Esas No: 2021/4375
Karar No: 2022/1552
Karar Tarihi: 28.03.2022
Yargıtay 3. Ceza Dairesi 2021/4375 Esas 2022/1552 Karar Sayılı İlamı
3. Ceza Dairesi 2021/4375 E. , 2022/1552 K."İçtihat Metni"
İlk Derece Mahkemesi : Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesinin 22.02.2018 tarih ve 2015/202 - 2018/196 sayılı kararı
Suç: Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya Askeri casusluk amacıyla temin etme, Silahlı terör örgütüne üye olma, Bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, Bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, Kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme olma suçundan mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden; 20.01.2015
Hüküm : Sanıklar ..., ... ve ...'un 5237 sayılı TCK'nın 132/2 (4 kez), 328/1, 314/2, 312, 3713 sayılı TMK'nın 5/1 maddelerinden; ...'ın TCK'nın 132/2 (4 kez), 328/1, 314/2, 312, 244/1-2-3, TMK'nın 5/1 maddelerinden 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine,
Sanıklar ..., ..., ..., ...'ın TCK'nın 312, TCK'nın 314/3 maddesi delaletiyle TCK'nın 220/5. maddesi gereği diğer sanıkların üzerine atılı TCK'nın 244/1-2-3 maddelerinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine; TCK'nın 132/2, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 6 yıl (4 kez), TCK'nın 328/1, 43/1, 5 maddeleri uyarınca 27 yıl, TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay, TCK'nın 244/2, 244/3, TMK'nın 5/1, 53, 58/9. maddeleri uyarınca 1 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
Sanıklar ..., ...'ün TCK'nın 312, TCK'nın 314/3 maddesi delaletiyle TCK'nın 220/5 maddesi gereği diğer sanıkların üzerine atılı TCK'nın 244/1-2-3 maddelerinden 5271 sayılı CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine; TCK'nın 132/2, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 6 yıl (4 kez), TCK'nın 328/1, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 27 yıl, TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...'ın TCK'nın 312. maddesinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine; TCK'nın 132/2, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 6 yıl (4 kez), TCK'nın 328/1, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 27 yıl TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
Sanıklar ..., ...'in TCK'nın 312. maddesinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine; TCK'nın 132/2, 43/1, 53
maddeleri uyarınca 6 yıl (4 kez), TCK'nın 328/1, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 27 yıl, TCK'nın 314/2, TMK'nın
5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay, TCK'nın 244/2, 244/3, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 1 yıl 15 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
Sanık ...'in TCK'nın 312. maddesinden
CMK'nın 223/2-e maddesi gereği beraatine; TCK'nın 132/2, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 6 yıl (4 kez), TCK'nın 328/1, 43/1, 53 maddeleri uyarınca 27 yıl, TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay, TCK'nın 244/1, 244/3, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 6 yıl 9 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına,
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ...'in TCK'nın 132/2 (4 kez), 328/1, 312, TMK'nın 5/1 maddelerinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereği ayrı ayrı beraatlerine; TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmalarına,
Sanık ...'in TCK'nın 132/2 (4 kez), 328/1, 312, 244/2,3, TMK'nın 5/1 maddelerinden CMK'nın 223/2-e maddesi gereği beraatine, TCK'nın 314/2, TMK'nın 5/1, 53, 58/9 maddeleri uyarınca 10 yıl 6 ay hapis cezası ile cezalandırılmasına dair hükümlere yönelik istinaf başvurularının düzeltilerek esastan reddi
Temyiz edenlerin sıfatı, başvurularının süresi, kararın niteliği ve temyiz sebeplerine göre dosya incelendi, gereği düşünüldü;
Bir kısım sanıklar ve müdafiilerinin duruşmalı inceleme istemlerinin, İlk Derece ve Bölge Adliye Mahkemesinde silahların eşitliği ile çelişmeli yargılama ilkeleri doğrultusunda savunmaya yeterli imkan sağlanıp, bu hakkın etkin şekilde kullandırılmış olması, temyiz denetiminde sınırsız şekilde yazılı savunma imkanının kullanılabilme olanağının bulunması karşısında, savunma hakkının kısıtlanması söz konusu olmadığından, 01.02.2018 tarihli ve 7079 sayılı Kanunun 94. maddesi ile değişik CMK'nın 299/1. maddesi uyarınca takdiren REDDİNE,
I-Katılanlar ..., Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu, ... vekilleri ile müştekiler ..., TÜBİTAK, ..., ... vekillerinin temyiz istemlerinin incelenmesinde:
1-Katılan T.C. Cumhurbaşkanlığının, silahlı terör örgütüne üye olma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçlarından;
2-Katılan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumunun, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçlarından;
3-Katılan ...'in, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma suçlarından;
4-Müştekiler ..., TÜBİTAK, ..., ...'ın, Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma, bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçlarından;
Bu suçların niteliği itibariyle doğrudan doğruya zarar görmedikleri, bu nedenle de davaya katılma hakları ve bu suçlar yönünden kurulan hükümleri temyiz yetkileri bulunmadığından, katılanlar vekilleri ile müşteki vekillerinin bu suçlara yönelik temyiz istemlerinin, CMK'nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 08.06.2020 ve 16.06.2020 tarihli temyiz istemlerinin reddine dair ek kararlarının ONANMASINA,
