, kişi veya kişi topluluklarının kırksekiz saat önceden mülki idare amirinden izin almak zorunda olduğu, izin alınmadan konulduğu görülen çelenklerin, kolluk tarafından kaldırılacağı; hava muhalefeti gibi zaruri hallerde, bayram programının bir kısmının veya tamamının en kısa sürede yapılmak üzere ertelenmesine mülki idare amirince karar verileceği; bayramın başlangıç ve bitiş saatleri arasında resmi kurumların bayraklarla donatılacağı; Yönetmelikte yer almayan hususlarda mülki idare amirince gerekli düzenlemelerin yapılacağı hükümlerine yer verildiği,
Dava konusu Yönetmeliğin, "Cumhuriyet Bayramı törenleri" başlıklı 4. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinde, Başkent'te Bayramın nasıl kutlanacağının açıklandığı, maddenin devamında, "1) Anıtkabir’e Cumhurbaşkanı tarafından çelenk konulur ve İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir., 2) Cumhurbaşkanı tarafından Cumhurbaşkanlığında tebrikat kabul edilir., 3) Cumhurbaşkanı tarafından törene katılanların ve halkın bayramı kutlanır., 4) İstiklal Marşı ile bayrağın göndere çekilmesini müteakip tören geçişi ve programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır., 5) Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu Cumhurbaşkanı tarafından verilir." düzenlemesinin bulunduğu; 4. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde, Başkent dışında Bayramın nasıl kutlanacağının açıklandığı, maddenin devamında, " 1) Atatürk anıt veya büstüne mülki idare amiri, garnizon komutanı ve belediye başkanı tarafından çelenk konulur. Mahallin en büyük mülki idare amirliğine ait çelenk anıtın alt kaidesinin tam ortasına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait çelenk onun sağına, belediyeye ait çelenk ise soluna konulur. Çelenk konulduktan sonra İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. 2) Mülki idare amiri tarafından tebrikat, ekli (1) sayılı listede yer alan sıraya göre makamında kabul edilir. 3) Mülki idare amiri tarafından, beraberinde garnizon komutanı ve belediye başkanı olduğu halde, törene katılanların ve halkın bayramı kutlanır, İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. 4) Mülki idare amiri tarafından bayramın anlam ve önemini belirten konuşma yapılır. 5) Tören geçişi mülki idare amiri, garnizon komutanı ve belediye başkanı tarafından şeref tribününden selamlanır. 6) Programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır. 7) Cumhuriyet Bayramı resepsiyonu vali tarafından verilir." hükümlerine yer verildiği,
Yönetmeliğin, resmi bayram olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı'nın nasıl kutlanacağının düzenlendiği 5. maddesinde,
"(1) Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı 23 Nisan günü saat 08.00’de başlar ve saat 24.00’te son bulur.
(2) Milli Eğitim Bakanı, günün anlam ve önemini belirten mesajını medya aracılığıyla bildirir.
(3) Milli Eğitim Bakanı bir il törenine katılır.
(4) Atatürk anıt veya büstüne milli eğitim müdürlüğü tarafından çelenk konulur. Çelenk konulduktan sonra İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir.
(5) Kutlama komitelerince hazırlanan programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır. Programda tören geçişi ve tebrikata yer verilmez. " hükümlerinin yer aldığı,
Dava konusu Yönetmeliğin, resmi bayram olan Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı törenlerinin düzenlendiği 6. maddesinde,
"(1) Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı 19 Mayıs günü, Atatürk’ün 19 Mayıs 1919’da Samsun’da karaya çıktığı saat olan 07.00’de başlar ve saat 24.00’te son bulur. (2) Gençlik ve Spor Bakanı, günün anlam ve önemini belirten mesajını medya aracılığıyla bildirir. (3) Gençlik ve Spor Bakanı bir il törenine katılır. (4) Atatürk anıt veya büstüne gençlik hizmetleri ve spor müdürlüğü, bulunmaması halinde mülki amirin görevlendireceği bir müdürlük tarafından çelenk konulur. Çelenk konulduktan sonra İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. (5) Kutlama komitelerince hazırlanan programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır. Programda tören geçişi ve tebrikata yer verilmez." hükümlerine yer verildiği,
