23. Hukuk Dairesi 2015/8704 E. , 2018/143 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde davacı vekilince temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi, gereği konuşulup düşünüldü.
- K A R A R -
Davacı vekili, davalının müvekkili... Yetiştiricileri Birliği nezdinde uzun süre başkanlık yaptığını, başkanlık yaptığı dönemde birlik hesaplarında usulsüz işlemler gerçekleştirdiğinden bahisle bu işlemler nedeniyle birliğin uğramış olduğu toplam 43.735,42 TL zararın davalıdan tahsilini talep ve dava etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
Mahkemece, iddia, savunma ve tüm dosya kapsamına göre; davacı tarafından davalının birliği zarara uğrattığı yönündeki iddiaların ispat edilemediği ve davalı hakkında devam eden ceza yargılamasının sonucunun beklenmesinin AİHS 6.maddesindeki adil yargılanma hakkının bir parçası olan davanın makul sürede bitirilmesi ilkesine aykırı olacağından bahisle sonucunun beklenmeyeceği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiştir.
Kararı, davacı vekili temyiz etmiştir.
1)Dosya kapsamından, davalı hakkında açılan... Ağır Ceza Mahkemesi"nin 2013/50 E. sayılı dava dosyasında görevi kötüye kullanma, zimmet ve evrakta sahtecilik muhalefet suçlarından dolayı yapılan yargılamanın devam ettiği anlaşılmıştır.
Mahkemece, anılan bu ceza dosyası bekletici sorun yapılmamış ve kesinleşmesi beklenmemiş olup, davanın reddine karar verilmiştir. Ceza mahkemesinde mahkumiyet kararı verilip kesinleşmesi halinde, aynı maddi olgulara dayalı olan iki farklı mahkeme kararının ortaya çıkmasının adalete duyulan güveni zedeleyeceğinin, hukuk hakimi, delil yetersizliğine dayalı beraat kararı ile bağlı değil ise de, sanığın isnat edilen eylemi işlemediğinin kesin olarak tespiti olgusuna dayalı beraat kararı ile bağlı olduğunun, o eylemin hukuka aykırılığını ve failini belirleyen mahkumiyet kararının bu yönleri ile de bağlı olduğunun gözetilmesi gerekmekte olup, ceza davasının sonuçlanması ve kesinleşmesi beklenmelidir.
2) 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun 62. madde hükmü ve 98. madde yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK’nın 336/5. madde hükmü uyarınca, yönetim kurulu üyeleri yasa ve anasözleşmenin kendilerine yüklediği görevleri kasten veya ihmal ile yerine getirmedikleri takdirde oluşacak zararlardan kooperatife karşı da sorumludurlar. Kooperatifin eski yönetim kurulu üyeleri hakkında açılan bir sorumluluk davasının görülebilmesi için 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu"nun 98. maddesi yollaması ile dava tarihi itibariyle yürürlükte bulunan 6762 sayılı TTK"nın 341. maddesi hükmüne göre, genel kurulca sorumluluk kararı alınması ve davanın denetçilerin tümü tarafından ya bizzat ya da vekalet vererek avukat aracılığı ile açılıp, takip edilmesi gerekmektedir. Ancak, bu hususlarda eksiklik bulunması halinde, bunlar dava şartı olmayıp sonradan tamamlanabilen usuli eksiklik niteliğinde olduğundan, dava hemen reddedilmemelidir. Bu hususlar üzerinde mahkemece re"sen durulması zorunludur.
YHGK"nın 18.03.2015 tarih ve 2013/23-1619 E., 2015/1058 K. sayılı ilamında da açıklandığı üzere; 1163 sayılı Kooperatifler Kanunu’nun “anonim şirket hükümlerine atıf” başlıklı 98. maddesi uyarınca bu Kanunda aksine açıklama olmayan hususlarda Türk Ticaret Kanunundaki anonim şirketlere ait hükümler uygulanır.