II-Katılan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu vekilinin bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma suçlarından verilen beraat kararlarına; katılan ... vekilinin, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçundan verilen beraat kararlarına; sanıklar müdafilerinin, sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesinde:
Sanıklar hakkında bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma suçundan İlk Derece Mahkemesince verilen beş yıldan az hapis cezalarına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının CMK'nın 286/2-a maddesi ve on yıl veya daha az hapis cezasını gerektiren bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma, bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma, kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçlarından İlk Derece Mahkemesince verilen beraat kararlarına yönelik istinaf başvurularının esastan reddine dair Bölge Adliye Mahkemesi kararlarının CMK'nın 286/2-g maddesi gereğince temyiz edilemez nitelikte olduğu anlaşılmakla, katılanlar vekillerinin ve sanıklar müdafilerinin temyiz istemlerinin CMK'nın 298/1. maddesi gereğince REDDİNE, Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesinin 08.06.2020 ve 03.07.2020 tarihli temyiz istemlerinin reddine dair ek kararlarının ONANMASINA,
Temyiz istemlerinin reddi nedenleri belirlenmekle, işin esasına geçildi;
Vicdani kanının oluştuğu duruşma sürecini yansıtan tutanaklar, belgeler ve gerekçe içeriğine göre yapılan incelemede;
III-HUKUKİ AÇIKLAMALAR:
Devlet sırları, devletin güvenliğini ve bekasını ilgilendirdiğinden, hukuk sistemi bu sırların muhafazası hususunda büyük bir hassasiyet göstermekte, ihlaline veya buna teşebbüs edenlere ağır yaptırımlar öngörmektedir. 5237 sayılı Ceza Kanununda, devlet güvenliği ve bekası için devletin gizli bilgilerinin korunmasına ilişkin düzenlemeler mevcuttur. Bunlar, “Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk” başlığı altında, ikinci kitap, dördüncü kısım, yedinci bölümde 326. ile 339. maddeler arasında düzenlenmiştir.
Sır, sözlükteki kelime anlamı bakımından; “varlığı veya bazı yönleri açığa vurulmak istenmeyen”, “gizli kalan, gizli tutulan şey”, “aklın erişmediği, açıklanamayan veya çözülemeyen şey”, “giz, gizem”, “bir amaca ulaşmak için kullanılan, başvurulan özel ve gizli yöntem” olarak tanımlanmaktadır.
Ceza kanunu dışındaki yasalar ile uluslararası hukukta da devlet sırrına ilişkin tanımlara ve düzenlemelere yer verilmiştir.
AİHS'nin 10/2. maddesinde “ulusal güvenliğin” korunması ve demokratik toplumda gerekli olması halinde “devlet sırrı” ifade özgürlüğünü sınırlayıcı istisnalar arasında yer almıştır.
Anayasanın 26/2. maddesinde; “Bu hürriyetlerin kullanılması, millî güvenlik; kamu düzeni, kamu güvenliği, Cumhuriyetin temel nitelikleri ve devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğünün korunması, suçların önlenmesi, suçluların cezalandırılması, devlet sırrı olarak usulünce belirtilmiş bilgilerin açıklanmaması, başkalarının şöhret veya haklarının, özel ve aile hayatlarının yahut kanunun öngördüğü meslek sırlarının korunması veya yargılama görevinin gereğine uygun olarak yerine getirilmesi amaçlarıyla sınırlanabilir” denilerek düşünce özgürlüğünün kısıtlanmasına yönelik hangi fikir ve düşüncelerin sınırlandırılabileceği belirtilirken, devlet sırrı kavramına da yer verilmiştir:
Yine, Anayasanın 28. maddesinde, “devlet sırrı” ceza hukuku bakımından bir kriter olarak değerlendirilerek; "...Devlete ait gizli bilgilere ilişkin bulunan her türlü haber veya yazıyı, yazanlar veya bastıranlar veya aynı amaçla, basanlar, başkasına verenler, bu suçlara ait kanun hükümleri uyarınca sorumlu olurlar." hükmüne yer verilmiştir.
Ayrıca, mevzuatta devlet sırrına ilişkin çeşitli tanımlar da mevcuttur;
''Sır''dan maksat, yetkili bulunmayan kişilerin hakkında bilgi sahibi olmaları hâlinde “Devletin güvenliğinin, milli varlığının, bütünlüğünün, Anayasal düzeninin veya iç veya dış siyasal yararlarının tehlikeye düşebileceği bilgiler"dir (TCK.m. 326 madde-gerekçesi).
Devlet Sırrı; açıklanması veya öğrenilmesi devletin milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek Anayasal düzenine dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek ve bu nedenlerle gizli kalması gereken bilgi ve belgelerdir (Devlet Sırrı Kanunu Tasarısı m. 3).
Devlet sırrı kavramı ve gizlenmesi gerekli bilgi kavramları ile karşılaştırdığımız bir başka yasal düzenleme, 4982 sayılı Bilgi Edinme Hakkı Kanununun 16. ve 18. maddeleridir. Bu düzenlemelere göre devlet sırrı; "açıklanması hâlinde devletin emniyetine, dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine açıkça zarar verecek ve niteliği itibarıyla devlet sırrı olan gizlilik dereceli bilgi veya belgelerdir. Sivil ve askeri istihbarat birimlerinin görev ve faaliyetlerine ilişkin bilgi veya belgeler, istihbarata ilişkin bilgi veya belgelerdir."
Ceza Muhakemesi Kanununun 47. maddesinde “Açıklanması, Devletin dış ilişkilerine, milli savunmasına ve milli güvenliğine zarar verebilecek; Anayasal düzeni ve dış ilişkilerinde tehlike yaratabilecek nitelikteki bilgiler, Devlet sırrı sayılır” ifadelerinde kısa bir tanım görmekteyiz. Uluslararası ilişkiler bakımından üçüncü kişilerce bilinmesi sakıncalı olan ve devletin dış ilişkilerine zarar verici nitelikte olan, savunmaya, güvenliğe ilişkin bilgiler devlet sırrı kapsamındadır.