Yönetmeliğin, resmi bayram olan Zafer Bayramı törenlerinin düzenlendiği 7. maddesinin 1. fıkrasında, Zafer Bayramının, 30 Ağustos günü saat 07.00’de başlayacağı ve saat 24.00’te son bulacağı, saat 12.00’de Başkentte yirmibir pâre top atışı yapılacağı; ikinci fıkrasının (a) bendinde, Başkent'te Bayramın nasıl kutlanacağının açıklandığı, maddenin devamında, "(1) Anıtkabir’e Cumhurbaşkanı tarafından çelenk konulur ve İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. 2) Cumhurbaşkanı tarafından Cumhurbaşkanlığında tebrikat kabul edilir., 3) Cumhurbaşkanı tarafından törene katılanların ve halkın bayramı kutlanır., 4) İstiklal Marşı ile birlikte bayrağın göndere çekilmesini müteakip tören geçişi ve programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır., 5) Zafer Bayramı resepsiyonu Cumhurbaşkanı tarafından verilir.", 7. maddesinin 2. fıkrasının (b) bendinde ise, Başkent dışında Bayramın nasıl kutlanacağının açıklandığı, maddenin devamında, "1) Atatürk anıt veya büstüne mülki idare amiri, garnizon komutanı ve belediye başkanı tarafından çelenk konulur. Mahallin en büyük mülki amirliğine ait çelenk anıtın alt kaidesinin tam ortasına, Türk Silahlı Kuvvetlerine ait çelenk onun sağına, belediyeye ait çelenk ise soluna konulur. Çelenk konulduktan sonra İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. 2) Mülki idare amiri beraberinde garnizon komutanı ve belediye başkanı olduğu halde tebrikatı, ekli (1) sayılı listede yer alan sıraya göre makamında kabul eder. 3) Mülki idare amiri tarafından, beraberinde garnizon komutanı ve belediye başkanı olduğu halde, törene katılanların ve halkın bayramı kutlanır, İstiklal Marşı ile birlikte bayrak göndere çekilir. 4) Tören geçişi mülki idare amiri, garnizon komutanı ve belediye başkanı tarafından şeref tribününden selamlanır. 5) Programda yer alan diğer faaliyetler uygulanır. 6) Zafer Bayramı resepsiyonu vali tarafından verilir." hükümlerine yer verildiği,
Aynı Yönetmeliğin "Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günler" başlıklı 8. maddesinde ise, "Mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve diğer tarihi günlerin kutlama faaliyetleri; Başkentte Ankara Valiliği, Başkent dışında valilikler ve kaymakamlıklarca oluşturulacak kutlama komiteleri tarafından belirlenir. Programda, günün anlam ve önemine uygun olarak yapılacak bilimsel toplantı, konferans, sergi, yarışma, tiyatro, halk oyunları, gösteriler ve konser gibi faaliyetler yer alır. Programda tören geçişi ve tebrikata yer verilmez." hükmünün yer aldığı,
Söz konusu Yönetmeliğin "Tereddütlerin giderilmesi" başlıklı 9. maddesinde ise, Yönetmeliğin uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesinde, başkentteki tören ve kutlamalarda Dışişleri Bakanlığının, başkent dışındaki tören ve kutlamalarda ise İçişleri Bakanlığının yetkili olduğu düzenlemesine yer verildiği belirtilerek,
Dava konusu Yönetmeliğin 1. maddesinin; 2. maddesinin 4. fıkrasının (ç) bendi ile 5. fıkrasının; 4. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin (4) numaralı alt bendi ile (b) bendinin (1) ve (3) numaralı alt bentlerinin; 5. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkralarının; 6. maddesinin 2., 3., 4. ve 5. fıkralarının; 7. maddesinin 2. fıkrasının (a) bendinin (1) ve (4) numaralı alt bentleri ile (b) bendinin (1) ve (2) numaralı alt bentleri ile 8. maddesinin iptali istemi yönünden;
Ulusal ve resmi bayramlarda yapılacak törenlere ilişkin dava konusu düzenlemelerin kanuni dayanağının, 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 4. maddesi olduğu; anılan maddeye göre, ulusal ve resmi bayramlarda yapılacak törenler konusunda düzenleme yapmak hususunda idarenin yetkisinin bulunduğu,
Bu kapsamda çıkarılan dava konusu Yönetmelik ile ulusal bayram Cumhuriyet Bayramı ve resmi bayramlar Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, Zafer Bayramı ile mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak amacıyla yapılacak törenlerin ve kutlama ilkelerinin güncellenmesi ve tek bir yönetmelikte birleştirilmesinin amaçlandığı,
Dava konusu Yönetmelikte, tören ve kutlamalara ilişkin temel esas ve usullerin belirlendiği; belirtilen esas ve usuller dahilinde, tören ve kutlama programlarını hazırlamak ve uygulanacak genel esasları belirlemek hususunda Başkentte yapılan Cumhuriyet Bayramı ve Zafer Bayramı törenlerinde Dışişleri Bakanlığı Protokol Genel Müdürlüğüne, il ve ilçelerde ise oluşturulan kutlama komitelerine görev ve yetkiler verildiği; ayrıca Yönetmelikte yer almayan hususlarda düzenleme yapmak hususunda mülki idare amirine de yetki verildiği; Yönetmeliğin uygulanmasında ortaya çıkabilecek tereddütlerin giderilmesinde ise, Başkentteki tören ve kutlamalarda Dışişleri Bakanlığının, Başkent dışındaki tören ve kutlamalarda ise İçişleri Bakanlığının yetkili olduğu,
