13. Hukuk Dairesi 2016/28457 E. , 2019/10188 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki alacak davasının yapılan yargılaması sonunda ilamda yazılı nedenlerden dolayı davanın kısmen kabulüne kısmen reddine yönelik olarak verilen hükmün süresi içinde taraflar avukatınca temyiz edilmesi üzerine dosya incelendi gereği konuşulup düşünüldü.
KARAR
Davacı asıl davada; davalı ..."a, sunmuş olduğu ... Devlet Hastanesi Özürlü ... Kurulu Raporu ile, ... Vergi Dairesi’nin oluruyla ÖTV ödemeden araç satışı yapıldığı, yaklaşık 3 yıl sonra ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından 07.02.2012 tarihli komisyon kararı ile mükellefin sakatlığına uygun hareket ettirici özel tertibat yaptırmayıp araçta sağ taraftaki silecek kolunun, aracın sürücüsünün sağ dirsek altındaki özüründen dolayı, sol tarafa parelel bağlantı yapıldığından ÖTV istisnasından faydalanmaması gerektiği gerekçesiyle vergi ziyaı cezası ve gecikme faizi tahakkuk ettirildiğini, bu nedenle ödenen toplam 18.938,03 TL nin 27.08.2012 tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan tahsiline karar verilmesini istemiştir.
Birleşen davada ise; davalı ..."a kanunların özürlülere sağladığı vergi indirimi ile 2010 model Toyota marka Yaris araç satışı yaptıklarını, yaklaşık 3 yıl sonra ... Vergi Dairesi Müdürlüğü tarafından satılan aracın vergi indiriminden istisna olduğu belirtilerek vergi tahakkuk ettirildiği, 6.863,00 TL vergi ziyaı cezası, 6.863,00 TL ÖTV ve eksik ödenen ÖTV nedeniyle 3.183,40 TL vergi ziyaı cezası kesildiği, sorumlu olmadığı halde ödediği 13.6843,25 TL nin davalıdan tahsilini talep etmiştir.
Davalılar asıl ve birleşen davada, davanın reddini dilemiştir.
Mahkemece, 2012/803 Esas sayılı dosya yönünden davacının davasının kısmen kabulü ile 8.415,00 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının bu dava yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine, davacının birleşen 2012/804 esas sayılı dosyası yönünden davasının kısmen kabulü ile 8.098,40 TL alacağın dava tarihinden itibaren işleyecek yasal faizi ile birlikte davalıdan alınarak davacıya verilmesine, davacının bu dava dosyası yönünden fazlaya ilişkin talebinin reddine karar verilmiş; hüküm, davacı ve davalı tarafından temyiz edilmiştir.
1-4822 sayılı yasa ile değişik 4077 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanunun Amaç başlıklı 1. maddesinde yasanın amacı açıklandıktan sonra kapsam başlıklı 2. maddesinde “Bu kanun, birinci maddesinde belirtilen amaçlarla mal ve hizmet piyasalarında tüketicinin taraflardan birini oluşturduğu her türlü tüketici işlemini kapsar” hükmüne yer verilmiştir. Yasanın 3. maddesinde mal; alışverişe konu olan taşınır eşyayı, konut ve tatil amaçlı taşınmaz malları ve elektronik ortamda kullanılmak üzere hazırlanan yazılım, ses, görüntü ve benzeri gayri maddi malları ifade eder. Satıcı; kamu tüzel kişileri de dahil olmak üzere ticari veya mesleki faaliyetleri kapsamında tüketiciye mal sunan gerçek veya tüzel kişileri kapsar. Tüketici ise bir mal veya hizmeti ticari veya mesleki olmayan amaçlarla edinen, kullanan veya yararlanan gerçek ya da tüzel kişiyi ifade eder, şeklinde tanımlanmıştır. Bir hukuki işlemin 4077 Sayılı Yasa kapsamında kaldığının kabul edilmesi için yasanın amacı içerisinde yukarıda tanımları verilen taraflar arasında mal ve hizmet satışına ilişkin bir hukuki işlemin olması gerekir. Somut uyuşmazlıkta asıl ve birleşen davada davacı şirket ile davalı arasında 4077 Sayılı Yasada tanımlanan şekilde araç satış sözleşmesi ilişkisi bulunduğu anlaşılmaktadır.
