20. Hukuk Dairesi 2013/4121 E. , 2013/6850 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Sulh Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi Hazine vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Genel arazi kadastrosunda .... Köyü 2984 parsel sayılı 6600 m2 yüzölçümündeki taşınmaz, tarla vasfı ile 324 sayılı parsele uygulanan 1655 tahrir nolu vergi kayıdının sınırı dağ okuması nedeniyle miktar fazlası olarak davalı Hazine adına tesbit edilerek hükmen tapuya tescil edilmiştir.
Davacı ... Yönetimi, davalı adına tescil edilen taşınmazın 26.08.2003 tarihinde kesinleşen orman kadastrosuna göre orman sınırları içinde orman sayılan yerlerden olduğunu iddia ederek, orman vasfıyla Hazine adına tesciline karar verilmesini istemiştir.
Mahkemece; daha önce tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan çekişmeli taşınmaza ilişkin görülen davanın kesinleştiği gerekçe gösterilerek kesin hüküm nedeniyle reddine karar verilmiş, hüküm davacı ... Yönetimi tarafından temyiz edilmekle, Yargıtay 20. Hukuk Dairesinin 12.03.2012 gün ve 2011/15811 - 2012/3614 sayılı kararı ile bozulmuştur.
Hükmüne uyulan bozma kararında özetle; " Her ne kadar, mahkemece; daha önce tarafları, dava konusu ve dava sebebi aynı olan çekişmeli taşınmaza yönelik kadastro tesbitine itiraz davasının kesinleştiği, davalı Hazine yönünden, tapuya dayalı olarak 10 yıllık hak düşürücü süre içinde dava açma hakkı bulunduğundan, kesin hükmün dikkate alınması gerektiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş ise de, yapılan değerlendirme ve varılan sonuç doğru bulunmamıştır. Şöyle ki; yörede orman kadastrosundan önce yapılan genel arazi kadastrosu ile çekişmeli 2984 nolu taşınmaz, Hazine adına tespit edilmiş; Orman Yönetiminin orman iddiasıyla süresi içinde açtığı tespite itiraz davası reddedilerek hükmen Hazine adına tarla vasfı ile tapuya tescil olunmuş, daha sonra yapılıp 26.08.2003 tarihinde kesinleşen orman kadastrosuna dayalı olarak Orman Yönetimi tarafından, tapu iptali ve tescil istemli bu dava açılmıştır. Taşınmazın 2003 yılında orman sınırı içine alınması işlemine karşı davalı Hazinenin komisyon nezdinde yaptığı bir itiraz bulunmadığı ve süresinde de dava açmadığından, çekişmeli taşınmazı orman kadastrosu sınırları içinde bırakan işlem, 2003 yılında kesinleşmiştir. İşlemin yapıldığı ve kesinleştiği tarihe göre, davacının bu işlemi, yargı yoluyla iptal ettirdiğine dair delil bulunmamaktadır.
Orman Kadastro Komisyonlarının sınırlandırma sırasında kesinleşmiş mahkeme kararlarını dikkate alması, bunlara riayet etmesi gerektiği hususu kuşkusuzdur. Dikkate alınmadığı, görülmediği ya da uygulanması unutulduğu takdirde, ilgililer buna karşı kanunun öngördüğü süre içerisinde tahdide itiraz davası açabilirler. 6831 sayılı Kanunun orman kadastrosuna ilişkin hükümleri, diğer kadastro kanunları gibi tasfiye amacı güttüğünden, ilgililere dava açmak için tanınan süreler hak düşürücü süre niteliğindedir. Bu hak düşürücü sürelerin kabulünden amaç, kamu düzenini korumaktır. Belli bir süre geçtikten sonra kadastrodan önceki haklara dayanarak, dava açılmasının önlenmesi, uyuşmazlıkların sona erdirilmesi istenmiştir. Hak arama özgürlüğünün sınırsız olarak kabulü, kamu düzenini aksi
yönde etkiler. Hak düşürücü süre ile, mülkiyet hakkı değil, hak arama özgürlüğü belli bir süre ile sınırlandırılmıştır. Bu sürelerin doğrudan doğruya kamu düzenini ilgilendirmeleri nedeniyle davanın hangi aşamasında olursa olsun mahkemece kendiliğinden gözetilmeleri gerekir. Bu nitelikleriyle dava engellerinden olup, ilk önce incelenmesi icap eder. Davada hak düşürücü süre söz konusu ise, dava dinlenemez, işin esası incelenemez. Bu nedenle; kesin hükmün varlığı, tahdidin kendiliğinden geçersiz olması sonucunu doğurmaz. Yanlışlığın, süresinde açılacak bir dava ile düzeltilmesi gerekir.
Somut olayda, dava açma süresi, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinin birinci fıkrasına göre 6 aydır. Aynı fıkrada yapılan son değişiklikle, ister kesin hükümle oluşsun, ister başka biçimde oluşsun, tapu kaydı maliklerine, tahdidin iptali davası açmak üzere 10 yıllık süre tanınmıştır.
Dava, taraflarının ileri sürdüğü iddia ve savunmalara göre çözümlenir. Orman Yönetimi, taşınmazın kesinleşmiş orman sınırları içerisinde bulunduğu iddiasıyla dava açtığına ve orman kadastrosu da halen geçerliliğini sürdürdüğüne göre, davanın da bu talep doğrultusunda çözümlenmesi gerekir.
Bu nedenle; kadastro mahkemesinin 07.04.1965 gün ve 1962/536 -194 sayılı kararına dayanılarak halen orman kadastrosunun iptaline ilişkin bir dava bulunmadığından, taraflar arasında bu dava yönünden kesin hükmün dinlenme olanağı yoktur.
O halde, mahkemece; kesinleşen tahdide dayalı olarak açılan davada, işin esası hakkında bir karar verilmesi gerekirken, yazılı şekilde davanın reddine karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırıdır.” denilmiştir.
Mahkemece, bozma kararına uyulduktan sonra davanın kabulü ile 2984 sayılı taşınmazın tapu kaydının iptali ile orman vasfıyla Hazine adına tapuya kayıt ve tesciline karar verilmiş, hüküm davalı Hazine vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, tapu iptali ve tescil istemine ilişkindir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde orman kadastrosu, 6831 sayılı Kanun gereğince 2000 - 2003 yılları arasında yapılarak 26/02/2003 tarihinde ilân edilerek kesinleşmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye, uzman orman bilirkişi tarafından kesinleşmiş orman kadastro haritasına dayalı olarak yöntemine uygun biçimde yapılan uygulama ve araştırma sonucunda çekişmeli taşınmazın orman kadastrosu içinde kalan yerlerden olduğu anlaşıldığına ve yazılı biçimde hüküm kurulmasında bir isabetsizlik bulunmadığına göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, Harçlar Kanununun değişik 13/j maddesi gereğince harç alınmasına yer olmadığına 18/06/2013
gününde oy birliği ile karar verildi.