2429 sayılı Kanun'un 4. maddesi uyarınca ulusal ve resmi bayramlarda yapılacak törenler konusunda düzenleme yapmak bakımından verilen yetki kapsamında, ulusal bayram, resmi bayramlar, mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak ve yapılacak tören ve kutlamaların ilkelerinin belirlenmesi amacıyla düzenlenen Yönetmeliğin belirtilen dava konusu maddelerinde hukuka aykırılık bulunmadığı,
Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasının iptali istemi yönünden;
Anayasanın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesinde, herkesin, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu; bu hürriyetin resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsadığı; bu hürriyetlerin kullanılmasının, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabileceği; düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usullerin kanunla düzenleneceği hükmüne yer verildiği,
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde, herkesin görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahip olduğu; kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlüklerin, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim ve koşullara, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabileceği düzenlemesine yer verildiği,
Anayasanın 26. maddesinde, herkesin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, bu hakkın kullanılmasına ilişkin yöntemler yönünden bir sınırlama getirilmediği,
Çelenk koyma hakkını da düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında bulunan bir hak olarak değerlendirmek gerektiği,
Ulusal ve resmi bayramlar dışında anıtlara çelenk koymak isteyen kuruluş, kişi veya kişi topluluklarının kırksekiz saat önceden mülki idare amirinden izin almak zorunda olduğuna ilişkin dava konusu düzenleme ile düşünceyi açıklama aracı olarak değerlendirilmesi gereken çelenk koyma hakkının, Anayasasının 26. maddesinin 2. fıkrasında sayılan hallerin varlığı söz konusu olmadığı halde mülki idare amirinden izin alma şartına bağlanarak sınırlandırılmasına yol açtığı; bu nedenle dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasında yer alan anıtlara çelenk koyma hakkını kısıtlayan hükmün hukuka aykırı olduğu sonucuna ulaşıldığı gerekçeleriyle,
Dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasının iptaline, kalan kısımlar yönünden ise davanın reddine karar verilmiştir.
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu kararının özeti: Tarafların temyiz başvurusu üzerine, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunun 15/05/2019 tarih ve E:2017/209, K:2019/2329 sayılı kararıyla;
Temyizen incelenen kararın usul ve hukuka uygun olduğu; temyiz dilekçesinde ileri sürülen iddiaların kararın bozulmasını gerektirecek nitelikte görülmediği,
Diğer yandan, Anayasanın 26. maddesinde, herkesin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, bu hakkın kullanılmasına ilişkin yöntemler yönünden bir sınırlama getirilmediği dikkate alındığında, çelenk koyma hakkının da düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında bulunan bir hak olarak değerlendirilmesi gerektiği,
Dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasındaki düzenlemenin düşünceyi açıklama aracı olarak değerlendirilmesi gereken çelenk koyma hakkının, Anayasasının 26. maddesinin 2. fıkrasında sayılan hallerin varlığı söz konusu olmadığı halde mülki idare amirinden izin alma şartına bağlanarak sınırlandırılmasına yol açtığı; anıtlara çelenk koyma hakkının, milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ihlal etmeden kullanılmasının, bildirimde bulunma koşulu ile sağlanması mümkün iken, bu hakkın mülki idare amirinden izin alma şartına bağlanmasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varıldığı gerekçesiyle,
Tarafların temyiz istemlerinin reddine ve Danıştay Onuncu Dairesinin 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararının, dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasının iptaline ilişkin kısmının açıklamalı olarak onanmasına karar verilmiştir.
