20. Hukuk Dairesi 2013/1366 E. , 2013/6991 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davalı Hazine ve katılanlar tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Yörede 2008 yılında yapılan genel arazi kadastrosu sırasında .... Köyü 105 ada 1 parsel sayılı 76382.29 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, ham toprak niteliğinde Hazine adına tespit ve tapuya tescil edilmiştir. Davacı, çekişmeli yerin kendisi zilyetliğinde olduğunu ileri sürerek, tapunun iptali ve adına tescili istemiyle dava açmıştır. İsa Delbe mirasçıları; taşınmazda 1966 yılında satın almak suretiyle zilyet oldukları, ayrıca; bu yere ait tapu kayıtlarının da bulunduğu; ... ise, taşınmazın babasından kendisinde kaldığı, davacı tarafa babası tarafından bir süre kullanmak için izin verildiği iddiası ile davaya katılmışlardır. Mahkemece, katılanların davalarının reddine, davacı ..."ın davasının kabulüne; çekişmeli taşınmazın bilirkişi krokisinde (A), (B), (C), (D), (E) ve (F) harfleri ile gösterilen bölümlerine ait tapunun iptaliyle davacı adına tapuya tesciline; (G), (H), (I) ve (İ) harfli bölümlere yönelik davadan feragat etmiş olduğundan bu bölümlere yönelik davanın feragat nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm, davalı Hazine ile katılanlar tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescile ilişkindir.
1) İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, katılanların çekişmeli yerde zilyetliğinin söz konusu olmayıp; İsa Delbe mirasçıları tarafından dayanılan tapu kayıtlarının da bu yere ait olmadığı belirlenerek hüküm kurulmuş olmasına göre, katılan gerçek kişilerin temyiz itirazlarının reddi gerekmiştir.
2) Hazinenin temyiz itirazlarına gelince;
Mahkemece çekişmeli parselin (A), (B), (C), (D), (E) ve (F) harfli bölümlerinin kazandırıcı zaman aşımı zilyetliği yoluyla kazanılabilecek yerlerden olduğu ve 3402 sayılı Kanunun 14 ve 17. maddelerinde hükme bağlanan koşulların davacı yararına oluştuğu kabul edilerek hüküm kurulmuştur. Ancak, yapılan inceleme ve araştırma hüküm kurmaya yeterli ve elverişli değildir. Ormanlar da Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki yerlerden olup zilyetlikle kazanılamazlar. Davacının sürdürdüğü zilyetliğin hukukça değer taşıması öncelikle çekişmeli yerin zilyetlik yoluyla kazanılabilecek yerlerden olmasına, dolayısıyla orman olmamasına bağlıdır. Taşınmaz 101 ada 1 numaralı orman parseline bitişiktir ve davacının kullanımında olan; davaya konu olup daha sonra feragat edilen (G), (H), (I) ve (İ) harfli bölümlerin dahi bu parsel içinde kaldıkları anlaşılmaktadır. Davanın tarafı olan kişilerin dahi bir kısım ifadelerinde bu yerlerde önceki zamanlarda orman olduğundan söz edilmektedir. Bu nedenle, taşınmazın Devlet Ormanı sayılan yerlerden olup olmadığının da belirlenmesi gereklidir.
Dosya içeriğinden, çekişmeli taşınmazın bulunduğu bölgede daha önce orman kadastrosu yapılıp yapılmadığı anlaşılamamaktadır. Mahkemece, bu hususta araştırma yapılmamıştır. Bu yerde orman kadastrosu yapılmışsa, kural olarak: bir yerin orman olup olmadığı, kesinleşmiş tahdit harita ve tutanaklarının uygulanmasıyla çözümlenir ise de, o yerde köy ya da belde sınırlarının tümünü kapsayan ve 4785 sayılı Kanun hükümleri uygulanarak orman kadastrosunun yapılması halinde sağlıklı çözüme
ulaştırır. Çünkü, 3116 sayılı Kanun sadece Devlet Ormanlarının kadastrosunun yapılması öngörülmüştür. Bu nedenle; 4785 sayılı Kanunun yürürlüğe girdiği 13.07.1945 tarihinden önce yapılan sınırlandırmalar sonucu kesinleşen tahdit harita ve tutanakları sınır dışında kalan taşınmazların orman niteliğini ve hukukî durumu saptanamayacağından, çekişmeli taşınmazın orman olup olmadığının 4785, 5658 sayılı kanunlar ile 05.11.2003 gün 4999 sayılı Kanun ile değişik 6831 sayılı Kanunun 7. maddesi hükümlerine göre çözümlenmesi gerekir. 4785 sayılı Kanunun 1. maddesi gereğince 2. maddesinde sayılan istisnalar dışında bütün ormanlar hiçbir işleme lüzum olmaksızın devletleştirilmiştir. Devletleştirilen ormanlardan bazıları sonradan yürürlüğe giren 5658 sayılı Kanun ile iadeye tabi tutulmuş ve iade koşulları kanunda gösterilmiştir.