Yine, aynı Kanunun 125. maddesine göre, “Bir suç olgusuna ilişkin bilgileri içeren belgeler, Devlet sırrı olarak mahkemeye karşı gizli tutulamaz.” Burada yargılamanın selameti ve iddiaların aydınlatılması adına, suç olgusuna dair bilgi içeren belgelerin yargılamanın aleniliği çerçevesinde devlet sırrı olarak kabul edilemeyeceği belirtilmektedir. Aynı maddenin ikinci fıkrasında "Devlet sırrı niteliğindeki bilgileri içeren belgeler, ancak mahkeme hâkimi veya heyeti tarafından incelenebilir. Bu belgelerde yer alan ve sadece yüklenen suçu açıklığa kavuşturabilecek nitelikte olan bilgiler, hâkim veya mahkeme başkanı tarafından tutanağa kaydettirilir” hükmü yer almaktadır. Yani mahkeme hakiminin, sır statüsündeki bilgiyi edinmesi ya da sır olarak koruma altına alınmış belgeleri görmesi, bunların içeriğine vakıf olması; o bilginin sır niteliğini ortadan kaldırmayacaktır.
Bu düzenlemelerden yola çıkarak, genel anlamda devletin sırlarının üçe ayrıldığı söylenebilir;
1-"Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler."
2-"Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi ve belgeler."
3-"Devletin idari kurumlarının gizli tuttuğu bilgi ve belgeler."
Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler, devlet güvenliği ve bekası, milli menfaatler ve milli güvenliğe ilişkin menfaatler ile ilgilidir. Yetkili makamların açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgeler ise, özünde devlet sırları kadar olmasa da devlet menfaatleri için önemli görülen bilgi veya belgelerdir.
TCK'nın 326, 327, 328, 329 ve 330. maddelerindeki, "devletin güvenliği veya iç veya dış siyasal yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgi, belge veya vesikalar” ifadesiyle "özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgeler" kastedilmektedir.
Özünde devlet sırlarının, sırrın objektif ve sübjektif şartını birlikte taşıması gerekir. Bir şeyin sır olabilmesi için devletin bu şeyin sır olarak saklanması hususunda sübjektif iradesi olmalıdır. Bu bilginin sır niteliği taşıması için önceden resmi makamlarca açıklanması gerekmez. Devletin o bilginin gizliliği konusundaki zımni iradesi yeterlidir.
Objektiflik unsuru, başkaları tarafından bilinmesi ile ilgilidir. Sır olarak gizlenmek istenen şey başkaları tarafından biliniyor ya da bilinmesi gerekiyorsa sır niteliği taşımaz (Mehmet Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, Seçkin Yayınları, Ankara, 2018, 2. Baskı, s. 70).
Kamuya açıklanmış, gizli kalması gereken şey, herkesin bildiği şey haline gelmişse sır olmaktan çıkacaktır. Bu bağlamda dikkat edilmesi gereken husus, “Rivayet, tahmin gibi hususlar bilginin sır olma vasfını ortadan kaldırmaz" (Faruk Erem, Türk Ceza Kanunu Şerhi, Cilt 2, Seçkin Yayınları, 1993, s. 1038).
Günümüzde teknolojinin gelişmesi ve haberleşme imkanlarının artması devlet sırlarını korumayı zorlaştırmaktadır. Her ne kadar devletlerin sırları konusunda çeşitli yayınlar yapılıyorsa da, doğruluğu herkesçe malum olmadıkça, gizli kalması gereken bilgilerin sır olma vasfını ortadan kaldırmaz (Askeri Yargıtay 3. Dairenin 25972 ve 1972/5-21 sayılı kararı).
TCK'nın 334, 335, 336 ve 337. maddeleri, ''yetkili makamların, kanun ve düzenleyici işlemlere göre açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgi ve belgeler''den bahsetmektedir. Burada adı geçen sırlar, özünde devlet sırrı olmayan ancak, devlet menfaatleri için gizli tutulması gereken, bu nedenle yetkili makamların kanun veya düzenleyici işlemlerle açıklanmasını yasakladığı bilgi veya belgelerdir.
Bunun haricinde, özünde devlet sırrı olmayan veya yetkili makamların açıklanmasını yasaklamadığı devlet güvenliğini ilgilendirmeyen, ancak devletin idaresine ilişkin olan, kamu idaresinin menfaatlerini korumak, güvenilirliğini ve düzenli işleyişini sağlamak için 5237 sayılı TCK'da İkinci kitap. Dördüncü kısımda, "Kamu İdaresinin Güvenirliğine ve İşleyişine Karşı Suçlar” başlıklı birinci bölümü altında, 258. madde ile "Göreve ilişkin sırrın açıklanması” suçu düzenlenmiştir.
Türk Ceza Hukuku yönünden, yetkililerce veya düzenleyici işlemlerle açıklanması yasaklanan sır, özünde devlet sırrı niteliği taşımayan ancak, açıklanması ilgili mevzuat hükümlerine göre yasaklanmış ve gizlilik derecesi verilmiş bilgi, belgeler veya şeylerdir.
Yasaklama, yürütmenin herhangi bir işlemiyle yapılabileceği gibi, belgeler üzerine gizlilik derecesini gösteren damga veya özel bir yazının konulması, uyarı veya tabela yerleştirilmesi şeklinde de yapılabilir.