KARAR DÜZELTME TALEP EDENİN İDDİALARI : Davalı idare tarafından, dava konusu Yönetmeliğin 2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 4. maddesine istinaden, ulusal bayram olan Cumhuriyet Bayramı ve resmi bayramlar olan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, Zafer Bayramı ile mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak amacıyla yapılacak törenlerin ve kutlama ilkelerinin güncellenmesi ve tek bir yönetmelikte birleştirilmesi saikiyle çıkarıldığı; bu Yönetmeliğin iptaline hükmedilen 2. maddesinin 6. fıkrasında, bayramlar dışında anıtlara çelenk koymak isteyen kuruluş, kişi ve toplulukların kırk sekiz saat önceden mülki idare amirinden izin almalarının öngörüldüğü; bahse konu düzenlemenin özgürlükleri kısıtlayıcı nitelikte olmadığı; nitekim, dava konusu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan "Resmi Bayramlar ve Anma Günlerinde Anıtlara Konulacak Çelenklerin Hazırlanma, Taşınma ve Sunulması Hakkında Yönetmelik"in aynı hususu düzenleyen 4. maddesinde, bayram ve anma günleri dışında anıtlara çelenk koyulmasının tamamen yasaklandığı; dava konusu hükümle ise, bu yasağın kaldırılarak, bayram ve anma günleri dışında anıta çelenk koyma hakkının izne bağlandığı; Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrası uyarınca, ifade hürriyetinin milli güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret ve haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargı görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amacıyla sınırlandırılabileceği; dava konusu Yönetmeliğin iptaline hükmedilen hükmünün anıtlara çelenk konulmasının milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ihlal etmeden ve demokratik toplum düzeninin gereklerine uygun olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla düzenlendiği; bu haliyle söz konusu hükümde hukuka aykırılık bulunmadığı belirtilerek, kararın düzeltilmesi isteminin kabul edilerek Daire kararının iptale ilişkin kısmının bozulması gerektiği ileri sürülmektedir.

KARŞI TARAFIN SAVUNMASI : Savunma verilmemiştir.

DANIŞTAY TETKİK HÂKİMİ …'NIN DÜŞÜNCESİ : Karar düzeltme isteminin reddi gerektiği düşünülmektedir.

TÜRK MİLLETİ ADINA
Karar veren Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca, davalı idarenin karar düzeltme dilekçesinde öne sürdüğü hususlar, 2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanunu'nun Geçici 8. maddesi uyarınca uygulanmasına devam edilen 3622 sayılı Kanun ile değişik 54. maddesi hükmüne uygun bulunduğundan, karar düzeltme isteminin kabulü ile Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen 15/05/2019 tarih ve E:2017/209, K:2019/2329 sayılı kararın karar düzeltmeye konu açıklamalı onamaya ilişkin kısmı kaldırılarak, Danıştay Onuncu Dairesinin 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararının iptale ilişkin kısmına yönelik davalı idarenin temyiz istemi yeniden incelenerek, gereği görüşüldü:

İNCELEME VE GEREKÇE:
İLGİLİ MEVZUAT:
Anayasa'nın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet Resmî makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir." hükmü yer almaktadır.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin "İfade Özgürlüğü" başlıklı 10. maddesinde, "1. Herkes ifade özgürlüğü hakkına sahiptir. Bu hak, kamu makamlarının müdahalesi olmaksızın ve ülke sınırları gözetilmeksizin, kanaat özgürlüğünü ve haber ve görüş alma ve de verme özgürlüğünü de kapsar. Bu madde, Devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine tabi tutmalarına engel değildir.
2. Görev ve sorumluluklar da yükleyen bu özgürlüklerin kullanılması, yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için gerekli olan bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
2429 sayılı Ulusal Bayram ve Genel Tatiller Hakkında Kanun'un 1. maddesinde, "1923 yılında Cumhuriyetin ilan edildiği 29 Ekim günü Ulusal Bayramdır. Türkiye'nin içinde ve dışında Devlet adına yalnız bugün tören yapılır. Bayram 28 Ekim günü saat 13.00'ten itibaren başlar ve 29 Ekim günü devam eder."; 2. maddesinin işlem tarihindeki halinde, "Aşağıda sayılan resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı günü ve 1 Mayıs günü genel tatil günleridir.
A) Resmi bayram günleri şunlardır:
1.23 Nisan günü Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramıdır.
2.19 Mayıs günü Atatürk'ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı günüdür.
3.30 Ağustos günü Zafer Bayramıdır.
B) Dini bayramlar şunlardır:
1. Ramazan Bayramı; Arefe günü saat 13.00'ten itibaren 3,5 gündür.
2. Kurban Bayramı; Arefe günü saat 13.00'ten itibaren 4,5 gündür.
C) 1 Ocak günü yılbaşı tatili, 1 Mayıs günü Emek ve Dayanışma Günü tatilidir.
D) Ulusal, resmi ve dini bayram günleri ile yılbaşı günü ve 1 Mayıs günü resmi daire ve kuruluşlar tatil edilir.