Bu nedenle; mahkemece, çekişmeli taşınmazın bulunduğu yörede dava tarihinden önce yapılıp kesinleşen bir orman kadastrosunun bulunup bulunmadığı Orman İşletme Müdürlüğünden araştırılarak, bulunması halinde; orman tahdidine ilişkin işe başlama, çalışma, işi bitirme ve sonuçlarının askı ilân tutanakları ile taşınmazın bulunduğu yeri orman tahdit sınır noktalarıyla birlikte gösterir onaylı orman tahdit harita örneğinin dosyaya getirtilmesi; önceki bilirkişiler dışında halen Çevre ve Orman Bakanlığı (Orman ve Su İşleri Bakanlığı) ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç orman mühendisi ve bir harita mühendisinden veya olmadığı takdirde bir tapu ve fen memurundan oluşturulacak bilirkişi kurulu aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte kesinleşmiş tahdit haritası ve tapulama paftası ölçekleri denkleştirilerek sağlıklı bir biçimde zemine uygulanıp, değişik açı ve uzaklıklarda olan en az 4 ya da 5 orman tahdit sınır (OTS) noktasını gösterecek biçimde çekişmeli taşınmazın tahdit hattına göre konumu duraksamaya yer vermeyecek biçimde saptanmalı; bilirkişilere tahdit hattı ile irtibatlı müşterek kroki düzenlettirilmeli ve oluşacak sonuca göre bir karar verilmelidir.
Yapılacak araştırma sonucunda kesinleşen orman kadastrosunun bulunmadığının anlaşılması halinde ise yöreye ait en eski tarihli memleket haritası ile tespit tarihi olan 2008 yılından 20 yıl öncesine ait memleket haritası ve topografik haritası getirtilerek ve Orman Bakanlığı ve bağlı birimlerinde görev yapmayan bu konuda uzman orman yüksek mühendisleri arasından seçilecek üç mühendis ve bir fen elemanı aracılığıyla yeniden yapılacak inceleme ve keşifte, çekişmeli taşınmaz ile birlikte çevre araziye de uygulanmak suretiyle taşınmazın öncesinin bu belgelerde ne şekilde nitelendirildiği belirlenmeli; 3116, 4785 ve 5658 sayılı kanunlar karşısındaki durumu saptanmalı; tapu ve zilyedlikle ormandan toprak kazanma olanağı sağlayan 3402 sayılı Kanunun 45. maddesinin ilgili fıkraları, Anayasa Mahkemesinin 01.06.1988 gün ve 31/13 E.K.; 14.03.1989 gün ve 35/13 E.K. ve 13.06.1989 gün ve 7/25 E.K. sayılı kararları ile iptal edilmiş ve kalan fıkraları da 03.03.2005 gününde yürürlüğe giren 5304 sayılı Kanunun 14. maddesi ile yürürlükten kaldırılmış olduğundan, bu yollarla ormandan yer kazanılamayacağı, öncesi orman olan bir yerin üzerindeki orman bitki örtüsü yokedilmiş olsa dahi, salt orman toprağının orman sayılan yer olduğu düşünülmeli; toprak yapısı, bitki örtüsü ve çevresi incelenmeli; kesinleşmiş orman kadastrosu bulunmadığından, yukarıda değinilen diğer belgeler fen ve uzman orman bilirkişiler eliyle yerine uygulattırılıp; orijinal-renkli (renkli fotokopi) memleket haritasının ölçeği kadastro paftası ölçeğine, yine kadastro paftası ölçeği de memleket haritası ölçeğine çevrildikten sonra, her iki harita komşu ve yakın komşu parselleri de içine alacak şekilde birbiri üzerine aplike edilmek suretiyle, çekişmeli taşınmazın konumunu çevre parsellerle birlikte haritalar üzerinde gösterecekleri yalnız büro incelemesine değil, uygulamaya ve araştırmaya dayalı, bilirkişilerin onayını taşıyan krokili bilimsel verileri bulunan yeterli rapor alınmalıdır.
SONUÇ: 1) Yukarıda birinci bentde açıklanan nedenlerle; katılanların temyiz itirazlarının reddine,
2) İkinci bentde açıklanan nedenlerle; Hazinenin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA 20/06/2013 günü oy birliği ile karar verildi.