17. Hukuk Dairesi 2018/2773 E. , 2020/3648 K.
"İçtihat Metni"
MAHKEMESİ : İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesi
Taraflar arasındaki itirazın iptali davasının yapılan yargılaması sonunda kararda yazılı nedenlerden dolayı davanın kabulüne ilişkin İlk Derece Mahkemesi kararına karşı davalı vekilinin istinaf başvurusunun reddine dair verilen kararın Yargıtayca incelenmesi süresi içinde davalı vekili tarafından istenmiş olmakla dosya incelendi, gereği düşünüldü:
- K A R A R -
Davacı vekili, müvekkilinin iş yerinde çalışırken meydana gelen iş kazasında kolunun makineye sıkışması sonucu sağ kolunu ve parmaklarını hiç kullanamadığını, müvekkilinin çalıştığı iş yerinin davalı nezdinde işveren sorumluluk sigorta poliçesi ile sigortalı olduğunu, poliçe teminat bedeli olan 250.000,00 TL"nin tahsili amacı ile davalı aleyhine başlatılan icra takibine davalının itiraz ettiğini, davalı itirazında haksız olduğunu açıklayıp itirazın iptali ile takibin devamına karar verilmesini talep etmiştir.
Davalı vekili, davanın reddini savunmuştur.
İlk derece mahkemesince davanın kabulüne karar verilmiş, karara karşı davalı vekili tarafından istinaf yoluna başvurulmuş, İstanbul Bölge Adliye Mahkemesi 17. Hukuk Dairesince, davalı vekilinin istinaf başvurusunun esastan reddine karar verilmiş; Bölge Adliye Mahkemesi kararı, davalı vekili tarafından temyiz edilmiştir.
Dava, trafik kazası nedeni ile cismani zarara dayalı tazminat istemine ilişkindir.
Davacı vekili, müvekkilinin gerçekleşen kazada yaralandığını ve malul kaldığını açıklayıp davalı iş veren mali sorumluluk sigortacısından zararının giderilmesini talep etmiştir.
Somut olayda, kaza, davacının basınçlı dökümde kullanılan makinenin piston granül yağlama kolunu tamir etmek istediği sırada kolunu makineye kaptırarak yaralanması şeklinde gerçekleşmiştir.
Mahkemece, kusur oranının ve tazminat miktarının belirlenmesi yönünden bilirkişi incelemesi yaptırılmış, 26.05.2015 tarihli makine mühendisi (A belgeli iş güvenliği uzmanı), hukukçu ve özel sigorta uzmanı bilirkişi heyeti tarafından düzenlenen raporda davacının, makinenin arızalanması sonucu pistonu tutan demir çubuk arasına uzanması ve pistonun hareketi ve geri gelmesi ile kolunu kaptırdığı, pistonu tutan kısmın etrafının koruyuculu olması ve de elin bu kısma uzanmasına meydan verilmemesi gerektiği, eğer bu kısımda elin tehlikeli bölgeye akmasına mani olarak koruyucu tertibat bulunsaydı davacının bu olaya maruz kalmayacağı, yine davacının eline aldığı maşa ile ayağını sağlam yere koyarak uzanıp tıkanıklığı gidermesi şeklindeki tehlikeli çalışmanın gözetim ve denetimle mutlaka önlenmesi gerektiğini, kural olarak bu tamiratın öncelikle makine durdurularak yapılmasının iş yeri uygulaması haline getirilmesi ve de tam güvenli bir müdahale ortamı oluşturularak müdahale sağlanması gerektiğini tamirat için yeterli ve gerekli güvenlik sağlansaydı ve denetimle güvenli çalışılması iş yeri uygulaması haline getirilmiş olsaydı bu olayın yaşanmayacağı gerekçeleri ile iş verenin 1. derecede ağırlıklı %90 oranında, davacının da 2. derecede %10 oranında kusurlu olduğu, buna göre davacının zararının 256.049,51 TL olduğu belirtilmiştir.