Bu Kanunda belirtilen Ulusal Bayram ve genel tatil günleri; Cuma günü akşamı sona erdiğinde müteakip Cumartesi gününün tamamı tatil yapılır.
Mahiyetleri itibariyle sürekli görev yapması gereken kuruluşların özel kanunlarındaki hükümler saklıdır.
29 Ekim günü özel işyerlerinin kapanması zorunludur."; 4. maddesinde, "Ulusal ve resmi bayramlarda yapılacak törenler Milli Savunma, İçişleri, Dışişleri, Milli Eğitim, Gençlik ve Spor ve Kültür Bakanlıklarınca müştereken hazırlanacak bir yönetmelikle düzenlenir. Bu yönetmelik Kanunun yürürlüğe girdiği tarihten itibaren engeç üç ay içinde yayımlanır." hükümleri bulunmaktadır.
5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun valilerin görev ve yetkilerini düzenleyen 11. maddesinin (A) fıkrasında, "Vali, il sınırları içinde bulunan genel ve özel bütün kolluk kuvvet ve teşkilatının amiridir. Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder, bu teşkilat amir ve memurları vali tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle yükümlüdür."; (C) fıkrasının işlem tarihindeki halinde, "İl sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının, tasarrufa müteaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi valinin ödev ve görevlerindendir."; kaymakamların görev ve yetkilerini düzenleyen 32. maddesinin (B) fıkrasının işlem tarihindeki halinde, "Suç işlenmesini önlemek, kamu düzen ve güvenini korumak için gereken tedbirleri alır. Bu maksatla Devletin genel ve özel kolluk kuvvetlerini istihdam eder. Kanun, tüzük, yönetmelik ve hükumet kararları hükümlerinin yürütülmesi için emirler verir. Bu teşkilat amir ve memurları kaymakam tarafından verilen emirleri derhal yerine getirmekle ödevlidir"; (Ç) fıkrasında, "İlçe sınırları içinde huzur ve güvenliğin, kişi dokunulmazlığının tasarrufa mütaallik emniyetin, kamu esenliğinin sağlanması ve önleyici kolluk yetkisi kaymakamın ödev ve görevlerindendir. Bunları sağlamak için kaymakam gereken karar ve tedbirleri alır" hükümleri yer almaktadır.
Ulusal ve Resmi Bayramlar ile Mahalli Kurtuluş Günleri, Atatürk Günleri ve Tarihi Günlerde Yapılacak Tören ve Kutlamalar Yönetmeliği'nin "Amaç ve kapsam" başlıklı 1. maddesinde, "Bu Yönetmelik; ulusal bayram Cumhuriyet Bayramı ve resmi bayramlar Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, Atatürk’ü Anma ve Gençlik ve Spor Bayramı, Zafer Bayramı ile mahalli kurtuluş günleri, Atatürk günleri ve tarihi günlerin kutlanmasını sağlamak amacıyla yapılacak törenleri kapsar."; "Tören ve kutlama ilkeleri" başlıklı 2. maddesinin 6. fıkrasında ise, "Bayramların dışında anıtlara çelenk koymak isteyen kuruluş, kişi veya kişi toplulukları kırksekiz saat önceden mülki idare amirinden izin almak zorundadır. İzin alınmadan konulduğu görülen çelenkler, kolluk tarafından kaldırılır." düzenlemelerine yer verilmiştir.
Dava konusu Yönetmelik ile yürürlükten kaldırılan Resmi Bayramlar ve Anma Günlerinde Anıtlara Konulacak Çelenklerin Hazırlanma, Taşınma ve Sunulması Hakkında Yönetmelik'in "Kayıtlama" başlıklı 4. maddesinde, "Bu Yönetmeliğin hükümlerine uyulmaksızın, hiç bir Resmî Bayramda veya anma gününde veya bu günlerin dışında hiç bir kuruluş, kişi veya kişi toplulukları tarafından anıtlara hiç bir şekilde çelenk götürülemez ve sunulamaz. Konulduğu görülen çelenkler, polis veya jandarma tarafından kaldırılır." kuralına yer verilmiştir.
