Hukuk Genel Kurulu 2017/1200 E. , 2017/890 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki “elatmanın önlenmesi ve yıkım” davasından dolayı yapılan yargılama sonunda Bartın Sulh Hukuk Mahkemesince davanın reddine dair verilen 30.01.2013 gün ve 2011/797 E., 2013/95 K. sayılı kararın temyizen incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmesi üzerine Yargıtay 1. Hukuk Dairesinin 05.12.2013 gün ve 2013/14824 E., 2013/17372 K. sayılı kararı ile,
"…Dava, paydaşlar arasında elatmanın önlenmesi ve yıkım isteğine ilişkin olup, mahkemece, davanın reddine karar verilmiştir.
Dosya içeriğinden, toplanan delillerden; çekişme konusu 578 (yenileme ile 112 ada 68) parsel sayılı taşınmazın paylı mülkiyet üzere olup, davacı ile davalı ...’in ve dava dışı kişilerin taşınmazda paydaş oldukları, yine 720 (yenileme ile 112 ada 66) parsel sayılı taşınmazda da davacı ile davalıların paydaş oldukları, davacının ikamet ettiği evin 720 (yeni 112 ada 66) parselde bulunduğu, davacının ana yola 578 (yeni 112 ada 68) parsel sayılı taşınmazdaki yolu kullanmak suretiyle ulaştığı anlaşılmaktadır.
Davacı, 578 ve 720 parsel sayılı taşınmazlarda davalılar ile paydaş olduklarını, 720 parseldeki evine 578 parseldeki yolu kullanmak suretiyle ulaşımı sağladığını, davalıların bu yola briket tuğla yığmak suretiyle araç ile geçmesini engelleyerek yolu kullanmasına mani olduklarını, paydaşı olduğu taşınmazdan yararlanamadığını ileri sürerek eldeki davayı açmıştır.
Davalılar, iddiaların doğru bulunmadığını, davacının yolu kullanmasına mani olmadıklarını, taşınmazın yol olmadığı halde tarafların fiili ve zımni anlaşması ile yol olarak kullanılan bölümünün bulunduğunu, davacının bu yoldan rahatlıkla geçip evine ulaştığını, fiilen bölünen parselde herkesin kullandığı yerin belli olduğunu, davacının parselin kullanım şeklini değiştirmek istediğini, kümesin 40 yıllık olup davacının yoldan büyük araçla geçerken evlerinin balkonu ve kümese zarar verdiğini belirterek davanın reddini savunmuşlardır.
Bilindiği üzere; paylı mülkiyette taşınmazdan yararlanamayan paydaş, engel olan öteki paydaş veya paydaşlardan payına vaki elatmanın önlenilmesini her zaman isteyebilir. Hatta elbirliği mülkiyetinde dahi paydaşlardan biri öteki paydaşların olurlarını almadan veya miras şirketine temsilci atanmadan tek başına ortak taşınmazdan yararlanmasına engel olan ortaklar aleyhine elatmanın önlenilmesi davası açabilir. Ancak, o paydaşın, payına karşılık çekişmesiz olarak kullandığı bir kısım yer varsa açacağı elatmanın önlenilmesi davasının dinlenme olanağı yoktur. Yerleşmiş Yargıtay içtihatlarına ve aynı doğrultudaki bilimsel görüşlere göre, payından az yer kullandığını ileri süren paydaşın sorununu elatmanın önlenilmesi davası ile değil, kesin sonuç getiren taksim veya ortaklığın satış yoluyla giderilmesi davası açmak suretiyle çözümlemesi gerekmektedir.
Öte yandan, yurdumuzda sosyal ekonomik nedenlerle kırsal kesimlerden kentlere aşırı akım, nüfus çoğalması, büyük mesken ve işyeri ihtiyacı nedeniyle hızlı yapılaşma karşısında görevli mercilerin aciz kalmaları veya çeşitli nedenlerle göz yummaları sonucu, izinsiz, ruhsatsız, resmi kayıtlara bağlanmayan büyük yerleşim alanları oluştuğu, bu arada paylı taşınmazların tapuda resmi ifrazları yapılmadan paydaşlar arasında haricen veya fiilen taksim edilip üzerlerine büyük mahalleler hatta beldeler yapıldığı bir gerçektir.