Yetkili makam tarafından duruma göre, sirküler, tebliğ, resmi açıklama, yazılı veya sözlü uyarı aracılığıyla, kişiler veya bireylerin bu konudaki yasaklamalardan haberdar edilmesi sağlanabilir.
Bu yasaklama hukuka uygun yapılmalıdır. Hukuka uygun ve usulüne göre yapılmayan yasaklama, o bilgi, belge veya şeye, açıklanması yasaklanmış sır vasfını kazandırmaz.
Devletin idari makamları veya organları, bilgi, belge veya şeylere, açıklanmasını yasaklanmış sır vasfını çoğunlukla, gizlilik sınıflandırması yaparak vermektedirler.
Güvenlik soruşturması ve arşiv araştırması yönetmeliğine göre; gizlilik dereceleri aşağıda belirtildiği şekilde dört sınıfa ayrılır.
a)Çok gizli: Bilmesi gerekenlerin dışında diğer kişilerin bilmelerinin istenmediği ve izinsiz açıklandığı takdirde devletin güvenliğine, ulusal varlık ve bütünlüğe, iç ve dış menfaatlerimize hayati bakımdan son derece büyük zararlar verecek, yabancı bir devlete faydalar sağlayacak ve güvenlik bakımından olağanüstü önemi haiz mesaj, rapor, doküman araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
b)Gizli: Bilmesi gerekenlerin dışında diğer kişilerin bilmelerinin istenmediği ve izinsiz açıklandığı takdirde devletin güvenliğine, ulusal varlık ve bütünlüğe, iç ve dış menfaatlerimize ciddi şekilde zarar verecek, yabancı bir devlete faydalar sağlayacak nitelikte olan mesaj, rapor, doküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
c)Özel: İzinsiz açıklandığı takdirde, devletin menfaat ve prestijini haleldar edecek veya yabancı bir devlete faydalar sağlayacak nitelikte olan mesaj, rapor, döküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılır.
d)Hizmete özel: Kapsadığı bilgi itibarıyla çok gizli, gizli veya özel gizlilik dereceleri ile korunması gerekmeyen fakat bilmesi gerekenlerden başkası tarafından bilinmesi istenmeyen mesaj, rapor, döküman, araç, gereç, tesis ve yerler için kullanılmaktadır.
Özünde devlet sırrı olan bilgi ve belgelerin, siyasal veya askeri casusluk amacı ile temin edilmesi halinde, TCK'nın madde 328'de düzenlenen casusluk suçu; böyle bir amaç olmaksızın temin edilmesi halinde ise, TCK'nın 327. maddesinde tanımlanan suç oluşacaktır.
765 sayılı Ceza Kanunu ve 5237 sayılı Ceza Kanununda "casusluk" açık bir şekilde tarif edilmiş değildir. Öğretide, "casusluk; bir bilgi ya da hedefe ulaşmak için yapılan gizli haber alma faaliyetine yönelik organizasyon ve metotların tümüne verilen addır. Casus ise bu faaliyeti yürüten kişidir” (Mehmet Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 49).
Siyasi casusluk ise, yabancı devlet yararına Türkiye Devletinin veya vatandaşlarının veya Türkiye’de oturmakta, ikamet ekmekte olanların zararına olacak bilgilerin toplanması şeklinde tanımlanabilir. Casusluk suçları ile ilgili düzenlemelere
bakıldığında, tanımlama; “devletin güvenliği, iç veya dış siyasi yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken bilgilerin veya yetkili makamların kanun ve düzenleyici işlemleri ile açıklanmasını yasakladığı ve niteliği bakımından gizli kalması gereken bilgileri siyasal ve askeri casusluk maksadıyla temin etmek veya açıklamak” şeklinde de yapılabilir.
Bu suç, soyut tehlike suçudur. Suçla korunan hukuksal menfaat; “devlet güvenliği, devletin iç veya dış siyasal yararları ve milli savunmaya” ilişkin menfaatlerdir. Suçun faili herkes olabilir. Suçun maddi konusu; devletin güvenliğine, iç veya dış siyasal yararları bakımından, niteliği itibariyle, gizli kalması gereken bilgiler yani özünde devlet sırrı olan bilgiler olarak tayin edilmiştir. Mezkur maddelerde geçen belge ve vesikadan kasıt; “bir gerçeğe tanıklık eden yazı, resim, film vb. vesika, dökümandır. Evrak; “kağıt yaprakları, kitap sayfaları, resmi kurumlarda işlem gören belgeler, yazılmış kitaplar, mektuplar ve yazılar” anlamında kullanılan Arapça'dan gelen bir isimdir.
Suçun maddi unsuru; suça konu bilgileri, siyasal veya askeri casusluk maksadıyla “temin etmek” tir. Bilgiyi içeren belgenin elde edilmiş olması, keza temin edilen bu bilginin başkasına verilmesi şart değildir. “Suç, sır olan bilginin temin edilmesiyle tamamlanmış olur” (Mehmet Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 220). Suçun tamamlanması için bilginin başkasına aktarılması şart değildir.
Yargıtay 1. Ceza Dairesinin 24.02.1940 tarih ve 1940/828-477 sayılı kararıyla, “Malumatın tesadüfi olmaksızın casusluk kast ve niyetiyle gayret ve mesai sarf edilerek istihsalinin lüzumlu olduğuna” işaret edilmiştir.