Davanın açıldığı tarihte yürürlükte bulunan 6762 sayılı Türk Ticaret Kanunu"nun anonim şirket yöneticilerinin sorumluluğuna ilişkin 336. maddesine göre yönetim kurulu üyeleri şirket adına yapmış oldukları sözleşme ve işlemlerden dolayı, kural olarak şahsen sorumlu değil iseler de gerek Kanunun ve gerek anasözleşmenin kendilerine yüklediği diğer görevlerin kasden veya ihmal neticesi olarak yapılmaması halinde sorumludurlar (m.336/5).
Sorumluluk davası aynı Kanun’un 341. maddesinde düzenlenmiş olup, buna göre sorumluluk davası açılması genel kurulun bu yönde vereceği karara bağlıdır (m.341/I). Bu dava kural olarak denetçiler tarafından açılır (m.341/II).
Davanın denetçiler tarafından genel kurul kararı ile açılabileceği hususları sorumluluk davası bakımından dava şartı niteliğinde ise de bunların eksikliği sonradan giderilebilir. Sorumluluk davası açılmasına dair genel kurul kararının bulunmaması ve davanın denetçilerce açılmamış olması hallerinde mahkemece davacı yana (dava tarihinde yürürlükte bulunan) HUMK’nın 39 ve 40. maddeleri (ve Hukuk Genel Kurulunun inceleme yaptığı tarih itibariyle yürürlükte bulunan HMK’nın 115/2. maddesi) uyarınca süre verilerek, davalılar hakkında sorumluluk davası açılmasına ya da açılan bu davaya muvafakat verilmesine ilişkin bir genel kurul kararı ibrazına ve davanın gelindiği aşamada görevde olan denetçilerin denetleme kurulu üyesi sıfatıyla davayı açan vekile vekâletname vermesine olanak tanınması ile verilen süre içerisinde bu koşullar yerine getirilemez ise davanın (anılan yasal düzenleme çerçevesinde) reddine karar verilmesi gerekir.
Somut olayda, davalı aleyhine sorumluluk davası açılması yönünde genel kurulca alınmış bir karar bulunmadığı gibi dava, denetçiler ya da vekili tarafından da açılmamıştır. Bu durumda, mahkemece, ilgili Ticaret Sicil Memurluğu"ndan davanın gelindiği aşamada görevde olan tüm denetçiler belirlenerek, bizzat davayı takip etmelerine veya davayı açan ve takip eden vekile denetçi sıfatıyla vekaletname vermelerine ya da vekaletname verecekleri başka bir vekil aracılığıyla davayı takip etmelerine ve davalılar hakkında eylemin kişi, konu ve kapsamını somutlaştıran bir sorumluluk davası açılmasına ya da işbu davaya muvafakat verilmesine ilişkin genel kurul kararının ibrazına olanak tanınması için HMK"nın 52, 53, 54 ve 77/1. madde hükümleri uyarınca uygun bir kesin süre verilmesi, noksan olan bu usuli işlemler yerine getirildikten sonra esasa girilip, taraf delilleri toplanıp değerlendirilerek, sonucuna göre bir karar verilmesi, verilen süre içinde vekaletname vermez ya da asıl olarak davayı takip edeceklerini bildirmez veya asıl olarak davayı takip etmezler ve sorumluluk davası açılmasına ya da davaya icazet verilmesine ilişkin genel kurul kararı sunulmaz ise davanın HMK"nın 54/son ve 77/1. madde hükmü uyarınca açılmamış sayılmasına karar verilmesi gerekirken, anılan eksiklik giderilmeden, yargılamaya devamla davanın esası hakkında karar verilmesi doğru görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davacı vekilinin temyiz itirazlarının kabulüyle hükmün BOZULMASINA, peşin alınan harcın istek halinde temyiz eden davacıya iadesine, kararın tebliğinden itibaren 15 gün içinde karar düzeltme yolu açık olmak üzere, 23.01.2018 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.