Bilindiği üzere 4721 s. Türk Medeni Kanunun (TMK) 706, 6098 s. Türk Borçlar Kanununun (TBK) 237, Tapu Kanununun 26. maddeleri hilafına tapulu taşınmazlarda harici veya fiili taksim ile payların mülkiyeti ana taşınmazdan ayrılamaz. Ne var ki, taşınmazın kullanma biçimi tüm paydaşlar arasında varılan bir anlaşma ile belirlenmiş yada fiili bir kullanma biçimi oluşmuş, uzun süre paydaşlar bu durumu benimsemişlerse kayıtta paylı, eylemsel olarak (fiilen) bağımsız bu oluşumun tapuda yapılacak resmi taksime veya ortaklığın satış suretiyle giderilmesine yahut o yerde bir imar uygulaması yapılmasına kadar korunması, "ahde vefa" kuralının yanında TMK"nin 2. maddesinde düzenlenen iyi niyet kuralının da bir gereğidir. Aksi halde, pek çok kimse zarar görecek toplum düzeni ve barışı bozulacaktır.
O halde, paydaşlar arasındaki elatmanın önlenilmesi davalarında öncelikle tüm paydaşları bağlayan harici bir taksim sözleşmesi ve özel bir parselasyon planın olup olmadığı veya fiili kullanma biçiminin oluşup oluşmadığı üzerinde özenle durulmalı, varsa çekişmeli yerin kimin kullanımına terk edildiği saptanılmalı, harici veya fiili taksim yoksa uyuşmazlık yukarıda değinildiği gibi, TMK"nin müşterek mülkiyet hükümlerine göre çözümlenmelidir.
Yukarıda açıklanan ilke ve olgular doğrultusunda somut olaya bakıldığında, tarafların paydaşı oldukları çekişme konusu taşınmazlardan 578 (yeni 112 ada 68) parselde uzun zamandır taraflarca kullanılan yol bulunduğu, davacının 720 (yeni 112 ada 66) parselde bulunan evine bu yolu kullanmak suretiyle ulaştığı, tanık beyanları ile, anılan yoldan davacının kamyonla geçmek isterken davalı tarafa ait evin balkonuna zarar vermesi nedeniyle taraflar arasında ailelerinde karıştığı bir kavga yaşandığı, bu olaydan sonra davacının ve ailesinin yolu kullanımına davalı tarafın mani olmak suretiyle muaraza çıkardığı, yapılan keşif sırasında ise yoldan geçişe engel olacak tuğla ve sair malzemenin bulunmadığının tespit edildiği görülmektedir.
Dosya kapsamı ve özelikle davacı tanık beyanları ile, davacının paydaşı olduğu ve dava konusu ettiği 578 (yeni 112 ada 68) parseldeki yolu kullanmasına davalı tarafın engel olmak suretiyle muaraza yarattığı sabittir. Öte yandan; yolun kullanımına mani olacak şekilde tuğlaların keşif tarihinden önce taşınmazdan kaldırıldığı, yıkımı yapılacak bir şeyin bulunmadığı da açıktır.
Hal böyle olunca; davalı ... aleyhine paya vaki elatmanın önlenmesine, diğer davalı ... bakımından ise 578 (yeni 112 ada 68 ) parselde paydaş bulunmadığından mutlak olarak elatmanın önlenmesine karar verilmek suretiyle kabulüne karar verilmesi gerekirken yanılgılı değerlendirme ile yazılı olduğu üzere hüküm tesisi isabetsizdir…"
gerekçesiyle bozularak dosya yerine geri çevrilmekle yeniden yapılan yargılama sonunda mahkemece önceki kararda direnilmiştir.
HUKUK GENEL KURULU KARARI
Hukuk Genel Kurulunca incelenerek direnme kararının süresinde temyiz edildiği anlaşıldıktan ve dosyadaki kağıtlar okunduktan sonra gereği görüşüldü:
Tarafların karşılıklı iddia ve savunmalarına, dosyadaki tutanak ve kanıtlara, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulu’nca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırıdır.
Bu nedenle direnme kararı bozulmalıdır.
SONUÇ: Davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulü ile, direnme kararının Özel Daire bozma kararında gösterilen nedenlerden dolayı BOZULMASINA, istek halinde temyiz peşin harcının yatırana geri verilmesine, karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 03.05.2017 gününde oybirliği ile karar verildi.