Suçun manevi unsuru; genel kasttır. Ancak bazı hallerde, suçun kanuni tanımındaki unsurlarının fail tarafından bilinerek ve istenerek gerçekleştirilmesi, suçun oluşumu için yeterli görülmeyebilir. Bu gibi hallerde, suç tipinde kişinin kastı dışında ayrıca belli bir saikle hareket etmesi aranmıştır. Saik; amaç ya da gaye, kasttan önce gelen, kastı hazırlayan bir duygu ve düşüncedir. Suçun işlenmesine neden olan gerekçedir. Saik, her ne kadar suçun unsuru değil ise de, manevi unsurun gerçekleşmesi bakımından aranan husus haline gelebilir. Bu bağlamda, siyasi ve askeri casusluk suçlarında özel saik aranmaktadır. Esasen Ceza Kanununun 327. maddesinde tanımlanan suç ile 328. maddede tanımlanan suçu ayıran en temel kriter “casusluk maksadı”dır.
Askeri Yargıtay'ın bir kısım kararlarında (Askeri Yargıtay Dava Daireleri Kurulunun 02.10.1997 tarih ve 1997/98-114 sayılı kararı gibi) “casus ile casusluğu talep eden arasında bir anlaşmanın varlığı” suçun oluşumu için aranmakta ise de bu düşünce doktrinde yerinde görülmemiştir. “Fail, herhangi bir ülke ya da organizasyon ile anlaşma olmadan bilgi ve belgeleri temin edip, sonradan belirleyebileceği bir devlete servis edebilir” (Mehmet Yayla, Devlet Sırlarına Karşı Suçlar ve Casusluk, s. 224). Bu itibarla, maddede olmayan bir şartın, suç tipinin oluşumu için aranması yerinde değildir. Madde metninde ve gerekçesinde açıkça belirtildiği gibi siyasal ve askeri casusluk maksadı manevi unsur içinde değerlendirilmesi gereken bir konudur.
Bilindiği üzere kast, kişinin iç dünyasıyla ilgili kavram olup, kastın açıkça ifade edilmediği hallerde iç dünyaya ait bu olgunun dış dünyaya yansıyan davranışlara, bir başka deyişle eylemle birlikte ortaya çıkan duruma bakılarak belirlenmesi gerekir. Bu kapsamda kastın belirlenmesinde; failin kişilik özellikleri, bilgilerin temin edilme zaman ve yeri, bilgilerin temin edilme yöntemi, bir örgüt mensubu ise örgütün amacı ve süreç içerisinde gerçekleştirdiği, gerçekleştireceği faaliyetleri gibi kriterlere bakılmalıdır. Özel olarak istihbaratta görevlendirilmiş kişilerin (MİT, Emniyet ve Jandarma istihbaratı) izinsiz bilgi paylaşımı halinde casusluk maksadının bulunduğu kabul edilmelidir. Zaman ve yer açısından ise, ülkeler arası ikili ilişkilerin gergin olduğu zamanlarda ya da terör olaylarının yoğun yaşandığı dönemde sır niteliğindeki bilgilerin temin edilmesi halinde casusluk kastının varlığı kabul edilebilir.
Bu minvalde Cumhurbaşkanı, Başbakan, Genelkurmay Başkanı, Milli Güvenlik Kurulu’nda görevli bulunan Bakanlar ve Kuvvet Komutanlarının milli güvenlikle ilgili gerçekleştirdikleri faaliyetler dolayısıyla dinlenilmeleri devlet sırrı kabul edilebilecek bilgiler bakımından siyasi casusluk kapsamında değerlendirilmelidir.
Öğretide de kabul edildiği gibi, casusluk amacı ile bilginin temin edilmesi suçun oluşumu için yeterlidır. Başka bir ülkeye veya yapıya vermek zorunlu değildir. Aksine kabul, kanun koyucunun madde metni ve gerekçesinde yer vermediği bir unsurun içtihat yoluyla kanuna eklenerek kanun koyucunun iradesinden farklı bir kanun yapmak anlamına gelecektir.
IV-DOSYA KAPSAMI İTİBARİYLE GERÇEKLEŞTİRİLEN EYLEM VE FAALİYETLER:
Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçundan mahkumiyetlerine karar verilen sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nin TÜBİTAK'da görev yaptıkları, olay tarihlerinde ...'ın TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı olduğu, ..., ..., ..., ... ve ...'nin MİLCEP-K2 model kriptolu cep telefonlarıyla ilgili projede görev alan TÜBİTAK çalışanları oldukları; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ın Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında görev yaptıkları, olay tarihlerinde ...'in Telekomünikasyon İletişim Başkan Vekili, ...'nun Bilgi Sistemleri Daire Başkanı, ...'in Hukuk İşleri Daire Başkan Vekili, ...'ın Teknik İşler Daire Başkanı, ...'ün Veri İşlemleri Koordinatörü, ...'in Veri Tabanları Koordinatörü, ...'in Veri Eşleştirme Koordinatörlüğünde İletişim Uzmanı, ...'in Veri Eşleştirme Koordinatörlüğü İletişim Uzman Yardımcısı, ...'ın Veri İşlemleri Koordinatörlüğü İletişim Uzmanı, ...'ın Veri İşlemleri Koordinatörlüğü İletişim Uzman Yardımcısı olarak görev yaptıkları belirlenmiştir.
