20. Hukuk Dairesi 2013/253 E. , 2013/6773 K.
"İçtihat Metni"MAHKEMESİ :Asliye Hukuk Mahkemesi
Taraflar arasındaki davanın yapılan duruşması sonunda kurulan hükmün Yargıtayca incelenmesi davacı vekili tarafından istenilmekle, süresinde olduğu anlaşılan temyiz dilekçesinin kabulüne karar verildikten sonra dosya incelendi, gereği düşünüldü:
K A R A R
Davacı vekili, 28.11.2011 havale tarihli dilekçe ile .... sani 1309 D. tarih cilt 17, sayfa 49, sıra no 19 ve 20 sayılı tapu kaydına dayanarak yörede 1946 yılında 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre ilk kez yapılıp kesinleşen orman kadastrosu sırasında .... Köyü"ndeki taşınmazın tamamının orman sınırı içine alındığı, 1952 yılında yapılan maki tefriki çalışmasında makiye ayrılmak suretiyle orman sınırı dışına çıkarıldığı, ancak 1993 yılında yapılan kadastro sonucunda 570 parsel sayısında orman niteliğiyle Hazine adına tapuya tescil edildiği, 1993 yılıda yapılan kadastronun 2. kadastro olup yok hükmünde bulunduğundan hak düşürücü süreden söz edilemeyeceği, orman parselinin 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca yapılan pafta yenileme çalışmasında 28442 ada 7 parsel sayısını aldığını, 1993/5 Esas - 1996/1 Karar sayılı Yargıtay İçtihatları Birleştirme Kararına dayanarak taşınmazın şimdilik 377000 m² bölümünün tapu kaydının iptali ile davacı adına tescilini istemiştir.
Mahkemece, 6831 sayılı Kanunun 11. maddesindeki hak düşürücü sürenin geçtiği gerekçesiyle davanın reddine karar verilmiş, hüküm davacı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava dilekçesindeki açıklamaya göre dava, orman kadastrosuna itiraz ile tapu iptali ve tescil niteliğindedir.
Çekişmeli taşınmazın bulunduğu yerde 1946 tarihli ilk orman kadastrosu ile 1985 yılında yapılıp, 22.05.1986 tarihinde ilân edilerek 22.11.1986 tarihinde kesinleşen, 1990 yılında yapılıp 13.04.1992 tarihinde ilân edilerek dava tarihinden önce kesinleşen aplikasyon ve 2/B madde uygulaması vardır.
Çekişmeli taşınmaz kadastro müdürlüğünün 04/10/1993 gün ve 1514 sayılı yazılarında belirtilen kadastro işlemleri tamamlanarak kesinleşen orman parsellerine ait evrak nedeniyle 570 parsel sayısında 8258100 m² yüzölçümü ile orman niteliğiyle Hazine adına tescil edilmiş; 3402 sayılı Kanunun 22/2-a maddesi uyarınca, 05.11.2010 günü yapılıp 08.02.2011 - 09.03.2011 tarihleri arasında ilân edilerek kesinleşen kadastro paftalarının yenilenmesi çalışmasında ise, 28443 ada 1 parsel sayısında 7989797,69 m² yüzölçümü ile orman niteliğiyle tescil edilmiştir.
İncelenen dosya kapsamına, kararın dayandığı gerekçeye ve çekişmeli taşınmazın 3116 sayılı Kanuna göre 1946 yılında yapılıp kesinleşen orman kadastrosunun içinde kaldığı, daha sonra 1992 yılında yapılan ve Orman Kadastro ve 2/B Yönetmeliğinin 4/c maddesinde bir teknik ya da hukukî harita veya belgenin teknik eleman ya da elemanlarca zemine uygulanması işlemi olarak tanımlanan aplikasyon çalışmasında da orman sınırı içinde bırakıldığı,
aplikasyonun yeni bir tahdit çalışması olmadığından, taşınmazın orman sınırı içinde bırakılması işlemine karşı kişilere yeni bir orman tahdidine itiraz hakkı doğurmayacağı; kaldı ki, orman sınırı içine alınma işlemine karşı 6831 sayılı Kanunun 11. maddesinde belirtilen ve hak düşürücü süre niteliğindeki sürelerin çoktan geçtiği, ayrıca, 30.04.2010 gün ve 2004/1- 2010/1 sayılı İçtihatları Birleştirme Büyük Genel Kurulu kararı uyarınca 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre yapılıp orman tahdidi içinde kaldığı kesinleşen, ancak tapuya tescil edilmeyen yerlerde 5653 sayılı Kanun ile değişik 3116 sayılı Kanun hükümlerine göre maki komisyonlarının yaptığı işlemlerin bir tespit niteliği taşıdığı, teknik ve hukukî anlamda orman kadastro (tahdit) sınırı dışına çıkarma işlemi olmadığı, 27/01/2009 tarihinde Resmî Gazetede yayımlanarak aynı tarihte yürürlüğe giren 5831 sayılı Kanunun 5. maddesi ile 6831 sayılı Orman Kanuna eklenen Ek 10. madde hükmünün maki tespit komisyonlarınca 5653 sayılı Kanun uyarınca maki olarak tespit edilen yerlere de uygulanması gerektiğinin ve bunun sonucu olarak bu yerlerin tespit tarihinden itibaren imar ve ihya ile zilyetlik yoluyla kazanılmasına olanak bulunmadığı belirlendiğine göre, yerinde görülmeyen temyiz itirazlarının reddi ile usûl ve kanuna uygun olan hükmün ONANMASINA, aşağıda yazılı onama harcının temyiz edene yükletilmesine 17/06/2013 gününde oy birliği ile karar verildi.