Anılan rapora karşı davalı vekilince; tespit edilen kusur oranının haksız olduğu ve tazminat hesabının hatalı olduğu yönlerinde itiraz edilmiş, 29.02.2016 tarihli ek raporda davalının kusura ilişkin itirazları giderilmeyerek sadece tazminat hesabına yönelik yapılan itirazları karşılanmış, mahkemece bu rapor hükme esas alınarak karar verilmiş, davalı vekilince anılan karara karşı yapılan istinaf başvurusunda; aynı olay nedeni ile Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından iş veren aleyhine açılan İstanbul Anadolu İş Mahkemesinin 2014/485 Esas, 2016/250 Karar sayılı dosyasında işçinin (eldeki bu davanın davacısı) %75 kusurlu bulunduğunu, bu nedenle kusur yönünden çelişki oluştuğunu, bu çelişkinin giderilmesi gerektiğini savunmuş, Bölge Adliye
Mahkemesince; raporun davalı vekiline tebliğ edildiği ancak davalının itirazlarının kusura ilişkin olmayıp tazminat hesabı ile ilgili olduğu, her ne kadar İstanbul İş mahkemesinden alınan raporda sigortalı iş veren %75 kusurlu ise de davaların taraflarının aynı olmadığı, başka dosyada alınan raporun bu davayı bağlamayacağı gerekçesi ile davalı vekilinin başvurusunun esastan reddine karar verilmiştir.
Anılan karar hatalı ve eksik incelemeye dayalı olup bozmayı gerektirmektedir.
Dosyanın incelenmesinde, hükme esas alınan 26.05.2015 tarihli raporun davalı vekiline tebliğ edildiği, davalı vekilince tazminat hesabına yönelik ayrıntılı itirazları ile birlikte kusur yönünden de itirazda bulunduğu anlaşılmaktadır.
Yine, Bölge Adliye Mahkemesinin tarafları farklı olan başka dosyadan alınan kusura ilişkin raporun bu dosyayı bağlamayacağına ilişkin gerekçesi de kabul edilemez. Davalı gerçek zarardan ve sigortalısının kusuru oranında sorumlu olup aynı olay ile ilgili olarak farklı kusur oranlarının belirlenmesi yargıda birliğin ve güvenin sağlanması ilkesine de aykırılık teşkil edeceği gibi sigorta hukuku çerçevesinde davalı ... sigortalısının kusuru oranında zarardan sorumlu olduğundan ve sigortalısı ile aralarında halefiyet ilişkisi de bulunduğundan sigortalısı işveren aleyhine açılan İstanbul Anadolu İş Mahkemesinin 2014/485 Esas, 2016/250 Karar sayılı dosyasında belirlenen kusurun derecesi de davalı sigortacıyı da etkileyecek ve bağlayacaktır.
Kaldı ki davalı vekilince, aralarında çelişki oluştuğu bildirilen İstanbul Anadolu İş Mahkemesinin 2014/485 Esas, 2016/250 Karar sayılı hükmü de Yargıtay 10. Hukuk Dairesince; eldeki davada, Kurum müfettiş raporunda davalının %90, sigortalının %10 oranında kusurlu olduğunun belirlendiği, alınan tek raporda ise, davalının %75, sigortalının %25 oranında kusurlu bulunduğuna dair yapılan tespite istinaden hüküm tesis edildiği, mahkemece, iş kazasının gerçekleştiği iş kolu ile iş güvenliği alanında uzman kişilerden seçilecek bilirkişi kurulundan çelişkiyi gideren kusur raporu aldırılmak suretiyle maddi oluşa ve kanuna uygun olarak kusur oran ve aidiyetleri belirlenmesi ve varılacak sonuca göre karar verilmesi gerektiği yönünden de bozulmuştur.
Buna göre mahkemece, öncelikle İstanbul Anadolu İş Mahkemesinin 2014/485 Esas, 2016/250 Karar sayılı dosyasının sonucunun beklenmesi, eldeki bu dosyadaki kusur durumu ile çelişki oluşursa bu çelişkinin giderilmek üzere bilirkişiden ek rapor alınması gerekmekte olup kararın bu nedenle bozulmasına karar vermek gerekmiştir.
SONUÇ: Yukarıda açıklanan nedenlerle davalı vekilinin temyiz itirazının kabulü ile Bölge Adliye Mahkemesi kararının BOZULMASINA, 6100 sayılı HMK 373/1. maddesi uyarınca dava dosyasının ilk derece mahkemesine, kakarın bir örneğinin bölge adliye mahkemesine gönderilmesine, aşağıda dökümü yazılı 12.808,13 TL kalan onama harcının temyiz eden davalıdan alınmasına 18/06/2020 gününde oybirliğiyle karar verildi.