Sanıklar ..., ..., ..., ..., ... ve ...'nin TÜBİTAK BİLGEM'de görev yaptıkları, herhangi bir kurumdan bu konuda bir talep olmadığı halde kriptolu oldukları ve dinlenilmelerinin mümkün olmadığı gerekçesiyle MİLCEP K-2 model kriptolu cep telefonlarının üretimini, tüm yazılım ve donanım tasarımını gerçekleştirdikleri, sanık ...'ın TÜBİTAK Başkan Yardımcısı ve BİLGEM Başkanı olarak proje baş sorumlusu olduğu, sanık ...'ın proje yönetimi, donanım tasarımı, u-boot ilk yükleyici kodlarının geliştirilmesi, gömülü linux çekirdek kodlarının geliştirilmesi, işletim sistemi entegrasyonu sorumlusu olduğu, sanık ...'in telefon uygulama katmanı (Otopia) geliştirilmesi sorumlusu olduğu, sanık ...'in NATO SCIP kripto protokolünün gerçekleşmesi sorumlusu olduğu, sanık ...'nin telefon uygulamalarının geliştirilmesi ve sertifikalarının yüklenmesi sorumlusu olduğu, sanık ...'nin ise uygulama geliştirme laboratuvarının ağ ve sistem sorumlusu olduğu, sanıkların MİLCEP-K2 model kriptolu cep telefonlarını kullanıma hazır hale getirdikten sonra Başbakan, Başbakan Yardımcıları, TBMM Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı ve Başbakanlık Başmüşaviri gibi üst düzey devlet görevlilerinin hukuka aykırı olarak dinlenmelerini sağlamak amacıyla bu cep telefonlarının IMEI numaralarını ve şifreleme anahtarlarını Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında görev yapan diğer örgüt üyelerine verdikleri belirlenmiştir.
Yine, davaya konu olan MİLCEP-K2 kriptolu cep telefonları üzerinde yaptırılan bilirkişi incelemesinde kriptografik açıdan çok büyük açıklar tespit edilmiştir. Bilirkişi raporundaki tespitlere göre; kriptografik kurallara uyularak gerçekleştirilmiş yüksek güvenlik düzeyli bir kriptolu cihazın en güncel bilgisayar teknolojisi ve en ileri teknik olanaklar ile kırılması pratik olarak mümkün değildir. Örneğin, gerçek anlamda bir kriptolu cihazın trilyonlarca yüksek kapasiteli bilgisayar kullanılsa dahi kırılması trilyonlarca yıldan fazla zaman gerektirmesine rağmen; MİLCEP-K2 kriptolu cep telefonlarının kriptografik açıdan çok zayıf olduğu uygulamalı testlerle tespit edilmiştir. Bu testlerde; standart bir dizüstü bilgisayar işlemci gücüyle standart bir dizüstü bilgisayardaki hafıza kapasitesiyle yaklaşık 45 saniye içinde kriptolu gönderilen kapalı metnin tamamen kırılabildiği belirlenmiştir.
Bu itibarla, güvenlik açığı bulunan MİLCEP-K2 model kriptolu cep telefonlarının 2011 yılı içinde üretimine başlanmış olup; üst düzey siyasetçilere, yargı mensuplarına ve güvenlik bürokrasisi mensuplarına 25.12.2012 tarihi itibarıyla teslim edilmiş ve bu telefonlar hukuka aykırı dinlemelerin ortaya çıktığı 26.06.2014 tarihine kadar kullanılmıştır.
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında görev yapan sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ve ...’ın TÜBİTAK BİLGEM'de görev yapan sanıklardan temin ettikleri IMEI numaralarını ve şifreleme anahtarlarını kullanarak devlete ait kriptolu telefonlarla yapılan iletişimleri 2013 yılı boyunca herhangi bir mahkeme kararı olmaksızın hukuka aykırı şekilde dinledikleri, böylece elde ettikleri ses dosyalarını kurum dışına çıkartarak FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün arşivine aktardıkları, dosya kapsamında aldırılan bilirkişi raporları ile doğrulandığı üzere Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı bilgisayarlarında dinlemelere ilişkin bulunan verileri silmek suretiyle yok ettikleri, bu itibarla Devletin üst düzey siyasetçi ve bürokratlarının iletişimlerini dinledikleri, ilgili Devlet kurumlarından gelen cevap yazıları ile de doğrulandığı üzere suç tarihlerinde Devletin güvenliği, iç veya dış siyasi yararları bakımından niteliği itibariyle gizli kalması gereken devlet sırrı niteliğindeki bilgileri temin ettikleri, devlet sırrı niteliğindeki bu bilgileri örgütsel faaliyet ve müşterek birliktelik kapsamında siyasal veya askerî casusluk maksadıyla elde ettikleri konusunda kuşku bulunmadığı, büyük çoğunluğu FETÖ/PDY silahlı terör örgütüne münhasır ByLock programı kullanıcısı olan sanıkların dosyada mevcut bilirkişi raporlarından da anlaşılacağı üzere örgütsel amaçla, planlı bir şekilde iş bölümü ve organizasyon dahilinde dinleme eylemlerini gerçekleştirdikleri, bu hukuka aykırı dinlemelerin ardından FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün kamuoyunca da bilinen Türkiye Cumhuriyetinin Anayasal düzenine yönelik operasyonel eylemlerine başladığı anlaşılmıştır. Bu kapsamda, 17-25 Aralık 2013 kumpası ve 1-19 Ocak 2014 tarihlerinde Hatay Kırıkhan'da ve Adana-Ceyhan istikametinde seyreden MİT tırlarının hukuka aykırı şekilde durdurularak aranması eylemlerinin örgütsel organizasyon kapsamında gerçekleştirildiği ortaya çıkmış; bahsi geçen operasyonel eylemlerle amacına ulaşamayan örgüt nihayet 15 Temmuz 2016 tarihinde Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etmiştir.