HUKUKİ DEĞERLENDİRME:
Demokratik toplum düzeni, hukuk sisteminin tanıdığı temel hak ve özgürlüklerin devletin sıkı koruması ve güvencesi altında olduğu devlet düzenidir. Temel hak ve özgürlükler arasında düşünce ve kanaat özgürlüğü, özellikle düşünceyi açıklama özgürlüğü önemli bir yer almaktadır. Ülkemizde de Anayasa koyucu, bu anlayışla düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetini metnine yukarıda yer verilen Anayasa'nın 26. maddesi ile, kişi hak ve ödevleri bölümünde düzenlemiştir.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, Anayasa Mahkemesinin muhtelif kararlarında, kişilerin haber ve bilgilere, başkalarının fikirlerine serbestçe ulaşabilmesi, düşünce ve kanaatlerinden dolayı kınanmaması, bunları tek başına veya başkalarıyla birlikte çeşitli yollarla serbestçe ifade edebilmesi, anlatabilmesi, savunabilmesi, başkalarına aktarabilmesi ve yayabilmesi şeklinde tanımlanmaktadır. Aslında, çoğunluğa muhalif olanlar da dâhil olmak üzere düşüncelerin her türlü araçla açıklanması, açıklanan düşünceye paydaş sağlanması, düşünceyi gerçekleştirmek ve gerçekleştirme konusunda ikna etmek çoğulcu demokratik düzenin gereklerindedir. Bu yönüyle düşünceyi açıklama ve yayma özgürlüğü, demokrasinin işleyişi için yaşamsal öneme sahiptir.
Anayasa'nın 26. maddesinden de anlaşılacağı üzere, düşünceyi açıklama hürriyeti, bireylere söz, yazı veya başka yollarla düşünce ve fikirlerin açıklanması hakkını vermektedir. Görüldüğü üzere, anılan hükümde, düşünceyi açıklama hürriyetinin kullanımında başvurulabilecek araçlar, “söz, yazı, resim veya başka yollar” olarak ifade edilmiş ve “başka yollar” ibaresiyle her türlü ifade aracının anayasal koruma altında olduğu gösterilmiştir.
Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti, gerek Anayasa, gerekse de Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde, sınırlanabilir haklar kategorisinde kabul edilmiştir. Diğer bir ifadeyle; düşünceyi açıklama hürriyeti, mutlak haklardan olmayıp, Anayasa'da bulunan temel hak ve özgürlüklerin sınırlandırılması rejimine uyularak sınırlandırılabilmektedir. Esasında, anılan hürriyeti Anayasal hak kategorisine eriştiren Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrası, bu hususa işaret etmektedir. Nitekim, anılan fıkrada, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin; "millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla" sınırlandırılabileceği açıkça öngörülmüştür. Benzer şekilde, aynı hürriyeti, ifade özgürlüğü olarak kavramlaştıran Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrasında da, bu özgürlüğün, "yasayla öngörülen ve demokratik bir toplumda ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu güvenliğinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması, gizli bilgilerin yayılmasının önlenmesi veya yargı erkinin yetki ve tarafsızlığının güvence altına alınması için" bazı formaliteler, koşullar, sınırlamalar veya yaptırımlara tabi tutulabileceği kabul edilmiştir. Bu çerçevede, anılan düzenlemelerde yer alan sebepler; düşünceyi açıklama hürriyetinin sınırlandırılması açısından, "meşru amaç" olarak kabul edilmektedir.
Gerek Anayasa'nın, gerekse Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin temas edilen hükümlerinde, kamu düzeninin ve kamu güvenliğinin korunması, düşünceyi açıklama hürriyetinin sınırlandırılabilmesi bakımından meşru amaçlar arasında sayılmaktadır. Kamu düzeni, Anayasa Mahkemesinin 28/01/1964 tarih ve E:1961/128, K:1964/8 sayılı kararında da ifade edildiği üzere, toplumun huzur ve sükûnunun sağlanması, bir başka deyişle, toplumun her sahadaki düzeninin güvence altına alınmasıdır. Aynı şekilde, literatürde kamu düzeninin unsurları arasında işlenen kamu güvenliği, toplumu oluşturan bireylerin mal ve can güvenliğinin temin edilmesi anlamına gelmektedir. Bu doğrultuda, toplumun huzur ve sükunu ile toplumu oluşturan bireylerin mal ve can güvenliğinin temini açısından, düşünceyi açıklama hürriyetinin sınırlandırılabileceği veya bir takım formalitelere tabi kılınabileceği anlaşılmaktadır.
Tüm bu belirlemeler ışığında, somut uyuşmazlığa bakıldığında, 2429 sayılı Kanun'un verdiği görev ve yetki çerçevesinde tesis edilen dava konusu Yönetmelik hükmünün, düşünceyi açıklama hürriyeti kapsamında bulunan anıtlara çelenk koyma hakkının, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin ihlal edilmeden, demokratik toplum gerekliliklerine uygun olarak kullanılmasını sağlamak amacıyla düzenlendiği ve Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrası karşısında hukuka uygun olduğu sonucuna ulaşılmaktadır.