4077 Sayılı Yasanın 23. maddesi bu kanunu uygulanması ile ilgili her türlü ihtilafa tüketici mahkemelerinde bakılacağını öngörmüştür. Taraflar arasındaki uyuşmazlık satış sözleşmesinden kaynaklanmakta olup, Tüketicinin Korunması Hakkındaki Kanun kapsamında kaldığına göre, davaya bakmaya Tüketici Mahkemesi görevlidir. Görevle ilgili düzenlemeler kamu düzenine ilişkin olup, taraflar ileri sürmese dahi yargılamanın her aşamasında resen gözetilir. Görevle ilgili hususlarda kazanılmış hak söz konusu olmaz. Bu durumda, mahkemece görevsizlik kararı verilerek veya Tüketici Mahkemesi sıfatıyla davaya devam edilerek hüküm tesisi gerekirken, görevsiz mahkemece davanın kabulüne karar verilmesi tesisi usul ve yasaya aykırıdır.
2-6100 Sayılı HMK’nın 166. Maddesinde yer alan; “(1) Aynı yargı çevresinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış davalar, aralarında bağlantı bulunması durumunda, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden ilk davanın açıldığı mahkemede birleştirilebilir. Birleştirme kararı, ikinci davanın açıldığı mahkemece verilir ve bu karar, diğer mahkemeyi bağlar. (2) Davalar, ayrı yargı çevrelerinde yer alan aynı düzey ve sıfattaki hukuk mahkemelerinde açılmış ise bağlantı sebebiyle birleştirme ikinci davanın açıldığı mahkemeden talep edilebilir. Birinci davanın açıldığı mahkeme, talebin kabulü ile davaların birleştirilmesine ilişkin kararın kesinleşmesinden itibaren, bununla bağlıdır. (3) Birleştirme kararı, derhâl ilk davanın açıldığı mahkemeye bildirilir. (4) Davaların aynı veya birbirine benzer sebeplerden doğması ya da biri hakkında verilecek hükmün diğerini etkileyecek nitelikte bulunması durumunda, bağlantı var sayılır. (5) İstinaf incelemesi ayrı dairelerde yapılması gereken davaların da bu madde hükmüne göre birleştirilmesine karar verilebilir. Bu hâlde istinaf incelemesi, birleştirilen davalarda uyuşmazlığı doğuran asıl hukuki ilişkiye ait kararı inceleyen bölge adliye mahkemesi dairesinde yapılır.” hükmü uyarınca yerel mahkeme 2012/803 Esas ile 2012/804 Esas Sayılı davaların birleştirilmesine karar vererek yargılama yapıp bir karar vermiş. Ancak bu davalar arasında yasada tanımlanan şekilde bağlantı yoktur. Zira aynı davacı tarafından açılan bu davalar aynı sebepten doğmamıştır. Ortada tek bir satış sözleşmesi değil her bir davalı ile yapılmış ayrı ayrı satış sözleşmeleri mevcuttur. Bu durumda aynı veya benzer sebepten doğmuş iki davanın varlığından sözedilemeyeceği gibi asıl dava hakkında verilecek kararın birleşen davayı etkileyecek nitelikte olduğu da kabul edilemez. Mahkemece 6100 Sayılı HMK’nın 167. maddesinde yer alan “(1) Mahkeme, yargılamanın iyi bir şekilde yürütülmesini sağlamak için, birlikte açılmış veya sonradan birleştirilmiş davaların ayrılmasına, davanın her aşamasında, talep üzerine veya kendiliğinden karar verebilir. Bu durumda mahkeme, ayrılmasına karar verilen davalara bakmaya devam eder.” hükmü gereğince davaların ayrılmasına karar verilmesi gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulmuş olması bozma nedenidir.
3-Bozma nedenine göre tarafların diğer temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine gerek görülmemiştir.
SONUÇ: Yukarıda 1. ve 2. bentte açıklanan nedenle temyiz edilen kararın BOZULMASINA, 3. bentte açıklanan nedenle tarafların sair temyiz itirazlarının bu aşamada incelenmesine yer olmadığına, peşin alınan 283,00 TL harcın davacıya, 143,70 TL harcın davalıya iadesine, HUMK’nun 440/III-1. maddesi uyarınca karar düzeltme yolu kapalı olmak üzere, 17/10/2019 gününde oybirliğiyle karar verildi.