Kanunun amaç, kapsam ve gerekçesi ile yukarıda değinilen, Dairemizce de benimsenen doktrindeki görüşler, yargısal kararlar, olay ve olgular birlikte değerlendirildiğinde; TÜBİTAK'ta görev yapan ve örgüt mensubu olan sanıkların MİLCEP-K2 model kriptolu cep telefonlarını herhangi bir kurumdan üretilmelerine dair bir talep bulunmamasına rağmen ürettikleri ve kullanıma hazır hale getirdikleri, sonrasında Başbakan, Başbakan Yardımcıları, TBMM Başkanı, Anayasa Mahkemesi Başkanı, Bakanlar, Genelkurmay Başkanı, MİT Müsteşarı, Başbakanlık Başmüşaviri gibi üst düzey devlet görevlilerinin hukuka aykırı olarak dinlenmelerini sağlamak amacıyla bu kriptolu cep telefonlarının IMEI numaralarını ve şifreleme anahtarlarını Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında görev yapan diğer örgüt üyelerine verdikleri, bu sayede üst düzey devlet görevlilerinin 2. nesil kriptolu MİLCEP-K2 cep telefonları ile yapmış oldukları görüşmelerin uzun bir süre zarfında Telekomünikasyon İletişim Başkanlığında o tarihlerde görev yapan FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensupları tarafından hukuka aykırı şekilde dinlendiği, bu sayede FETÖ/PDY silahlı terör örgütünün yukarıda bahsedilen operasyonel eylemlerine başladığı, bu dinlemelere ilişkin delillere yönelik verilerin daha sonra bozulduğu ve yok edildiği anlaşılmakla, siyasi casusluk kastı ile hareket edildiğinin kabulünde bir isabetsizlik görülmemiştir.
V-SANIKLARIN HUKUKİ DURUMLARININ DEĞERLENDİRİLMESİ:
Sanık ... hakkında açılan davada MEB eski Bakanı ...'in kullandığı 2. nesil kriptolu MİLCEP-K2 cep telefonunun hukuka aykırı şekilde dinlenmesinin ardından 29.01.2013 tarihinde bu dinlemeye ilişkin hedef silme işleminin ... tarafından yapıldığının tespit edilmesi karşısında, TCK'nın 244/2. maddesinde düzenlenen bilişim sistemindeki verileri bozma, yok etme, değiştirme veya erişilmez kılma suçundan mahkemece zamanaşımı süresi boyunca suç duyurusunda bulunulmak suretiyle mahallinde işlem yapılması mümkün görülmüştür.
1-Sanık ... haricinde diğer tüm sanıklar yönünden Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme suçu ile sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçundan verilen beraat kararlarına; sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme ve silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından, ... yönünden devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme, silahlı terör örgütüne üye olma ve bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma suçlarından, sanıklar ..., ..., ..., ... yönünden silahlı terör örgütüne üye olma suçundan kurulan mahkumiyet hükümlerine ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesinde:
Dosyadaki mevcut diğer delillerin atılı suçun sübutu için yeterli olduğu görülmekle, sanıklar ..., ..., ... yönünden ByLock tespit ve değerlendirme tutanakları beklenilmeden karar verilmesi sonuca etkili görülmemiştir.
a-Hakkında beraat kararı verilen sanıklar yönünden yapılan yargılamaya, toplanıp karar yerinde gösterilen delillere, mahkemenin kovuşturma sonuçlarına uygun olarak oluşan kanaat ve takdirine, incelenen dosya kapsamına göre; katılan ... vekilinin temyiz dilekçesinde ileri sürdüğü nedenler yerinde görülmediğinden;
b-Hakkında mahkumiyet hükmü kurulan sanıklar yönünden yargılama sürecindeki usuli işlemlerin kanuna uygun olarak yapıldığı, hükme esas alınan tüm delillerin hukuka uygun olarak elde edildiğinin belirlendiği, aşamalarda ileri sürülen iddia ve savunmaların temyiz denetimini sağlayacak biçimde eksiksiz sergilendiği, özleri değiştirmeksizin tartışıldığı, vicdani kanının kesin, tutarlı ve çelişmeyen verilere dayandırıldığı, eylemlerin doğru olarak nitelendirildiği ve kanunda öngörülen suç tipine uyduğu, yaptırımların kanuni bağlamda şahsileştirilmek suretiyle uygulandığı anlaşılmakla, sanıklar ve müdafileri ile sanık ... hakkında bilişim sisteminin işleyişini engelleme veya bozma suçundan kurulan mahkumiyet hükmü yönünden katılan Bilgi Teknolojileri ve İletişim Kurumu vekilinin temyiz dilekçelerinde ileri sürdükleri nedenler yerinde görülmediğinden, CMK’nın 302/1. maddesi gereğince temyiz davasının esastan reddiyle mahkumiyet hükümlerinin ve beraat kararlarının ONANMASINA,
2-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... yönünden kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme (4 kez); sanıklar ..., ..., ..., ... yönünden silahlı terör örgütüne üye olma suçlarından kurulan mahkumiyet hükümlerine; ayrıca, sanık ... yönünden Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmaya veya görevini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etme, Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçlarından verilen beraat kararlarına ilişkin temyiz istemlerinin incelenmesinde:
a-Sanıklar ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ..., ... ile ilgili olarak;