Nitekim, bayram günleri dışında anıtlara çelenk konulmasını mülki idare amirinin iznine tabi kılan bu hükmün, toplumun hassas değerlerini temsil eden anıtlar ile bu anıtların bulunduğu umuma açık yerlerde bulunanlara ait can ve mal güvenliğinin olası saldırılara karşı korunması amacını taşıdığı, bu haliyle de düşünceyi açıklama hürriyetinin sınırlandırma sebepleri arasında yer alan kamu güvenliği ve kamu düzeninin korunmasını temin etmek üzere, demokratik toplum gerekliliklerine uygun bir biçimde düzenlendiği açıktır. Başka bir ifadeyle, anıtlara çelenk koyma hakkının kullanılmasının, anıtların toplum nezdinde ifade ettiği manevi karşılığa yönelecek olası saldırıların ve bu suretle toplumda infial yaratılarak güven ve huzur ortamının bozulmasının önlenmesi, yine çoğunlukla insanların yoğun kalabalıklar halinde bulunduğu meydan, park gibi güvenlik ihtiyacının önem arz ettiği sosyal donatı alanlarında konumlandırılan anıtlara yapılabilecek muhtemel saldırılara karşı toplum güvenliğinin korunması amaçlarıyla, 5442 sayılı İl İdaresi Kanunu'nun yukarıda temas edilen hükümleri uyarınca görev yaptıkları yerler itibarıyla kamu düzeni ve güvenliğinin sağlanması konusunda görevli ve yetkili kılınan mülki idare amirlerinin iznine bağlanmasında hukuka aykırılık bulunmamaktadır.
Kaldı ki, dava konusu hüküm, bayram günleri dışında anıtlara çelenk konulmasını tamamen yasaklayan mülga Resmi Bayramlar ve Anma Günlerinde Anıtlara Konulacak Çelenklerin Hazırlanma, Taşınma ve Sunulması Hakkında Yönetmelik'in "Kayıtlama" başlıklı 4. maddesinin aksine, anıtlara çelenk koyma hakkını tanımakta olup, kamu düzeni ve kamu güvenliğinin korunması bakımından Anayasa'nın 26. maddesinin 2. fıkrası ile Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinin 2. fıkrasına uygun bir düzenleme içermektedir.
Bu itibarla, dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasında hukuka aykırılık, temyizen incelenen Daire kararının iptale ilişkin kısmında ise hukuka uyarlık görülmemiştir.

KARAR SONUCU:
Açıklanan nedenlerle;
1.Davalı idarenin temyiz isteminin kabulüne,
2.Danıştay Onuncu Dairesinin temyize konu 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının BOZULMASINA,
3.Yeniden bir karar verilmek üzere dosyanın anılan Daireye gönderilmesine, 08/03/2021 tarihinde, oyçokluğuyla karar verildi.

KARŞI OY

X- T.C. Anayasası'nın "Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti" başlıklı 26. maddesinde, "Herkes, düşünce ve kanaatlerini söz, yazı, resim veya başka yollarla tek başına veya toplu olarak açıklama ve yayma hakkına sahiptir. Bu hürriyet resmi makamların müdahalesi olmaksızın haber veya fikir almak ya da vermek serbestliğini de kapsar. Bu fıkra hükmü, radyo, televizyon, sinema veya benzeri yollarla yapılan yayımların izin sistemine bağlanmasına engel değildir.
Bu hürriyetlerin kullanılması, (Ek ibare: 3/10/2001-4709/9 md.) millî güvenlik, kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve Devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, Devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir.
(Mülga: 3/10/2001-4709/9 md.)
Haber ve düşünceleri yayma araçlarının kullanılmasına ilişkin düzenleyici hükümler, bunların yayımını engellememek kaydıyla, düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin sınırlanması sayılmaz.
(Ek: 3/10/2001-4709/9 md.) Düşünceyi açıklama ve yayma hürriyetinin kullanılmasında uygulanacak şekil, şart ve usuller kanunla düzenlenir." hükmüne yer verilmiştir.
Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nin 10. maddesinde, "1.Herkes görüşlerini açıklama ve anlatım özgürlüğüne sahiptir. Bu hak, kanaat özgürlüğü ile kamu otoritelerinin müdahalesi ve ülke sınırları söz konusu olmaksızın haber veya fikir alma ve verme özgürlüğünü de içerir. Bu madde, devletlerin radyo, televizyon ve sinema işletmelerini bir izin rejimine bağlı tutmalarına engel değildir. 2. Kullanılması görev ve sorumluluk yükleyen bu özgürlükler, demokratik bir toplumda zorunlu tedbirler niteliğinde olarak, ulusal güvenliğin, toprak bütünlüğünün veya kamu emniyetinin korunması, kamu düzeninin sağlanması ve suç işlenmesinin önlenmesi, sağlığın veya ahlakın, başkalarının şöhret ve haklarının korunması veya yargı gücünün otorite ve tarafsızlığının sağlanması için yasayla öngörülen bazı biçim ve koşullarına, sınırlamalara ve yaptırımlara bağlanabilir." düzenlemesine yer verilmiştir.
Anayasanın 26. maddesinde, herkesin düşünce ve kanaatlerini açıklama ve yayma hakkına sahip olduğu belirtildikten sonra, bu hakkın kullanılmasına ilişkin yöntemler yönünden bir sınırlama getirilmediği dikkate alındığında, çelenk koyma hakkını da düşünceyi açıklama ve yayma hürriyeti kapsamında bulunan bir hak olarak değerlendirmek gerektiği kuşkusuzdur.
Dava konusu Yönetmeliğin 2. maddesinin 6. fıkrasındaki düzenleme ile düşünceyi açıklama aracı olarak değerlendirilmesi gereken çelenk koyma hakkının, Anayasasının 26. maddesinin 2. fıkrasında sayılan hallerin varlığı söz konusu olmadığı halde mülki idare amirinden izin alma şartına bağlanarak sınırlandırılmasına yol açmakta olup, anıtlara çelenk koyma hakkının, milli güvenlik, kamu düzeni ve kamu güvenliğini ihlal etmeden kullanılmasının, bildirimde bulunma koşulu ile sağlanması mümkün iken bu hakkın mülki idare amirinden izin alma şartına bağlanmasında hukuka uyarlık bulunmadığı sonucuna varılmaktadır.
Açıklanan nedenlerle, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulunca verilen, Danıştay Onuncu Dairesinin 26/02/2016 tarih ve E:2012/6278, K:2016/1072 sayılı kararının iptale ilişkin kısmının açıklamalı olarak onanması yolundaki 15/05/2019 tarih ve E:2017/209, K:2019/2329 sayılı karara yönelik kararın düzeltilmesi isteminin reddine karar verilmesi gerektiği oyuyla, karara katılmıyoruz.

Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.

Son Eklenen İçtihatlar   AYM Kararları   Danıştay Kararları   Uyuşmazlık M. Kararları   Ceza Genel Kurulu Kararları   1. Ceza Dairesi Kararları   2. Ceza Dairesi Kararları   3. Ceza Dairesi Kararları   4. Ceza Dairesi Kararları   5. Ceza Dairesi Kararları   6. Ceza Dairesi Kararları   7. Ceza Dairesi Kararları   8. Ceza Dairesi Kararları   9. Ceza Dairesi Kararları   10. Ceza Dairesi Kararları   11. Ceza Dairesi Kararları   12. Ceza Dairesi Kararları   13. Ceza Dairesi Kararları   14. Ceza Dairesi Kararları   15. Ceza Dairesi Kararları   16. Ceza Dairesi Kararları   17. Ceza Dairesi Kararları   18. Ceza Dairesi Kararları   19. Ceza Dairesi Kararları   20. Ceza Dairesi Kararları   21. Ceza Dairesi Kararları   22. Ceza Dairesi Kararları   23. Ceza Dairesi Kararları   Hukuk Genel Kurulu Kararları   1. Hukuk Dairesi Kararları   2. Hukuk Dairesi Kararları   3. Hukuk Dairesi Kararları   4. Hukuk Dairesi Kararları   5. Hukuk Dairesi Kararları   6. Hukuk Dairesi Kararları   7. Hukuk Dairesi Kararları   8. Hukuk Dairesi Kararları   9. Hukuk Dairesi Kararları   10. Hukuk Dairesi Kararları   11. Hukuk Dairesi Kararları   12. Hukuk Dairesi Kararları   13. Hukuk Dairesi Kararları   14. Hukuk Dairesi Kararları   15. Hukuk Dairesi Kararları   16. Hukuk Dairesi Kararları   17. Hukuk Dairesi Kararları   18. Hukuk Dairesi Kararları   19. Hukuk Dairesi Kararları   20. Hukuk Dairesi Kararları   21. Hukuk Dairesi Kararları   22. Hukuk Dairesi Kararları   23. Hukuk Dairesi Kararları   BAM Hukuk M. Kararları   Yerel Mah. Kararları  


Avukat Web Sitesi