aa-Her ne kadar katılanlar ..., ..., ... ve ...'a yönelik olarak 2. nesil kriptolu MİLCEP-K2 cep telefonlarının hukuka aykırı şekilde dinlenmesi nedeniyle TCK'nın 132/2 maddesinde düzenlenen kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçundan zincirleme şekilde 4 kez cezalandırılmalarına karar verilmişse de; sanıkların bu eylemlerinin TCK'nın 328. maddesinde düzenlenen Devletin gizli kalması gereken bilgilerini siyasal veya askeri casusluk amacıyla temin etme suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği anlaşılmakla, ayrıca kişiler arasındaki haberleşmenin gizliliğini alenen ifşa etme suçundan zincirleme şekilde (4 kez) mahkumiyet hükmü kurulması,
bb-Kabul ve uygulamaya göre de;
Katılan ...'in kullandığı 2. nesil kriptolu MİLCEP-K2 cep telefonunun 01.11.2013 tarihinde sadece 1 kez hukuka aykırı olarak dinlendiğinin anlaşılması karşısında, katılan ...'e yönelik eylem yönünden hüküm kurulurken cezanın zincirleme şekilde birden fazla kez işlendiğinden bahisle TCK'nın 43/1. maddesi uyarınca arttırılması cihetine gidilmesi,
b-Sanıklar ..., ..., ... ile ilgili olarak;
Yargıtay Ceza Genel Kurulunun 26.09.2017 tarihli ve 2017/16-956 E. 2017/370 K. sayılı kararı ile onanarak kesinleşen, Dairemizin İlk derece Mahkemesi sıfatıyla verdiği 24.04.2017 tarihli ve 2015/3 E. 2017/3 K. sayılı kararında; "ByLock iletişim sisteminin FETÖ/PDY silahlı terör örgütü mensuplarının kullanmaları amacıyla oluşturulan ve münhasıran bir suç örgütünün bir kısım mensupları tarafından kullanılan bir ağ olması nedeniyle örgüt talimatı ile bu ağa dahil olunduğunun ve gizliliği sağlamak için haberleşme amacıyla kullanıldığının her türlü şüpheden uzak kesin kanaate ulaştıracak teknik verilerle tespiti halinde kişinin örgütle bağlantısını gösteren delil olacağının kabul edildiği gözetilmekle, ByLock kullanıcısı olduklarını kabul etmeyen sanıkların, ByLock uygulamasını kullandıklarının kuşkuya yer vermeyecek şekilde teknik verilerle tespiti halinde, ByLock kullanıcısı olduklarına dair delilin atılı suçun sübutu açısından belirleyici nitelikte olması karşısında, ilgili birimlerden ayrıntılı ByLock tespit ve değerlendirme tutanakları getirtilip; ayrıca, UYAP’ta oluşturulan Örgütlü Suçlar Bilgi Bankasında haklarında herhangi bir beyan yahut ifade olup olmadığı araştırılarak, bulunması halinde beyan veya ifadelerin onaylı örneklerinin dosya arasına getirtilip, 5271 sayılı CMK’nın 217/1. maddesi uyarınca duruşmada sanıklar ve müdafilerine okunarak, gerekirse beyan yahut ifade sahipleri tanık olarak dinlenildikten sonra deliller bir bütün halinde değerlendirilip, sonucuna göre bir karar verilmesi gerekirken, eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,
c-Sanık ... ile ilgili olarak;
UYAP kayıtları üzerinden yapılan kontrolde sanık hakkında Ankara 4. Ağır Ceza Mahkemesinin 2017/43 Esas sayılı dava dosyası üzerinden FETÖ/PDY silahlı terör örgütü kurma veya yönetme, Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs etme, kişiyi hürriyetinden yoksun kılma, bir suçu gizlemek veya başka bir suçun delillerini gizlemek ya da yakalanmamak amacıyla öldürme, Cumhurbaşkanına suikast, yangın, su baskını, tahrip, batırma, bombalama ya da nükleer, biyolojik, kimyasal silah kullanarak öldürme, terörizmin finansmanının önlenmesi hakkındaki kanuna muhalefet suçlarından devam eden kovuşturma bulunduğu anlaşılmakla, mükerrer yargılamanın ve cezalandırmanın önlenilmesi bakımından sanık hakkında açılan dava dosyasının aslı veya onaylı örneklerinin Yargıtay denetimine olanak verecek şekilde getirtilip incelenerek öncelikle her iki dosyanın birleştirilmesi; mezkur dosya kesinleşmişse, incelenerek tüm deliller bir bütün halinde değerlendirilip, sonucuna göre hukuki durumunun takdir veya tayini gerektiğinin gözetilmesi lüzumu,
Kanuna aykırı, sanıklar ve müdafiilerinin, sanık ... yönünden T.C. Cumhurbaşkanlığının temyiz itirazları bu itibarla yerinde görülmüş olduğundan, hükümlerin CMK'nın 302/2. maddesi uyarınca BOZULMASINA, sanıklar ... ve ...'in tutuklulukta geçirdikleri süre, atılı suçlar için kanun maddelerinde öngörülen ceza miktarları, mevcut delil durumu ve bozma nedenleri gözetilerek tutukluluk hallerinin DEVAMINA, 28.02.2019 tarihinde yürürlüğe giren 20.02.2019 tarih ve 7165 sayılı Kanunun 8. maddesiyle değişik 5271 sayılı Kanunun 304. maddesi gereğince dosyanın Ankara 2. Ağır Ceza Mahkemesine, kararın bir örneğinin bilgi için Ankara Bölge Adliye Mahkemesi 22. Ceza Dairesine gönderilmek üzere Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığına TEVDİİNE, 28.03.2022 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.
Sayın kullanıcılarımız, siteden kaldırılmasını istediğiniz karar için veya isim düzeltmeleri için bilgi@abakusyazilim.com.tr adresine mail göndererek bildirimde bulunabilirsiniz.